T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2014 / 192

          KARAR NO  : 2014 / 237

          KARAR TR   : 3.3.2014

 

ÖZET : Davacının, özel bir şirketteki 2006-2007 yıllarına ait sigortalı çalışmalarının fiilen gerçekleşmediği yolundaki Sosyal Güvenlik Denetmeni Raporuna istinaden hizmet günlerinin iptal edilmesi nedeniyle, SGK prim günlerinin tarafına iadesi istemiyle açtığı davanın  5510 sayılı Kanunun 101. maddesi uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı           : E.Ç.

            Davalı                        : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (İstanbul Sosyal Güvenlik Beşiktaş                                                  Merkez İl Müdürlüğü)

Vekili              : Av.Y.E.

 

O L A Y          : Davacı dilekçesinde; hakkı olan ödenmiş SGK Prim gün sayılarının, Paravan Şirket adı altında SGK Denetmenliğince iptal edilmesi hakkındaki şikayeti olduğunu; tarafına tebliğ edilen 25.06.2012 tarih, 12.446 - 293 sayılı ifadeye davet mektubu ile,  SGK denetmen yardımcısı Kenan Aydın tarafından ikamet adresine gönderilen resmi yazı eki ile 04.09.2012 tarih ve 13:30 vermiş bulunduğu ifadesi doğrultusunda;  SGK 2 1411 02 02 1109143 034 21 - 10 sicil sayılı işyeri ile ilgili, böyle bir işyerinin faal olduğu, fakat aradan geçen zaman ile böyle bir işyerinin İstanbul ili, Kağıthane ilçesi, Çağlayan mahallesi, Vatan caddesi üzerinde faal ve çalışmasının olduğunu beyan ettiğini; Denetmenlerin ise, böyle bir iş yerinin olmadığını,  işyerinin paravan (olmayan iş yeri) adı altında, kendilerinin yani çalışan elemanların dışarıdan SGK yapılmak suretiyle sağlık hizmetinden faydalandıklarını ifade ettiğini, SGK Denetmenlerince, aradan geçen pirim günlerinin kısmi olarak iptal edilmesi ile iş bu davayı açma zorunda kaldığını; SGK İstanbul Beşiktaş Sosyal Güvenlik İl Merkezine 15.02.2013 tarih ve 2:898.722 dilekçe sayılı numarası ile başvuru yaptığını,  kendilerine böyle bir işyerinin olduğunu ve bu iş yerinde ise çalışmalarının olduğunu söylemiş ise de; böyle bir yerin paravan şirket olduğu,  hiçbir resmi dayanağının bulunmadığının ifade edildiğini;  oysa çalışmış olduğu yerin resmiyette kaydının olduğunu, çalışmasına istinaden, kendince edindiği bilgiler doğrultusunda BEDAŞ, İSKİ, MALİYE, İTO kayıtlarının bulunduğunu, faaliyet adresinin ise İstanbul,  Kağıthane ilçesi, Çağlayan mahallesi, Vatan caddesi, Civelek sokak No:04 kat:4-5 olduğunu ifade ederek; sonuçta, tekraren;   böyle bir işyerinin faal olduğu fakat SGK Denetmenlerince böyle bir işyerinin olmadığı böyle bir işyerinin ise paravan şirket adı altında sahte evrak ile kurulduğunun beyan edilmesine karşılık,  böyle bir işyerinin faal olduğu fakat SGK tarafından ise böyle bir işyerinin olmadığı söylenerek, tarafınca hak etmiş bulunduğu prim gün sayısının iptal edilmesi nedeniyle,  iş bu davayı açmak zorunda kaldığını ve mağduriyetinin giderilmesini, 19.3.2013 tarihinde adli yargı yerinden talep etmiştir.

İSTANBUL 21.İŞ MAHKEMESİ:4.6.2013 gün ve E:2013/139, K:2013/61 sayı ile, davacının dilekçesinde ve duruşmadaki beyanlarında özetle; dilekçesinde belirttiği üzere, hakkı olan ve ödenmiş SGK primlerinin paravan şirket gerekçesiyle SGK denetmenliğince iptalini dava ettiğini belirterek, neticede davasının kabulünü talep etmiş olduğu; davanın, davacının talep konusu itibarıyla, sigortalılık süresinin iptal edilmesine yönelik idari işlemin iptali talepli olarak açıldığı;  6100 sayılı HMK 1. Maddesine göre; "Mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir." Denildiği; ayrıca mahkemelerin görevli olup olmadığı hususunun, HMK 114/1-c maddesi gereğince dava şartlarından sayılarak, mahkemeler tarafından da re'sen dikkate alınacak hususlardan olduğu; dosyadaki diğer delillerin tetkikinden; dava konusu edilen hususta 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu'nun 2. ve ilgili maddeleri uyarınca, "idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları" ile ilgili davayı görmekle görevli mahkemelerin idari yargı mahkemeleri olduğu; Mahkemelerince yapılan ön inceleme neticesinde; yukarıda açıklanan gerekçelerle, uyuşmazlığın çözümünde genel idari yargı mercilerinin görevli olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı bu kez; SGK denetmenlerince, iş yerinin paravan şirket denilmesi üzerine çalışmış prim günü bulunan 2006-2007 yıllarına ait hizmet gününün,  düzenlenen 30.11.2012 tarih Fk-2012-213 sayılı rapora istinaden iptal edildiğini belirterek; hak ettiği SGK prim günlerinin tarafına iadesi istemiyle  idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 5.İDARE MAHKEMESİ:17.7.2013 gün ve E:2013/1597, K:2013/1417 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101. maddesinde, bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği hükmüne yer verilmişken, 102. maddesinde ise idari para cezalarına karşı otuz gün içerisinde idari yargı yoluna gidilebileceği hükmüne yer verilmiş olduğu;  dava dosyasının incelenmesinden, davanın, davacının 2006 - 2007 yıllarına ait davalı idarece iptal edilen hizmet günlerinin tarafına iade edilmesi istemiyle açıldığı ve davanın görüm ve çözüm yerinin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101. Maddesine göre İş Mahkemeleri olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 3.3.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyasının bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, özel bir şirketteki 2006-2007 yıllarına ait sigortalı çalışmalarının fiilen gerçekleşmediği yolundaki Sosyal Güvenlik Denetmeni Raporuna istinaden davacının hizmet günlerinin iptal edilmesi nedeniyle, SGK prim günlerinin tarafına iadesi istemiyle açılmıştır. 

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun,  “Sigortalı sayılanlar”  başlıklı 4. maddesinde; “ (Değişik: 17/4/2008-5754/2 md.)

Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

a) Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,

(…)

sigortalı sayılırlar.(…)

” denilmiş;

Kanunun “İşyeri, işyerinin bildirilmesi, devri, intikali ve nakli” başlıklı 11.maddesinde, “ İşyeri, sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yerlerdir.

          İşyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da işyerinden sayılır.

          İşveren, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, Kuruma vermekle yükümlüdür. Şirket kuruluşu aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların işe başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına bildiren işverenlerin, bu bildirimleri Kuruma yapılmış sayılır. Ticaret sicili memurlukları, kendilerine yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde Kuruma bildirmek zorundadır.

          29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tâbi şirketlerin nevilerinin değişmesi, birleşmesi veya diğer bir şirkete katılması durumunda, bu hususların ticaret siciline tesciline ilişkin ilân tarihini; adi şirketlerde şirkete yeni ortak alınması durumunda ise en geç yeni ortağın alındığı tarihi takip eden on gün içinde, işyeri bildirgesi ile Kuruma bildirilmek zorundadır.

          İşyerinin faaliyette bulunduğu adresten başka bir ildeki adrese nakledilmesi, sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devredilmesi veya intikal etmesi halinde, işyerinin nakledildiği, yeni işverenin işi veya işyerini devraldığı tarihi takip eden on gün içinde, işyerinin miras yoluyla intikali halinde ise mirasçıları, ölüm tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, işyeri bildirgesini Kuruma vermekle yükümlüdür. İşyerinin aynı il sınırları içinde Kurumun diğer bir ünitesinin görev alanına giren başka bir adrese nakledilmesi halinde, adres değişikliğinin yazı ile bildirilmesi yeterlidir. Bu işlerde çalışan sigortalıların, sigorta hak ve yükümlülükleri devam eder.

          Valilikler, belediyeler ve ruhsat vermeye yetkili diğer kamu ve özel hukuk tüzel kişileri, yapı ruhsatı ve diğer tüm ruhsat veya ruhsat niteliği taşıyan işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa bunların verilmesine esas olan istihdama ilişkin bilgileri, verildiği tarihten itibaren bir ay içinde Kuruma bildirmekle yükümlüdürler.

          Bu maddede belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında, 102 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca idarî para cezası uygulanır. İdarî para cezası uygulanması, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesine engel teşkil etmez.

          Alt işveren, asıl işverenin işyerinde çalıştırdığı sigortalıları, işverenle aralarında yaptıkları sözleşmenin ibrazı kaydıyla, Kurumdan alacağı özel bir numara ile asıl işverenin kayıtlı olduğu dosyadan bildirir.

 

          İşyeri bildirgesinin verilmemesi veya geç verilmesi, bu Kanunda belirtilen hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. İşyeri bildirgesinin şekli ve içeriği ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmüne yer verilmiş; Kanunun “Primlere İlişkin Hükümler” başlıklı “Dördüncü Kısmının, 79. ve devamındaki maddelerine ilişkin Birinci Bölümünde “Prim Alınması, Prime Esas Kazanç, Prim Oranları ve Asgarî İşçilik”  hususları; 86. ve devamındaki maddelere ilişkin İkinci Bölümünde, “Prim belgeleri ve işyeri kayıtları, Prim ödeme yükümlüsü, Primlerin ödenmesi, Prim borçlarına halef olma, gecikme cezası ve gecikme zammı ile iadesi gereken primler” hususları açıklanmış;  kanunun Geçici 6.maddesinde; “ (…)    506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga ek 24 üncü maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlarca, Kuruma ödenmeyen sosyal yardım zamları, Hazine tarafından ilgili kurum ve kuruluşlardan tahsil edilmek üzere Kuruma ödenir.

          (Değişik üçüncü fıkra: 17/4/2008-5754/69 md.) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış olan işyeri tescilleri, bu Kanun hükümlerine göre yapılmış sayılır.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 86 ncı maddesi hükmüne göre topluluk sigortasına tâbi olanların ödedikleri iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri genel sağlık sigortası dahil bu Kanuna göre ödenmiş sayılır. Bu süreler yatırıldıkları sigorta kolları bakımından başlangıç süresi ve prim ödeme gün sayısı olarak kabul edilir.(…)” denilmiştir. Yine aynı Kanunun  “Uyuşmazlıkların çözüm yeri” başlıklı 101.maddesinde “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmü yer almıştır.

Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 107 nci maddesi hükmüne dayanılarak hazırlanmış olan ve: 12/05/2010 tarih, 27579 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan  “Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği”nin “Sigortalıların yersiz tescili” başlıklı 19.maddesinde “ (1) Kanuna göre sigortalılık niteliği taşımadığı hâlde, gerçeğe aykırı olarak bildirim yapıldığı tespit edilen tescil kayıtları iptal edilir.”;  “Hizmet kayıtlarının düzeltilmesi” başlıklı 24.maddesinde ise, “ (1) Kurumca hizmet kayıtları;

a) Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca veya kamu idarelerinin denetim elemanlarınca düzenlenen raporlarda gerçeğe aykırı hizmet kazandırıldığının veya hatalı ve eksik kayıt bulunduğunun tespit edilmesi,

            b) Sigortalının prime esas kazançları, gün sayıları ve prim tahsilatına ilişkin bilgilerin hatalı veya eksik aktarıldığının tespit edilmesi,

            c) Kesinleşen yargı kararları ile sigortalıya hizmet kazandırılması veya Kurum kayıtlarında var olan hizmet veya prime esas kazançların yeniden belirlenmesi,

            hallerinde düzeltilir, iptal edilir veya yeni kayıt oluşturulur.

            (2) Birinci fıkra gereğince, hizmet kayıtlarında yapılacak güncelleme, iptal ve yeni kayıt oluşturma işlemleri, ünite amirinden alınacak olur üzerine, konu ile ilgili bilgisayara giriş yetkisi verilen ünite personelince yerine getirilir. Bu şekilde güncellenen bilgisayar kayıtları, her gün alınacak çalışma listeleri ile karşılaştırılarak mutabakatı sağlandıktan sonra, eski ve yeni kayıtlara ait hizmet dökümlerinin onaylı birer örneği sigortalıların dosyalarında muhafaza edilir. Ancak birinci fıkra (b) bendi gereğince hizmet kayıtlarında yapılacak iptal ve yeni kayıt oluşturma işlemleri, üyeleri Kurumca belirlenecek komisyon kararına göre yapılır.” hükümlerine yer verilmiştir.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 inci ve Geçici 4 üncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği      1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve              E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır.

5510 sayılı Kanunun 101 inci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı retle sonuçlandırmıştır.

Bu bakımdan, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen Sahte İşyeri Denetimi konulu, 30.11.2012 tarih ve FK/2012-243 sayılı Raporda; 2 1411 02 02 1109143 034 21 10 sicil numaralı Okçu Giyim Dış Tic. Ltd. Şti. ünvanlı işyerinden, sigortalılık bildirimleri yapılan tüm kişilerin bildirimleri ve Aylık Prim ve Hizmet Belgelerinin,  Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 19. ve 24.maddeleri doğrultusunda iptal edilmesi ve işyerinin 27.11.2006 tarihi itibariyle kanun kapsamından çıkarılması… sonuç ve  kanısına varılması üzerine; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından  davacıya gönderilen 25.3.2013 tarih ve …454 sayılı yazıda, anılan Rapora istinaden, ekte belirtilen dönemlere ait hizmetlerinin iptal edilmiş olduğunun bildirildiği;  davacının ise, 2006-2007 yıllarına ait  iptal  edilen SGK prim günlerinin tarafına iadesi  istemiyle dava açtığı anlaşılmıştır.

            Davacının 5510 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce, Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı olarak hizmet aldığı tartışmasızdır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri, somut olay ve Anayasa Mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde; işyerinin tescili ve primlere ilişkin düzenlemelerin 5510 sayılı Kanunda yer aldığı, dava konusu işlemin hukuki dayanağını oluşturan ve bu Kanun dayanak alınarak hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde de sigortalıların yersiz tescili ve  hizmet kayıtlarının düzeltilmesi hususlarına yer verildiği; yine 5510 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinde, 506 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış olan işyeri tescillerinin, bu Kanun hükümlerine göre yapılmış sayılacağı yolundaki hüküm de gözetildiğinde; bu Kanundan (5510 sayılı Kanun) doğan uyuşmazlığın, aynı Kanunun 101 inci maddesi uyarınca adli yargı yerince(İş Mahkemesi) çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, İstanbul 21. İş Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 21.İş Mahkemesince verilen 4.6.2013 gün ve E:2013/139, K:2013/61 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 3.3.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT