T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2014 / 805

          KARAR NO  : 2014 / 907

          KARAR TR   : 13.10.2014

 

 

ÖZET : Emekli Sandığı (Devredilen) emeklisi olan davacının, serbest diş hekimine yaptırdığı diş tedavisine ait fatura bedelinin ödenmeyen kısmının ödenmesi istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı                                   :A.D.

            Vekili                                     :Av. M.Ü.

Davalı                                    :Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Emekli Sandığı Genel

                                                Müdürlüğü)

Vekilleri                                 :Av. Ö.A.

                                                Av.İ.H.A.

                         

O  L  A  Y       : Davacı vekili, dava  dilekçesinde özetle; davacının eşinin diş tedavisi için  Yeşilyurt H.Çalık Devlet Hastanesi’ne başvuru yaptıklarını; ancak, 90 gün içinde tedavi yapılmasının mümkün olmadığının bildirilmesi üzerine, davacının eşi Fadime Demirkol’un özel sağlık kuruluşuna sevk edildiğini ve diş tedavisinin  özel diş hekimine yaptırıldığını;  bu tedavi nedeni ile davacının 3.668,00 TL ücret ödediğini, 324,00 TL’lik kısmının davalı idare tarafından karşılandığını; davalı idarenin aradaki 3.344,00 TL farkı ödemediğini, davacı tarafından diş hekimine ödenen ancak, davalı idarece davacıya ödenmeyen 3.344,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte  davacıya ödenmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 9. İdare Mahkemesi; 28.10.2009 gün ve 2009/449 Esas, 2009/1969 Karar sayılı kararı ile 5510 sayılı Yasa’nın 101. maddesinde 5510 sayılı kanunun uygulanması ile ilgili uyuşmazlıkların İş Mahkemesi’nde görüleceğinin düzenlenmesi nedeni ile davaya adli yargıda bakılması gerektiğini belirterek; davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 02.12.2009 tarihinde, davalı vekiline 01.12.2009 tarihinde tefhim edilmiş, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 günlük yasal süresi içinde kanun yollarına başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, davacı tarafından diş hekimine ödenen ancak, davalı idarece davacıya ödenmeyen 2.016,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili 24.03.2011 tarihli dilekçesi ile; dava değerinin 3.344 TL olarak ıslahına, aradaki fark olan 1.328 TL nin de hak edildiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. 

Malatya İş Mahkemesi: 14.06.2011 gün ve 2009/949 Esas, 2011/738 Karar sayılı  kararı ile; “…sevk zincirine uyulmak sureti ile davacı eşinin diş tedavisinin serbest diş hekimine yaptırıldığı, diş tedavisi nedeniyle 3.668,00 TL ödendiği, bu fatura nedeniyle davacıya davalı kurumun 324,00 TL ödeme yaptığı, fatura bedelinin tümünün Türk Diş Hekimleri Birliği tarafından belirlenen asgari ücret tarifesine göre katılım payı düşülerek ödenmesi gerekirken eksik ödeme yapıldığı tespit edildiğinden, görevsizlik kararı verilen idare mahkemesi dosyasındaki bilgiler ve bilirkişi raporu benimsenerek davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, usulüne uygun temerrüt bulunmadığından dava tarihinden ve ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmüştür” şeklindeki gerekçesi ile davanın kabulüne, tedavi gideri 3344,00 TL'nin toplam fatura bedeli üzerinden belirlenen katkı payı infaz aşamasında düşülmek suretiyle 2016,00 TL için dava tarihi olan 15/12/2009 tarihinden 1328,00 TL için ıslah tarihi olan 24/03/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi: 28.01.2013 gün ve 2011/10490 Esas, 2013/1399 Karar sayılı kararı ile; “5434 sayılı Yasa kapsamında iştirakçi iken emekli olan davacının, davaya konu tedavisinin, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredildiği 01.10.2008 tarihinden önce 28.08.2008 tarihinde başladığı ve böylece sağlık giderinin Kurumdan tahsiline dair uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan ‘yargı yolunun caiz olmaması’ nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Malatya İş Mahkemesi: 07.05.2013 gün ve 2013/217 Esas, 2013/414 Karar sayılı kararı ile özetle: davacının davaya konu tedavisinin, 01.10.2008 tarihinden önce 28.08.2008 tarihinde başladığını ve böylece sağlık giderinin Kurumdan tahsiline dair uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiğini belirterek, yargı yolu yönünden dava dilekçesinin reddine karar vermiş, verilen karar karara şerh edildiği üzere 16.05.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme şerhinde, kararın temyiz üzerine mi yoksa temyiz edilmeksizin mi kesinleştiği belirtilmemiş, dosya kapsamında da davalı vekilinin temyiz istemine ilişkin süre tutum dilekçesinin görülmesi üzerine konu ile ilgili mahkemesinden bilgi istenmiş, mahkememize verilen 17.07.2014 gün ve 2013/217 Esas sayılı yazı cevabında, dosyanın temyiz edilmediği bildirilmiştir.

Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuşlardır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 13.10.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15.maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül Yiğit’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Sandığı’na (Devredilen) tabi olan davacının, serbest diş hekimine yaptırdığı diş tedavisine ait 3.668,00 TL tutarındaki fatura bedelinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvuru sonucu, davalı idarece tarifeye göre yapılan 324,00 TL ödemenin dışında ödenmeyen ve tarifeyi aşan kısmı olan 3.344,00 TL’nin işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden Emekli Sandığı emeklisi olarak Emekli Sandığı (Devredilen) tabii olan davacının eşinin; diş tedavisinin hastanelerinde 90 gün içinde yapılamayacağından bahisle Yeşilyurt H.Çalık Devlet Hastanesi reçetesi ile serbest diş hekimine sevk edildiği; bu sevke istinaden davacının eşine serbest diş hekimince diş tedavisi uygulanarak, 22.12.2008 tarihli, 01888 nolu  ve 3.668,00 TL miktarlı serbest meslek makbuzu düzenlendiği; davacının, tedavi bedelinin ödenmesini istediği; ancak  İdarece, davacıya ödeme emrine istinaden 324,00 ­TL ödendiği;  bunun üzerine davacı vekili tarafından, müvekkiline yapılan 324,00 TL ödemenin dışında kendisine ödenmeyen ve tarifeyi aşan kısmı olan 3.344,00 TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 5434 Sayılı Kanun kapsamında olan davacının eşinin diş tedavisi kapsamında özel bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesi ve özel sağlık kuruluşunca fatura edilip davacı tarafından ödenen tedavi masrafının davalı kurumca karşılanmaması nedeni ile açılan tazminat davasının, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Ankara 9.İdare Mahkemesi’nin 28.10.2009 gün ve 2009/449 Esas, 2009/1969 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.10.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

            Serdar 

      ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri 

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

           ÖĞÜŞ

 

  Üye

                 Ali

             ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU                     

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT