T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2017 / 721 KARAR NO : 2018 / 4 KARAR TR : 29.1.2018 |
ÖZET : İşyeri önünde, yol üzerinde bulunan üstü açık su rögarına düşerek yaralan davacının, uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : A. Ç.
Vekili : Av. N.Ç.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü (Bursa Karayolları 14.Bölge Müdürlüğü,
Balıkesir 141. Şube Şefliğini izafeten)
Vekilleri : Av. M. A., Av.E.K.
Adli Yargı yerinde
İhbar Olunan : B. İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti.
Vekili : Av. A.K.
O L A Y : 1-a) Davacı vekili; seyyar hırdavat toptancısı olarak çalışan işi icabı sürekli seyahat eden müvekkilinin; 12.06.2012 tarihindeki iş seyahati sırasında, Edremit, Çanakkale Asfaltı Tabakhaneler mevkii No:52 adresindeki müşterisine gittiğini, görüşmesinin ardından, arabasına doğru giderken, işyeri önünde bulunan üstü açık su rögarına düşerek yaralandığını; hastanede seri ameliyatlar yapıldığını, bacağına platin/platinler takıldığını, 2 aydan fazla süre ile devam eden yataklı tedavisine rağmen, işlerini yapamadığını, ağrı ve şikayetlerinin devam ettiğini; olay nedeniyle ihmali ve kusuru bulunanlar yönünden soruşturma başlatıldığını, Balıkesir Valiliği İl İdare Kurulunun kararı ile, Karayolları 14. Bölge Müdürlüğü Kontrol şefi Ö.G. aleyhinde soruşturma izni verildiğini; bu karara göre; adı geçen görevlinin 2008 yılından itibaren, Karayolları Bölge Müdürlüğü emrinde, Havran-Edremit- Ayvacık yol kontrol şefliğini yürüttüğünün, kontrol sorumlusu olduğunun ve kapakların çalındığını bildiği halde çalışmalarında gerekli özeni göstermediğinin anlaşıldığını; Anayasamızın 125. maddesi hükmü gereği, davalı idarenin müvekkilinin zararını tazmin etmek zorunda olduğunu; kamu idarelerinin, yapmakla yükümlü bulundukları hizmetleri gereği gibi ifa etmekle beraber bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla da yükümlü bulunduklarını, İdarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle hizmetin kötü veya geç işlemesi, gereği gibi işlememesi sonucu bir zarara sebebiyet verilmiş olması halinin hizmet kusuru nedeniyle idareye meydana gelen maddi veya manevi zararları tazmin sorumluluğu yükleyeceğinin, idare hukukunun yerleşmiş ilkelerinden olduğunu; bu kapsamda, davalı idareye müracaat edilerek, müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini talep edilmiş ise de, davalı idarece talebin karşılanmadığını ifade ederek; davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan nedenlerle yaralanan müvekkilinin uğradığı maddi kayıplar karşılığında fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00TL. maddi, 75.000,00TL. manevi tazminatın olay/kaza tarihi olan 12.06.2012 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle 28.8.2013 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
1-b)BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ; 5.9.2013 gün ve E:2013/1266, K:2013/1119 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun; 13.maddesinin ilk paragrafında. "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür." hükmüne; 11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6099 Sayılı Kanun'un 14.maddesi ile değişen ve 19/01/2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, değişik 110. maddesinde, "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." Hükmüne; 19/012011 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 21. Maddesinde, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." kuralına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; 12.06.2013 tarihinde Edremit, Çanakkale Asfaltı Tabakhaneler mevkii No:52 adresinde meydana gelen ve davacının yaralanması ile sonuçlanan kazaya, üstü açık su rögarının sebep olduğu, bu haliyle rögarın sebep olduğu, bu haliyle rögarın yapım ve bakımından sorumlu olan davalı idarenin 2918 sayılı Yasanın 13.maddesinde getirilen yükümlülüklere aykırı hareket ettiği ve bu haliyle hizmet kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiği iddia edilerek 5.000,00.-TL maddi, 75.000,00 TL. manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle 28.08.2013 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayın, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi ile Geçici 21. maddesinin irdelenmesinden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk (tazminat) uyuşmazlıklarının. 110. madde de yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden sonra adli yargı yerinde görüleceği, bakılmakta olan davanın ise 28.08.2013 tarihinde açıldığı görüldüğünden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklı ve sorumluluk hukukuna ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, adli yargının görevine girdiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
2-a) Davacı vekili bu kez aynı istemle 4.10.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
2-b) Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.5.2016 gün ve E:2013/487, K:2016/318 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesi; 22.2.2017 gün ve E:2016/16434, K:2017/1023 sayı ile, “(…)anılan Kanun’un 110. maddesinde yapılan değişiklik metninden; Karayolları Trafik Kanunu’ndan kaynaklanan sorumluluk davalarında motorlu araç işletenin kamu kuruluşu olması halinde dahi davanın adli yargı mahkemelerinde görüleceği anlaşılmaktadır. Ancak, somut olayda davacının yaralanması 2918 sayılı Kanun kapsamında bir trafik kazası sonucu olmayıp, yaya olarak yürürken üzeri (ağzı) açık olan su rögarına düşmesi nedeniyle oluşmuştur. Bu nedenlerle, eldeki uyuşmazlık 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesi kapsamında adli yargıda görülmesi gereken bir uyuşmazlık mahiyetinde değildir.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğin eylem ve işlemleri kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. İstemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de, davalı idarenin hizmet kusurundan doğan zararın ödetilmesi istemidir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Mahkemece, davalı idare yönünden uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu benimsenerek yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…” karar vermiştir.
2-c)EDREMİT 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.7.2017 gün ve E:2017/278, K:2017/287 sayı ile, Davacı vekilinin dava dilekçesinin, Mahkemelerince yapılan yargılama sonucunda, verilen 24/05/2016 tarih ve 2013/487 Esas, 2016/318 Karar sayılı kararın ve bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin verdiği 2016/16434 Esas 2017/1023 Karar sayılı bozma ilamının geniş özetlerine yer verdikten sonra; “Davacı vekili tarafından Yargıtay bozma kararına karşı beyanları çerçevesinde önceki kararda direnilmesini, Mahkememizin aksi kanaat ile bozma kararına uyulması halinde yokluklarında dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmesine dair mazeret dilekçesi sunmuş olduğu görüldü.
Davalı vekilinin duruşmadaki beyanında; Yargıtay bozma kararına uyulmasını, davanın görevsizlikten red edilmesini talep ve beyan etmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve Yargıtay bozma ilamı hep birlikte değerlendirildiğinde, mahkememizce uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle;
Dava dilekçesinin görev yönünden REDDİ ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE
Kararın kesinleşmesinden itibaren süresi içerisinde başvurulması halinde dava dosyasının görevli İDARİ YARGI MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
3-a) Davacı vekilinin 1.8.2017 tarihli dilekçesine istinaden, Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesince dava dosyası İdare Mahkemesine gönderilmiştir.
3-b) BALIKESİR İDARE MAHKEMESİ; 5.10.2017 gün ve E:2017/1962 sayı ile, “(…) 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun “Olumsuz Görev Uyuşmazlığı” başlıklı 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmü, “Yargı Merciince Yapılacak İşlemler” başlıklı 15. maddesinde ise “Olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyaları, son görevsizlik kararını veren yargı merciince, bu kararın kesinleşmesinden sonra, ceza davalarında doğrudan doğruya diğer davalarda ise taraflardan birinin istemi üzerine, ilk görevsizlik kararını veren yargı merciine ait dava dosyası da temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir ve görevli yargı merciinin belirlenmesi istenir.”, 19.maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.
Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir, hükmü bulunmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde idari işlemlerden dolayı kişisel menfaatleri ihlal olanlar tarafından açılan iptal davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır. İdare Hukuku esaslarına göre; bir işlem veya kararın idari nitelikte sayılabilmesi için onun, bir kamu kurumu veya idare örgütü içinde yer alan idari bir makam tarafından yapılmış olması, idare hukuku alanındaki idari faaliyetlerle ilgili olması gerekmektedir.
İdare Hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar İdari Yargının görev alanını oluşturmaktadır. İdare Hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme” başlıklı 14/3 maddesinde, dilekçelerin idare mahkemelerinde mahkeme başkanı veya görevlendirileceği bir üye tarafından; a) Görev ..... ,….. yönlerinden sırasıyla inceleneceği, Kanunun 14/3-a maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevinde olduğunun anlaşılması halinde, 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddedileceği, 14. maddenin son fıkrasında ise, bu durumun ilk inceleme aşamasından sonra anlaşılması halinde dahi 15/1-a maddesi uyarınca hareket edileceği hükme bağlanmıştır.
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. maddesinde; idare mahkemelerinin, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay'da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davalarını, tam yargı davalarını, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları çözümlemekle görevli olduğu hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun; 13.maddesinin ilk paragrafında, "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür." hükmüne; 11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6099 Sayılı Kanun’un maddesi ile değişen ve 19/01/2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmüne; 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 21. maddesinde, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." kuralına yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; 12.06.2013 tarihinde Edremit, Çanakkale Asfaltı Tabakhaneler mevkii No:52 adresinde meydana gelen ve davacının yaralanması ile sonuçlanan kazaya, üstü açık su rögarının sebep olduğu, bu haliyle rögarın yapım ve bakımından sorumlu olan davalı idarenin 2918 sayılı Yasanın 13.maddesinde getirilen yükümlülüklere aykırı hareket ettiği ve bu haliyle hizmet kusuru nedeniyle kazanın meydana geldiği iddia edilerek 5.000,00.-TL maddi, 75.000,00 TL. manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada "idari yargının görevli olduğundan bahisle" davanın görev yönünden reddine dair verilen 11/07/2017 gün ve E:2017/278, K:2017/287 sayılı kararının taraflarca temyiz isteminde bulunmadığından 08.09.2017 tarihinde kesinleşmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan benzer nitelikteki Uyuşmazlık Mahkemesinin 11/04/2016 tarih, 2016/163 E., 2016/210 K. bir kararında, "...Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle adli yargının görevli olduğu yönünde karar vermiştir.
Olayın, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi ile Geçici 21. maddesinin irdelenmesinden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk (tazminat) uyuşmazlıklarının, 110. maddede yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden sonra adli yargı yerinde görüleceği, bakılmakta olan davanın ise bu tarihten sonra açıldığı görüldüğünden, 2918 sayılı Yasadan kaynaklı ve sorumluluk hukukuna ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, adli yargının görevine girdiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmaması ve Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin E2017/278, K:2017/287 sayılı dosyasında görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 15. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 29.1.2018 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli ve idari yargı yerlerince verilmiş karşılıklı görevsizlik kararı bulunmakta olup; bunun üzerine kendisine ikinci kez gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
1-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.
Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idari yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.
2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, ikinci yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.
Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.
Olayda, idari ve adli yargı yerince, karşılıklı görevsizlik kararı verildikten sonra, yeniden idari yargı yerinde dava açılmış; bunun üzerine, Mahkemece 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında Mahkememize başvurulduğu görülmüştür.
Bu haliyle, her ne kadar olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle yapılan başvuru 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Balıkesir İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, iş seyahati sırasında Çanakkale asfaltı, Tabakhaneler mevkii, No.52 Edremit adresindeki müşterisine giden, görüşmenin ardından arabasına doğru giderken, işyerinin önünde bulunan üstü açık su rögarına düşerek yaralanan davacının uğradığı maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi isteminden ibarettir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 3. maddesinde, yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri trafik olarak; yaya yolu (yaya kaldırımı) ise karayolunun taşıt yol kenarı ile gerçek veya tüzel kişilere ait mülkler arasında kalan ve yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısım olarak tanımlanmış; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının, 12.06.2012 tarihindeki iş seyahati sırasında, Edremit, Çanakkale Asfaltı, Tabakhaneler mevkii No:52 adresindeki müşterisiyle görüşmesinin ardından, arabasına doğru giderken, işyeri önünde, yol üzerinde bulunan üstü açık su rögarına düşerek yaralandığı; davacı vekili tarafından, idarenin hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla yükümlü bulunduğunu, İdarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemek suretiyle hizmetin kötü veya geç işlemesi gereği gibi işlememesi sonucu bir zarara sebebiyet verilmiş olması halinin tazminat yükümlüğünü doğurduğunu iddia ederek, müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararın tazmin edilmesi istemiyle bakılan davayı açtığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı; davacının, yaya kaldırımının kenarında, anayol üzerinde üstü açık su rögarına düşmesi sonucunda yaralanması nedeniyle dava açıldığı, dolayısıyla açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Balıkesir İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 11.7.2017 gün ve E:2017/278, K:2017/287 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Balıkesir İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Edremit 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 11.7.2017 gün ve E:2017/278, K:2017/287 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.1.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Şükrü BOZER
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ |
Üye Mehmet AKSU
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Ahmet Tevfik ERGİNBAY
Üye Turgay Tuncay VARLI
|
KARŞI OY
3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 29.1.2018
ÜYE
Turgay Tuncay VARLI