T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO    : 2014 / 267

          KARAR NO : 2014 / 301

          KARAR TR  : 3.3.2014       

ÖZET : Davacının taşınmazı üzerinde konulan kısıtlamanın (hukuki el atmanın) yol açtığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın imar planından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : G. İnş.San.Tic.A.Ş.

Vekili              : Av.S.K.

Davalı                        : Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı

Vekili              : Av.F.G.

 

O L A Y           :Davacı vekili, müvekkili firmanın, Ankara İli Akyurt İlçesi Balıkhisar Mahallesinde 36 ada 1 parselde kain 4.768 metrekarenin tam hisseli,  Ankara İli Akyurt İlçesi Balıkhisar Mahallesi Elvan Çayın Mevkiinde 923 parselde kain 5.500 metrekarenin tam hisseli, Ankara İli Akyurt İlçesi Balıkhisar Mahallesi Elvan Çayın mevkiinde kain 924 parselde 3.400 metrekarenin tam hisseli taşınmazların ve taşınmazlar üzerindeki Fabrika binasının maliki olduğunu; taşınmazların, yapılan imar düzenlenmesi sonucu Ankara Esenboğa Havalimanı 3.pist alanı olarak ayrıldığını ve imar planının kesinleştiğini; taşınmazlar hakkında davalı idare tarafından kamulaştırma kararı alındığını, tapuya şerh edildiğini ancak kamulaştırma işlemlerinin tamamlanmamış olduğunu;  taşınmazın imar planı ile havalimanı olarak ayrılmasından ve tapuya kamulaştırma şerhinden dolayı müvekkilinin taşınmaz üzerinde tasarruf haklarının kısıtlandığını, bu güne kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmadığından müvekkilinin mağdur edilmiş olduğunu; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun, 2010/5-662 E-2010/651 K sayılı 15/12/2010 tarihli kararında belirtilen hüküm ile imar planı ile kamu alanı olarak ayrılan taşınmazlarda da kamulaştırmasız el atma hükümlerinin uygulanacağını kabul ettiğini;  müvekkilinin, halen uygulamaya geçmeyen imar planı dolayısıyla yıllardır yasalarla tanınan taşınmaz üzerinde tasarruf etme haklarını kullanamadığını ve mağdur edildiğini;  uygulamanın, anayasal hak olan mülkiyet hakkına ve hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil ettiğini;  tasarruf hakkını belirsiz süre kullanılmaz hale getiren bu uygulama ile mülkiyet hakkının özünün zedelendiğinde tartışma bulunmadığını; taşınmazlar hakkında alınan kamulaştırma kararı ile müvekkilinin Anayasal hakkı ihlal edildiği gibi aynı zamanda AİHM sözleşmesinin de ihlal edilmekte olduğunu; taşınmazın Ankara’nın en değerli, her türlü tasarrufta bulunulabilecek bir yerinde bulunduğunu, davalı idarenin işleminin kamulaştırmasız el atma teşkil ettiğini ifade ederek; her türlü fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile, müvekkil adına kayıtlı; Ankara ili Akyurt ilçesi Balıkhisar Mahallesinde 36 ada 1 parselde kain 4.768 metrekarenin, Ankara İli Akyurt ilçesi Balıkhisar Mahallesi Elvan Çayın Mevkiinde 923 parselde kain 5.500 metrekare, Ankara ili Akyurt İlçesi Balıkhisar Mahallesi Elvan Çayın mevkiinde kain 924 parselde 3.400 metrekare taşınmazın ve taşınmazlar üzerindeki Fabrika Binasının tapusunun iptali ile davalı idare adına tescili karşılığında; taşınmazlar üzerindeki Fabrika binasının bedeli ve taşınmazların bedeline karşılık gelmek üzere şimdilik her türlü fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL’nin(miktar daha sonra 6.581.285,00TL.ye yükseltilmiştir) dava tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

AKYURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 9.10.2012 gün ve E:2012/149 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, davanın imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden bahisle idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8'inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13'üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında havalimanı olarak ayrılan taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle değerinin ödenmesi ve taşınmazın tapu kaydının davalı idare adına tescil edilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1 'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; nitekim, 11.06.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6487 sayılı Kanun'un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinde değişiklik yapan 21'inci maddesinde "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir." hükmüne yer verilmek suretiyle "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörülmüş bulunduğu;  açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 3.3.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca 10. maddede öngörülen biçimde, davanın taşınmazın bedelinin tazminat olarak hüküm altına alınması istemine ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacının maliki olduğu taşınmazlarına, imar planında Ankara Esenboğa Havalimanı 3.pist alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle,  taşınmaz bedelinin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

            3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.”  hükmü;

Aynı Kanun'un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

            Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasında bulunan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğünün 19.6.2012 gün ve  B.11.0AYG.031.00.01-752.01/(H-525)110038 sayılı yazısında; Esenboğa Havaalanı III.Pist Kamulaştırma sahasına tesadüf eden Akyurt İlçesi, Balıkhisar Mahallesi, 36 ada 1 parsel ile 923 ve 924 parsel numaralı taşınmazların tamamının; Bakanlık Makamının 18.05.2011 tarih ve 8955 sayılı Kamulaştırmaya Başlama Oluru ve 26.05.2011 tarih ve 10482 sayılı Kamu Yararı Kararına istinaden Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğünce, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü adına kamulaştırmaya tabi tutulmuş olduğu, parselin anlaşma yoluyla satın alınacağı ve taşınmaz sahiplerinin görüşmelere katılıp katılmayacağını idareye bildirmelerini talep eden tebligat işleminin gerçekleştiği;  Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünce yapılan değerlendirmede, her ne kadar Esenboğa Havalimanı kamulaştırma işlemleri için ödenek ayrılmış ise de, devam eden yatırımlardaki maliyetlerin belirlenen hedeflerin üstüne çıkması sebebi ile 2012-2013 yılları içerisinde yüksek miktarda ödeme yapılacağı ve kısa vadede ilgili havaalanının kamulaştırma işlemleri için ödenek temin edilemeyeceği sonucuna varıldığı ve Esenboğa Havalimanı kamulaştırma işlemlerinin ertelenmesinin talep edilmiş olduğu;  bu sebeple kamulaştırma bedellerinin davacı adına bankaya bloke edilmediği;  taşınmaz üzerinde kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olmadığı belirtilmiş;

Yine dava dosyasında yer alan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının 21.6.2012 tarih ve  …2342-11317 sayılı yazısında ise; dava konusu parsellerin de bulunduğu alanın; 5216 sayılı kanun uyarınca Ankara Büyükşehir Belediyesinin ve mücavir alan sınırı içinde kaldığı; Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince 16.02.2007 gün ve 525 sayılı kararı ile onaylanan 1/25000 ölçekli “2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı” kapsamında kaldığı ancak 1/25000 ölçekli plan, mekansal ve işlevsel bütünlük gösteren sınırlar içinde genel bir gösterim olduğundan, parsel bazında imar durumu hakkında detaylı teknik bilgi verilemediği;  Balıkhisar mahallesi 36 ada 1 nolu parselin de bulunduğu alanın; Akyurt Belediye Meclisinin 07.09.2007 gün ve 82 sayılı kararı ile uygun görülerek Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 13.02.2008 gün ve 462 sayılı kararı ile onaylanan “Akyurt Fuar Alanı-Balıkhisar Sanayi-Güzelhisar Uygulama İmar Planı Değişikliği” kapsamında kaldığı; Tp. 923 ve 924 nolu parsellerin ise; arşivlerindeki halihazır haritalar üzerinden ve bilgisayar ortamından yerinin tespit edilemediği; dava konusu taşınmazların havaalanına ait imar planları içerisinde olabileceğinin düşünüldüğü ifade edilmiş; dosyada bulunan 27.2.2013 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporunun incelenmesinden, Ankara Esenboğa Havalimanı 3.pist alanı olarak kamulaştırılmasına karar verilen dava konusu taşınmazlara davalı tarafından yapı ve tesis yapılmadığı yani fiilen el atılmadığının görüldüğü belirtilmiştir.

            Olayda, davacının maliki olduğu taşınmazların, imar planıyla Ankara Esenboğa Havalimanı 3.pist alanı olarak belirlendiği; ilgili idarece, kamulaştırma işlemlerine başlanılmasına karşın, kamulaştırma işlemleri için ödenek temin edilemeyeceği sonucuna varıldığı ve Esenboğa Havalimanı kamulaştırma işlemlerinin ertelenmesinin talep edilmiş olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla aradan uzun süre geçmesine rağmen taşınmazın kamulaştırılmadığı, taşınmaz üzerinde düzenleme yapılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yer alan davacıya ait taşınmazların bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak başka bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı”nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan diğer bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586)  “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K:2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin, Akyurt Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Akyurt Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.10.2012 gün ve E:2012/149 sayılı  KARARININ KALDIRILMASINA, 3.3.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT