Hukuk Bölümü         2009/234 E.  ,  2010/18 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : G. Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Vekilleri         : Av. K.Ö.,  Av. İ.A.

Davalı             : İstanbul Valiliği (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

             O L A Y          : İstanbul Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü'nün 11.08.2006 tarih ve 46832 sayılı kararı ile, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'un 5. maddesinin  1. fıkrasına aykırılık nedeniyle, aynı Kanun'un 12. ve 13. maddeleri uyarınca  davacı şirket adına idari para cezası  verilmiştir.

Davacı vekilleri,  para cezasının iptali  istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ŞİŞLİ 1.SULH CEZA MAHKEMESİ; 21.1.2008 gün ve Müt: 2006/2594, Müt.K:2006/2594 sayı ile, muterizin itiraza konu 24.08.2006 havale tarihli dilekçesinde 4077 sayılı Tüketicinin korunması hakkında kanunun 14. maddesi gereğince 3.120.000 YTL idari para cezasının iptalini talep ettiği;  muterizin 24.08.2006 havale tarihli dilekçesinde 4703 sayılı ürünlere ilişkin Teknik mevzuatın hazırlanması ve uygulanmasına dair kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasına aykırılıktan 4.392. YTL idari para cezasının iptalini talep etmiş olduğu; birleşen Mahkemelerinin 2006/2595 Müteferrik sayılı dosyasında itiraz eden vekili Tansaş Eyüp şubesinde 01.06.2006 tarihinde yapılan denetimde Sekizli ve yirmili Ambalajlı 32 üründe kullanma kılavuzu bulunmadığından hakkında kesilen idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş olduğu; Mahkemelerince yapılan incelemede 25.12.2006 tarihinde 2006/2594 Müteferrik  dosyası ile 2006/2595 müteferrik sayılı dosyasının birleştirildiği;  her ne kadar itiraz eden Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü tarafından haklarında tanzim edilen idari para cezası tutanaklarına itiraz etmiş ise de, itirazının 4077 SY tüketicinin korunması hakkında kanunun 26/2. maddesi ve 4703 SY ürüne ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve uygulanmasına dair kanunun 13/1 maddesi gereğince idari para cezasının iptali ile ilgili görevli mahkemenin İdare Mahkemesi olduğu, görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınması gerektiğinden talebin görev yönünden reddine karar vermenin gerekmiş olduğu gerekçesiyle; 2006/2594 ve birleşen 2006/2595 numaralı dosyalarla ilgili olarak itirazların görev yönünden REDDİNE karar vermiş; bu karara yapılan itiraz İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2.6.2008 gün ve 2008/756 Müt. Sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekilleri, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ: 31.10.2008 gün ve E: 2008/1315, K: 2008/1901 sayı ile, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2., 3., 27. ve geçici 2., maddelerine yer verdikten sonra; 4703 sayılı Ürünlere ilişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'un. 08.02.2008 tarihine kadar yürürlükte bulunan 13. maddesinde ise, “Bu Kanunda yer alan idari para cezaları, yetkili kuruluşlar tarafından verilir ve tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde vergi dairelerine veya mal müdürlüklerine ödenir. Bu idari para cezalarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir.” kuralına yer verilmiş olduğu,  ancak 08.02.2008 gün ve 26781 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5728 sayılı Kanun'un 496. maddesiyle 4703 sayılı Kanun'un 13. maddesinin değiştirilmiş ve maddenin yeni halinde, 4703 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezası kararlarına karşı idare mahkemelerine başvurulabileceği yolunda bir hükme yer verilmemiş bulunduğu; Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere;  “... 30.03.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesini değiştiren 06.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde' (1) Bu Kanunun; (a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, (b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır.” denildiği,  19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu'nun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağının anlaşıldığı; görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğurmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının geçmişe de etkili olacağı;  davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi kararı gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği; bu durumda 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinde 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonrasında, Kabahatler Kanunu'nun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde tüm idari yaptırım kararları açısından uygulanmasının öngörülmesi; 4703 sayılı Kanun'un, bu Kanun uyarınca verilecek idari para cezalarına karşı açılacak davalarda idare mahkemelerinin görevli olduğunu hükme bağlayan 13. maddesinin, 5728 sayılı Kanun ile değiştirilmesi; bu bağlamda 08.02.2008 tarihi itibariyle 4703 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezası kararlarına karşı başvurulacak kanun yolu bakımından, Kanunlarda aksi yönde bir hükmün var olmaması nedeniyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun kanun yoluna ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde; 08.02.2008 gün ve 26781 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 5728 sayılı Kanun'la yapılan yasal değişiklik sonrasında, 4703 sayılı Kanun gereğince verilen idari para cezası kararına karşı açılan iş bu davanın idari yargı mercilerinin görev alanına girmediği sonucuna ulaşıldığı; dolayısıyla, 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik sonrasında adli yargı mercilerinin görev alanına giren iş bu davanın Mahkemelerince  görüm ve çözümüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara yapılan itiraz İstanbul Bölge idare Mahkemesinin 29.4.2009 gün ve E/K:2009/3727-5758 sayılı kararıyla reddedilerek onanmış ve  kesinleşmiştir.

Davacı vekillerinin başvurusu üzerine, İstanbul 2. İdare Mahkemesi;  29.6.2009 gün ve E:2008/1315 sayı ile; dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

             İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 01.02.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekillerinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4703 sayılı Kanun’un 5. maddesinin  1. fıkrasına aykırılık nedeniyle, aynı Kanun'un 12. ve 13. maddelerine göre verilen idari  para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

29.6.2001 tarih ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı; ürünlerin piyasaya arzı, uygunluk değerlendirmesi, piyasa gözetimi ve denetimi ile bunlarla ilgili olarak yapılacak bildirimlere ilişkin usul ve esasları belirlemektir”; “Ürünlerin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri” başlıklı  5. maddesinin 1. fıkrasında, “Piyasaya arz edilecek yeni ürünlerin ilgili teknik düzenlemeye uygun olması zorunludur. Bu hüküm, kullanılmış olmakla birlikte değişiklik yapılarak piyasaya tekrar arz edilmesi hedeflenen ürünler ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelerden ithal edilen eski ve kullanılmış ürünlere de uygulanır.”  denilmiş; 12. maddesinde, “Bu Kanunun; (…)  a) 5 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında ikibin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar,           (…)     idarî para cezası uygulanır.

            Birinci fıkrada belirtilen idarî para cezaları, fiilin bir yıl içinde tekrarı halinde, her tekrar için iki katı olarak uygulanır.

            Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarını, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi hükümleri uyarınca her yıl artırılarak hesaplanacak ceza miktarını esas alarak yüzde yüze kadar artırmaya veya yüzde elli nispetinde azaltmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu Kanundaki idarî para cezaları, aynı fiil için diğer kanunlarda idarî para cezası öngörülmediği takdirde uygulanır” hükmü yer almış, 13. maddesinde, bu Kanunda yer alan idarî para cezalarının, yetkili kuruluşlar tarafından verileceği ve tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde vergi dairelerine veya mal müdürlüklerine ödeneceği, bu idarî para cezalarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın, verilen idarî para cezasının yerine getirilmesini durdurmayacağı, bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları hakkında, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş iken;   Kanun’un 13. maddesi, 5728 sayılı Kanun’un 496. maddesi ile değiştirilerek, bu Kanunda yer alan idarî para cezalarının, yetkili kuruluşlar tarafından verileceği belirtilmiştir. 5728 sayılı Kanun hükümleri 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4703 sayılı Yasa’da son haliyle, idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.    

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde        " (1) Bu Kanunun;

            a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır." denilmiştir.      

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının  5326 sayılı  Kanun’un 16. maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Şişli 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 21.01.2008 gün ve Müt: 2006/2594, Müt.K:2006/2594 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 01.02.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.