Ceza Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         2001/161 E.  ,  2002/70 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Hüküm Uyuşmazlığının Giderilmesini İsteyen : Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı

            Davacı           : K.H.

            Hükümlü       : C.A. 

            O L A Y          Hükümlü C.A.'ın Burhaniye 19. P.Tug.Top.Tb.Kh.Srv.Bl. Komutanlığı emrinde görevli Top.Er iken; mükerer firar suçunu işlediği iddiası ile hakkında açılan kamu davası sonunda Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nin 18.12.2000 gün, E:2000/992, K:2000/823 sayılı kararı ile Askeri Ceza Kanunu'nun 66/2-c maddesi uyarınca, sonuç olarak bir yıl sekiz ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve karar temyiz edilmeyerek 16.1.2001 günü kesinleşmiştir. 

            Hükümlü C.A., cezasının infaz edildiği Şirinyer/İzmir 1. Sınıf Askeri Cezaevinde  bulunduğu  sırada  2.1.2001 günlü  dilekçesi ile 21.12.2000 günlü 4616 sayılı "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun"dan faydalanıp faydalanmayacağı hususunda bir karar verilmek üzere, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne başvurmuştur. 

            EGE ORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ : 9.1.2001 gün ve Ev:2001/5 Müt. sayıyla, sanığın 29.4.1991-10.10.1991, 17.10.1991-19.11.1991 tarihleri arasında işlediği mükerrer firar suçlarından toplam iki yıl on altı ay hapis ile cezalandırıldığı, 12.12.2000 günü hükmün kesinleştiği, sanığın tekrar 2.2.1992-8.8.2000 tarihleri arasında işlediği mükerrer firar suçu nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiği, 4616 sayılı Yasa'nın 6. maddesi uyarınca, sanığın daha önce işlediği firar suçundan dolayı şartla salıverme hükmünden yararlandığı, daha sonra gerçekleştirdiği mükerrer firar suçlarından hakkında hüküm verildiği, ayrıca, firar suçunun temadi eden suçlardan olup, bitim tarihinin 8.8.2000 olduğu gerekçesiyle, sanığın 4616 sayılı Yasa'dan faydalanmasına yer olmadığına karar vermiş, sanık vekilinin itirazı üzerine, Askeri Yargıtay 4. Dairesi, firar suçlarının mütemadi suçlardan olup, bu suçların temadinin bitim tarihinde tamamlanmış oldukları ve hükümlünün 2.2.1992 tarihinde başlayıp, 8.8.2000 tarihinde tamamlanan dava konusu eylemi nedeniyle 4616 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir. 

            Cezasının Buca Cezaevinde infazı için 27.3.2001 günü İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen hükümlü hakkında infaz savcılığının talebi üzerine; 

            İZMİR 5. AĞIR CEZA MAHKEMESİ : 30.3.2001 gün ve E:2001/74 Müt, sayıyla;  sanığın mahkumiyetine ilişkin eylemin 4616 sayılı Yasa kapsamında kaldığı gerekçesiyle 30.3.2001 tarihinden itibaren şartla tahliyesine karar vermiş, karara Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın itiraz etmesi üzerine, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nce itirazın reddine karar verilmiş, karar kesinleşmiştir. 

            Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın, "yazılı emir" yoluna başvurulmasını isteyen dilekçesi üzerine, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nce karar aleyhine, kararın dayandığı gerekçeye, tüm dosya kapsamı ile mahkemenin takdirine göre yazılı emir yoluna gidilmeyeceği bildirilerek talep reddedilmiştir. 

            UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK : Ege Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı, askeri ve adli yargı yerlerince, hükümlü C.A. hakkındaki hükmün infazına ilişkin olarak verilmiş ve kesinleşmiş iki farklı karar bulunduğu, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde belirtilen biçimde doğduğunu öne sürdüğü hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle 30.10.2001 günlü dilekçe ile Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurmuştur. 

            Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir. 

            YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİ : 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinin hüküm uyuşmazlığından bahsettiği, uyuşmazlığa konu olayda, taraflar ve kararların konusu aynı olmakla birlikte hüküm uyuşmazlığının varlığı için aranan diğer bir koşul olan iki ayrı hüküm bulunması koşulunun bulunmadığı, hangi kararların hüküm olduğu Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 253/2. maddesinde sayılmış olup, bu düzenlemeye göre söz konusu kararların hüküm niteliğinde olmadıkları, böylece 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde belirtilen koşullar gerçekleşmediğinden başvurunun reddinin gerekeceği yolundadır. 

            ASKERİ YARGITAY BAŞSAVCILIĞININ DÜŞÜNCESİ : Hükümlü C.A. hakkındaki hükmün infazına ilişkin olarak askeri ve adli yargı yerlerince verilen kararlar arasında hüküm uyuşmazlığının ortaya çıktığı, hükümlü tarafından işlenen suçun askeri suç ve görevli yargı yerinin askeri yargı yeri olup, 4616 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanma koşullarının bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin görevin de hükmü veren yargı yerine ait olduğu, bu nedenle askeri yargı yerince verilen kararın yerine getirilmesinin gerektiği yolundadır. 

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ali HÜNER'in Başkanlığında, Üyeler; Cengiz ERDOĞAN, Refik DİZDAROĞLU, Keskin KAYLAN, Necmettin ÖZKAN, Recep SÖZEN, M. Sadık LİMAN'ın  katılımlarıyla yapılan 30.12.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’ in, başvurunun reddi yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ'nin başvurunun reddine, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Derya YAMAN'ın, başvurunun kabulüne ve hüküm uyuşmazlığının giderilmesi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ

            USULE İLİŞKİN İNCELEME:

            2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinin birinci fıkrasında, “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.”denilmektedir. 

            Aynı Kanun’un 24. maddesinde, “( Değişik birinci fıkra: 21.1.1982- 2592/7 md. ) 1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir. 

            Ceza kararlarında; sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması halinde hüküm uyuşmazlığı var sayılır. 

            İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır.”denilmiş; 25. maddesinde de,”Hukuk alanındaki hüküm uyuşmazlıklarında Uyuşmazlık Mahkemesi, Danıştay Yargılama usulünün bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerini uygulamak suretiyle anlaşmazlığın esasını da karara bağlar. 

            Ceza alanındaki hüküm uyuşmazlıklarında Uyuşmazlık Mahkemesi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerini uygular ve esasa ilişkin bir karar vermeksizin sadece o davayı hangi ceza mahkemesinin görüp karara bağlaması gerektiğini belirtmek suretiyle anlaşmazlığı çözer. Kazanılmış haklar saklı tutulur. 

            Uyuşmazlık Mahkemesi hüküm uyuşmazlıklarını dosya üzerinde inceleyerek karara bağlar. Gerekli gördüğü hallerde veya istek üzerine tarafları dinleyebilir.” hükümlerine yer verilmiştir. 

            Askeri ve adli yargı yerlerince verilen kararlar arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümü için, öncelikle hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir. 

            2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesi hükmüne göre, ceza alanında hüküm uyuşmazlığının varlığı için, uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli ve askeri yargı yerlerince verilmesi, sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması, her iki kararın da kesinleşmiş olması, kararlarda davanın esasının hükme bağlanması, kararlar arasında çelişki bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

             Olayımızda, hükümlü C.A. 4616 sayılı Yasa'dan yararlanmak amacıyla önce, askeri yargı yerine daha sonra da adli yargı yerine başvuruda bulunmuş, talebi askeri yargı yerince reddedilmiş ve kesinleşmiş, adli yargı yerince kabul edilmiş, Yasa'dan yararlanmasına ve şartla tahliyesine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Hükümlü hakkında, birbiriyle çelişen iki ayrı yargı kararı mevcuttur. Ancak, hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü için, bu kararların hüküm niteliğinde olup olmadıklarının tespiti gerekmektedir.      

Uyuşmazlığa  konu  kararların,  4616  sayılı Yasa  hükümlerinden faydalanmak isteyen hükümlünün talebi sonucunda, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 402. ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'nun 253. maddesi uyarınca verildikleri açıktır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun, Hükmün tefsirinde veya cezanın infazında tereddüt başlığı altında düzenlenen 402. maddesinde, "Bir mahkumiyet hükmünün tefsirinde veya tayin olan cezanın hesabında tereddüt edilir yahut cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmiyeceği iddia olunursa bu babda mahkemeden bir karar istenir." denilmektedir. 353 sayılı Yasa'nın 253. maddesi de aynı hükmü içermektedir. 

            Kesinleşmiş bulunan bir mahkumiyet hükmünün infazına ilişkin olarak hükümlü ya da Cumhuriyet Savcısı tarafından ortaya çıkarılmış bir uyuşmazlığı kapsayan her türlü başvurular Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 402. maddesine uygun olarak açılmış ikincil (tali) nitelikteki davaları oluşturmaktadır. Tali davalar, bir suç isnadının araştırılması ve karşılığı yaptırımın sanık hakkında uygulanması şeklinde olmaksızın, bir suç dolayısıyla ceza yargılaması makamlarından bir karar alınması için açılan ceza davalarıdır. 

            Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 402. maddesi kapsamına giren davalarda ya mahkumiyet hükmünün yorumunda ya belirlenen cezanın hesabında bir duraksama, yahut cezanın bir bölümünün ya da tümünün infazı gerekmeyeceği konusunda bir iddia söz konusu olmaktadır. 

            Somut olayda, 4616 sayılı Yasa'ya göre verilmiş bulunan kararlar, hükmün özünü ve esasını değiştirmediğinden, bir ceza belirlemesi olup, duruşma yapılmaksızın evrak üzerinde verilmiş ve itiraza konu kararlardandır. 

            1412 sayılı Yasa'nın, Duruşmanın bitmesi ve hüküm başlığı altında düzenlenen 253/2. maddesinde, "Sanığın beraetine veya mahkumiyetine, davanın reddine veya düşmesine ve muhakemenin durmasına dair kararlar hükümdür." kuralı yer almaktadır. Hüküm, bir kimseye suç isnat edilmesi ve bu iddianın araştırılmasının istenilmesi için açılan ceza davası sonunda verilmiş, davanın esasını halleden, son karardır. Temyiz edilebilmesi hükmün başlıca özelliğini teşkil etmektedir. 

            Açıklanan nedenlerle, askeri ve adli yargı yerlerince verilen kararlar "hüküm" niteliğinde bulunmadığından 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde belirtilen biçimde hüküm uyuşmazlığı oluşmadığından madde kapsamında bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmektedir. 

            SONUÇ         : 2247 sayılı Yasa'nın 1 ve 24. maddelerine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE , 30.12.2002 günü, Üyelerden Necmettin ÖZKAN, Recep SÖZEN ve M.Sadık LİMAN'ın karşı oyları ile  KESİN OLARAK OYÇOKLUĞU ile karar verildi.

MUHALEFET GEREKÇESİ

 

 

 

           Hükümlü C.A.'ın 02.02.1992 - 08.08.2000 tarihleri arasında işlediği mükerrer firar suçundan dolayı askeri mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş 1 yıl 8 ay hapis cezasının infazı nedeniyle İzmir - Şirinyer 1.Sınıf Askeri Cezaevinde iken 4616 sayılı yasadan yararlanmak isteği ile yaptığı başvuru, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından; mütemadi suç olan firarın 23 Nisan 1999 tarihinden önce sona ermeyip 08.08.2000 tarihine kadar devam etmiş olması, diğer bir ifadeyle suçun 23 Nisan 1999 tarihinden sonra işlenmiş olması nedeniyle reddedilmiştir.

            Hükümlünün AsCK.nun 39 ncu maddesi uyarınca (ceza süresi bir yılı aştığından) cezasının infazı için Buca Cezaevine nakledilmesinden sonra İnfaz Savcılığının, hükümlünün 4616 sayılı yasa gereğince şartla tahliyesine karar verilmesini talep etmesi üzerine,İzmir 5 nci Ağır Ceza Mahkemesince; temadinin bitim tarihi nazara alınmaksızın suçun 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlendiği kabul edilerek, hükümlünün 4616 sayılı yasa gereğince şartla tahliyesine karar verilmiştir.

            Her iki mahkemenin aynı konudaki birbiriyle çelişen bu kararlarının usulüne uygun şekilde kesinleşmesi üzerine, ortaya çıkan hüküm uyuşmazlığının çözümü için Askeri Savcılıkça Uyuşmazlık Mahkemesine yapılan başvuru; söz konusu kararların "hüküm" niteliğinde olmadığı yönündeki (3/4) çoğunluk oyu ile reddedilmiştir.

            Ancak, 12.06.1979 gün ve 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanunun 1 nci maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir  yüksek  mahkeme olduğu  belirtilmiş, "Hüküm Uyuşmazlığını"  düzenleyen  aynı  kanunun 24 ncü maddesinde aynen "1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

            Ceza kararlarında; "sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması halinde hüküm uyuşmazlığı var sayılır..." denmektedir.

            Uyuşmazlık Mahkemesinin çözeceği uyuşmazlıklardan biri olan "Hüküm Uyuşmazlığı" konusunu düzenleyen 24 ncü maddenin dar yorumlanarak, madde başlığında yer alan "Hüküm" sözcüğünün sadece, 353 Sayılı Kanunun 162 ve CMUK.nun 253 ncü maddelerinde sayılan "Beraet, mahkumiyet, davanın reddi, davanın düşmesi ve muhakemenin durması" kararlarından birini ifade ettiğinin kabul edilmesi; Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına, 2247 sayılı kanunun genel ve madde gerekçelerine aykırı olacağı gibi, adli ve askeri yargı yerlerinin beraet, mahkumiyet, davanın reddi, düşme ve durma kararları dışındaki birbiriyle çelişen diğer tüm kararlarının çözümsüz kalması sonucunu doğuracaktır.

            Oysa, Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 1, hüküm uyuşmazlığı ile ilgili 24, görev uyuşmazlığı ile ilgili 10 ve 14 ncü maddeleri ile 2247 sayılı UMKYUK'nun genel ve madde gerekçeleri birlikte nazara alındığında, Uyuşmazlık Mahkemesinin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasında ortaya çıkan görev, her türlü hüküm ve karar uyuşmazlıklarının giderilmesi ile görevli olduğu anlaşılmaktadır. 

Bu nedenle, hükümlü C.A.'ın 4616 sayılı yasadan yararlanıp yararlanmaması konusunda askeri ve adli yargı yerlerince verilen ve biribirine tamamen zıt olan söz konusu kesinleşmiş kararların, hüküm uyuşmazlığına sebebiyet verdiğinin kabulü ile kesinleşmiş kararlardan birinin kaldırılarak mevcut uyuşmazlığın mutlaka giderilmesi gerektiği, aksi halde, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin hükümlü C.A.'ın 4616 sayılı yasadan yararlanamayacağını belirten kesinleşmiş kararı ile, İzmir 5 nci Ağır Ceza Mahkemesinin hükümlü C.A.'ın 4616 sayılı yasadan yararlanacağını belirten kesinleşmiş kararlarının, hukuk aleminde varlıklarını sürdürecek olması nedeniyle hüküm kargaşasının doğmasına yol açacağı ve kamu vicdanında da sorunun çözümsüz kalacağı görüşünde olduğumuzdan, çoğunluk kararına katılmadık.30.12.2002 

            Üye                                                    Üye                                        Üye

            Hv.Hâkim Kd.Albay                        Hâkim Kd.Albay                  Hâkim Kd.Albay

            Necmettin ÖZKAN                          Recep SÖZEN                    M.Sadık LİMAN