Hukuk Bölümü         2008/59 E.  ,  2008/290 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı                     :B.G..

Vekili                        :Av. A.P.

Davalı                      :Milli Savunma Bakanlığı

Vekili                       :Av. G.M. 

             O L A Y         : Davacı vekili; müvekkilinin oğlu  Er Orhan Gürbüz’ün, 57. Top. Tug. 4. Top. Tb. Kh ve Hizmet Birliği emrinde askerlik görevini sürdürürken;   çeşitli şikâyetlerini ilgililere ilettiğini, 3.10.2005 tarihinde eğitim alanında sabah sporu yapıldıktan sonra şikâyetlerini tekrar belirttiğini ve burada rahatsızlanarak, kustuğunu, yerde baygın bir vaziyette yattığını, durumu fark eden Bölük Personelinin kendisini tabur vizite odasına gönderdiğini; yapılan şekli muayene ile şikâyet ve yakınmaları dikkate alınmaksızın iki adet iğne ve bir gün yatak istirahatı verilerek geri gönderildiğini;  sağlık durumu çok ciddi olmasına ve doktor raporu ile bir gün istirahatlı olmasına rağmen aynı gün öğleden sonra emirle eğitim alanına getirildiğini, ancak rahatsızlığını beyan etmesi ve sağlık durumunun ciddiyetini koruması karşısında tekrar Tabur Vizite Odasına gönderildiğini;  burada da ciddi tedavi ve kontroller yapılmaksızın ve özellikle müşahede altına alınmaksızın iğne ve yatak istirahatı ile tekrar bölüğüne geri gönderildiğini; aynı sıkıntıları defaatle yaşamış olmasına rağmen teşhis ve tedavi konusunda dikkatsiz ve ihmalkâr bir tutum ile geçici ve yapay önlemlerle şikâyetlerinin önemsenmediğini, bu tutumun, bireysel bir tavır olmaktan öte adeta bütün yetkililerin takındığı ortak tavır olduğunu; adı geçenin bütün bu şikâyetlerinin 3-4-5-6-7 günleri ve  8. günün sabahına kadar devam ettiğini, bu günler zarfında hiçbir ciddi tıbbi önlem ve tedavi yapılmadığı, şikâyetlerin ilgisiz çözümler ile geçiştirildiği ve sonuçta 8.10.2005 günün sabahında saat 5.15 sıralarında vefat ettiğinin sabit olduğunu; Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığının işin ciddiyetini fark ettiği için akabinde soruşturma açtığını, Adli Tıp Kurumu marifetiyle otopsi yaptırıldığını ve 2005/1159 sayılı raporla,  myokard enfraktüsü ( Kalp Krizi ) ile vefat ettiğinin tespit edildiğini;  bu süreç zarfında şikâyetlerin görmezden gelinmesi ve müteveffanın hemen müşahede altına alınmamasının, idari hizmetin işlemesindeki ağır kusuru gözler önüne serdiğini;  Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığına sunulan bilirkişi raporunda,  müteveffa Orhan Gürbüz için sağlıklı ciddi ve ileri tektik ve teknikler kullanılmaması, daha üst hastaneye sevkinin yapılmaması, ileri kardiyolojik test ve tetkikler yapmamaları, böylece görevlerinin gereklerini yerine getirmede ihmal ve terahi gösterdikleri gerekçesiyle Tabip Ütğm A.B. ve Tbp. Yzb. E.T.’nin kusurlu olduklarının tespit edilmiş olduğunu; Askeri Savcılık tarafından her iki doktor hakkında 'Görevinin gereklerini yapmakta ihmal göstermek' suçlamasıyla kamu davası açılarak yargılanmalarının talep edildiğini,  dosyanın Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 2006/755 E. Sırasına  kayıtlı bulunduğunu ifade ederek; 

