T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO    : 2018 / 481

         KARAR NO : 2018 / 581

         KARAR TR   : 22.10.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

K  A  R  A  R

 

        Davacı                      : A.S.A.Ş.

Vekili              : Av. Ş. Y. A.

Davalı          : Şırnak Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. A.İ.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı 06 … 770 plakalı aracın 20.06.2012 tarihinde kaza yaptığını ve hasara uğradığını; düzenlenen kaza tespit tutanağında hasarın, davalı belediyenin yapım ve takımından sorumlu olduğu yol kusurundan meydana geldiği ve davalının tam kusurlu olduğunun saptandığını;  sigortalı araçta meydana gelen hasar sonucunda sigortalıya 19.07.2012 tarihinde 5.761,74 TL ödeme yapıldığını; T.T.K.nun 1481.maddesi hükmüne göre müvekkili şirketin hasar bedelini ödedikten sonra sigortalısının haklarına kanunen halef olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.761.74.TL’nin 19.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 12.4.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesi; 5.2.2015 gün ve E:2013/167, K:2015/76 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 24.12.2015 gün ve E:2015/8093, K:2015/14959 sayı ile, “(…) Somut olayda davacı vekili, belediyenin hizmet kusuruna dayandığından, davaya bakma görevi idari yargıya ait olduğundan mahkemenin yargı yolu bakımından görevsizliğine ve dava dilekçesinin bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken delil avansının yatırılmaması nedeni ile yazılı olduğu biçimde ve hatalı değerlendirme ile red yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle verilen hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

ŞIRNAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 7.9.2017 gün ve E:2017/93, K:2017/652 sayı ile, “(…)Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu 2015/65 esas 2015/540 karar sayılı ilamında "İdarelerin kendi kuruluş yasalarında belirlenen, 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun İdare Hukuku İlke Ve Kurallarına göre belirlenmesi; bu sebeple açılacak tam yargı davalarının da idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir. Bu haliyle bakılan uyuşmazlık, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanmakta olup, buna göre uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna varıldığından, aksi yöndeki kararda hukuki isabet görülmemiştir. " şeklinde belirtilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; 2014/17-731'esas, 2015/2366 karar sayılı ilam, 2015/17-1869 esas, 2015/2369 karar sayılı ilam, 2014/17-1163 esas, 2016/909 karar sayılı ilamları da aynı görüş ve niteliktedir.

Esasen 2918 Sayılı Kanunun amacına uygun biçimde bu kanundan kaynaklı davaların adli yargıda görülmesi ve çözüm esası benimsenmiş olsa da hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların da bu kapsamda değerlendirileceğine yönelik herhangi bir ifade yer almamaktadır. Dava; İdari Yargılama Usulü Kanunu 2. maddesinde belirtilen tipik bir tam yargı davasıdır. Bu nedenle ve yukarıda Yargıtay'ın da istikrarlı görüşü benimsendiğinden aşağıdaki şekilde yargı yolu caiz bulunmadığından; davanın usulden reddine dair karar verilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-HMK 114/1-b ve HMK 115/2 maddeleri gereği yargı yolu caiz olmadığından, davanın USULDEN REDDİNE(…)” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

MARDİN 2.İDARE MAHKEMESİ: 14.5.2018 gün ve E:2018/112 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun'unun 2. maddesinde; Bu Kanunun, "trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri" kapsadığı ifade edildikten sonra aynı Kanun'un "Karayolu trafik güvenliği" başlıklı 13. maddesinde, "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür. Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda; a) Yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluştan izin almak, b) Çalışmaları, gerekli önlemleri alarak, aldırarak ve devamlılığını sağlayarak, trafik akımını ve güvenliğini bozmayacak tarzda yapmak, c) Zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek, d) Şehiriçi karayolu kenarında çeşitli tesislerin yapımı süresince; kaldırımlarda, tünel, tünel aydınlatılması ve benzerlerini yaparak güvenli geçiş sağlamak ve yaya yollarını trafiğe açık bulundurmak, zorundadırlar. Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir." hükmüne, yine aynı Kanun'un 19/01/2011 gün ve 27820 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, 20/06/2012 tarihinde Şırnak İli, Merkez İlçesinde davacı sigorta şirketine sigortalı 06 … 770 plakalı aracın kaza yaptığı, araçta maddi hasar oluştuğu, araçta oluşan hasarın sigortalıya ödenerek sigortalının haklarına halef olunduğu, hasarın Şırnak Belediyesi'nin yapım ve bakımından sorumlu olduğu yol kusurundan meydana geldiği iddiasıyla uğranıldığı ileri sürülen 5,761,74 TL zararın 19/07/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle Şırnak Belediye Başkanlığı'na karşı açılan davada, Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07/09/2017 tarih ve E:2017/93, K:2017/652 sayılı idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle verilen yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine ilişkin kararının 09/01/2018 tarihinde kesinleşmesi üzerine davacı tarafından uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini için bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Dava dilekçesi ve ekleri, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığın, Şırnak Belediye Başkanlığı'nın görev ve sorumluluklarının gereği gibi ifa edilip edilmediği noktasında ortaya çıktığı anlaşıldığından, 2918 sayılı Kanun'un 110'uncu maddesinde 6099 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe girmesi sonrasında idarelerin bu tür kusurlarından kaynaklanan tazminat talepleriyle ilgili uyuşmazlıkları çözme görevinin Adli Yargı mercilerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, emsal alınabilecek bir uyuşmazlıkta verdiği 27/11/2017 gün ve E:2017/584, K:2012/683 sayılı kararı da bu yöndedir.

Bakılan dava, Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 07/09/2017 tarih ve E:2017/93, K:2017/652 sayılı yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine ilişkin kararının 09/01/2018 tarihinde kesinleştiği görüldüğünden görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi zorunluluğu doğmuştur.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bulunan dava dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince bu konuda karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  davacı şirket tarafından sigortalı  06 … 770 plakalı aracın 20.06.2012 tarihinde kaza yaptığı ve hasara uğradığı; kaza tespit tutanağında hasarın, davalı belediyenin yapım ve takımından sorumlu olduğu yol kusurundan meydana geldiği ve davalının tam kusurlu olduğunun saptandığı iddia edilerek;   hasar sonucunda sigortalıya  ödenen 5.761,74 TL.nin  ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte  davalı belediyeden rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mardin 2.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesinin; 7.9.2017 gün ve E:2017/93, K:2017/652 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mardin 2.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesinin; 7.9.2017 gün ve E:2017/93, K:2017/652 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.10.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