Hukuk Bölümü         2011/1 E.  ,  2011/112 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı            : B.D.

Davalı             : (Adli Yargıda)Çermik Nüfus Müdürlüğü

                           (İdari Yargıda) Çermik Kaymakamlığı 

O  L  A  Y       : Davacı dava dilekçesinde, Çermik Nüfus Müdürlüğünün 1970 yılında yanması neticesinde yeniden yapılan yazımlar sırasında, S., N., C., A., M., İ., M. ve S. isimli kardeşlerinin tamamının baba hanesine yazıldığını ancak kendisinin babasının nüfus hanesinde yazılmadığını ifade ederek,  nüfus kaydında baba hanesinin tespiti ile babasının hanesine tescili istemiyle 22.5.2009 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            ÇERMİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 06.10.2009 gün ve E: 2009/95, K: 2009/147 sayı ile; davacının 22/05/2009 havale tarihli dilekçesi ile Çermik Nüfus Müdürlüğünün 1970 yılında yanması neticesinde yeniden yapılan yazımlar sırasında S., N., C., A., M., İ., M." ve S. isimli kardeşlerinin tamamının baba hanesine yazıldığını ancak kendisinin babasının nüfus hanesinde yazılmadığını, bu nedenle babasının hanesinin tespiti ile babasının hanesine tescilini talep ve dava etmiş olduğu;  Davacının duruşmadaki beyanında: "Dava dilekçemi tekrar ederim. Çermik Nüfus Müdürlüğünün 1970 yılında yanması sonucunda yapılan yeniden yazımlarda ben babamın hanesine yazılmamışım. Benim nüfus kaydım ile babamın nüfus kaydı arasında bağlantı yoktur. Bu sebeple mağdur durumdayım. Nüfustaki baba hanemin tespiti ile adımın baba hanesine tescilini talep ediyorum." demiş olduğu;  tanık M. Demir’in beyanında:"Ben B.D.'un ağabeyiyim. Nüfus müdürlüğü bir ara yangın geçirdi. Tam tarihini hatırlamıyorum. Ancak daha sonra nüfus memurları köye yazım için geldiklerinde hepimizi kayıt ettiler. Kardeşim o zaman köyde olmasına rağmen onu kayıt etmemişler. " dediği;  tanık M. N.K.’un beyanında: "Ben Bintaş Köyünün muhtarıyım. Aynı zamanda davacıyı köylüm olması sebebiyle tanıyorum. B.D., H. ve K.D. 'un çocuğudur. Ben yersel yazımı hatırlamıyorum. Ancak B.D.'un H. Demirkol'un çocuğu olduğunu biliyorum."dediği; Cumhuriyet Savcısının "Dava dosyası incelendiğinde davacının nüfus kayıtlarında kendisinin nüfus kaydının babasının nüfus hanesinde yazılmadığı ve bu nedenle gerekli işlemin yapılması için Mahkememize nüfus kaydında baba hanesinin tespiti için dava açtığı anlaşılmış ise de talebe konu işlemin idari mahiyette nüfus müdürlüğü tarafından yapılması gerektiği bir işlem olması nedeniyle gereğinin Çermik Nüfus Müdürlüğü tarafından yerine getirilmesi gerektiğinden davanın görev yönünden reddine karar verilmesi kamu adına talep ve esas hakkında mütalaa olunur. "dediği; davalı Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin duruşmada, Cumhuriyet Savcısı'nın mütalaasını kabul etmediklerini, Nüfus Hizmetleri Yönetmeliği'nin 96. Maddesi gereğince sadece din ve maddi hatalar dışında mahkeme kararı olmadan işlem yapamadıklarını beyan etmiş olduğu; Mahkemelerince davacı B.D.'un H.D.'un çocuğu olup olmadığına ilişkin İlçe Jandarma Komutanlığı kanalıyla araştırma yapıldığı, cevabında davacının H.D.'un çocuğu olduğunun bildirildiği, Çermik İlçe Nüfus Müdürlüğü'nden davacının tesciline dayanak belgelerinin gönderilmesinin istenildiği, Çermik Nüfus Müdürlüğü'nün 1970 yılında yangın geçirmesi sebebiyle tescile dayanak belgesine ulaşılamadığının anlaşıldığı; Mahkemelerince yapılan yargılama sonucunda dava dilekçesi, davacının beyanları, dinlenen tanıklar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Çermik Nüfus Müdürlüğü'nün 1970'de yangın geçirmesi nedeniyle yapılan yersel yazımlarda davacı B.D.'un baba hanesine tescilinin yapılmadığı ve baba hanesi ile bağlantısının bulunmadığı, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 05.03.2007 tarih, 2007/1094 Esas 2007/1825 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi yangın nedeniyle nüfus kayıtlarının yok olması üzerine, yeniden yapılan yersel yazımda baba hanesine yazılamamış olan davacının isteminin idari bir işlem olduğu dikkate alınarak, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekeceği kanaatine varılarak aşağıdaki hükmün kurulmuş olduğu denilerek; gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;  dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Mahkeme kararı üzerine, 04.06.2010 tarihli bir dilekçe ile Çermik İlçe Nüfus Müdürlüğü'ne başvuran Davacı, Çermik İlçesi Nüfus kayıtlarının 1970 yılında çıkan yangın neticesinde yok olması üzerine yeniden yapılan yersel yazımda baba hanesine yazılamadığını ileri sürerek, nüfus kayıtlarında baba hanesine gerekli tescilin yapılmasını talep etmiş ancak bu isteği, anılan Müdürlüğün, 09.06.2010 tarih ve 621 sayılı  işlemiyle,   sonuçları itibarı ile miras hukukunu ilgilendiren bu konu hakkında Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerince baba hanesinin tespiti ve baba hanesine tescili kararı verilmesi durumunda işlem yapılabileceği gerekçesiyle reddedilmiştir.

            Davacı bu kez, Çermik Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürlüğünün 09.06.2010 Tarih ve 621 sayılı işleminin iptali istemiyle  20.7.2010  tarihinde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

DİYARBAKIR 2. İDARE MAHKEMESİ: 08.10.2010 gün ve E: 2010/1956 sayı ile; Davacı tarafından Çermik İlçesi Nüfus kayıtlarının 1970 yılında çıkan yangın neticesinde yok olması üzerine yeniden yapılan yersel yazımda baba hanesine yazılmadığını ileri sürerek, nüfus kayıtlarında baba hanesine gerekli tescilin yapılması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çermik İlçe Nüfus Müdürlüğü’nün 09.06.2010 tarih ve 621 sayılı işleminin iptali istemiyle Çermik Kaymakamlığı'na karşı açılan davada işin gereğinin görüşüldüğü;  2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde; "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. / Mahkemenin gerekçeli kararı, dava dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmünün yer aldığı;   Türk Medeni Kanununun 39 maddesinde "Mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamaz." hükmünün bulunduğu;  öte yandan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun "Kayıt Düzeltmesi" başlıklı 35. maddesinde “( 1 )Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddi hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir." hükmü, "Nüfus Davaları" başlıklı 36. maddesinde "(1) Mahkeme kararı ile yapılan kayıt düzeltmelerinde aşağıdaki usullere uyulur: / a) Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları Cumhuriyet savcısı ve nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır. / b) Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir. Ad değişikliği halinde, nüfus müdürlüğü bu kişinin çocuklarının baba veya ana adına ilişkin kaydı, soyadı değişikliğinde ise eş ve ergin olmayan çocukların soyadını da düzeltir. / c) Tespit davaları, kaydın iptali veya düzeltilmesi için açılacak davalara karine teşkil eder." hükmünün yer almış olduğu;  yine 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 96. maddesinde "(1)Genel veya yersel yazım suretiyle tesis edilen aile kütüklerindeki kayıtlarda maddi hata veya din bilgisinin silinmesi ya da değiştirilmesi istekleri dışında mahkeme kararı olmadıkça herhangi bir düzeltme yapılamaz" hükmünün bulunduğu;   dava dosyasının incelenmesinden; davacının Çermik Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 22/05/2009 ve 2009/95 Esasına kayden açtığı davada, Çermik Nüfus Müdürlüğünün 1970 yılında yanması neticesinde yeniden yapılan yazımlar sırasında S., N., C., A., M., İ., M. ve S. isimli kardeşlerinin tamamının baba hanesine yazıldığını, ancak kendisinin babasının nüfus hanesine yazılmadığını, bu nedenle babası hanesinin tespiti ile babasının hanesine tescilini talep ve dava ettiği, ilgili Mahkemenin 06.10.2009 tarihinde verdiği 2009/147 Karar sayılı kararında, Mahkemeleri tarafından yapılan yargılama sonucunda Çermik Nüfus Müdürlüğü'nün 1970’de yangın geçirmesi nedeniyle yapılan yersel yazımlarda davacı B.D.'un baba hanesine tescilinin yapılmadığı ve baba hanesi ile bağlantısının bulunmadığı, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2007 tarih, 2007/1094 Esas 2007/1825 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi yangın nedeniyle nüfus kayıtlarının yok olması üzerine, yeniden yapılan yersel yazımda baba hanesine yazılamamış olan davacının isteminin idari bir işlem olduğu dikkate alınarak, davanın "görev yönünden reddine" kararı verildiği, Çermik Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 06.10.2009 tarihli E:2009/95 ve K:2009/147 sayılı söz konusu kararının 02.12.2009 tarihinde kesinleştiğinin Mahkememiz UYAP kayıtlarından anlaşıldığı, bunun üzerine davacı tarafından Çermik İlçesi Nüfus kayıtlarının 1970 yılında çıkan yangın neticesinde yok olması üzerine yeniden yapılan yersel yazımda baba hanesine yazılamadığını ileri sürerek, nüfus kayıtlarında baba hanesine gerekli tescilin yapılması istemiyle 04.06.2010 tarihinde Çermik İlçe Nüfus Müdürlüğü'ne başvurduğu ilgili idare tarafından "Her ne kadar baba hanesinin tespiti ve baba hanesine tescili davası ise de sonuçları itibarı ile de miras hukukunu ilgilendiren bu konu hakkında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince baba hanesinin tespiti ve baba hanesine tescili kararı verilmesi durumunda işlem yapılabilecektir" gerekçesiyle 09.06.2010 tarih ve 621 sayılı işlem ile istemin reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı; dava konusu uyuşmazlıkta, davacının istediği kayıt düzeltme isteminin Türk Medeni Kanununu 39. maddesi ile Nüfus Hizmetleri Kanununun 35. maddesinde belirtilen amir hükümler karşısında ancak mahkeme kararı ile düzeltilebileceği, söz konusu düzeltme istemine ilişkin davanın ise Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde belirtildiği gibi Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görülmesinin gerektiği, ayrıca Nüfus Müdürlüğü'nün yukarıda belirtilen amir hükümler karşısında idari davaya konu olabilecek bir idari işlem ile nüfus kaydını düzeltilmesine imkan bulunmadığı sonucuna varılmakta olduğu, bu nedenle uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesinin (adli yargı) görevli olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Mahkemelerinin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca, görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, dosya incelemesinin bu konuda karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 06.06.2010 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı M. AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

      Anayasa’nın 158. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”; 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir…”; 19. maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler…” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

      Yasa koyucunun, 14. maddeye göre daha hızlı çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde düzenlemesinde sözü edilen davada da, aynen 14. maddede olduğu gibi "tarafları konusu ve sebebi aynı” olmak koşullarının aranacağı kuşkusuzdur.                                              

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde, diğer bir mahkeme yahut idari makam veya yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkemenin, duruşma yapmadan görevsizlik kararı verebileceği gibi davanın her safhasında kendiliğinden görevli olmadığına da karar vereceği hükmü yer almıştır.

Asliye Hukuk Mahkemesince, Nüfus Müdürlüğü'nün yangın geçirmesi nedeniyle yapılan yersel yazımlarda, davacının baba hanesine tescilinin yapılmadığı ve baba hanesi ile bağlantısının bulunmadığı, yangın nedeniyle nüfus kayıtlarının yok olması üzerine, yeniden yapılan yersel yazımda baba hanesine yazılamamış olan davacının isteminin idari bir işlem olduğu dikkate alınarak, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Bu durumda, olayda, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 06.06.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.