T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO    : 2015 / 912

          KARAR NO   : 2016 / 48

          KARAR TR    : 15.02.2016

ÖZET : Davacı tarafından; aldığı resmi diş sevki uyarınca yaptırmış olduğu tedavi sonrasında serbest diş hekimine ödediği diş tedavi ücretinin, kendisine eksik ödenmesi nedeniyle davalıya yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline ve ödenmeyen diş tedavi bedelinin kendisine ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, davacının 5510 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden önce 5434 sayılı Kanun uyarınca kamu iştirakçisi sıfatına sahip olması nedeni ile İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : N.G.

Vekili              : Av. A.Ç.B.  

Davalı             : İzmir Valiliği

Vekili              : Av. E.Y.

                          

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; M.Anadolu Teknik Endüstri Meslek Lisesi öğretmeni olarak görev yapan davacının, serbest diş hekiminde gördüğü tedavi sonucu eksik ödenen 1.600,00 TL tedavi giderinin ödenmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin 02.06.2009 tarih ve 11571 sayılı işlemin iptali ile ödenmeyen tedavi giderinin dava tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle 21.07.2009 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 4.İdare Mahkemesi: 30.03.2010 gün ve 2009/1160 Esas, 2010/406 Karar sayılı kararı ile: “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101. maddesinde; bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hüküm altına alınmıştır.

Bakılan davada, davacıya, serbest diş hekiminde gördüğü tedavi sonucu eksik ödenen 1.600,00.-TL tedavi giderinin ödenmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, yukarıda anılan yasa hükmü uyarınca iş mahkemelerinin görevinde olduğundan Mahkememiz görevinde olmayan davanın görev yönünden reddi gerekmektedir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14/3-a ve 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 08.04.2010 tarihinde, davalıya 07.04.2010 tarihinde tebliğ edilmiş olup,yasal süresi içerisinde temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 8.İş Mahkemesi: 27.12.2010 gün ve 2010/353 Esas, 2010/742 Karar sayılı kararı ile: “Tarafların iddia ve savunmalarında belirtilen açıklamalara,dosyada mevcut sevk yazıları,fatura münderecatı,usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına nazaran davacının usul ve yasaya uygun olarak hastaneye müracaatı neticesinde 90 gün içerisinde tedavisinin yapılamayacağı belirtilip serbest diş hekimine şevkinin yapıldığı,bu sevk üzerine davacının serbest diş hekimine tedavisinin yaptırılıp alman faturada belirtilen miktarın Türk Diş Hekimleri Birliğinin asgari muayene ve tedavi ücret tarifesine uygun olduğu,devlet memuru olarak çalışan davacının kamu hastaneleri tarafından yapılamayacağı belirtilen tedavisine yönelik aldığı sevk uyarınca yaptığı harcamaların yasal düzenlemeler ile Anayasa’da yer alan sosyal devlet ilkesi doğrultusunda çalışmış olduğu kurumun bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumunca karşılanmasının gerektiği anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilip aşağıdaki hüküm fıkrası tesis olunmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile davanın kabulü ile 1600 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 10.Hukuk Dairesi: 28.06.2012 gün ve 2011/4649 Esas, 2012/12765 Karar sayılı kararı ile; “Somut olayda; aktif kamu çalışanı olan davacının, davaya konu tedavisinin, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredildiği 15.01.2010 tarihinden önce, 29.01.2009 tarihinde başladığı gözetildiğinde; uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, davanın, mahkemenin görevsizliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” şeklindeki gerekçesi ile hükmün görevsizlik nedeniyle bozulmasına karar vermiştir.

İzmir 8.İş Mahkemesi: 19.11.2012 gün ve 2012/344 Esas, 2012/622 Karar sayılı kararı ile; “Mahkememizce tarafların iddia ve savunmalarında belirtilen tüm deliller,davalı kurumca davacının başvurusu üzerine düzenlenen belgeler,doktor raporu celp edilip bilirkişiden rapor alınıp yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilip hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. hukuk dairesinin 28/06/2012 tarih,2011/4649 E,2012/12765 K sayılı kararı ile bozularak gelmekle dosya mahkememize tevdi edilip yeniden esasa kayda yapılıp usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuştur.

Usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamında belirtilen gerekçelere nazaran aktif kamu çalışanı olan davacının davaya konu tedavisinin sağlık sigortası açısından SGK’ya devredildiği, 15/01/2010 tarihinden önce 29/01/2009 tarihinde başladığı gözetildiğinde uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine,İzmir 4. idare mahkemesi ila oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının halli için dosyanın uyuşmazlık mahkemesi başkanlığına gönderilmesine karar verilip aşağıdaki hüküm fıkrası tesis olunmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile görevsizlik kararı vererek, görevli mahkemenin İzmir İdare Mahkemesi olduğuna, İzmir 4.İdare Mahkemesinin 30.03.2010 tarih, 2009/1160 E, 2010/406 K sayılı kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi karşısında olumsuz görev uyuşmazlığının halli için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 02.04.2015 tarihinde, davalı vekiline 27.03.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, verilen karar yasal süresi içerisinde temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Fikret ERES’in katılımlarıyla yapılan 15.02.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından kurumundan aldığı resmi diş sevki uyarınca yaptırmış olduğu tedavi sonrasında serbest diş hekimine ödediği diş tedavi ücreti karşılığında tarafına eksik ödenen 1.600,00 TL’nın ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 02.06.2009 gün ve 11571 sayılı işlemin iptali ile ödenmeyen diş tedavi bedeli olan 1.600,00 TL’nin davalı tarafından dava tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının İzmir ili, Konak ilçesi, Mithatpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde öğretmen olarak görev yaptığı, diş rahatsızlığı nedeniyle resmi sağlık kurum ve kuruluşundan aldığı sevk ile özel diş hekiminde tedavisini yaptırdığı ve yapılan tedavi sonucunda davacının 1.600,00 TL tedavi ücreti ödediği, ödemiş olduğu diş tedavi ücreti olan bu miktarın ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurduğu, bu başvurusunun 02.06.2009 tarihli ve 11571 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine, anılan işlemin iptali ile diş tedavisi için harcanan bedelin dava tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.     

Mahkememizce yazılan müzekkereye istinaden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından 19.01.2016 gün ve 57.675.77 sayılı yazı ekinde gönderilen davacıya ait kişisel sicil dosyasının incelenmesi neticesinde; davacının 5434 sayılı Yasa kapsamında kamu iştirakçisi sıfatı ile çalışmakta iken 15.07.2010 tarihinde emekliye ayrıldığı tespit edilmiştir.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 4.İdare Mahkemesi’nin 30.03.2010 tarih ve 2009/1160 Esas, 2010/406 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın görüm ve çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 4.İdare Mahkemesi’nin 30.03.2010 tarih ve 2009/1160 Esas, 2010/406 Karar sayılı  GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 15.02.2016  gününde  OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Fikret

ERES