T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2019 / 713

            KARAR NO  : 2019 / 750

            KARAR TR   : 25.11.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı     : M.Ç.

Vekili        : Av.A.S.G.

Davalı      : Şişli Belediyesi Başkanlığı

Vekil i        : Av.N.B.A.

               

O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin bir restoranda motorlu kurye olarak çalışmakta olduğu sırada, 04.09.2016 tarihinde ve saat 22.00-22.15 sularında iş yerine ait motosiklet ile normal hızda iş yerine dönerken,  Sıra Cevizler Caddesinde hiçbir uyarı levha ve işaret bulunmayan tümsekten geçerken araç hakimiyetini kaybederek kaza geçirdiğini;  kaza sonucunda sağ ayak bileğinde kırık meydana geldiğini, motosikletin hakimiyetini kaybettiği yerin cadde üzerinde bulunan kasis olduğunu, bu kasisin cadde üzerinde fark edilmediğini ve kasisin bulunduğu yerde kasisli yol levhasının, kasis üzerinde herhangi bir işaretin veya ışıklandırmanın bulunmadığını;  gece vakti, herhangi bir uyarı levhası bulunmamasından dolayı bu kasisi fark etme imkanını bulamadığını, normal hızda seyretmesine ve trafik kurallarına uymasına rağmen kaza geçirmesinde davalı idarenin kusurlu olduğundan bahisle,  uğradığı öne sürülen bedensel ve diğer maddi zararlar bakımından; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar ve diğer maddi kayıpları için fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000-TL maddi, 50.000-TL manevi tazminatın davalı idareden tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 25.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 10.10.2017 gün ve E:2017/96, K:2017/331 sayı ile, "(...) Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, davalı Belediye Başkanlığını hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Yolda kullanılan hız kesicilerin kazaya sebebiyet verdiği iddia edilmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. Maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargıya ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur. Bu nedenle HMK 115/2. Maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine kararı verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM:

1-İYUK 2. maddesi ile HMK 114/b maddeleri kapsamında İdari Yargı görevli olduğundan ve Adli Yargı görevli olmadığından; yargı yolu caiz olmadığından davanın HMK 115/2 mad. uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine..." karar vermiş, istinaf yoluna gidilmesi üzerine İstanbul Böge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi;  3.5.2018 gün ve E:2018/1008, K:2018/466 sayı ile, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş; görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

İstanbul 9.İdare Mahkemesi: 22.2.2019 gün ve E:2018/1252, K:2019/353 sayı ile,  uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş, istinaf yoluna gidilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesi: 10.9.2019 gün ve E:2019/941, K:2019/605 sayı ile, "(...)  kesin olan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ve 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, 2918 sayılı kanun kapsamındaki sorumluluk çerçevesinde meydana geldiği belirtilen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmış olup, buna göre davanın görev yönünden reddedilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan; davacı tarafından bakılmakta olan davadan önce, Asliye Hukuk Mahkemesinde davanın açıldığı ve anılan davadaki görevsizlik kararı üzerine bu davanın açıldığı dikkate alınarak, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde yer alan, adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, yargı merciince, önceki görevsizlik kararma ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderileceği hükmü uyarınca, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerlerinde açılan davalarda, İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılması halinde, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için vereceği ara kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası getirtilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması ve Uyuşmazlık Mahkemesince verilecek karar çerçevesinde karar verileceği de tabiidir.

Açıklanan nedenlerle; İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nce verilen 22/02/2019 tarih ve E:2018/1252, K:2019/353 sayılı kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınıp yeniden yargılama yapılması amacıyla dosyanın 2577 sayılı kanunun 45.maddesinin 5.fıkrası uyarınca mahkemesine gönderilmesine..." kesin olarak karar vermiştir.

İSTANBUL 9.İDARE MAHKEMESİ: 2.10.2019 gün ve E:2019/1898 sayı ile, "(...) Mahkememizin de görevsiz olduğu ve davanın çözüm yerinin Adli Yargı yeri olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde;

"Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik karan üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. " hükmüne yer verilmiş olup, anılan düzenleme kapsamında dava dosyası ile birlikte İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/96 Esas sayılı dosyasının da mahkemesinden temin edilerek, her iki dosyanın birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine..." karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 25.11.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, İstanbul İli, Mecidiyeköy Gülbağ'da faaliyet gösteren bir restoranda motorlu kurye olarak çalıştığı, 04/09/2016 tarihinde 22.15 sularında Sıracevizler Caddesi üzerinde işyerine ait motosiklet ile seyir halindeyken yolda mevcut olan kasis nedeniyle araç hakimiyetini kaybederek kaza yaptığı; kasisin bulunduğu yerde kasisli yol levhasının, kasis üzerinde herhangi bir işaretin veya ışıklandırmanın bulunmadığı,  kazada davalı idarenin kusurlu ve sorumlu olduğu iddia edilerek; uğradığı öne sürülen  maddi ve manevi zararların  tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 9.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2017 gün ve E:2017/96, K:2017/331 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 9.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İstanbul 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.10.2017 gün ve E:2017/96, K:2017/331 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.11.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                Üye                    

                                         Aydemir                          Nurdane                           Ahmet

                            TUNÇ                            TOPUZ                         ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

                                               KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.25.11.2019

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN