T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 84

            KARAR NO  : 2017 / 209

            KARAR TR   : 10.4.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

                                                          

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : G. S.A.Ş.

Vekilleri          : Av.E.Y. - Av.G. Z.K.Y.

Davalılar         : 1-Pendik Belediye Başkanlığı

      2-İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili               : Av.Ö.İ.

İhbar Olunan

(Adli Yargıda): İ.A.Ş.

Vekili                : Av.S.Ç.

 

O L A Y      : I-Davacı vekili; müvekkili Şirkete sigortalı, T. O.İ.Ticaret Limited Şirketinin maliki olduğu 34 … 90 plakalı aracın, 10.08.2011 tarihinde Serkan Uzun’un sevk ve idaresinde, Bakü Caddesinden Pendik istikametine doğru seyir halinde iken, yol çalışması yapılan Bakü Caddesindeki rögar kapaklarının olduğu kısımların yüksekte kalması nedeniyle bu rögar kapaklarının aracın alt ön kısmına çarptığını, maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; kazanın oluşumunda yolun bakım ve onarımından sorumlu davalının % 100 kusurlu olduğunu; olay neticesinde, sigortalının aracındaki hasarın giderildiğini, müvekkili tarafından 12.09.2011 tarihinde 19.422,37 TL, 12.10.2011 tarihinde 3.496,03 TL olmak üzere toplam 22.918,TL olan hasar bedeli ödendiğini, sigortalının haklarına müvekkili şirketin halef olduğunu; müvekkilinin bu zararı rücuen davalı idareden talep ettiğini ancak bu güne kadar davalı idare tarafından herhangi bir cevap verilmediğini ifade ederek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 19.422,37 TL’nin ödeme tarihi olan 12.09.2011 tarihinden, 3.496,03 TL'nin ödeme tarihi olan 12.10.2011 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı İdareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 22.2.2012 tarihinde Pendik Belediye Başkanlığına karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

I-a) İSTANBUL 2.İDARE MAHKEMESİ: 16.3.2012 gün ve E:2012/348, K:2012/420 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 13.maddesinde "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür. Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda; a) Yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluştan izin almak, b) Çalışmaları, gerekli önlemleri alarak, aldırarak ve devamlılığını sağlayarak, trafik akımını ve güvenliğini bozmayacak tarzda yapmak, c) Zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek, d) Şehiriçi karayolu kenarında çeşitli tesislerin yapımı süresince; kaldırımlarda, tünel, tünel aydınlatılması ve benzerlerini yaparak güvenli geçiş sağlamak ve yaya yollarını trafiğe açık bulundurmak, zorundadırlar.Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir." hükmüne yer verilmiş; anılan Kanunun 19.01.2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14.maddesi ile değişik 110.maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmü yer almış, Geçici 21.maddesinde ise bu Kanunun 110.maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmünün, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirket tarafından kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan 34 … 90 plaka sayılı aracın, 10.08.2011 tarihinde Bakü Caddesinden Pendik istikametine seyir halinde iken rögar kapaklarının aracın alt ön kısmına çarpması ile meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında uğradığı zararın, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddia edilerek, sigortalıya ödenen 22.918,40 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılan bu davanın görüm ve çözümünde yukarıdaki mevzuat hükümleri uyarınca adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

II-Davacı vekili bu defa, aynı istemle yine Pendik Belediye Başkanlığına karşı,  22.5.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

a)Pendik 1.Asliye Hukuk Mahkemesi; 3.9.2012 gün ve E:2012/357, K:2012/456 sayı ile, Bakü Caddesinin ana arter olduğu, yol yapım çalışmalarının davalı Pendik Belediyesi tarafından değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığı, husumetin İstanbul Büyükşehir Belediyesine yöneltilmesi gerektiği, davalı Belediyenin sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle,  davanın husumet yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

b) Davacı vekili bunun üzerine, aynı istemle bu defa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı,  22.10.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

