T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2016 / 85

          KARAR NO  : 2016 / 136

          KARAR TR   : 14.03.2016

 

 

                                                  

ÖZET : Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de çalışırken Kurumun özelleştirilmesi nedeniyle başka kuruma nakledilen davacının, maaş nakil ilmuhaberinin düzeltilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

 

            Davacı             :Ç.B.        

            Vekili              :Av.K.Ç.  

            Davalı             :Türk Telekomünikasyon A.Ş.

            Vekili              :Av.E.İ.   

 

            O L A Y         : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı Telekom A.Ş. de görev yapmakta iken özelleştirme sonucu başka kuruma atamaların yapılmış olduğunu, davacının 406 sayılı Kanunun ek 29. maddesi uyarınca Devlet Personel Başkanlığına bildirdikleri tarihe kadar kamu personelinin ücretlerinde yapılacak artışlardan yararlanma hakları bulunmadığını, 5473 sayılı yasa uyarınca 08.05.2006 tarihli 2006/T-17 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararı ile getirilen ek ödeme (denge tazminatı) davacının maaşına yansıtılmamış olduğunu ve maaş nakil belgeleri eksik bildirilmiş olduğunu, yine davacının davalı kurumdan ayrılışı yapılmadan o yıl uygulanan 2.32 oranındaki enflasyon farkı da maaş nakiline yansıtılmamış olduğunu, bugüne kadar da geçen süre için hesap edilecek tutarında kendilerine ödenmesini talep etmiş olduğunu, davalı şirket tarafından hiçbir işlem yapılmamış olduğunu, belirtilen nedenler ile davacının maaş nakil belgelerinin artışları uygulanarak yeniden tespit edilmesini, dava tarihine kadar ödenmeyen bedellerinin artışlar uygulanarak yeniden tespit edilmesini, dava tarihine kadar ödenmeyen bedellerin ödenmesini, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak üzere şimdilik davacı için 4.000,00 TL ödenmeyen denge tazminatı (40+40) ve enflasyon farkı alacağının davalıdan temerrüt faizi ile hükmen tahsilini, davacının maaş nakil belgelerinin yasal artışlar uygulanarak yeniden tespit edilmesi istemiyle adli yargıda dava açmıştır.

Davacı vekili aynı taleplerle 30 davacı hakkında Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açmış; davası mahkemenin 2010/604 sayılı esasına kaydedilmiştir.

Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla): 25.04.2013 günlü celsesinde; 2010/604 ve yine mahkemelerinin bu dosya ile birleşen 2010/607 esas sayılı dava dosyasının davacısı olan Bünyamin Dilek yönünden bu dava üzerinden devamına, diğer 51 davacı yönünden açılan davaların dosya kapsamından ayrılmasına karar vermiş, 08.05.2013 gün ve 2013/227 Esas sayılı tensip zaptı ile Çetin Büyüktanır hakkındaki dava mahkemenin 2013/227 sayılı esasına kaydedilmiştir.

Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla): 20.06.2013 gün ve 2013/227 Esas, 2013/365 Karar sayılı kararı ile; “…Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacının davalı kurum nezdinde nakil tarihi itibariyle işçi olarak iş kanununa tabi çalışmakta iken, nakil nedeni ile başka kamu kurumuna atanmasının yapıldığı, davacının 01/01/2006 sonrası dönem yönünden davalı kurum ile ilişiğinin kesildiği tarihe kadar 5473 sayılı yasa ve ilgili mevzuat gereği ek ödeme talebinin yerinde bulunduğu, davacının nakil aşamasında aylık nakil bildirim formunda ek ödemelere yer verilmeyip, nakle esas aylık net ücretlerinin saptanmasında ek ödemenin de ilave edilmemesi nedeni ile,davacı yönünden nakil bildirim formunda belirtilen\tutarlara nakil için bildirim tarihleri itibariyle ek ödemenin eklenmesi sureti ile nakle esas bildirilmesi gereken aylık net ücretlerinin tespit edilmesi gerektiği anlaşılmıştır” şeklindeki gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, 5.330,01 TL ek ödeme alacağının davalı kurumdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, ek ödeme alacağından hükmün infazı sırasında damga vergisinin mahsubuna, 2.399,90 TL üzerinden yeniden maaş nakil ilmuhaberi düzenlenmesi gerektiğinin tespitine karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi: 21.10.2013 gün ve 2013/32339 Esas, 2013/21669 Karar sayılı kararı ile; “Danıştay İdari Dava Dairelerinin 07.04.2011 tarihli ve 2011/55-205 sayılı kararma göre “kanuni düzenleme ile Türk Telekom A.Ş.'nin özelleştirilmesi sonucunda, işlevsel görevlerde bulunan ve ikamesi kısa sürede imkansız personelin isteklerine bağlı olarak makul bir süre kamu görevlerinden aylıksız izinli sayılarak özel hukuk tüzel kişisinde çalışmalarına imkan sağlandığı, söz konusu personelin, aylıksız izinli olarak geçen sürede kamu personeli statülerinin devam ettiği, İmtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmek hakkını elde eden davalı şirkete, devir sonrasında yetişmiş personel yetersizliği nedeniyle doğabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için, 406 sayılı Kanun hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak da, bünyesinde belli süre ile çalışmaya devanı eden söz konusu personelin kamu kurumlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklendiği, 406 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı şirket tarafından, hak sahibi personelinin Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler bulunduğu, bu işlemlerin idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları, davalı şirketin, Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi” ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bu görev ve yetkiler dahilinde bazı kamusal ayrıcalıkları ve yükümlülükleri bulunduğu, belirtilen statüsü ve özel yasa hükümleri gereğince bazı kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere sahip olması nedeniyle davalı şirketin, herhangi bir özel hukuk tüzel kişisinden farklı bir hukuki statü içinde bulunduğu, bu durumda, imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetinin yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi olan, 406 sayılı Kanun hükümleri ile, kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu” kabul edilmiştir.

Danıştay idari dava Dairelerinin gerekçeleri Dairemizce benimsenmiştir. Gerçekten özelleştirmeden önce statü hukuku hükümlerine tabi davacı niteliğindeki personel, özelleştirme sonrası belirli bir süreliğine davalı ile özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş sözleşmesi kapsamında çalıştırılmakta, nakledildiğinde tekrar statü hukuku kapsamına girmektedir. Davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde, davalı şirkete davacının ücreti konusunda “artış oranının, kamudaki memur maaş artış oranında” olacağı yönünde yükümlülük getirildiği gibi 406 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı şirkete, hak sahibi personeli Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler yaptırıldığı görülmektedir. Bu işlemler idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları açıktır. İdari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın ise adli yargı yerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Mahkemece davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b maddesi uyarınca "yargı yolunun caiz olmaması" sebebiyle aynı Kanun'un 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile yargı yolu nedeni ile kararın bozulmasına hükmetmiştir.

Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla): 06.12.2013 gün ve 2013/693 Esas, 2013/746 Karar sayılı kararı ile: Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin ilamı doğrultusunda 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri kanununun 114/1-b maddesi uyarınca mahkemenin görevsiz olduğu gerekçesi ile davacının davasının görev yönünden reddine, idare mahkemesinin görevliliğine karar vermiş, verilen karar yasal süresi içerisinde temyiz edilmediğinden karara şerh edildiği üzere 10.12.2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez; aynı gerekçelerle; öncelikle mahkemenin söz konusu davanın esasına girmeksizin 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi gereğince gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurmasını, aksi durumda davalarının kabulüne karar verilmesi istemi ile idari yargıda dava açmıştır.

Erzurum 2.İdare Mahkemesi: 09.12.2015 gün ve 2015/1321 Esas sayılı kararında; “Uyuşmazlıkta; Türk Telekom A.Ş.'nin hisse devir (14.11.2005) tarihinde anılan kurumda görev yapmakta iken 406 sayılı Kanun'un Ek 29.maddesi ve 4046 sayılı Kanun'un 22.maddesi uyarınca diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklinin yapılması için adı Devlet Personel Başkanlığı'na bildirilen ve Kars Valiliği emrine ataması yapılan davacı tarafından, 5473 sayılı Kanun kapsamında yapılacak ek ödemelere ilişkin 08.05.2006 tarih ve 2006/T-17 sayılı Yüksek Planlama Kurulu kararı gereği öngörülen denge tazminatının maaşına yansıtılmaması nedeniyle mahrum kaldığı parasal haklarının ödenmesi ve maaş nakil belgesinin yasal artışlar uygulanarak düzeltilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

2577 sayılı Kanun'un 2.maddesinde idari dava türleri sayılmış olup, kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılmaktadır.

Buna göre; uyuşmazlık konusu olay tarihi itibariyle davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, özel hukuk hükümlerine göre çözülecek uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce benzer uyuşmazlıklarda emsal niteliğinde verilen 03.10.2011 tarih ve E:2011/124, K2011/193 sayılı, 05.07.2010 tarih ve E:2010/56, K:2010/157 sayılı, 22.09.2014 tarih ve E:2014/822, K2014/844 sayılı kararlarıyla da davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğuna karar verilmiştir.” denilmek suretiyle adli yargının görevli olduğunu gerekçe göstererek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. Maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.03.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinden 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Türk Telekom A.Ş.'nde çalışmakta iken kurumun özelleştirilmesi nedeni ile başka kuruma atanan davacının, nakle esas düzenlenen maaş nakil ilmuhaberinde gösterilemeyen tazminatların eklenmesi sureti ile maaş nakil ilmuhaberinin yeniden düzenlenmesi ve dava konusu hatalı işlem nedeni ile uğradığı tüm zararların temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            1953 tarih ve 6145 sayılı Yasa ile, Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Yasa’yla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler, Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü’nce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise, “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Şirket)” tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmıştır.

27.1.2000 tarih ve 4502 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile, 406 sayılı Yasa’nın 1. maddesine eklenen dokuzuncu fıkrada, “Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kuruluş, teşkilât ve faaliyetleri ile ilgili mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sadece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır” denilmiş; anılan fıkra hükmü, 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile değiştirilmiş ve “Türk Telekom, bu Kanun ve özel hukuk hükümlerine tabi bir anonim şirkettir. Bu Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil, sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan kamu kurum, kuruluş ve ortaklıklarına uygulanan mevzuat Türk Telekom’a uygulanmaz. Sermayesinin yarısından fazlası kamuda kaldığı sürece, Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimine ilişkin 2.4.1987 tarihli ve 3346 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi hükümleri uygulanır. 16.7.1965 tarihli ve 697 sayılı Kanun ile milli güvenlik ve kamu düzeniyle sıkıyönetim ve seferberlik hallerinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin özel kanunların hükümleri saklıdır”; Ek 29. maddesinin 3.7.2005 gün ve 5398 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen aslî ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır…” denilmiştir.

Öte yandan; 406 sayılı Yasa’nın 4502 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin (c) bendinin birinci alt bendinin birinci cümlesinde, “Türk Telekom; telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini, 31.12.2003 tarihine kadar bu Kanun ve görev sözleşmesi çerçevesinde tekel olarak yürütür” denildikten sonra, anılan (c) bendinin birinci alt bendine 12.5.2001 tarih ve 4673 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü cümlede, “Ancak, Türk Telekom’daki kamu payı %50’nin altına düştüğünde, Türk Telekom’un tüm tekel hakları 31.12.2003 tarihinden önce de olsa ortadan kalkmış olur” denilmiş; 4502 sayılı Yasa’nın Geçici 3. maddesi ile de Türk Telekomünikasyon A.Ş., 233 sayılı KHK’nin ekindeki “B-Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK)” bölümünde yer alan kuruluşlar listesinden çıkarılmıştır.

Bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31.12.2003 tarihine kadar “tekel” olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekom’un, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.’deki tamamı Hazineye ait bulunan hisselerden % 55’i, Bakanlar Kurulu’nun 25.7.2005 tarih ve 2005/9146 sayılı   “Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)’nin  % 55 Oranındaki Hissesinin Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar”ı uyarınca, 14.11.2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile (6.550.000.000 USD. bedelle) Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’ne satılmıştır.

Bu sürece paralel olarak Türk Telekom personelinin durumu incelendiğinde:

            Türk Telekom A.Ş., 4502 sayılı Yasa’nın 29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği dikkate alındığında, 29.1.2000 tarihi itibariyle 233 sayılı KHK kapsamı dışında kalmış ve anılan KHK eki cetvellerden çıkarılmış olması nedeniyle, Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunan kamu iktisadi  teşebbüslerinde sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu yolundaki İlke Kararı kapsamı dışında değerlendirilmesi gerekmektedir.    

Anılan 4502 sayılı Yasa’nın 13. maddesi ile 406 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 22. maddenin (a) bendinde, “a) Personelin statüsü: Telekomünikasyon hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler telekomünikasyon alanında sekiz yıl tecrübeye sahip ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş bir genel müdür ile kadro, unvan, derece ve sayıları Yönetim Kurulunun önerisi ve Bakanlığın teklifi üzerine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yüzseksen gün içerisinde Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen kadrolarda istihdam edilen personel eliyle yürütülür. Bu personel hakkında bu Kanunda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanır. Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur” hükmüne yer verilmiş; bu bent hükmü, 4673 ve 5189 sayılı Yasalarla yapılan değişiklikler sonucunda; “a) Personelin statüsü: (Ek ibare: 12.5.2001-4673/6. md.) Türk Telekomdaki kamu payı %50’nin altına düşünceye kadar, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyeliklerine atanacaklarda Devlet memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip olma ve en az dört yıllık yüksek öğrenim görme şartları aranır. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16.6.2004-5189/12 md.) Bunların dışında kalan personel iş mevzuatı uyarınca istihdam edilir. İş mevzuatına göre istihdam edilenlere ilişkin kayıt ve şartlar Yönetim Kurulu tarafından tayin olunur” hükmünü almış; aynı maddenin (b) bendinin ikinci paragrafında da iş mevzuatına tabi olan Türk Telekom çalışanlarının aylık ücretlerinin kendilerini atamaya yetkili olan Yönetim Kurulu tarafından tespit olunacağı kurala bağlanmıştır.

406 sayılı Yasa’nın anılan Ek 22.maddesi uyarınca, Türk Telekom A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne ait asli ve sürekli kadrolar belirlenerek 4.4.2000 tarih ve 24010 (Mükerrer) sayılı R.G. de yayımlanan 31.3.2000 tarih ve 2000/331 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ekinde yer alan listede: merkez teşkilatı için 100 ve taşra teşkilatı için 100 (6 Bölge Müdürü, 12 Bölge Müdür Yardımcısı ve 82 İl Telekom Müdürü) kadro ihdas edilmiş; öte yandan, aynı Yasa maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hazırlanan “Türk Telekomünikasyon A.Ş. Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği” adı altındaki düzenleme, Yönetim Kurulunun 31.8.2000 tarih ve 407 sayılı kararıyla kabul edilmek suretiyle yürürlüğe konulmuştur.

Kanunla, Kurumda görev yapan personelden asli ve sürekli görev yapacak olanları kadro unvanı itibariyle belirlemek konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verildiği açıktır. Bu yetki 4502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 29.1.2000 tarihi ile 5189 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2.7.2004 tarihleri arasında geçerli olmuştur.

Anayasa’nın 128. maddesinde, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” denilmiştir.

406 sayılı Yasa’nın Ek 29. maddesinin 3.7.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanun’la değişik birinci fıkrasında, “Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır…” denilerek, yasakoyucu tarafından Türk Telekom’da 22.1.1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ile kapsam dışı personel, kamu personeli sayılmıştır.

Olayda, davalının hisse devir (14.11.2005) tarihinde davalı kurum nezdinde kapsam dışı personel olarak çalışmakta iken, 406 sayılı Yasa'nın Ek-29. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığı’na bildirilen ve sonrasında başka bir kamu kurumu emrine atanan davacı vekili tarafından, maaş nakil ilmühaberinin dava konusu artış ve zamlar dikkate alınarak yeniden tespiti ile almaktan mahrum kaldığı ek ödenekler nedeni ile uğradığı zararın tazmini istemiyle; Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)’ne 30 davacı hakkında dava açıldığı ve mahkemenin 2010/604 sayılı esasına kaydedildiği,  Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 25.04.2013 tarihli celsesi ile 2010/604 ve yine mahkemelerinin bu dosya ile birleşen 2010/607 esas sayılı dava dosyasının davacısı olan Bünyamin Dilek yönünden bu dava üzerinden devamına, diğer 51 davacı yönünden açılan davaların dosya kapsamından ayrılmasına karar verdiği, davacı Çetin Büyüktanır hakkındaki davanın mahkemenin 2013/227 sayılı esasına kaydedildiği,  Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.06.2013 gün ve 2013/227 Esas, 2013/365 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne karar verdiği, davalı vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 22.Hukuk Dairesi’nin 21.10.2013 gün ve 2013/32339 Esas, 2013/21669 Karar sayılı kararı ile bozulmasına hükmedildiği; Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 06.12.2013 gün ve 2013/693 Esas, 2013/746 Karar sayılı kararı ile davada idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verdiği, verilen kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine kesinleştiği, bunun üzerine İdare Mahkemesi’nde dava açıldığı, Erzurum 2.İdare Mahkemesi’nce 2477 sayılı kanunun 19. Maddesi koşullarına uygun olarak dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

            “a) (Değişik: 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

            b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

            c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre, iptali istenilen işlemin tesis edildiği ve davanın açıldığı tarihte davalı mevkiinde kamu kuruluşu niteliği taşımayan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksız olduğundan, uyuşmazlığın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, Erzurum 2.İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 06.12.2013 gün ve 2013/693 Esas, 2013/746 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, Erzurum 2.İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kars 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)’nin 06.12.2013 gün ve 2013/693 Esas, 2013/746 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.03.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

            Yüksel

DOĞAN