T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 199

            KARAR NO : 2016 / 239

            KARAR TR   : 11.4.2016

 

ÖZET: Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan araçta; yoldaki münferit yol çökmesi  nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu araçta oluşan hasar sebebiyle araç sahibine ödenen hasar bedelinin, olayda kusuru bulunan davalılardan müştereken ve müteselsilen rucuen tazmini istemi ile açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : Y.K. Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av.H.B.  & Av.M.G.  

Davalılar         : 1.Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av.H.K.Ö. & Av.F.Y.

                         2.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. M.B. & Av.H.D.S.

                        

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 34….. plakalı araçta, 27.02.2012 tarihinde sürücü A.A.’ın sevk ve idaresinde iken yoldaki münferit yol çökmesinden dolayı bu çökmeye düşmesi neticesinde hasar gördüğünü, olay sonrası KTK gereğince kaza tespit tutanağı tutulduğunu ve sürücüye alkol muayenesi yapıldığını, raporlar sonucu hasar dosyasının tekemmülü üzerine davacı şirkete sigortalı bulunan 34….. plakalı araçtaki toplam 1.898,00 TL olan hasar bedelinin davacı şirket tarafından 08.03.2012 tarihinde sigortalısına ödendiğini, olay nedeni ile yapılan ödeme sonrası davacı şirket tarafından 10.04.2012 tarihinde davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğünden ihtaren talep edildiği, ancak davalı idare tarafından reddedilerek, sorumluluğun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ait olduğunun ifade edildiğini, bu nedenle ilgili idareye husumet yönelttiklerini belirterek; fazlaya dair hakları saklı olmak kaydıyla, 1.898,00 TL hasar tazminatının 08.03.2012 ödeme tarihinden itibaren işleyecek TC Merkez Bankası kısa Vadeli krediye uygulanan avans faizi ile birlikte kusurlu sorumlu davalılardan müştereken ve müteselsilen rucuen tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 8.İdare Mahkemesi: 16.07.2012 gün ve 2012/1155 Esas, 2012/1565 Karar sayılı kararı ile; “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14.maddesinin 3/a fıkrasında, dilekçelerin görev yönünden inceleneceği belirtildikten sonra 15/1-a maddesinde de, 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5. maddesinin 1. fıkrasında da; İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartmaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceği hükme bağlanmıştır.

Uyuşmazlıkla ilgili bir başka düzenleme olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110.maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, davacı şirket nezdinden kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan 34…… plaka sayılı aracın sürücü A.A.'ın sevk ve idaresinde Cemal Gürsoy Caddesi, Tuzla istikametine doğru seyir halinde iken yoldaki münferit yol çökmesinden dolayı araçta hasar meydana geldiği ve söz konusu hasarın tazmini istemiyle görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Yasa'nın 110.maddesinde yer alan hüküm nedeniyle öncelikle görevli yargı yerinin belirlenmesi gerekmektedir. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1.maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkeme olan Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konudaki kararlarının irdelenmesi de yararlı olacaktır.

18.06.2012 gün ve 28327 sayılı Mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına bakıldığında, köprüde trafik kazası yaparak yaşamını yitiren şahsın yakınları tarafından, yolun ve köprünün yol bakım, onarım ve yapımının uygun olmadığı, hiçbir işaretlemenin bulunmadığı, bu eksiklerin oluşan kazaya büyük ölçüde sebebiyet verdiği, kazanın hizmet kusuru nedeniyle meydana geldiği ileri sürülerek açılan tazminat davasında çıkan görev uyuşmazlığı sonucu Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 04.06.2012 gün ve E:2012/107, K:2012/134 sayılı kararı ile "2918 sayılı Yasanın 110.maddesinin 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği gözetildiğinde, göreve ilişkin hükmün bu tarihten önce idari yargı yerinde açılmış olan davalara uygulanmayacağı açıktır. Bu durumda, görev maddesinin yürürlük tarihi olan 19.1.2011 tarihinden önce (14.5.2010 tarihinde) idari yargı yerinde açılmış olan iş bu davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği"ne karar verilmiş, yine resmi bir aracın yolda bulunan logar kapağına çarpması nedeniyle hasara uğraması sonucu açılan dava sonucunda çıkarılan görev uyuşmazlığı sonucu Mahkemenin, 04.06.2012 gün ve E:2012/101, K:2012/133 sayılı kararı ile "2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.

            Bu durumda, yukarıda aktarılan ve kesin olan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ve 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karara davacı ve davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından itiraz edilmiştir.

            İstanbul Bölge İdare Mahkemesi: 19.12.2012 gün ve 2012/19718 Esas, 2012/21846 Karar sayılı kararı ile; onama kararı vermiş, davacı ve davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 25.09.2013 gün ve 2013/12247 Esas, 2013/12163 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar vermiş, verilen karar bu şekilde kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı taleplerle; adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi: 28.03.2014 gün ve 2013/582 Esas, 2014/137 Karar sayılı kararı ile aynen: “Talep, cevap, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 2012/1155 - 1565 esas karar sayılı dosyası ile dosyadaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, görevsiz idari yargı yerinde görevli adli yargı düzeni için ön görülen sürede açılan maddi tazminat davasının İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 16/07/2012 tarih 2012/ 1155-1565 E.K sayılı görevsizlik kararının 25/09/2013tarihinde kesinleştiği anlaşılmış olup, idari yargıda görevsizlik kararı ile sonuçlanan davanın, ne şekilde ve hangi sürede adli yargıda ikame edileceği konusunda HMK da bir düzenleme bulunmamakta ise de; kanun boşluğunun kıyas yoluyla doldurulması gereğinden hareketle adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan HMK 20 maddesinin somut olaya kıyasen uygulanması gerektiği, sözü edilen düzenlemede görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde görevsizlik kararı veren Mahkemeye dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde davanın Açılmamış Sayılmasına karar verileceğinin ön görüldüğü, buna göre davacı tarafça 25/09/2013 tarihinde kesinleşen İdare Mahkemesi kararından sonra 2 haftalık hak düşürücü süre geçtikten sonra, 04/11/2013 tarihinde açtığı bu davanın Açılmamış sayılmasına” şeklindeki gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar vermiş, verilen kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 07.10.2015 gün ve 2015/9536 Esas, 2015/10260 Karar sayılı kararı ile: “…2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." düzenlemesi yer almaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece, somut durumda uygulanma yeri bulunmayan adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan (Uyuşmazlık Mahkemesi 14.01.2013 tarih ve 2012/130 Esas, 2013/4 Karar) HMK. nın 20. maddesi kıyasen uygulanarak, idare mahkemesinin görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süresi içerisinde açılmayan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru bulunmamış, 27.02.2012 kaza tarihinden itibaren 2918 sayılı KTK.nın 109. maddesinde öngörülen zamanaşımı süresi içerisinde 04.11.2013 tarihinde yeniden harç alınarak açılan davada, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi gereğince işlem yaparak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması ve sonucuna kadar davayı ertelemesi gerekirken yazılı olduğu şekilde verilen hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi: 02.03.2016 gün ve 2016/46 Esas sayılı ara kararı ile aynen: “…Davalılar kamu tüzel kişisidir. İstemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre davanın anılan davalılara yöneltilmesinin nedeni ile davalıların hizmet kusuruna ilişkindir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu anlaşıldığından, Yargı yolu bakımından Mahkememizin görevsizliği nedeni ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davada idari yargının görev alanına girdiğini belirterek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 34…… plakalı araçta; 27.02.2012 tarihinde Cemal Gürsel caddesi Tuzla istikametine doğru seyir halinde iken yoldaki münferit yol çökmesinden dolayı bu çökmeye düşmesi nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle araç sahibine ödenen hasar bedelinin olayda kusuru bulunan davalılardan müştereken ve müteselsilen rucuen tazmini istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, olay tarihinde Cemal Gürsel caddesi Tuzla istikametine doğru seyir halindeki araçta yoldaki münferit yol çökmesinden dolayı bu çökmeye düşmesi nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan zararın, olayda kusuru bulunan davalılardan müştereken ve müteselsilen rucuen tazmini istemi ile İstanbul 8.İdare Mahkemesi’nde açıldığı,  İstanbul 8.İdare Mahkemesi’nin 16.07.2012 gün ve 2012/1155 Esas, 2012/1565 Karar sayılı kararı ile davayı görev yönünden reddettiği, davacı ve davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin itirazı üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin19.12.2012 gün ve 2012/19718 Esas, 2012/21846 Karar sayılı kararı ile onama kararı verdiği, davacı ve davalılardan Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin karar düzeltme talebinde bulunduğu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün ve 2013/12247 Esas, 2013/12163 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verdiği, kararın bu şekilde kesinleşmesi üzerine bu kez İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.03.2014 gün ve 2013/582 Esas, 2014/137 Karar sayılı kararı ile süre yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verdiği, davacı vekilinin temyiz talebinde bulunduğu, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 07.10.2015 gün ve 2015/9536 Esas, 2015/10260 Karar sayılı kararı ile görev yönünden bozma kararı verdiği, İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02.03.2016 gün ve 2016/46 Esas sayılı ara kararı ile davada idari yargının görevli olduğu belirtilerek; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi amacı ile dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 24.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 11.4.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

               Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671, 28.09.2015 gün ve E:2015/580, K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.11.4.2016

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN