T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2018 / 70

            KARAR NO  : 2018 / 141

            KARAR TR   : 26.3.2018

ÖZET : Davacı SGK Başkanlığınca, davalı gerçek kişiye karşı açılan ve  davalının İcra Müdürlüğü dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemine ilişkin davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı/AY.da aynı zamanda Davalı: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili           : Av. B. T.

Davalı/AY.da aynı zamanda Davacı: N.Y.

Vekili           : Av.A.B.-Av.O. K.-Av.E.E.

 

O L A Y      : 1- Davacı N.Y.’nın vekili dilekçesinde; müvekkilinin 5434 sayılı Kanun kapsamında emekli olduğunu, emeklilik işleminden sonra halen 56.176.277.0 Bağ-Kur numarası ile, 5510 Sayılı Kanun 4 (b) maddesi kapsamında, Sağlık Bakanlığı ile imzaladığı 30.12.2010 tarihli Aile Hekimliği Hizmet Sözleşmesi ile Bakanlığa Aile Hekimliği hizmeti vermek suretiyle kendi hesabına çalıştığını; anılan sözleşmede Bakanlığın, satın aldığı sağlık hizmeti ile ilgili ödemeleri müvekkiline her türlü prim ve kesenekleri de kesinti yaparak ilgili kurumlara ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkilinin sözleşme konusu sağlık hizmetinin verileceği işyerini de kendisinin kiraladığını, bu işyerine 60.000,00-TL tadilat ve yatırım bedeli ödediğini; ancak, davalı Kurum tarafından müvekkili aleyhinde 5510 Sayılı Kanun'un 96. maddesine dayanılarak 42.186,86-TL asıl borç ve 4.746,80-TL işlemiş faiz borcu tahakkuk ettirildiğini; ayrıca hiçbir uyarı ve bildirimde bulunmaksızın 10.12.2012 tarihi itibariyle müvekkilinin sağlık hizmetlerinden yararlanma ve emeklilik haklarını da iptal ettiğini; emekli maaşının kesilmesi nedeni ile müvekkilinin şu anda geçim sıkıntısı çektiğini; 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 3. maddesinin 6. fıkrasında, "Sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların, daha önce bağlı oldukları sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişkileri aynı şekilde devam ettirilir. Ancak, her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıkları bu fıkrada belirtilen ücretlerden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılır. Bunlar önceki durumları çerçevesinde tedavi yardımlarından yararlanmaya devam ederler." hükmünün düzenlendiğini; bu yasal düzenlemeye göre müvekkilinin Sosyal Güvenlik Kurumu ile olan ilişkisinin aynı şekilde devam etmesi gerekirken, emekli maaşı ve tedavi yardımlarının kesilmesinin hakkın ihlali ve kanunun açık hükmüne aykırı olduğunu; bu işlem nedeniyle ödenmiş olan emeklilik maaşlarının borç tahakkuk ettirilmek suretiyle geri istenmesinin de hukuka aykırı olduğunu ifade ederek; a.Müvekkilinin davalı kuruma iddia edilen şekilde bir borcunun bulunmadığının tespiti ile müvekkili aleyhinde yapılan borç tahakkukunun iptaline, b.Müvekkilinin emeklilik işleminin, emeklilik maaşı ile sağlık güvencesi yardımı haklarının davalı kurum tarafından haksız olarak kaldırılmış olması nedeniyle bu haklarının yeniden tesisi ile kurum kayıtlarına işlenmesine, c.Tensiple birlikte ihtiyati tedbir kararı verilerek, dava sonuçlanıncaya kadar emeklilik maaşı ve sağlık güvencesi yardımı haklarının müvekkiline ihtiyaten iadesine karar verilmesi istemiyle, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına karşı 28.3.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bu dava, İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesinin E:2013/766 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.

2-Davacı SGK Başkanlığı vekili dilekçesinde, Kurumlarından  56.176.277.0 sicil numaralı dosyadan emekli aylığı almakta olan N.Y.'nın gelir/aylığının göreve girme nedeniyle 01/11/2010 tarihinden itibaren kesilmiş olduğunu; tarafına 01/11/2010-31/12/2012 tarihleri süresince 42.418,86.-TL yersiz ödeme yapıldığının anlaşıldığını; Ziraat Bankası Selimiye/İstanbul Şubesi'nin 27/12/2012 tarih F00285 Sayılı dekontuyla alacak kaydedilen 3.772,96.-TL.nin borcuna mahsup edildiğini, bakiye alacak miktarı 38.645,90.-TL.nin halen ödenmediğini; söz konusu miktarın davalıdan bir yazı ile istenilmiş ise de ödenmemiş olduğundan, aleyhine İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını; davalı tarafından icra takibine itiraz edildiğinden itirazın iptalini teminen bu davanın açıldığını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemiyle N.Y.’ya karşı 25.6.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bu dava, İstanbul Anadolu 20.İş Mahkemesinin E:2014/386 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.

3- İstanbul Anadolu 20.İş Mahkemesi; 14.10.2014 gün ve E:2014/386, K:2014/459 sayı ile “(…) Dosya kapsamında bulunan deliller birlikte incelenerek değerlendirildiğinde; dava konusunun İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesinin 2013/766 Esas sayılı dava dosyasının konusu ile aynı olması aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunması, biri hakkında verilecek hükmün diğerini de etkilemesi nedeni ile mahkememiz dosyasının İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesinin 2013/766 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

İş bu dava dosyasının aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunan mahkememizin İstanbul Anadolu 19. İş mahkemesinin 2013/766 esas nolu dava dosyası ile birleştirilmesine,

Esasın bu şekilde kapatılmasına,

Yargılamanın İst. Anadolu 19 İş Mahkemesinin 2013/766 esas nolu dava dosyası üzerinden yürütülmesine…” karar vermiştir.

4- İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi, 19/03/2015 gün ve E:2013/766, K:2015/156 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek; davacı N.Y.’nın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına karşı açtığı davanın kabulüne, işlemin iptaline, kesilen aylıkların iade edilmesinin tespitine; davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından davalı N.Y.’ya karşı açılan itirazın iptali davasının reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir.

5-Yargıtay 21.Hukuk Dairesi; 28.3.2016 gün ve E:2015/10482, K: 2016/5419 sayı ile “Davacı-Karşı davalı kesilen aylığın yeniden bağlanmasına, biriken aylıkların davalı Kurumdan tahsiline, borçlu olmadığının tespitine

Davalı-Karşı davacı ise, yersiz olarak ödenen maaşların faiziyle davacıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davalı-karşı davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Zeynep Bağcı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

KARAR

Dava, davacının davalı Kurum'a borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiştir.

Uyuşmazlık; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken Kurum tarafından bu aylığı iptal olunan davacının tespit istemli olarak açmış olduğu davada, ön sorun olarak davanın hangi yargı yoluna tabi olduğu noktasındadır.

Bilindiği üzere mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup bu husus kamu düzenine ilişkindir ve yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.

5510 sayılı Kanun’un geçici 4/2.maddesinde bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı bildirilmiştir. T.C Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasında 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda anılan Sandıkça tesis edilen işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davalar 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümlenebilecektir.

Somut olayda; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken bu aylığı iptal olunan davacının açmış olduğu işbu davada 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…” karar vermiştir.

6-İSTANBUL ANADOLU 19.İŞ MAHKEMESİ; 21.2.2017 gün ve E:2016/254, K:2017/17 sayı ile “(…) TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 5344 Sayılı Kanun kapsamında emekli olduğunu, emeklilik işleminden sonra halen 56.176.277.0 Bağ-Kur numarası ile 5510 Sayılı Kanun 4/b maddesi kapsamında Sağlık Bakanlığı ile imzaladığı 30.12.2010 tarihli Aile Hekimliği hizmet sözleşmesi ile Bakanlığa aile hekimliği hizmeti vermekte olduğunu, Bakanlığın satın aldığı hizmetle ilgili ödemeleri davacıya; her türlü prim ve kesenekleri de kesinti yaparak ilgili kurumlara ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalı kurum tarafından davacı aleyhine 5510 Sayılı Kanunun 96. Maddesine dayanılarak 42.186,86 TL asıl borç ve 4.746,80 TL işlemiş faiz borcu tahakkuk ettirildiğini, davalı kurumun davacıya hiçbir uyarı ve bildirimde bulunmaksızın 10.12.2012 tarihi itibari ile davacının sağlık hizmetlerinden yararlanma ve emeklilik haklarını iptal ettiğini, 5258 Sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nun 3. Maddesinin 6. Fıkrasında “Sözleşmeli olarak çalışmaya başlayanların, daha önce bağlı oldukları sosyal güvenlik kuruluşlarıyla ilişkileri aynı şekilde devam ettirilir. Ancak, her türlü prim, kesenek ve kurum karşılıkları bu fıkrada belirtilen ücretlerden kesilerek ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna aktarılır. Bunlar önceki durumları çerçevesinde tedavi yardımlarından yararlanmaya devam ederler.”hükmünün düzenlendiğini bu yasal düzenlemeye göre davacının Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilişkisinin aynı şekilde devam etmesi gerekirken, emekli maaşı ve tedavi yardımlarının kesilmesinin hakkın ihlali olup kanunun açık hükmüne aykırı olduğu, davalı kurumun davacının tedavi yardımından yararlanma hakkı ve maaşını kesmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğu, bu işlem nedeni ile ödenmiş olan emeklilik maaşlarının borç tahakkuk ettirilmek sureti ile geri istenmesinin de hukuka aykırı olduğunu beyan etmek sureti ile davalı kuruma borcu olmadığının tespitine ve dava sonuçlanıncaya kadar davacının emeklilik maaşı ve sağlık güvencesi yardımı haklarının davacıya ihtiyaten iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 56.176.277.0 emekli sandığı numarası ile emekli aylığı almakta olan davacının 30.10.2010 tarihinde işe başladığının tespit edildiğini, göreve/işe girme nedeniyle 01.11.2010 tarihinden itibaren aylığının kesildiğini, 01.11.2010- 31.12.2012 tarihleri arası aylıkları tutarı 42.418,86 TL’nin borç çıkarıldığını, 3.914,41TL faiz tahakkuk ettirildiğini, davacının ihtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi için 6183 Sayılı Kanunun 58/3. Maddesi gereğince borç miktarınca teminat yatırılması gerektiğini, aksi halde davanın reddi gerektiğini beyan etmek sureti ile davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İstanbul Anadolu 20 İş Mahkemesinin 2014/386 esas sayılı dosyasının iş bu dosyayla birleştirilmiş olduğu kurum tarafından davacıya yapılan yersiz ödemelerin tahsil amacıyla başlatılan icra takibine davacının itirazı üzerine, itirazın iptali davası açılmış olduğu ve dosyamızla birleştirilmiş olduğu anlaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacı N.Y.'nın açtığı davanın kabulüne, birleşen dosyanın davacısı SGK Başkanlığı’nın açtığı davanın reddine dair verilen 19/03/2015 tarihli kararın temyiz edilmesi sonucu Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28/03/2016 tarihli kararı ile, görevli ve yetkili yargı mercilerinin İdare Mahkemeleri olduğu gerekçesi ile bozma kararı vererek, dosyayı mahkememize göndermesi sonucunda bozma ilamına uyularak, yargılamaya devam edilmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE: Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı karşı davalı kesilen aylığının yeniden bağlanmasına, biriken aylıkların davalı kurumdan tahsiline ve borçlu olmadığının tespitine; davalı karşı davacı SGK ise yersiz olarak ödenen maaşların faizi ile davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bozma ilamında belirtildiği gibi, uyuşmazlık; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken Kurum tarafından bu aylığı iptal olunan davacının tespit istemli olarak açmış olduğu davada, ön sorun olarak davanın hangi yargı yoluna tabi olduğu noktasındadır.

Bilindiği üzere mahkemelerin görevi ve yargı yolu "yasa" ile belirlenmiş olup bu husus kamu düzenine ilişkindir ve yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.

5510 sayılı Kanun’un geçici 4/2.maddesinde bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı bildirilmiştir. T.C.Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasında 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda anılan Sandıkça tesis edilen işlemler idari işlem niteliğinde olduğundan idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davalar 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümlenebilecektir.

Somut olayda; Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken bu aylığı iptal olunan davacının açmış olduğu işbu davada 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Açılan davada görevli yargı mercii idare mahkemeleri olduğundan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle, davanın usulden reddine,

Görevli ve yetkili yargı merciinin idare mahkemeleri olduğunun tespitine…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

7- Davacı SGK Başkanlığı vekili bu kez; Kurumdan 56.176.277.0 sicil numaralı dosyadan emekli aylığı almakta olan N.Y.'nın gelir /aylığının göreve girme nedeniyle 01/11/2010 tarihinden itibaren kesildiğini, tarafına 01/11/2010-31/12/2012 tarihleri süresince 42.418,86.-TL yersiz ödeme yapıldığının anlaşıldığını;  Ziraat Bankası Selimiye/İstanbul Şubesi'nin 27/12/2012 tarih F00285 Sayılı dekontuyla alacak kaydedilen 3.772,96.-TL.nin borcuna mahsup edildiğini, bakiye alacak miktarı 38.645,90.-TL.nın halen ödenmediğini; söz konusu miktarın davalıdan bir yazı ile istenilmiş ise de ödenmemiş olduğundan aleyhine İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını; davalı tarafından icra takibine itiraz edildiğinden itirazın iptalini teminen bu davanın açılmasının zorunlu olduğunu; daha önce aynı konuya ilişkin açmış oldukları İstanbul Anadolu 20.İş Mahkemesi’nin 2014/386 Esasına kayıtlı İtirazın İptali dosyasının, davalı tarafın açmış olduğu Kurum İşleminin İptaline ilişkin İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesinin 2013/766 dosyası ile birleştirildiğini; İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesi’nin 19/03/2015 tarihli, 2013/766 E., 2015/156 Kararının; Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin 28/03/2016 tarihli 2015/10482 Esas, 2016/5419 Kararı ile “dava konusunun Emekli Sandığı sigortalıları veya hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklandığı, anılan Sandıkça tesis edilen işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu, bu konuya ilişkin davalarda 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yeri yetkili olduğu” gerekçesiyle bozulduğunu; dosyanın bozma sonrası 19.İş Mahkemesi’nin 2016/254 esasına kaydının yapıldığını; Yerel Mahkemenin de görevli yargı mercii idare mahkemeleri olduğundan yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verdiğini,  kararın kesinleştiğini; açıklanan nedenlerle dava açma zaruriyetinin doğduğunu, davalı tarafından icra takibine haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğinden itirazın iptalini teminen huzurdaki davanın açıldığını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları  saklı kalmak kaydıyla davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemiyle N.Y.’ya karşı 8.9.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

8-İSTANBUL 7.İDARE MAHKEMESİ; 5.10.2017 gün ve E:2017/1576, K:2017/1836 sayı ile, “(…) 2576 Sayılı Kanun'un 5. maddesinde; "İdare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay'da çözümlenecek olanlar dışındaki a) iptal davalarını b) tam yargı davalarını, c) tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları, d) diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceği” kurala bağlanmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; "İdari dava türleri; idari işlemler hakkında yetki, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" olarak sayılmış, yine aynı kanunun 14. maddesinin 3. fıkrasında; "Dava dilekçesi üzerinde yapılacak ilk incelemede davanın görevli mahkemede açılıp açılmadığının da inceleneceği" hükme bağlanmış; 15. maddesinin 3622 sayılı kanunla değişik l/a maddesinde de; "Yapılacak ilk inceleme neticesinde adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davanın reddine karar verileceği" hükmüne yer verilmiş bulunmaktadır.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, Emekli olduktan sonra 5434 sayılı Kanun kapsamında davacı kurumdan yaşlılık aylığı almakta olan davacının, davacı kurum tarafından söz konusu aylığının 01.11.2010 tarihinden itibaren iptal edildiği, kendisine 01.11.2010-31.12.2012 tarihleri arasında 42.418,86-TL yersiz ödeme yapıldığı ve alacak kaydedilen 3.772,96-TL’nin borcuna mahsup edilmesi sonucu geriye kalan bakiye 38.645,90-TL borcunu ödemediğinden bahisle davacı kurum tarafından davalı aleyhine bahsi geçen borcun tahsili için İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğünün E:2013/17364 sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, davalı tarafından borçlu sıfatıyla icra takibine itiraz edilmesi üzerine de itirazın iptali talebiyle görülmekte olan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığa ilişkin olarak, aynı konuda İstanbul Anadolu 20. İş Mahkemesinin 2014/386 Esasına kayden açılan itirazın iptali davasında verilen 14.10.2014 tarih ve 2014/459 sayılı kararla, davalı tarafından açılmış olan kurum işleminin iptaline dair (kesilen aylığın yeniden bağlanması, biriken aylıkların davalı kurumdan tahsili ve borçlu olmadığının tespiti talepli olarak) İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesinin E.2013/766 sayılı dosyası ile davanın birleştirilmesine karar verildiği, İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesinin 19.03.2015 tarih ve E:2013/766, K:2015/156 sayılı istemin kabulüne dair kararının temyizi sonucunda, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28.03.2016 tarih ve E:2015/10482, K:2016/5419 sayılı kararıyla, Davacının davalı kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin davada, 5434 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda Emekli Sandığınca tesis edilen işlemlerin idari işlem niteliği olduğu, bu idari işlemler hakkında hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılacak davaların 2577 sayılı Yasa gereğince idari yargı yerinde çözümleneceği ve 6100 sayılı HMK'nun 114/1-b maddesine göre dava şartı olan 'yargı yolunun caiz olmaması' nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verildiği, bunun üzerine de İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesinin 21.02.2017 tarih ve E:2016/254, K:2017/17 sayılı kararıyla, Emekli Sandığı sigortalısı olan ve 5434 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta iken bu aylığı iptal olunan davacının (Mahkememiz dosyası davalısının) açmış olduğu bu davada 6100 sayılı HMK'nun 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle ve görevli yargı mercii idare mahkemeleri olduğundan davanın usulden reddine karar verildiği, Mahkememizde görülmekte olan davanın ise bu görevsizlik kararı üzerine açıldığı görülmektedir.

Buna göre, gerek yukarıda yer verilen Yargıtay 21. H.D'nin bozma ilamının gerekçesi ve gerekse yukarıda yer verilen İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesinin 21.02.2017 tarih ve E:2016/254, K:2017/17 sayılı görevsizlik kararının gerekçesi dikkate alındığında, görevsizlik kararına konu davanın, davacının kesilen aylığının yeniden bağlanması, biriken aylıklarının davalı kurumdan tahsili ve kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin, dolayısıyla davalı kurum (Mahkememiz dosyası davacısı) tarafından tesis edilen idari işlemin iptaline yönelik olduğu (davalı karşı davacı SGK'nun ise yersiz ödenen maaşların faizi ile davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği), buna karşın Mahkememizde açılan davanın ise kurumca tesis edilen idari işlemlerin iptali istemine ilişkin olmayıp, icra takibine karşı yapılan itirazın iptaline yönelik olduğu açıktır.

Bu durumda, idari yargı mercileri nezdinde idari işlemlerin iptaline yönelik ve münhasıran idare aleyhine dava açılabileceği, kaldı ki görülmekte olan davanın konusunun, yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre Vergi Mahkemesinin görevine giren vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümler ile bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin bulunmadığı gibi İdare Mahkemesinin görevine giren iptal veya tam yargı davasına konu idari bir işlem ile ilk derecede Danıştayca çözümlenecek bir işlem de olmadığı, davalının aleyhine yapılan icra takibine karşı yaptığı itirazın iptali niteliğinde olan uyuşmazlığın özel hukuk ilişkisinden kaynaklandığı ve adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı SGK Başkanlığı vekili, 6.11.2017 tarihli dilekçe ile; adli ve idari yargı yerlerindeki davaları hakkında bilgi verdikten sonra, İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesi tarafından, itirazın iptali davasını da kapsar nitelikte, her iki dosya hakkında da görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle  idari yargıda açılan davada da görevsizlik kararı verildiğinden bahisle dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; İstanbul 7.İdare Mahkemesince 18.1.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası 24.1.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 26.3.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Davacı SGK Başkanlığı vekilince adli ve idari yargı yerinde “İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemiyle N.Y.’ya karşı” dava açılmasına karşılık;  adli yargı yerinde anılan davanın;  N.Y. tarafından davalı kuruma borcunun bulunmadığının tespiti, yapılan borç tahakkukunun iptali, emeklilik işleminin, emeklilik maaşı ile sağlık güvencesi yardımı haklarının davalı tarafından kaldırılmış olması nedeniyle bu haklarının yeniden tesisi ile kurum kayıtlarına işlenmesine karar verilmesi istemiyle, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına karşı açılan dava ile birleştirilmesi nedeniyle; 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında Davacı SGK Başkanlığınca davalı N.Y.’ya karşı açılan dava yönünden ve her iki yargı yerinde ortak talep olan “davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemi” yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin “doğru” dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; adli yargı dosyasının Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

2004 sayılı Yasanın 67. maddesi;  (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu kapsamında açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır. İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanı sıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Dolayısıyla görev uyuşmazlığına konu davanın, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eyleminden dolayı hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış 2577 sayılı Yasa'nın 2. maddesinde belirtilen davalardan biri olmadığı; davacı idare tarafından, gerçek kişi aleyhine açılan dava olduğu hususu da gözetildiğinde;  idari yargının görevine giren bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır

 

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu, bu nedenle, İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesinin 21.2.2017 gün ve E:2016/254, K:2017/17 sayılı görevsizlik kararının, “Davacı SGK Başkanlığınca davalı N.Y.’ya karşı açılan ve  “davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemi”ne ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 19.İş Mahkemesinin 21.2.2017 gün ve E:2016/254, K:2017/17 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ, “Davacı SGK Başkanlığınca davalı N.Y.’ya karşı açılan ve  “davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün 2013/17364 E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ve takibin devamına, %20’tan az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi istemi”ne ilişkin kısmının KALDIRILMASINA, 26.3.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT