T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS   NO : 2018 / 847

            KARAR NO : 2018 / 872

            KARAR TR: 24.12.2018

ÖZET : Cumhuriyet Başsavcılığınca 5607 sayılı Yasa uyarınca yürütülen soruşturma sırasında el konulan ve yargılama sonucunda beraat etmesine rağmen davacıya iade edilmeyen eşyanın tespit edilen değeri karşılığının el koyma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılan davanın, ADLİYARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                           : M. N.A.

          Vekilleri                         : Av. E.K. K. Av. E.A.

          Davalı                           : Adana Defterdarlığı

          Vekilleri                         : Av. F.Z.Ç. Av. A.Y. Av. M.S.Ö.

 

          O L A Y                        : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; asılsız bir ihbar üzerine iş yerine gelen kolluk birimlerince kaçakçılık iddiası ile yasal işlem başlatılan müvekkilinin göz altına alındığını ve müvekkile ait bitkisel yağlara ele konulduğunu, Adana 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2016/55 esas 2017/14 karar sayılı dosyada 5607 Sayılı Yasaya muhalefet suçundan dolayı yapılan yargılama sonucu isnat edilen suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat hükmü kurulduğunu, Defterdarlık Batı Emlak Müdürlüğü Deposunda bulunan bitkisel yağların müvekkiline iadesine karar verildiği, ancak yağların müsadere edildiğini, bilirkişi marifetiyle tespit edilen 12.967,14 TL' nin 23/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesi istemiyle 22/12/2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ADANA 2. İDARE MAHKEMESİ : 28/06/2018 gün, E:2017/1265, K:2018/583 sayılı dosyada "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat" başlıklı yedinci bölümünde yer alan 141. maddesinin 1. fıkrasında, "Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen, e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan, g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen, j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen, k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarım, Devletten isteyebilirler." hükmü yer almaktadır.

          Aynı Kanun'un "Tazminat İsteminin Koşulları" başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasında ise, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği; istemin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiştir.

          2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin, görev ve yetki yönlerinden inceleneceği; 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddedileceği hüküm altına alınmıştır.

          Uyuşmazlık. Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2015/3449 değişik iş sayılı kararıyla davacıya ait malların menşei belli olmayan yakıt olduğu gerekçesiyle el konulması sonucu uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini isteminden kaynaklanmaktadır.

          Bu durumda, dava konusu edilen tazminata ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141 ve 142. maddeleri uyarınca adli yargı mercileri olduğu dikkate alınarak davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

          Öte yandan: her ne kadar davacı tarafından dava dilekçesinde Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin E:2017/212 sayılı dosyasında görevsizlik kararı verildiğinden bahsedilmişse de; anılan kararın gözaltında geçen sürelere ilişkin tazminat davasına ilişkin olduğu, haksız el koyma ve müsadere nedeniyle talep edilebilecek tazminatlar konusunda da yol gösterici bir karar olduğu, görevsizlik kararı olmadığı görülmektedir.

          Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine" kesin olarak karar verdiği anlaşılmıştır.

          Davacı 12/07/2018 tarihli dilekçe ile ve aynı taleple bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

          ADANA 9. AĞIR CEZA MAHKEMESİ : 08/08/2018 gün, E:2018/378, K:2018/409 sayı ile "Her ne kadar mahkememize tazminat talebi ile ilgili dava açılmış ise de aynı tazminat talebi ile ilgili olarak daha önce de Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2017/212 esas 2017/381 karar sayılı kararı ve Adana 2. İdare Mahkemesi'nin 2017/1265 esas 2018/583 karar sayılı kararları bulunduğu bu iki kararda karar içerikleri dikkate alındığında da İdari Yargı ile Adli Yargı arasında görev uyuşmazlığı çıktığı, bu nedenle öncelikli olarak görev uyuşmazlığının çözümü gerektiği" gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, her iki dava dosyasını 22.11.2018 tarih ve 2018/378 E. sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 28.11.2018 tarihinde kaydedilmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 24.12.2018 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

          2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler” hükmüne göre, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

          Yasa koyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

          Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, adli yargı yerince re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacaktır. Sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

  II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, davacı hakkında beraat kararı verilmesine rağmen, 5607 sayılı Yasa uyarınca yapılan soruşturma kapsamında el konulan ve iade edilmeyen suç eşyasının tespit edilen değeri karşılığı 12.967,14 TL' nin el koyma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

          Dosyaların incelenmesinde; davacının vekili vasıtasıyla haksız gözaltı ve el koyma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olarak, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince 07/12/2017 gün, E:2017/212, K:2017/381 sayılı dosyada, haksız göz altı nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedildiği ancak haksız el koymaya ilişkin olarak kararın gerekçe kısmında görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğu belirtilip, hüküm kısmında istemin reddine karar verildiği, davacı vekilinin bunun üzerine idari yargı yerinde dava açtığı, bu davanın da yukarıda belirtildiği şekilde görev nedeniyle reddedildiği, davacı vekilinin yeniden adli yargı yerinde dava açtığı, Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesince bu kez görevsizlik kararı verilerek Mahkememize başvurulduğu, davacının haksız el koyma nedeniyle tazminat talebine dair 7. Ağır Ceza Mahkemesince açıkça görevsizlik kararı verilmemiş olduğu nazara alındığında, Adana 2. İdare Mahkemesi ile Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi arasında görev uyuşmazlığı oluştuğu anlaşılmaktadır.

          5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;

          “Tazminat İstemi” başlıklı 141 inci maddesi: (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;…

          j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen…

          Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

          (3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir…

          “Tazminat isteminin koşulları” başlıklı 142 nci maddesi: (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

           (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır…

          Hükümlerini içermektedir.

          Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138. maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Yukarıda işaret edildiği üzere, Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla adliye personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir.

          Buna göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve 142 nci maddelerindeki düzenlemeler ve yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında dava konusu olay ele alındığında, 5607 sayılı Yasa kapsamında yürütülen soruşturma sırasında, davacının işyerinde bulunan ve kaçak olduğu iddia edilen akaryakıta el konulmasının, Cumhuriyet Savcısı talimatıyla gerçekleştirilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinden;uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, 5271 sayılı Yasanının 141 ve 142 nci maddeleri uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvurusunun reddi ile 08.08.2018 gün ve E:2018/378, K:2018/409 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

         

          S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvurusunun reddi ile 08.08.2018 gün ve E:2018/378, K:2018/409 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.12.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