Hukuk Bölümü         2010/14 E.  ,  2010/203 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacılar       :  Z.B.,   G.B.

            Vekili             : Av. M. S.A.

           Davalı            : İçişleri Bakanlığı

            Vekili             : Av. Dr. G.K. 

            O L A Y          : Davacıların oğlu J.Er N.B., Şırnak/Beytüşşebap 5'inci J.Komd.Tb.K.lığı emrinde askerlik hizmetini sürdürürken, Beytüşşebap J.Tak.Komd. A.K.lığı sorumluluk bölgesinde 14.07.1999 tarihinde başlayan Şehit P.Çvş.F.Ö. operasyonunun muhabere irtibatlarını sağlamak maksadıyla Mehet Dağı'na çıkarılacak role cihazlarının emniyetini almak üzere J.Tğm.M.E. komutasındaki timde görevlendirilmiş; 15.07.1999 tarihinde görev bölgesine intikal esnasında içinde bulunduğu Uzm.J.II.Kad.Çvş.E.A.'nın yönetimindeki 799903 plakalı condor aracının yoldan çıkarak 50 - 55 derecelik eğimli, 200-250 m.lik uçurumdan  yuvarlanması sonucunda şehit olmuştur.

            Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkillerinin olay sebebiyle oğullarının desteğinden yoksun kaldığını ve vefatı nedeniyle derin üzüntü yaşadıklarını, müteveffanın olay anında vasıtada yolcu taşınması sebebiyle kazada herhangi bir müterafik kusurunun bulunmadığını; davalı tarafın, kazayı yapan aracın sahibi olarak 2918 Sayılı KTK' nun araç işletenin hukuki sorumluluğu hükümleri uyarınca müvekkillerinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, sonuçta; fazlaya ilişkin talep, takip ve dava haklarının saklı kalması kaydı ile Z.B. için 3.000 YTL maddi tazminat ve G.B. için 4.000 YTL maddi tazminat olmak üzere toplam 7.000YTL (YEDİBİN YTL) maddi tazminatın (davacılar vekilinin 30.4.2009 tarihli dilekçesi ile,  maddi tazminatın; anne ve baba için 35.000’er TL olmak üzere toplam 70.000TL olarak ıslah edilmesi talep edilmiştir.) Olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Davalı İdare vekili, savunma dilekçesinde, görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 03.11.2009 gün ve E:2008/450 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı İdare vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine dava dosyası örneği AYİM Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacıların oğlu J.Er N.B.'ın ŞIRNAK/Beytüşşebap 5'inci J.Komd.Tb.K.lığı emrinde askerlik hizmetini ifa ettiği esnada yürütülen bir operasyonun muhabere irtibatlarını sağlamak maksadıyla operasyon bölgesine çıkarılacak role cihazlarının emniyetini sağlama görevine giderken, intikal esnasında içinde bulunduğu askeri aracın yoldan çıkarak uçuruma yuvarlanması neticesinde vefat ettiğinin anlaşıldığı; işbu davanın, görev nedeniyle içinde bulunduğu askeri aracın uğradığı trafik kazası sonucunda ölen J.Er N.B.'ın anne ve babası tarafından, maddi ve manevi tazminatın davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmış olduğu; Anayasanın 125'inci,  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun "işleten Ve Araç işleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu" başlıklı 85'inci, "Devlete ve Kamu Kuruluşlarına Ait Araçlar" başlıklı 106'ncı maddelerinden bahisle; belirtilen kanuni düzenlemelerde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, öte yandan 85'inci maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun, zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alındığı nazara alındığında; işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun, genel hükümlere tabi olacağının anlaşıldığı; nitekim, anılan Kanunun hukuki sorumluluğa ilişkin diğer hükümlerinde de 85'inci madde kapsamı dışında kalan hallerde genel hükümlerin uygulanacağına işaret edilmiş bulunduğu, bu itibarla; kamu kurumuna ait bir motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi halinde uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde tazminle sorumlu tutulup tutulamayacağının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılmasının gerektiği, Uyuşmazlık Mahkemesinin konu ile ilgili kararlarının da bu yönde olduğu;  söz konusu davada, idari yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğu hususuna gelince; 1602 sayılı Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 20'nci ve 21 'inci maddelerine yer verdikten sonra; bu açıklamalara nazaran; J.Er N.B.'ın "asker kişi" olduğu ve davacıların bu asker kişinin varisi olarak ona tebaan işbu davayı açtıkları, ölüm olayının da askerlik hizmetinin ifası sırasında ve askeri bir göreve giderken içinde bulunduğu askeri aracın yoldan çıkarak uçurumdan yuvarlanması neticesinde meydana gelmiş olduğu göz önüne alındığında; dava konusu olayda Anayasanın 157'nci ve 1602 sayılı Askeri Yüksek idare Mahkemesi Kanununun 20'nci maddesinde öngörülen idari işlemin (veya idari eylemin) "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek idare Mahkemesinin görevli olduğunun değerlendirildiği gerekçesiyle; 2247 sayılı Yasanın 10, 12 ve 13'üncü maddeleri gereği görev uyuşmazlığının halli için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş ve Ankara 15'inci Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

            YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, buna karşın, dava konusu zararın, kamu idaresine ait aracın karayolu üzerinde isletilmesi sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya ilişkin özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Yasası hükümlerinin gözden geçirilmesinin gerektiği; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesi, değişik birinci fıkrası ve 106 maddesinden bahisle; kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağının açık olduğu; davada, yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğu hususunun incelenmesinden; Anayasa'nın 157. ve  1602 sayılı Yasa'nın 20. maddesi hükümlerinden söz ederek; olayda, askeri aracın tahsis edildiği hizmetin yürütülmesi sırasında araç içinde görevli bulunan askerin ölümü dolayısıyla uğranılan zararların idarece tazmin edilmesi istenildiğine göre, zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması karşısında, davada idari eylemin "askeri hizmete ilişkin bulunması" ve "asker kişiyi ilgilendirmesi" koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli bulunduğu; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 07.07.2008 gün, 2007/518 ve 2008/191 sayılı kararında, görevli bulunduğu askeri aracın uğradığı trafik kazası sonucu meydana gelen ölümlü kaza nedeniyle idare aleyhine açılan tazminat davasının Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmesi yolunda hüküm kurulmuş olduğu, bu nedenle; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı'nın 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/450 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 01.11.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre; davalı İdare vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine AYİM Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ  ile AYİM Savcısı Süalp TANYEL’in davada askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :          

Dava, askeri operasyonunun muhabere irtibatlarını sağlamak maksadıyla Mehet Dağı’na çıkarılacak role cihazlarının emniyetini almak üzere Beytüşşebap İlçe J.K.lığından görevlendirilen Timin kullandığı Condor  askeri aracının görev bölgesine intikali esnasında uçuruma yuvarlanması sonucu araç içerisinde bulunanlardan jandarma erin şehit olması nedeniyle,  maddi  tazminatın faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlâl edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

           Ancak, tazminatın konusunu oluşturan zararın kamu idaresine ait bir motorlu aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya ilişkin özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Kanunu hükümlerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun, trafik kazalarına ilişkin yedinci kısmını izleyen hukuki sorumluluk ve sigorta hakkındaki sekizinci kısmının, “İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı birinci bölümünde aynı başlıkla yer alan 85. maddesinin değişik birinci fıkrası, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” ve değişik beşinci fıkrası, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükümlerini taşımakta; aynı kısmın “Özel Durumlar” başlıklı üçüncü bölümünde Devlete ve kamu kuruluşlarına ait araçların durumunu düzenleyen değişik 106. maddesinde ise, “Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmektedir.

Anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs sahibinin, bir motorlu aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve işletme yardımcılarının eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan,  kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın   “tehlike esası”na göre sorumlu tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığı anlaşılmaktadır.

Sözü edilen Yasa hükümlerinde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, esasen 85. maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi olması doğaldır.

Nitekim, Karayolları Trafik Kanunu’nun hukuki sorumluluğa ilişkin diğer hükümlerinde, 85. madde kapsamı dışında kalan hallerde genel hükümlerin uygulanacağına işaret edilmiştir.

Belirtilen duruma göre, kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Davada, idari yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğuna gelince:

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde de, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” hükmü yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem ya da eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi“ ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

İdari eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” için, eylemin bir asker kişiye yönelmesi, zarar verici etkilerini bir asker kişinin beden bütünlüğü veya malvarlığı sahasında meydana getirmiş olması gerekir.

Olayda, askeri araçta bulunan jandarma erinin ölümü dolayısıyla uğranılan zararların idarece tazmin edilmesi istenildiğine göre, zararın askeri kural ve talimatlar çerçevesinde yürütülen bir hizmet sırasında doğması ve asker kişinin bedeninde oluşması gözetilerek, davada idari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması” ve “asker kişiyi ilgilendirmesi” koşullarının birlikte gerçekleştiği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevli bulunmaktadır.        

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile davalı idare vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Asliye Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir. 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle AYİM Başsavcısınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile davalı İdare vekilinin GÖREV İTİRAZININ Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce REDDİNE İLİŞKİN 03.11.2009 gün ve E:2008/450  sayılı KARARIN KALDIRILMASINA, 01.11.2010 gününde OYBİRLİĞİ  İLE KESİN OLARAK karar verildi.