T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 154

            KARAR NO : 2015 / 169

            KARAR TR   : 02.03.2015

 

ÖZET :Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının, davanın idareye karşı açılması gerektiğine ilişkin olması ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı mahiyetini taşımaması karşısında; 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen; “ adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmelerine” ilişkin koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : E.A.

Vekili              : Av R.K.                                          

Adli Yargıda

Davalı             : H.K.

Vekili              : Av. M.S.Y. & Av. I.G.         (Adli Yargıda)

İdari Yargıda

Davalı             :M.E.B.

Vekili              :  Av. A.S.Ş.                          

                      

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, 2009 yılında öğretmen olarak görev yaptığı okulun bahçesinde ve öğrencilerin önünde, müdür yardımcısı olan davalının hakaret ve tehditlerde bulunması üzerine davalı hakkında şikâyetçi olduğunu; Bursa 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2009/836 esas sayılı dosyasıyla açılan kamu davası sonunda cezalandırıldığını; davalının davacıya hakaretinin Türk örf ve adetlerine göre ailevi mahremiyete, namus ve vicdan hürriyetine, kişilik haklarına ağır ve haksız saldırı niteliğinde olduğunu, bu olayın davacıyı çok üzdüğünü belirterek; 25.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.06.2011 tarih ve E:2010/554 K:2011/315 sayılı kararında; “…davacının öğrencilerinin önünde okul bahçesinde davalı tarafından hakaret ve tehdit edilmesi nedeniyle büyük üzüntü duyup ızdırap çektiği tartışmasızdır. Davacı yararına B.K.47-55 ve 22.6.1966 tarih 7/7 içtihadı birleştirme kararındaki yasal şartlar olmuştur. Tarafların mali ve içtimai durumları dikkate alınarak…” şeklindeki gerekçe ile davanın kısmen kabulüne, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı Haşmet Keskin’den tahsili ile davacı Esin Abacıoğlu’na ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.

Davanın kısmen kabulüne ilişkin hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ:16.10.2012 gün ve E:2011/11269 K:2012/15179 sayılı kararında; “… Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ile kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy.K.13, HGK 2011/4-592, E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan sorumluluk hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünden önemli bir teminattır.

Davaya konu edilen olayda, dava tarihinde okul müdür yardımcısı olan ve kamu görevlisi sıfatı taşıyan davalının, nöbetçi öğretmen olan davacıyla nöbet tutulması hususunda tartıştıkları, davalının görevi sırasında davacıya haksız fiilde bulunduğu belirtilerek manevi tazminat istendiğine, Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurları ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalılarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceğine, kamu görevlisi hakkında adli yargı yerinde dava açılamayacağına göre; kamu görevlisi hakkında adli yargıda açılan tazminat davasında kast ve kusur aranmaksızın husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Yerel Mahkemece açıklanan yasal düzenlemeler gözetilerek, davalı hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerekirken…” şeklindeki gerekçe ile ilamın bozulmasına karar vermiş, bozma ilamına karşı davacı vekilince istenen karar düzeltme talebi de Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 20.03.2013 gün ve E:2013/2132 K:2013/5081 sayılı kararıyla reddedilmiştir.

 

 

BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.06.2013 gün ve E:2013/446 K:2013/620 sayılı kararı ile bozma ilamına uyarak ve bozma ilamındaki gerekçelerle davanın HMK 114 ve 115 maddeleri uyarınca husumet yönünden reddine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

 Davacı vekili bu kez aynı gerekçelerle Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine 25.000,00 TL’lik manevi tazminat istemiyle idari yargıda dava açmıştır.

BURSA 2. İDARE MAHKEMESİ: 26.03.2014 gün ve E:2013/1088 K:2014/279 sayılı kararında; “…Olayda, tazminat davasının kamu görevlisi olan müdür yardımcısına rücu edilmek kaydıyla idare aleyhine açılabilmesi için, fiilin hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş bir davranış olması gerektiği ve öğretide; idare ajanlarının kin duyma, kötülük etme, zarar verme ve kasten hukuk kurallarını çiğneme gibi amaçlarla hareket etmeleri durumunda kişisel kusurun varlığının kabul edildiği, bu nedenle okul müdür yardımcısının hakaret ve tehdit içerikli fiillerinin, idareye atıf ve izafesi mümkün olmayan kişisel kusurundan kaynaklandığının kabulüyle bu fiillerin görevle ilgili sayılmasının olanaksız olduğu sonucuna varıldığından, iş bu davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır…”şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiştir.

 Mahkemece verilen görevsizlik kararına karşı davacı vekili tarafından itiraz edilmiş; Bursa Bölge İdare Mahkemesi’nin 26.06.2014 gün ve E:2014/1946 K:2014/2324 sayı ile kararın onanmasına karar vermiş ve davacı tarafından karar düzeltme talebinin de Bursa Bölge İdare Mahkemesince 14.11.2014 gün ve E:2014/3569 K:2014/3952 sayılı karar ile reddedilmesinin ardından idari yargıda verilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 02.03.2015 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasa’nın 158. Maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”, 14. maddesinde,  “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” denilmiştir. Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

            Olayda, adli ve idari yargı yerlerinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okulda öğretmen olarak görev yapan davacının, aynı yerde olay tarihinde müdür yardımcısı olarak görev yapan davalının hakaret ve küfürleri nedeniyle kişilik haklarına ağır saldırıya maruz kalması sonucunda uğramış olduğu manevi zararın tahsili amacıyla açıldığı anlaşılmaktadır.

Dosyalar üzerinde yapılan inceleme neticesinde; görev uyuşmazlığına konu Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.06.2013 gün ve E:2013/446 K:2013/620 sayılı kararında “ Davanın, HMK.nun 114 ve 115. maddeleri uyarınca husumetten reddine” karar verildiği ve verilen bu kararın  temyiz edilmeksizin kesinleştiği; bu kararın ardından açılan dava sonucu Bursa 2. İdare Mahkemesi’nin 26.03.2014 gün ve E:2013/1088 K.2014/279 sayılı kararında ise “ davanın 2577 sayıl İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine” karar verildiği anlaşılmaktadır.

 Görüldüğü üzere, Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, davanın idareye karşı açılması gerektiğine ilişkin bulunduğu,  “yargı yolunu değiştiren ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından”, adli ve idari yargı yerleri arasında, 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

 

S O N U Ç      : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 02.03.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

.