            İdari hizmetin geç işlemesi, eksik işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde idari bir işlem ve eylem ile hakları ihlal edilenlere yasal olarak zararlarının karşılanacağı ve tazminata hak kazanacaklarının mevzuat gereği olduğu; idarenin ajanını denetlemede gereken dikkat ve özeni göstermediği, idarenin personeli üzerinde gözetim ve talimat görevini gereğince yerine getirmediği, hizmetin gerektirdiği imkân ve vasıtaların kullanılmadığı gibi, özellikle esirgendiği,  müşahede   altına   alınmadığı   ve   daha   üst   özellikli   hastaneye   sevkinin yapılmadığı, idarenin ehil personel istihdam etmediği, zira ehil personelin müteveffanın şikayetleri karşılığında teşhis ve tedavide daha reel çözümleri üreteceği iddiasıyla;  sonuçta, oğlunun ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan ve büyük acı ve elem duyan müvekkili için 60.000,00 -YTL maddi ve 20.000,00-YTL manevi olmak üzere toplam 80.000,00-YTL tazminatın ölüm olayının meydana geldiği 8.10.2005 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, 11.12.2006 gününde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idarece, birinci savunma dilekçesinde, davanın çözümünde AYİM’nin görevli olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.      

ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ; 19.10.2007 gün ve E:2006/425 sayı ile, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde; İdari dava türlerinin, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayıldığı; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğunun kurala bağlandığı; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20. maddesinde; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idare işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimi ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır." hükmünün yer aldığı; dosyanın incelenmesinden, davacının oğlunun askeri hizmet sırasında vefat etmesi nedeniyle, 60.000,00 YTL maddi, 20.000,00 YTL manevi tazminat istemiyle bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; yukarıda yer alan göreve  ilişkin  hüküm uyarınca  davanın Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılabilmesi için idari işlem veya eylemin asker kişileri ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin olması şartlarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; dava konusu olayda ise, oğlunun askeri hizmette vefatı üzerine tazminat istemiyle babası tarafından bakılan davanın açıldığı, davanın konusunun asker kişiyi ilgilendirmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, davalı idarenin görev itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir.          

Davalı idare vekilince, süresinde verilen dilekçe ile, askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dava dosyası Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI;   1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 nci maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesince "askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimi yapar" denildiği; asker kişinin tanımının yapıldığı aynı hükmün 2 nci fıkrasında ise, "Bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler                                                                  ile sivil memurlardır" hükmünü taşıdığı; 1602 sayılı Kanunun 21 nci maddesinin ilk fıkrasına göre, 20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karar bağlanır" denilmekte olduğu; Anayasanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başlıklı 157 nci maddesinde yer alan göreve ilişkin hükümlerini, yukarıda açıklandığı gibi benzer bir biçimde tekrarlayan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 ve 21 nci maddelerine göre uyuşmazlık konusunun Askeri İdari Yargı yerinde görülebilmesi için iki koşulun bir arada gerçekleşmesinin gerektiği; "Asker kişiyi ilgilendirme" koşulundan davacının hizmette ya da görevden ayrılmış ve 1602 sayılı Kanunun 20 nci maddesinde sayılan asker kişilerden olması anlaşılabileceği gibi, işlemin ya da eylemin "bir asker kişi gözetilerek" tesis edilmesi halinde de davacının bu asker kişiden hareketle menfaat ihlali iddiasında bulunan kişilerden (Örneğin; eşi, ana-babası, çocukları vs.) olması halinde de söz konusu koşulun gerçekleştiğinin kabul edilmekte olduğu;  diğer koşulun ise davaya konu işlem ya da eylemin "askeri hizmete ilişkin" olması koşulu olduğu;  Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere, idari işlemin ya da eylemin görevli yargı yerinin tespiti yönünden "askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için konusuna bakılmasının gerektiği; eğer idari işlem ya da eylem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bunun askeri hizmete ilişkin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği; daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler ya da eylemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlem ya da eylemler olduğu; dava konusunun, davacının oğlu Top.Er Orhan Gürbüz'ün, muvazzaf askerlik hizmetini yapmakta iken rahatsızlandığı ve bu durumun kendisini tedavi eden askeri doktorlar tarafından ciddiye alınmadan geçiştirildiği, idari hizmetin gereği gibi ifa edilmediği ve ihmaller sonucu öldüğü iddialarına dayandığı; bu açıklamalara nazaran; müteveffa Top.Er Orhan Gürbüz'ün asker kişi olduğu ve davacının bu asker kişinin varisi olarak ona tebaan iş bu davayı açtığı, ölüm olayının da askerlik hizmetinin ifası sırasında meydan gelmiş olduğu göz önüne alınarak "asker kişiyi ilgilendirme" ve "askeri hizmete ilişkin olma" şartlarının birlikte gerçekleşmiş olduğu ve bu itibarla davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğunun değerlendirildiği; bu nedenle Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılmasının gerektiği gerekçesiyle, askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Danıştay Başsavcılığından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

            DANIŞTAY BAŞSAVCISI;            Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 20. maddesinden bahisle;  Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için tazminata konu idari eylemde "asker kişiyi ilgilendirme" ve "askeri hizmete ilişkin bulunma" koşullarının birlikte gerçekleşmesinin zorunlu olduğu; verilen bir emirle mayın taraması yapılırken veya askeri araçla atış veya operasyon bölgesine gidilirken meydana gelecek bir kaza sonucu uğranılacak zararın askeri hizmete ilişkin olduğunu söylemek mümkün ise de, sırf askerlik hizmetinin yapıldığı zaman diliminde idarenin kusurlu eyleminden doğduğu iddia edilen bir zararın mutlaka askeri hizmete ilişkin olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı; dosyanın incelenmesinden, davacının oğlunun, askerlik hizmeti sırasında 3.10.2005 günü sabah sporundan sonra rahatsızlandığı ve tabur vizite odasına gönderildiği, muayene sonucu iki adet iğne ve 1 gün yatak istirahatı verildiği, aynı gün öğleden sonra tekrar rahatsızlandığı ve tabur vizite odasına gönderildiği, aynı iğnelerin tekrar yapıldığı ve yatak istirahati süresinin iki güne çevrildiği, akşam olunca şikayetlerinin artması üzerine Revir Baştabipliğine sevk edildiği, yapılan muayene sonucu miyalji (kas ağrısı) teşhisi konularak bir gün yatak istirahati verildiği, 4.10.2005 tarihinde viziteye çıktığı, muayene edildikten sonra mide yanması ile ilgili ilaç verildiği, 7.10.2005 tarihinde tekrar viziteye çıktığı, alt solunum yolu enfeksiyonu tanısı konularak, buna ilişkin ilaçlar ile iki gün yatak istirahatı verildiği, 8.10.2005 günü  sabahı vefat ettiği, otopsi raporunda myokard enfarktüsü ve komplikasyonları sonucu vefat ettiğinin belirtildiğinin anlaşıldığı; davacının, oğlunun hastalığının tedavisinde idarenin kusuru sonucunda ölümün vuku bulduğunu ileri sürerek tazminat talep ettiği; bu duruma göre, olayda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakması için yasanın aradığı "asker kişiyi ilgilendirme" koşulunun oluştuğu, ancak "askeri hizmete ilişkin bulunma" şartının oluşmadığı; her iki koşulun birlikte gerçekleşmemiş olması karşısında, Milli Savunma Bakanlığına karşı açılan davanın görüm ve çözümünün, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan genel idari yargı yerlerine ait olduğu sonucuna varıldığı; açıklanan nedenle, 2247 sayılı kanunun 13 üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı yolunda yazılı düşünce vermiştir.

             İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 17.11.2008 günlü toplantısında;

            l-İLK İNCELEME : Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasa’nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine AYİM Başsavcılığınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde askeri idari yargının  görevli  olduğu   yolundaki   raporu   ile   dosyadaki    belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen  Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada genel idari yargının, AYİM Savcısı Yasin TEKAKÇA’nın ise askeri idari yargının görevli olduğu  yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, askerlik görevi sırasında hastalanarak  ölen erin babasının maddi ve manevi tazminat isteminden ibarettir.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden bütünlüğü  veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

Dava, davacının oğlu Top.Er Orhan Gürbüz'ün muvazzaf askerlik hizmetini yapmakta iken rahatsızlandığı,  tedavisinde gerekli özenin gösterilmediği, idari hizmetin gereği gibi ifa edilmediği ve ihmaller sonucu ölüm olayının meydana geldiği iddialarına dayanmaktadır.

Olayda,  adı geçen erin ölümü dolayısıyla uğranılan zararların idarece tazmin edilmesi istenildiğine göre, zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında, davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının oluştuğu sonucuna varılmıştır. Bu duruma göre, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı’nca yapılan başvurunun kabulü ile İdare Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ  görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 15. İdare Mahkemesi’nce verilen 19.10.2007 gün ve E:2006/425 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2008 gününde Üye Nüket YOKLAMACIOĞLU’nun KARŞI OYU ve  OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY 

Anayasa'nın 157 nci maddesi ile 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20 nci maddesi hükümlerine göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için; dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

1602 sayılı Yasanın 20 nci maddesi ikinci fıkrasında; bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır hükmü yer almış olup, davacıların oğlunun maddede sayılan asker kişilerden olması nedeniyle dava konusu işlemin de asker kişiyi ilgilendirdiği kuşkusuz bulunmaktadır.

Diğer taraftan, bir idari işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığının saptanabilmesi için konusunun irdelenmesi ve askeri usul ve yönteme, askeri kural ve gereklere göre tesis edilmiş olması halinde, işlemin askeri hizmete ilişkin olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

            Dosyanın incelenmesinden, davacının oğlunun, askerlik hizmeti sırası da 3.10.2005 günü sabah sporundan sonra rahatsızlandığı ve tabur vizite odasına gönderildiği, muayene sonucu iki adet iğne ve 1 gün yatak istirahatı verildiği, aynı gün öğleden sonra tekrar rahatsızlandığı ve tabur vizite odasına gönderildiği, aynı iğnelerin tekrar yapıldığı ve yatak istirahatı süresinin iki güne çevrildiği, akşam olunca şikayetlerinin artması üzerine Revir Baştabipliğine sevk edildiği, yapılan muayene sonucu miyalji (kas ağrısı) teşhisi konularak bir gün yatak istirahatı verildiği, 4.10.2005 tarihinde viziteye çıktığı, muayene edildikten sonra mide yanması ile ilgili ilaç verildiği, 7.10.2005 tarihinde tekrar viziteye çıktığı, alt solunum yolu enfeksiyonu tanısı konularak, buna ilişkin ilaçlar ile iki gün yatak istirahatı verildiği, 8.10.2005 günü sabahı vefat ettiği, otopsi raporunda myokard enfarktüsü ve komplikasyonları sonucu vefat ettiğinin belirtildiği; buna karşılık Davacının, oğlunun hastalığının tedavisinde idarenin kusuru sonucunda ölümün vuku bulduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.

            Bu duruma göre, olayda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakması için yasanın aradığı "asker kişiyi ilgilendirme" koşulu oluşmuş, ancak "askeri hizmete ilişkin bulunma" koşulu oluşmamıştır.

            Her iki koşulun birlikte gerçekleşmemiş olması karşısında,  Milli Savunma Bakanlığına karşı açılan davanın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan genel idari yargı yerlerine ait bulunmaktadır.

Belirtilen durumda, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısının 2247 sayılı Yasanın 10 uncu maddesine göre yaptığı başvurunun reddi gerektiği görüşüyle, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki çoğunluk kararına karşıyım.