Ceza Bölümü         2011/16 E.  ,  2011/16 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           :K.H. 

Sanıklar         :1- C.D.

                         2- U.Y.

                         OLAY             :Konya/Selçuklu İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık J. Er U.Y.’nın, 20:00-00:00 saatleri arasında nöbetçi çavuş olarak görevli olduğu 29.6.2008 günü, 20:00-23:00 saatleri arasında göreve çıkacak olan aynı Komutanlık emrinde görevli erler ile aralarında bulunan sanık J. Er C.D.’a görev saatinden önce hazırlıklarını yapmalarını söylediği, bunun üzerine nöbet hazırlıklarını yapan C.D.’ın devriyeye çıkacak olan aracın gecikmesi üzerine er gazinosuna gittiği, hazır kıta rütbelisi Uzm. J. Vl. Kad. Çvş. Ü.D.’ın devriyeye çıkacak olan erleri sorması üzerine sanık U.Y.’nın erleri aramaya başladığı ve gazino kapısında karşılaştığı C.D.’a hitaben “nerdesin lan, bir saattir seni arıyorum, daha dün geldiniz götünüz mü kalktı?” demesi üzerine aralarında çıkan tartışma sırasında birbirlerine sinkaflı şekilde hakaret ettikleri, C.D.’ın U.Y.’ya hitaben “bana el kol hareketi yapma, sen ne biçim nöbetçi çavuşsun, sen orospu çocuğusun” diyerek hakaret ettiği, bunun üzerine U.Y.’nın C.D.’ın sol gözüne yumrukla vurduğu, C.D.’ın da yumrukla karşılık vermesi üzerine, birbirlerini yumrukladıkları, böylece, sanık C.D.’ın hizmet esnasında ve hizmete müteallik bir muameleden dolayı üste hakaret ve haksız tahrikin etkisi altında üste fiilen taarruz, U.Y.’nın asta müessir fiil suçlarını işledikleri ileri sürülerek sanıkların eylemlerine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 85/1. maddesinin 2. cümlesi, 91/1. maddesinin “az vahim hal” cümlesi, 117/1., 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 3.12.2008 gün ve E:2008/966, K:2008/914 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır. 

JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 2.2.2010 gün ve E:2010/107, K:2010/25 sayıyla, olay günü, sanık J. Er U.Y.’ya nöbetçi çavuşluk görevi verildiği ancak Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin 399. maddesinde, liyakatli olan onbaşıların nöbetçi çavuş olarak görevlendirilebileceklerinin belirtildiği, bu durumda sanığın nöbet saatleri süresince geçerli olan “itibari amirlik” sıfatından yararlanmasının mümkün olmadığı, aksinin kabulü halinde dahi, olayın başlangıcında diğer sanığa küfretmek ve yumruk atmak suretiyle hizmet sınırları dışına çıktığı anlaşıldığından itibari amirlik statüsünden yararlanamayacağının açık olduğu belirtilerek, sanıklara yüklenen eylemlerin “kasten yaralama ve hakaret” suçlarını oluşturacağı, terhis edilmiş olmaları nedeniyle 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca sanıkları yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Konya 10. Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir. 

KONYA 10. SULH CEZA MAHKEMESİ: 18.8.2010 gün ve E:2010/407, K:2010/11 sayıyla, sanıkların askeri mahalde, askerlik görevleri nedeniyle nöbet sırasında birbirlerine hakaret ettikleri ve etkili eylem suçunu işledikleri anlaşıldığından, iddianamede belirtilen suçlardan yargılanmalarının gerektiği, görevsizlik kararında belirtilen gerekçenin askeri ceza ve usul kurallarına aykırı olduğu açıklanarak, sanıkları yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahke-memize gönderilmiştir. 

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler; Ali Cengiz ÖZBEK, Ramazan ÖZKEPİR, Ahmet DURU, Bilgin AK, Yavuz SAYALGI, Ersun ÇETİN’in, katılımlarıyla yapılan 04.07.2011 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelen-mesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’nın adli yargı,  Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Kamil SEVİMLİ’nin davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

            a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

            b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

            c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.  

 Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 

            Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. 

211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 76. maddesinde, "Nöbet; askerlikteki müşterek hizmetlerin yapılmasını ve devamını sağlamak maksadı ile bu hizmetlerin belli bir sıra ve süre ile subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, erbaş ve erler ile Silahlı Kuvvetler Teşkilatı içinde vazifeli olan bilumum sivil şahıslar tarafından yapılmasıdır.

Nöbetçi: nöbet hizmetinin yapılması için görevlendirilen şahıstır” şeklinde tarif edilmiş, 77. maddesinde de, "Kıtalarda, karargahlarda ve askeri kurumlarda nöbet hizmetine tabi tutulacak personelin kimler olacağı, nöbet hizmetlerinin yapılış tarzı ile şekli ve nöbetçilere ait  vazifeler  talimatname  ile  tayin  ve  tesbit olunur."  denilmiştir. 

1632 sayılı Askeri  Ceza  Kanunu'nun, "Nöbetçi, karakol, devriyenin  tarifi"  başlığı  altında  düzenlenen 15. maddesinde;

"1-Bu kanunun tatbikatında nöbetçi hazarda ve seferde emniyet, muhafaza, disiplin, tarassut maksatlariyle silahlı olarak bir yere konulan ve muayyen bir talimatı bulunan tek veya çift askerdir.

 2- Karakol hazarda ve  seferde aynı maksatlarla konulan ve bir  amir emrinde bulunan

silahlı bir kısım askerdir.

 3-Devriye hazarda ve seferde aynı maksatlarla muayyen bir mıntakada seyyar olarak vazife yapan bir veya daha ziyade silahlı askerdir." denilmekte, benzer düzenleme İç Hizmet Kanunu'nun 78. maddesinde  de yer almaktadır. 

1632 sayılı Yasa’nın 106. maddesinde "Askeri karakola, nöbetçiye ve devriyeye hakaret eden veya bunları dinlemiyen veya bunlara mukavemette bulunan yahut fiilen taarruz eden bu suçları amire karşı yapmış sayılır ve öylece cezalandırılır."  denilmektedir. Yasa maddeleri birlikte değerlendirildiğinde 15. maddede yazılı olan nöbetçilerin belli suçlar karşısında amir sayılacakları, 106. maddede yazılı suçları işleyenlerin, bu suçları amire karşı işlenmiş kabul edilerek ast gibi cezalandırılacakları; 12. maddesinde de “Bu kanunun tatbikatında (Hizmet) tabirinden maksat gerek malûm ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması halidir” denilerek yasanın uygulanmasında hizmetin gerek malum ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması hali olduğu belirtilmiştir. 

Öte  yandan,  İç  Hizmet  Yönetmeliği'nin "Askerlikte Nöbet Hizmetleri"  başlığı altında düzenlenen 382 ve devamı maddelerinde nöbet hizmetleriyle ilgili hükümler düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 395.maddesinde, "Kıt'alarda her Kuvvetin özelliğine uygun olarak nöbet hizmetleri yürütülür. Bu yönetmeliğin dışında kalan veya ayrıca özellik arzeden nöbet hizmetleri ihtiyaca göre komutanlıklarca; bu yönetmelik esasları gözönünde tutularak hazırlanıp uygulanır." denilmekte, 399. maddesinde, nöbetçi çavuşluğunun bölükte mevcut çavuş veya liyakatli onbaşılar arasında sıra ile tutulacağı hükme bağlanmıştır. 

Bu duruma göre, İç Hizmet Kanunu ve Yönetmelikteki mevzuat hükümleri gözetilerek amir olma durumunun tespit edilmesi gerekmektedir: 

Dosyanın incelenmesinden, Selçuklu İlçe Jandarma Komutanlığı’nın PER:7200-283-09/Per. İşl. Ks. sayılı yazısında, Karakollarda onbaşı ve çavuş kadrosu bulunmadığından Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin 396 ve 399. maddeleri doğrultusunda sanığın nöbetçi çavuşu olarak görevlendirildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır. 

Sanığın olay sırasında er olduğu, nöbetçi çavuşu olarak görevlendirilmesinde, Yönetmeliğin 399. maddesinde belirtilen koşulları taşımadığı gözetildiğinde eylemin amire karşı yapıldığının kabul edilmesi olanaklı değildir. 

Bu durumda sanıklara yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanununda düzenlenen “kasten yaralama” ve “hakaret” suçları kapsamında düşünülmesi gerektiği kuşkusuzdur. 

Açıklanan nedenlerle ve dosya içinde mevcut bilgi ve belgelerden yargılama sırasında sanıkların terhis edildiklerinin anlaşılmış olması, yüklenen suçun askeri  suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması, askeri mahkemede yargılanmalarını gerektiren ilginin de kesilmiş olması nedeniyle, 353 sayılı Yasa'nın 4191 sayılı Yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca, davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Konya 10. Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Konya 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.8.2010 gün ve E:2010/407, K:2010/11 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.07.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.