c)İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk Mahkemesi; 05.04.2013 gün ve E:2012/732, K:2013/225 sayı ile, davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı vererek başvuru halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

d)İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi; 06.02.2014 gün ve E:2013/862, K:2014/22 sayı ile, davaya bakma görevinin idare mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle davanın reddine, ayrıca görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

e)Yargıtay 17. Hukuk Dairesi; 11.12.2014 gün ve E:2014/21920, K:2014/18360 sayı ile, uyuşmazlığın sigorta sözleşmesinden değil, davalının ihmali ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia edilen haksız fiilden kaynaklandığından bahisle, İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermiş ve dosya anılan Mahkemeye gönderilmiştir.

f)İstanbul Anadolu 4.Asliye Hukuk Mahkemesi; 02.04.2015 gün ve E: 2015/50, K:2015/132 sayı ile,  yargı yoluna ilişkin mahkeme kararının gereği dosyanın İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi, mahkemelerin birleşmesi sonucu İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi numarasını almıştır.

g) İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi; 4.5.2015 gün ve E:2015/196, K:2015/371 sayı ile, davaya bakma görevinin idare mahkemelerine ait olduğu, HMK. 114/1.b maddesi uyarınca, yargı yoluna ilişkin dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle HMK.’nun 115/2.maddesi uyarınca davanın usulden reddine, davacının idare mahkemelerinde tam yargı davası açmakta muhtariyetine karar vermiştir. Bu karar temyiz edilmiştir.

h) Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 2.3.2016 gün ve E:2015/15356, K:2016/2577 sayı ile, “(…) Dava, kasko sigorta sözleşmesine ve halefiyete dayanılarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Aynı kaza (uyuşmazlık) nedeniyle İstanbul 2.İdare Mahkemesinin 16.03.2012 tarih ve 2012/348 esas-2012/420 karar sayılı ilamının kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." düzenlemesi yer almaktadır.

Bu durumda mahkemece, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

I) İSTANBUL ANADOLU 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ; 8.12.2016 gün ve E:2016/857, K:2016/741 sayı ile,  dava ve cevap dilekçelerinin özetlerine, davanın geçirdiği aşamalara ayrıntılı olarak yer verdikten ve Yargıtay bozma ilamına uyulduğunu belirttikten sonra; “uyma doğrultusunda dava dilekçesinin görev yönünden reddine, görev uyuşmazlığının çözümü için Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu'nun 19. maddesi gereğince yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve hüküm aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:

Mahkememizin 04/05/2015 tarih, 2015/196 Esas -371 Karar numaralı ilamı ve uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda HMK.114/1-v maddesi gereği yargı yoluna ilişkin dava şartı gerçekleşmediğinden dava dilekçesinin görev yönünden (yargı yolu uyuşmazlığı nedeniyle) reddine, Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 19.maddesine göre yargı yerinin belirlenmesi amacıyla UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

j) Mahkemenin bu kararından sonra, davacı vekili 29.12.2016 tarihli dilekçe ile, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi için gereğini talep etmiş, sonuçta; İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesi; 13.1.2017 gün ve 2016/857 Esas sayılı üst yazıyla, Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 19.maddesine göre yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyayı Mahkememize göndermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Birgül KURT, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 10.4.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, Yargıtay bozma ilamına uyulmak suretiyle davada idari yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildikten sonra, kararın kesinleşmesinden sonra,  re’sen 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinden bahisle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davacı vekilinin de başvuruda bulunulduğu gözetilerek, Asliye Ticaret Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece idari yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı şirket tarafından kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan 34 … 90 plaka sayılı aracın, 10.08.2011 tarihinde, karayolunda Bakü Caddesinden Pendik istikametine seyir halinde iken, rögar kapaklarının aracın alt ön kısmına çarpması ile meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında uğradığı zararın, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddia edilerek, sigortalıya ödenen 22.918,40 TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 8.12.2016 gün ve E:2016/857, K:2016/741 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 8.12.2016 gün ve E:2016/857, K:2016/741 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 10.4.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN