T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/188

KARAR NO  : 2021/331     

KARAR TR  : 07/06/2021

ÖZET: Davalı Üniversitenin maliki olduğu taşınmaz üzerinde bulunan ve davacı tarafından kira sözleşmesi uyarınca işletilen anaokulunun tahliye edilmesi gerektiği, aksi halde cebri icra yoluyla tahliye edileceğine yönelik işlemin iptali istemiyle açılan davanın, sözleşme ve özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

 

Davacı     : F.İstanbul Çocuk Eğitim Hiz. Tur. İnş. Kıymetli Taşlar veTic. A.Ş.

Vekili       : Av.H. Ö.

Davalı      : Türk-Alman Üniversitesi Rektörlüğü

Vekili       : Av. M. K.

 

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin, davalının maliki bulunduğu İstanbul Beykoz Merkez Mahallesi 353 Ada 1 parsel sayılı,890 m2 kapalı, 1000 m2 açık alanı olan taşınmazı anaokulu/işyeri olarak kullanmak üzere 27/10/2017 tarihli yazılı kira sözleşmesiyle kiraladığını, ancak Covid-19 sebebiyle İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeler sebebiyle işyerinin kullanımı imkânsızlaştığından kira bedelini ödeyemediğini; Türk Borçlar Kanunu'nun 299.maddesinde “Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” denildiğini; müvekkilinin, TBK uyarınca kira sözleşmesine ahde vefa ilkesi gereğince bağlı olduğunu, ancak, sözleşmenin kurulması sırasında tarafların edimleri arasında var olan dengenin bir taraf aleyhine çekilmez derecede değiştiğini, bu yüzden, Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesi kapsamında sözleşme bedelinde indirime gidilerek uyarlama gerektiğini, bu sebeple Beykoz 1.Sulh Hukuk Mahkemesinde E.2020/516sayılı dosya ile kira uyarlama davası açıldığını; İşlem Temelinin Çökmesi yani sözleşme kurulduktan sonra edimler arasındaki dengenin objektif olarak bozulması ve müvekkilinin bu sözleşme hükümleri ile bağlı olmasını beklemenin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı bir durum ortaya çıktığını; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin E.2017/6433ve K.2017/10426sayılı kararında, sözleşmenin edimleri arasındaki dengeyi bozan olağanüstü hallere örnek olarak “harp, ülkeyi sarsan ekonomik krizler, enflasyon grafiğindeki aşırı yükselmeler, şok devalüasyon, para değerinin önemli ölçüde düşmesi gibi sözleşmeye bağlılığın beklenemeyeceği durumlar”ın gösterildiğini; mevcut durumun, müvekkilden kaynaklanmayan, önlenmesi imkansız bir durum olduğunu, kiralanan işyerinin kullanım konusunun da İçişleri Bakanlığı tarafından faaliyeti durdurulan işletme konularına girdiğini, bu sebeple müvekkilinden tüm kira bedelinin ödenmesinin istenmesinin dürüstlük kuralına uymadığını; müvekkilinin işletmesinin esas olarak çocuk anaokulu hizmeti olduğunu, COVID-19 salgını sırasında idare tarafından yayınlanan genelgeler uyarınca işyerinin faaliyetlerine devam etmesinin engellenmesinin, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum teşkil ettiğini, bu durumun da (= salgının) borçludan kaynaklanmadığını; ticari faaliyetlere aksamaya sebep olan bu değişikliğin müvekkilden kaynaklanmaması ve bu değişiklik sebebiyle sözleşmeye bağlı edimler arasındaki denge bozulduğundan sözleşme bedelinin ödenememesi nedeniyle müvekkilinin tahliye edilmek istenildiğini; müvekkilinin kira bedelinin her yıl fahiş oranda artırıldığını, ilk yıl istenilen kira bedelinin aylık 5.000 TL +KDV olduğunu, korono virüsün yayılmasıyla birlikte müvekkilinin ticari hayatının durma noktasına geldiği yıl ise bu rakamın neredeyse 5 katı olan 24.000 TL+KDV istenildiğini; kira artışının TBK’nin 344.maddesine ve Yargıtay'ın içtihatlarına aykırılık oluşturduğunu; 7226 sayılı,Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair KanununGeçici2. maddesinde, “1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.” düzenlemesinin bulunduğunu; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 28. maddesinde, bulaşıcı hastalıklar ile salgın gibi olayların çıkmasının mücbir sebep olarak kararlaştırıldığını, sözleşmede böyle bir hüküm olmasa dahi bu tür salgın hastalıkların gerek öğretide ve gerekse Yargıtay ve Danıştay kararlarında mücbir sebep olarak kabul edildiğini; İdari kararla faaliyetleri geçici olarak durdurulan işyerleri bakımından, kiracının kiralanan işyerini kapalı tutmak zorunluluğu olduğu süre için geçici imkânsızlık veya kiraya verenin ayıptan sorumluluğu hükümleri kapsamında kira bedeli ödeme borcunun hukuken söz konusu olamayacağını, yani Corona virüs kapsamında alınan önlemler ortadan kalkıncaya kadar, yerel idari kararlarla kapatılan kiracıların, kiraya verene hukuken kira bedeli ödemek zorunda olmadığını, bu durum gerekçe gösterilerek idari bir kararla tahliye sağlanamayacağını; idarenin, göndermiş olduğu yazı ile sözleşmeyi haksız bir şekilde fesih ettiğini belirtip tahliye isteminde bulunduğunu, işlemin yetki/şekil/konu/sebep/amaç yönlerinden açıkça hukuka aykırı olduğunu ifade ederek; Fröbel anaokulunun tahliyesi işleminin iptaline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

2. Davalı vekili, süresi içinde verdiği savunma dilekçesinde, davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuştur.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

3. İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/1508 sayılı kararı ile, davalı idarenin görev itirazının reddine, Mahkemelerinin bu uyuşmazlıkta görevli olduğuna karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde; İdari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları, idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayılmış, idari yargının, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu hükmüne yer verilmiştir.

İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının idari dava türlerinden biri olduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.

İdare hukuku alanında kamu gücüne dayalı olarak re'sen ve tek yanlı irade açıklaması sonucu tesis edilen işlemler özel yasal düzenlemeler dışında, idari yargı denetimine tabi bulunmaktadır.

Olayda; idari usuller uygulanarak ve kamu gücü kullanılarak tek taraflı olarak tesis edilen yani ilgilisinin hukuki durumu üzerinde onun rızasına bağlı olmaksızın etkiler doğurabilecek nitelikte bulunduğu belirlenen davaya konu işlem ile ilgili olarak ortaya çıkan mevcut uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmaktadır."

 

4. Davalı vekili tarafından, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

 

B. Olumlu Görev Uyuşmazlığı Çıkarılmasına İlişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Talebi

 

5. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, açılan davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir. Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin talebin ilgili kısmı şöyledir:

 

"...davanın konusu, kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle kira sözleşmesinin, sözleşmenin 11. maddesi uyarınca feshedilerek kiralananın tahliye edilmesine yönelik işlemin iptaline ilişkindir. Davaya konu olayda, ihale aşamasının tamamlandığı ve taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler yükleyen kira sözleşmesinin imzalanmış olduğu; Borçlar Kanununun 299. maddesine göre, kira sözleşmesinin, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşme olduğu; Borçlar Kanununun, kira sözleşmelerinde tarafların hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 301. maddesindeki "Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz." şeklindeki hükmünün, davaya konu olayda taraflar arasındaki soruna ilişkin düzenleme getirdiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, ihale aşaması tamamlandıktan sonra, sözleşme koşullarının yerine getirilmesi sırasında yaşanan sorundan kaynaklanan davanın, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesi ve olayda uygulama yeri bulunan Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak özel hukuk hükümlerine göre çözülmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı idare ile davacı arasında, 2886 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ihale sonucunda düzenlenen ve Borçlar Kanununun 299. maddesinde ifadesini bulan kiracı-kiralayan ilişkisini kuran kira sözleşmesi ve eki şartname hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır."

 

III. BAŞSAVCILIK DÜŞÜNCESİ

 

6. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığınca 2247 sayılı Kanun’un 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısının da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

 

7. Danıştay Başsavcısı, uyuşmazlığın adli yargı yerince görüm ve çözümünün gerektiğinden bahisle, 2247 sayılı Kanun'un 13. maddesi gereğince yapılan başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. Yazılı düşüncenin ilgili kısmı şöyledir:

 

“...kesinleşen ihale sonrasında taraflar arasında imzalanan ihaleye konu taşınmazın kiralanmasına ilişkin sözleşmenin uygulanması aşamasında ortaya çıkan uyuşmazlıklardan kaynaklanan ve anılan sözleşmenin kiralayan tarafından feshedilmesinden sonra davacının kiralanandan tahliyesine ilişkin bildirim niteliğindeki işlemin iptali istemiyle açılan bu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır."

 

IV. İLGİLİ HUKUK

 

8. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 

"Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleri bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütülür."

 

9. Aynı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:

 

"İhale:Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla, işin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve yetkili mercilerin onayı ile tamamlanan sözleşmeden önceki işlemleri...ifade eder"

 

10. Aynı Kanun'un "İhalenin sözleşmeye bağlanması" başlığını taşıyan 53. maddesinden önce yer alan hükümlerde, ihale aşaması düzenlenmiştir.

 

11. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Aşırı ifa güçlüğü" başlığını taşıyan 138. maddesi şöyledir:

 

"Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.

Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır."

 

12. Aynı Kanun'un "DÖRDÜNCÜ BÖLÜM"'ünde "Kira Sözleşmesi" konusuna yer verilmiştir. Bu bölümde "BİRİNCİ AYIRIM-Genel Hükümler" alt başlığı altında,"A. Tanımı" başlıklı 299. maddesi şöyledir:

 

"Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir."

 

13. Aynı Kanun'un "B. Kira süresi" başlıklı 300. maddesi şöyledir:

 

"Kira sözleşmesi, belirli ve belirli olmayan bir süre için yapılabilir.

Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli olmayan bir süre için yapılmış sayılır."

14. Aynı Kanun'un "C. Kiraya verenin borçları-I. Teslim borcu" başlıklı 301.maddesi şöyledir:

 

"Kiraya veren, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme yapılamaz."

 

V. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

15. Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 07/06/2021 tarihli toplantısında; 2247 sayılıKanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Kanun'un 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde aynı İdarece başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliğiyle karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

16. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

17. Dava, davacı şirket tarafından, davalı Türk Alman Üniversitesi Rektörlüğü'nün maliki olduğu İstanbul ili, Beykoz ilçesi, Merkez Mahallesi, 353 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın üzerinde bulunan ve davacı tarafından işletilen anaokulunun 15 gün içinde tahliye edilmesi gerektiği, aksi halde 3091 sayılı Kanun, ilgili diğer kanunlar ve cebri icra yoluyla tahliye edileceğine yönelik 10/09/2020 tarih ve E.1350 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

 

18. 2886 Kanun'un, yukarıda belirtilen 1. maddesinde sayılan işlerle ilgili olarak yapılacak ihalelerde, idarede kanunilik ilkesi gereğince, idarenin çeşitli usul kurallarına uyması zorunlu olup, bu Yasa kapsamına giren bir işin veya ihtiyacın belirlenmesi, ihale yönteminin tespiti, ihale ilanı ve ihale kararı alınması sürecinden geçilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun kamu hukukunu ilgilendiren bir kanun olması nedeniyle, öğreti ile adli ve idari yargı uygulamasında sözleşme aşamasına kadar kanuna dayanılarak idarece alınan karar ve yapılan işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların idarî yargı yerinde, sözleşme yapıldıktan sonra sözleşme hükümlerinin uygulanması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkların ise sözleşme ve özel hukuk hükümlerine göre adlî yargı yerinde görülmesi gerektiği hususu genel kabul görmektedir.

 

19. Dava dosyasının incelenmesinden; davalı Üniversiteye ait kampüs alanı içinde bulunan 890 m2 kapalı alana sahip prefabrik bina ile 1.000 m2 açık alanın, anaokulu olarak işletilmek üzere 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında, davacı Şirkete kiralandığı ve taraflar arasında 27/10/2017 tarihli Kira Sözleşmesi imzalandığı; ayrıca kiralanan alanın kullanım esasları ile yan giderlerin (elektrik, su, güvenlik ve bakım-onarım bedelleri) belirlenmesine ilişkin olarak sözleşmeye ek olarak taraflar arasında 24/07/2018 tarihli protokol imzalandığı; Sözleşmenin 5. ve 6. maddelerinde kiracının her yıl ödeyeceği aylık kira miktarının belirlendiği; kira sözleşmenin 11. maddesinde birbirini takip eden iki ay üst üste kira bedelinin ödenmemesi halinde kiracıya son bir ihtar gönderilerek süre verileceği ve bu süre içinde de kiranın ödenmemesi halinde kira sözleşmesinin feshedileceği ve teminatın gelir kaydedilerek tahliye işleminin başlatılacağının kararlaştırıldığı; sözleşmenin 26. maddesi ve protokolün 7. ve 8. maddeleri uyarınca elektrik ve su bedellerinin ödeme şeklinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.

 

20. Davalı Rektörlüğün Mahkemeye sunduğu yazılarda; davacı şirketin Sözleşme ilişkisinin kurulmasından sonraki dönemde birçok kez kira bedelleri ile yan giderleri zaman zaman ödemediği, bu konuda kendisine Üniversite tarafından birçok kez ihtar gönderildiği; yazıların sonuçsuz kalması üzerine İcra Müdürlüğü vasıtasıyla icra takibine geçildiği, açılan davaların devam ettiği; 26/08/2020 tarih ve 1235 sayılı yazıyla, sözleşmenin 11. maddesi uyarınca tüm muaccel borçların faizleri ile birlikte ödenmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshedileceği, teminatın gelir kaydedileceği ve kiralanandan tahliyelerinin isteneceği hususunun kiracıya bildirildiği, ancak kiracının ödeme yapmadığı; kiracı şirketin sözleşme hükümlerine ve 2886 sayılı Kanuna aykırı hareket ederek taahhüt etmiş olduğu kira borcu ve diğer yan giderleri ödemediği, bunun üzerine Üniversite Rektörlük makamı onayı ile 10/09/2020 tarih ve 1350 sayılı yazı ile sözleşmenin, Üniversite tarafından tek taraflı olarak feshedildiği, kiracının teminatının gelir kaydedildiği, kiralanandan tahliyesi için kendisine 15 gün süre verildiği, anılan yazının 14/09/2020 tarihi itibariyle muhataba tebliğ edildiği, işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek, davanın reddinin gerektiği savunulmuştur.

 

21. Somut olayda davalı Üniversiteye ait taşınmazda bulunan anaokulunu işletmek amacıyla davacı Şirket ile davalı Rektörlük arasında 2886 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan ihale sonucunda düzenlenmiş bulunan kira sözleşmesi yoluyla, Borçlar Kanunu uyarınca kiracı-kiralayan ilişkisinin kurulduğu; davanın, kira sözleşmesi koşullarının yerine getirilmemesi nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkin olduğu görülmektedir.

 

22. Bu duruma göre, dava konusu edilen işlemin ihale aşaması tamamlandıktan sonra, taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesi ve eki protokol/şartname hükümlerinin uygulanmasından kaynaklandığı gözetildiğinde; davanın, kira sözleşmesi ve kiracı-kiralayan ilişkisinine ilişkin Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 

23. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca yapılan başvurunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/1508 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

VI. HÜKÜM

 

Açıklanan nedenlerle;

A.      Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B.      Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2020/1508 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

07/06/2021 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Celal Mümtaz

AKINCI

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN