Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         2013/64 E.  ,  2013/1755 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Hüküm Uyuşmazlığının Giderilmesi

İsteminde Bulunan (Davacı)            :

ADLİ YARGIDA                               : 1-Ş.C.U.

                                                           2-M.A.M.

                                                           3-A.C.Ö.

                                                           4-C.Ç.

                                                           5-D.K.

                                                           6-E.O.O.

                                                           7-H.C.K.

                                                           8-O.N.Ö.

Vekilleri                                             :Av.M.G.

                                                          Av.B.K.

İDARİ YARGIDA                              : Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T. A. Ş

Vekilleri                                            : Av. M.S.Ç.

                                                                Av. C.A.

Karşı Taraf (Davalı)                           : T.C. Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu

Vekili                                                 : Av. G.A. – (İdari Yargıda)

O L A Y                                             :

I-Davacı Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş vekili 26.05.2006 tarihli dava dilekçesinde özetle; Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.05.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13-855-7484 sayılı kararı ile, 

‘’... Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. (Şirket)’nin dönem sonu itibarı ile yıl içinde uyguladığı muhasebe standardı seti (Seri: XI No: 25) yerine yeni bir muhasebe standardı seti ile (UMS/UFRS) finansal tablolarını düzenlediği ve bu değişikliğin dönem karına etkisinin önemli tutarda (152.329.914 TL) olduğu, ayrıca 2005 yılı 3, 6, ve 9 aylık finansal tablolarında dikkate alınmayan ve 2005 yılı karını 43.595.953 TL tutarında azaltan gider tahakkuku uygulamasına gidildiği göz önünde bulundurularak, kamunun doğru bilgilendirilmesini teminen, 31.12.2005 tarihli finansal tabloların yıl içinde uygulanan muhasebe standartları setine göre yeniden düzenlenerek ilan edilmesine ve ivedilikle Şirket genel kurulunun onayına sunulmasına

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Ataer Holding AŞ. arasında yapılan şirketiniz paylarının satışına ilişkin sözleşmede yer alan kar dağıtımına ilişkin hükümler hakkında özel durum açıklaması yapılmaması nedeniyle, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. (Şirket)’nin  sermaye piyasası mevzuatına uyum konusunda uyarılmasına ‘’ karar verildiğini belirterek, SPK’nın 2006/20 sayılı Haftalık Bülteni’nde yer alan ve davacıya 08.05.2006 tarihinde tebliğ edilmiş olan 05.05.2006 tarih ve 02.SPK.0.13-855-7484 sayılı işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmış olup, dava dilekçesi Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin E:2006/1396 sırasına kaydedilmiştir.

 Davacı Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T. A. Ş vekili, 10.10.2006 tarihli dava dilekçesinde özetle, SPK.nun davacı şirkete ait 31.12.2005 tarihli mali tabloların resen yeniden tanzim edilmesine ilişkin olup, 15.08.2006 tarihinde duyurulan işleminin iptali isteminde bulunmuş olup, dava dilekçesi Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin E:2006/2491 sırasına kaydedilmiş, bu davanın Ankara 11. İdare Mahkemesi’nde görülmekte olan E:2006/1396 sayılı dosyası ile bağlantısı bulunduğundan bahisle Ankara Bölge İdare Mahkemesine yapılan başvuru neticesinde, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 08.11.2006 gün, E:2006/6851, K:2006/6674 sayı ile, Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin E:2006/2491 sayılı dosyası ile Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin E:2006/1396 sayılı dosyası arasında bağlantının varlığına, davalara bakmak üzere Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin yetkili kılınmasına karar vermiştir.

Ankara 11. İdare Mahkemesi: 13.07.2006 gün, E:2006/1396 sayı ile özetle, davacı vekilinin yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar vermiştir.

Bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine, Ankara Bölge İdare Mahkemesi; 20.07.2006 gün, Y.D. İtiraz No:2006/2696 sayı ile özetle, itirazın reddine karar vermiştir.

Ankara 11. İdare Mahkemesi: 29.03.2007 gün, E:2006/1396, K:2007/494 sayı ile özetle; ‘’ … 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15. maddesinde, “..., Kurul, yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerin doğruluk incelemesi dahil bilanço ve gelir tablolarını denetleme ve düzeltmeye yetkilidir. Vergi Usul Kanununun vergi incelemesine ilişkin hükümleri saklıdır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esaslar Kurul tarafından belirlenir...”, Görev ve Yetkiler başlıklı 22. maddesinin (e) bendinde; “Kamunun zamanında yeterli ve doğru olarak aydınlatılmasını sağlamak amacıyla, genel ve özel nitelikte kararlar almak ve her türlü mali tablo ve raporlar ile bunların bağımsız denetimlerinin, sermaye piyasası araçlarının halka arzında yayımlanacak izahname ve sirkülerin ve araçların değerlerini etkileyecek önemli bilgilerin kapsamını,standartlarını ve ilan esaslarını tespit ve bu konularda tebliğler yayımlamak.” (h) bendinde; “Bu Kanun hükümleri gereğince elde ettiği veya kendisine tevdi edilen mali tablo ve raporlar ile diğer belgeleri incelemek, gerekli gördüğü hususlar hakkında ihraççı ve kurum denetçilerinden veya bağımsız denetçilerden ayrıca rapor istemek, elde ettiği sonuçları değerlendirmek, Kanunda belirtilen gerekli tedbirleri almak.” Sermaye Piyasası Kurulu’nun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Ayrıca Sermaye Piyasası Kurulunca 2499 sayılı Kanunun 16 ve 22/e maddeleri uyarınca işletmeler tarafından düzenlenecek mali tablo ve raporlar ile bunların hazırlanması ve ilgililere sunulmasına ilişkin muhasebe ilke ve kurallarını belirlemek amacıyla çıkarılan ve

tarihinden sonra sona eren ilk ara mali tablolardan geçerli olmak üzere, yayımlandığı 15.11.2003 tarihinde yürürlüğe giren “Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında (Seri:XI, No: 25) sayılı tebliğde; muhasebe standartları, mali tabloların hazırlama amacı, mali tabloların önceki dönemlere ait olan mali tablolarla karşılaştırılabilir olması ve kapsamı, ara mali tabloların 3 er aylık dönemler itibariyle düzenleneceği ve muhasebe politikalarında yapılabilecek değişiklikler kurala bağlanmış ve bu tebliğe 01.01.2005 tarihinden itibaren “geçerli olmak üzere (Seri: XI, No: 27) seri sayılı tebliğ ile eklenen ek 1. maddede; “Mali tablo ve rapor ile dipnot formatları dahil bu tebliğin 5. maddesi uyarınca Kurulca yayımlanan muhasebe standartları açıklamaları saklı olmak üzere, işletmelerin Uluslararası Finansal Raporlama Standartları uygulamaları; bu Tebliğde öngörülen düzenleme ve ilan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hükmündedir. İlk uygulama yılında mali tabloların bağımsız denetimine ilişkin hükümler saklıdır” hükmüne yer verilmiştir.

2499 sayılı Kanunla tanınan yetkiye istinaden Sermaye Piyasası Kurulunca 31.03.2004 tarihi itibariyle Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına (UFRS) göre de mali tablolar düzenlenebileceği kabul edilmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.05.2006 günlü 21/526 sayılı ilke kararıyla da; “Ortaklarca finansal tabloların hazırlanmasında kullanılan muhasebe standardı setlerinin kural olarak hesap dönemi başı itibari ile uygulamaya konulup tam dönem boyunca değiştirilmemesi esastır. Muhasebe standardı setinin yıllık hesap dönemi başında kamuya açıklanmak ve genel kurul onayı alınmak suretiyle değiştirilebilmesi (Kurulumuzun Seri XI, No: 25 tebliği yerine, Uluslararası Muhasebe/Finansal Raporlama Standartları uyarınca finansal tablo hazırlanması vb.) mümkündür.

Haklı gerekçelerin varlığı halinde muhasebe standartları setinin yıllık hesap döneminin ilk 3 ayından sonra değiştirilebilmesi için gerçekleştirilecek değişikliğin finansal tablolar üzerindeki olası tüm etkilerinin kamuya açıklanması ve genel kurul onayı ile Kurulumuzun izninin alınması gerekmektedir.” yönünde karar alınmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden,Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 06.04.2005 tarihli 2005/47 sayılı kararıyla Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları Türk Anonim Şirketi (Erdemir T.A.Ş.) sermayesinin %46,12 oranındaki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na ait hisselerinin “blok satış” yolu ile özelleştirilmesine karar verildiği, sözkonusu hisselerin ihale ile OYAK’ın kurduğu Ataer Holding A.Ş.’ye devredildiği, bu şirketin ihale bedelini ödemek için aralarında yabancı bankalarında bulunduğu bir grup bankadan kredi temin ettiği ve kredi veren kuruluşlara Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına (UFRS) uygun olarak hazırladığı mali tabloları sunmak zorunda olduğundan bahisle 02.03.2006 tarihinde Sermaye Piyasası Kuruluna başvurarak izin talep edildiği, SPK’nun 07.03.2006 tarih 3482 sayılı yazısıyla işletmelerin yürürlükteki düzenlemeler uyarınca mali tablolarını izin almadan da UFRS’ya göre hazırlayabileceklerinin bildirildiği, şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablosu UFRS sistemine göre hazırlanarak kamuya duyurulduğu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca, Erdemir’in 01.01.2005 - 30.09.2005 döneme ilişkin 9 aylık net kararının 347.294.543,00 YTL olarak açıklandığı, 31.12.2005 tarihi itibariyle düzenlenmiş ve bağımsız denetimden geçmiş, 01.01.2005 - 31.12.2005 dönemine ilişkin dönem karının ise 193.392.407,00 YTL olarak açıklandığı, karın %50’den fazla azaltıldığından bahisle sebebinin davacı şirketten sorulması üzerine şirketin 05.04.2006 tarihli cevabı yazısına SPK’dan izin alınarak mali tabloların UFRS’ye göre hazırlandığının bildirildiği, ÖİB’ca sözkonusu muhasebe standardı sistemi nedeniyle adı geçen şirketin karının azalması sebebiyle ciddi kamu zararına sebep olunduğunun SPK’ya bildirilmesi üzerine Sermaye Piyasası Kurulu’nca 05.05.2006 tarili 7484 sayılı işlemiyle, Ereğli Demir Çelik T.A.A.’nin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının 2005 yılının 3, 6 ve 9 aylık dönemlere ilişkin finansal tablolarının hazırlanmasında esas alınan Sermaye Piyasası Kurulu’nun Seri XI, No: 25 sayılı tebliğine uygun olarak yeniden düzenlenmesi, yeniden düzenlenen 31.12.2005 tarihli finansal tabloların yayınlanmak üzere İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına ve Kurula gönderilmesi ve ivedilikle şirketin genel kurulunun onayına sunulmasına ilişkin karar verildiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden davacı şirketin 2005 yılı 3, 6 ve 9. dönemlere ilişkin mali tablolarının Ulusal Muhasebe Standartları (UMS) setine göre düzenlendiği, ancak 2005 yılı 12. dönem mali tablolarının ise kredi temin ettiği yabancı bankalara mali tablolarını UFRS’e göre sunmak zorunda olduğundan bahisle Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlayıp ilan ettiği, UFRS’e göre şirketin dağıtılabilecek kar miktarının önemli ölçüde uzatıldığı, her iki tabloya göre dönem karının farklı olduğunun adı geçen şirketçe de kabul edildiği, ancak bunun negatif şerefiyelerin muhasebeleştirilmesindeki farklılıktan kaynaklandığı, şirket öz kaynaklarında önemli bir artış yarattığı ve özelleştirme idaresinin karının artmasının aksine şirket özkaynaklarında artış yapan yöntemin tercih edilmesinin kamu yararına olduğu, kamu zararının söz konusu olmadığının ileri sürüldüğü görülmektedir.

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre işletmelerin seçecekleri muhasebe standartları konusunda Kuruldan izin almaları gerekmediği cihetle SPK’nun davacı şirkete yönelik 07.03.2006 tarihli yazısı aynı döneme (2005 yılı) ilişkin muhasebe standardı değişikliği yapılmasına izin verilmesi niteliğinde değerlendirilemez.

Sermaye piyasasında “mali tablolar” aracılığıyla kamunun yeterli ve doğru aydınlatılması sistemi, yatırım kararları için gerekli mali tablo ve rapor bilgilerinin hazırlanmasında muhasebe standartlarının kurularak mali tablo ve raporlarda standardizasyonunun sağlanması; bu şekilde hazırlanan mali tablo ve rapor bilgilerinin bağımsız denetimden geçirilerek güvenilir kılınması ve kamuya zamanında ve etkin şekilde açıklanmasını içeren bir süreci kapsar. Bu süreçte, kamunun doğru bilgiye ulaşmasının sağlanması bakımından, şirketlerin mali tablolarının aynı standarda göre düzenlenmeleri ve karşılaştırılabilir olmalarının büyük önem taşıdığı açıktır.

Sermaye piyasası alanındaki gelişmelerin hızı ve sürekliliği dikkate alınıp, sermaye piyasasına ilişkin genel çerçeve Sermaye Piyasası Kanunu ile çizmiş, ancak piyasadaki gelişmelere ilişkin güncelliğin sağlanması için ayrıntılı ve alt düzenlemeleri yapma yetkisi Kurul’a tanınmıştır. Söz konusu yetkiye dayalı olarak Kurul, kamunun aydınlatılmasını değişik Tebliğler ile düzenlemekte ve söz konusu Tebliğlerin uygulamasıyla ilgili olarak genel ve özel nitelikli kararlar almaktadır. Söz konusu Tebliğ hükümleri ile tasarruf sahipleri, ortaklar ve diğer ilgililerin yatırım kararlarını etkileyebilecek önemli olay ve gelişmeleri zamanında, tam, doğru ve eşit şekilde öğrenmelerinin sağlanmasının amaçlanması ve Kamunun aydınlatılması suretiyle sermaye piyasanın açıklık ve güven içinde işleyerek, yatırım kararlarının daha sağlıklı bir şekilde verilebilmesine olanak sağlaması gerektiği açıktır.

Öte yandan, yasaların tanıdığı yetkiye dayanılarak ilgili mercilerce tesis olunan düzenleyici işlemlerin, tesis olundukları tarihten sonraki durum ve işlemler hakkında uygulanması ve hüküm ifade etmesi gerektiği yolundaki hukukun genel ilkesi kamu (idare) hukuku alanında da geçerlidir. Buna göre, önceki Seri: XI, No: 25 sayılı tebliğin Ek: 1 maddesinin tanıdığı hakka istinaden zamanında meydana gelen ve sonuçlanmış bulunan başka bir ifade ile davacı yönünden sübjektif hak doğurmuş olan durum ve işlemlere sonradan çıkarılan düzenleyici işlem konumundaki ilke kararının uygulanması mümkün değildir. Bu şekilde bir uygulamanın, bağlayıcı mahiyetteki düzenleyici işlemlerin geriye yürümezliği, hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik gibi ilkelere aykırılık oluşturacağında kuşku bulunmamakta olup, 2499 sayılı Yasanın kendisine tanıdığı yetkiye istinaden Sermaye Piyasası Kurulunca ortaklıklarca finansal tabloların hazırlanmasında kullanılan muhasebe standardı setlerinin kural olarak hesap dönemi başı itibariyle uygulamaya konulup tüm dönem boyunca değiştirilmemesi yönünde karar alınması mümkündür.Dolayısıyla işlemin idari istikrar ve hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesinin ihlal ettiği ileri sürülmekte ise de, dava konusu işlemin aynı tarihli ilke kararına istinaden alınmadığı, söz konusu ilke kararının aynı dönem içinde muhasebe standardı değişikliğine ilişkin esasları belirlediği açık olup, bu ilke kararı alınmadan önceki döneme ilişkin olarak davalı idarenin kamunun doğru, yeterli ve sürekli aydınlatılması için karar alma görevi ve yetkisi kapsamında, işlemin SPK’nun anılan hükmüne istinaden tesis edilmiş olması karşısında söz konusu iddiaya itibar edilmemiştir.

Bu durumda, davacı şirkete ait 2005 yılı mali tablolarının belli bir standarda ve karşılaştırılabilir şekilde hazırlanarak bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardı uygulanmasının kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılabilmesi bakımından kamu yararına uygun olması yönüyle Sermaye Piyasası Kanunun un 15.ve 22. maddelerinin verdiği görev ve yetkiye dayanılarak ilgili şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablosunun da 2005 yılının 3, 6 ve 9.dönemlerinde esas alınan sisteme göre yeniden düzenlenip yayınlanmasına, İMKB ve SPK’a bildirilmesine ve ivedilikle şirket genel Kurulunun onayına sunulmasına ilişkin dava konu işlemde mevzuata ve kamu yararı yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir. ‘’ demek suretiyle davanın reddine karar vermiştir.

Bu karara karşı yapılan yürütmenin durdurulması istemli temyiz başvurusu üzerine, Danıştay 13. Daire 04.12.2007 gün, E:2007/13762 sayı ile özetle, yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar vermiştir.

Danıştay 13. Daire 12.05.2010 gün, E:2007/13762, K:2010/3984 sayı ile özetle

‘’ … Dava, davacı şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının, 2005 yılının 3,6 ve 9 aylık dönemlerine ilişkin finansal tabloların hazırlanmasında esas alınan Sermaye Piyasası Kurulu'nun Seri XI, No:25 sayılı Tebliğine uygun olarak yeniden düzenlenmesi, yeniden düzenlenecek 31.12.2005 tarihli finansal tabloların İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve sermaye Piyasası Kurulu'na gönderilmesi ve ivedilikle şirket genel kurulu onayına sunulmasına ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu'nun 05.05.2006 tarih 7484 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmış, idare Mahkemesi'nce; Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16. ve 22/e maddelerinde, işletmeler tarafından düzenlenecek malî tablo ve raporlar ile bunların hazırlanması ve ilgililere sunulmasına ilişkin muhasebe ilke ve kurallarını belirlemenin Sermaye Piyasası Kurulu'nun görev ve yetkileri arasında sayıldığı, anılan kurallara dayanılarak 15.11.2003 tarihinde yayımlanan Seri XI, No:25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ'de, muhasebe standartları, malî tabloların hazırlanma amacı, malî tabloların önceki dönemlerle karşılaştırılabilir olması ve kapsamı, ara malî tabloların 3 er aylık dönemler itibariyle düzenlenmesi ve muhasebe politikalarında yapılabilecek değişiklikler konusunda düzenleme yapıldığı, Tebliğ'in Seri XI, No:27 sayılı Tebliğ ile eklenen ve 01.01.2005 tarihinden itibaren geçerli olan ek 1. maddesinde, "Malî tablo ve rapor ile dipnot formatları dahil bu Tebliğ'in 5. maddesi uyarınca Kurulca yayımlanan muhasebe standartları açıklamaları saklı olmak üzere, işletmelerin Uluslararası Finansal Raporlama Standartları uygulamaları bu tebliğ'de öngörülen düzenleme ve ilân yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hükmündedir. İlk uygulama yılında malî tabloların bağımsız denetimine ilişkin hükümler saklıdır." kuralının getirildiği, Kurul'un 05.05.2006 tarih ve 21/256 sayılı ilke kararı ile de, ortaklıklarca finansal tabloların hazırlanmasında kullanılan muhasebe standardı setlerinin kural olarak muhasebe hesap dönemi başı itibariyle uygulamaya konulup tam dönem boyunca değiştirilmemesinin esas olduğunun, muhasebe standardının yıllık hesap dönemi başında kamuya açıklanmak ve genel kurul onayı alınmak suretiyle değiştirilebilmesinin mümkün olduğunun, haklı gerekçelerin varlığı halinde muhasebe standartları setinin yıllık hesap döneminin ilk 3 ayından sonra değiştirilebilmesi için gerçekleştirilecek değişikliğin finansal tablolar üzerindeki tüm olası etkilerinin kamuya açıklanması ve genel kurul onayı ile Sermaye Piyasası Kurulu'nun onayının alınması gerektiğinin belirtildiği, dava dosyasının incelenmesinden, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 06.04.2005 tarih ve 2005/47 sayılı kararı ile davacı şirketin %46,12 oranındaki hisselerinin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesine karar verildiği, yapılan ihale sonucu anılan hisselerin Ataer Holding A.Ş.'ye devredildiği, bu şirketin ihale bedelini ödemek için aralarında yabancı bankaların da bulunduğu bir grup bankadan kredi temin etmek için kredi veren kuruluşlara UFRS'ye uygun hazırlanmış finansal tabloları sunmak zorunda olduğundan bahisle 02.03.2006 tarihinde davalı idareye başvurduğu, davalı idarenin 07.03.2006 tarih ve 3482 sayılı yazısı ile işletmelerin yürürlükteki düzenlemeler uyarınca izin almadan da malî tablolarını UFRS'ye göre hazırlayabileceklerinin bildirildiği, 31.12.2005 tarihli malî tabloların bu muhasebe standardına göre hazırlanarak kamuya duyurulduğu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nca, şirketin, 01.01.2005-30.09.2005 dönemi net kârının 347.294.543,-TL olarak açıklandığı, 01.01.2005-31.12.2005 dönemi kârının ise 193.392.407,-TL olarak açıklandığı, kârın % 50'den fazla azaltıldığından bahisle sebebinin davacı şirketten sorulduğu, davacı şirketçe UFRS'ye göre hazırlandığının bildirildiği, bu durumun davalı idareye bildirilmesi üzerine de dava konusu işlemin tesis edildiği, 07.03.2006 tarihli davalı idare yazısının izin olarak nitelendirilemeyeceği, davalı idarenin aynı tarihli ilke kararının dava konusu işlemin tesisine dayanak alınmadığı, davalı idarece kamunun doğru, yeterli ve sürekli aydınlatılması için karar alma görev ve yetkisi kapsamında işlem tesis edildiği, davacı şirkete ait 2005 yılı malî tablolarının belli bir standarda göre ve karşılaştırılabilir şekilde hazırlanarak bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardı uygulanmasının istenilmesinin kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılabilmesi yönünden kamu yararına uygun olması nedeniyle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. 

Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki temyize konu Ankara 11. İdare Mahkemesi'nin 29.03.2007 tarih ve E:2006/1396, K:2007/494 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının onanmasına ‘’ karar vermiştir.

Bu karara karşı yapılan Karar Düzeltme talebi üzerine, Danıştay 13. Daire 06.06.2012 gün, E:2010/4196, K:2012/1499 sayı ile özetle,karar düzeltme isteminin reddine karar vermiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.

II- Davacılar Şerif Coşkun ULUSOY, Mehmet Aydın MÜDERRİSOĞLU, Ali Caner ÖNER, Celalettin ÇAĞLAR, Dinç KIZILDEMİR, Ergun Oktay OKUR, Halil Cem KARAKAŞ, Oğuz Nuri ÖZGEN vekili 15.11.2006 tarihli dava dilekçesinde özetle; Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 20.10.2006 gün, 46/1299 sayılı toplantısında,

‘’… Kurulumuzun Seri:XI, No:25 sayılı Tebliği esas alınarak düzenlenmesi gereken Ereğli Demir Çelik Fabrikaları T.A.Ş.nin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının 31.03.2005, 30.06.2005, 30.09.2005 tarihli finansal tablolarının düzenlenmesinde esas alınan standartlara uygun olarak düzenlenmemesi ve ilan edilmek üzere İMKB ye gönderilmemesi fiiline ilişkin olarak,

Şirket yönetim kurulu üyesi Metin Kilci hakkında şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının UFRS ne göre hazırlanmasına karşı olduğu iradesi dikkate alınarak herhangi bir işlem yapılmamasının,

Şirket yönetim kurulu başkanı Ş.Coşkun Ulusoy, başkan vekili murahhas üye M. Aydın Müderrisoğlu ve üyeler Ali Caner Öner, Celalettin Çağlar, E. Oktay Okur, Dinç Kızıldemir, H.Cem Karakaş ve Oğuz Nuri Özgen hakkında SPK.nun 47/A maddesi uyarınca her biri için ayrı ayrı olmak üzere 21.960 TL idari para cezası uygulanmasına’’  karar verildiğini, bu karara istinaden;

Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Coşkun Ulusoy hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2050.20556 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının, Yönetim Kurulu Başkan vekili Mehmet Aydın Müderrisoğlu hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2049.20555 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının,Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Nuri Özgen hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2048.20554 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının,Yönetim Kurulu Üyesi Ali Caner Öner hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2047.20553 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının,Yönetim Kurulu Üyesi Celalettin Çağlar hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2046.20552 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının,Yönetim Kurulu Üyesi Ergun Oktay Okur hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2045.20551 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının,Yönetim Kurulu Üyesi Dinç Kızıldemir hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2044.20550 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının,Yönetim Kurulu Üyesi Cem Karakaş hakkında, Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu’nun 02.11.2006 gün, B.02.1.SPK.0.13.2043.20549 sayılı yazısı ile, 10.980 TL tutarındaki idari para cezası tutanağının tanzim edildiğini belirterek, SPK’nın 02.11.2006 tarih ve B.02.1.SPK.0.13-2050-20566, 2049-20555, 2047-20553, 2046-20552, 2044-20550, 2045-20551, 2043-20549, 2048-20554 sayılı idarî para cezalarının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 1.Sulh Ceza Mahkemesi: 10.01.2007 gün, Müteferrik No:2006/1480 sayı ile özetle, 5560 sayılı Kanun’un 31.maddesi gereğince 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3.maddesinin ‘’ bu Kanun’un; a) idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde b) diğer genel hükümleri idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır ‘’ şeklinde değiştirildiğini ve bu değişiklikten sonra ilgili kanunda özel olarak sulh ceza mahkemelerinin görevli olarak belirtilmediği durumlarda idari para cezalarına karşı açılan davalarda idari yargının görevli olduğunun açık ve kesin olarak belirlendiğini, dolayısıyla idari para cezalarında idari yargının görevli olduğunu belirterek, davanın idari yargının görev alanına girdiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekilleri, bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 14. İdare Mahkemesi: 8.3.2007 gün ve E:2007/869 sayı ile özetle, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2'inci maddesinde kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağını; 16'ncı maddesinin (l)'inci fıkrasında kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunu; 27'nci maddesinin (l)'inci fıkrasında da “idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir" hükmüne yer verildiğini,  aynı Kanun'un (5560 sayılı Kanun'un 3l'inci maddesiyle değişik) 3'üncü madde hükmünde de "(1) Bu Kanunun; a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır” düzenlemesinin bulunduğunu; diğer taraftan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun “İdari para cezaları” başlıklı 47/A maddesinde "Bu Kanun'a dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve Kurul'ca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişiler hakkında gerekçesi belirtilmek suretiyle Kurul tarafından 2 milyar liradan 10 milyar liraya kadar para cezası verilir" düzenlemesinin bulunduğunu, fakat bu idarî yaptırım kararına karşı yapılacak yargısal başvuru yolunda görevli yargı merciinin idare mahkemeleri ya da idarî yargı yerleri olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığını;  Sermaye Piyasası Kurulu'nun bu düzenlemeye istinaden tesis edeceği idarî para cezalarına dair kararlarına karşı idarî yargı yerlerinin görevli olduğu yönünde başka kanunlarda da herhangi bir düzenlemenin yapılmadığını; 5326 sayılı Kanun ile 2499 sayılı Kanun'un bu hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; 2499 sayılı Kanun'un 47/A maddesinin, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü fiilin kabahat deyimine girdiğini, bu kabahat fiili karşılığında öngörülen idarî para cezalarının idari yaptırımın türlerinden biri olduğunu, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından 2499 sayılı Kanun'a göre verilen idari yaptırım kararlarına karşı açıkça idarî yargı yerlerine başvurulabileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığından, 5326 sayılı Kanun'un 27/(1) hükmü gereğince bu konuda görevli yargı yerinin Sulh Ceza Mahkemesi olduğu sonucu çıkarıldığını belirterek, 2247 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesi uyarınca, bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına karar vermiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi: 26.12.2007 gün, E:2007/150, K:2007 / 371 sayı ile özetle, İdari para cezalarının 5326 sayılı Kanun’un 16.maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğunu, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediğini, bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezalarına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi: 07.07.2009 gün, Müteferrik No:2006/1480 sayı ile, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli yargının görevli olduğuna dair vermiş olduğu kararı üzerine dosyayı yeniden ele almış ve özetle, her ne kadar SPK nın 20.10.2006 tarih ve 46/1299 sayılı toplantısında alman idari para ceza verilmesine ilişkin karara istinaden 02.11.2006 tarih ve B.02.1.SPK.0.13-2050-20566, 2049-20555, 2047-20553, 2046-20552, 2044-20550, 2045-20551, 2043-20549, 2048-20554 sayılı kararlar ile Ereğli Demirçelik Aş nin 31.12.2005 tarihli 12 aylık mali tablolarının UFRS ye göre düzenlenmesinde SPK dan görüş alınmadığı gerekçesiyle ve 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesi gereğince yönetim kurulu başkan, başkan vekili ve üyelerine 10.980 TL idari para cezası verilmiş ise de, Sermaye Piyasası Kurulunun Seri XI No:29 sayılı tebliğinin 5.maddesinde “ işletmeler Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Muhasebe Standartlarını uygularlar ve finansal tabloların Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına (UFRS) göre hazırlandığı husussuna dipnotlarda yer verirler” şeklinde düzenleme yapıldığını, bu nedenle Ereğli Demirçelik AŞ nin 31.12.2005 tarihli 12 aylık mali tablolarının UFRS ye göre düzenlenmesine ilişkin olarak SPK dan görüş almasına gerek olmadığını, bu nedenle verilen cezanın hukuka aykırı olduğunu belirterek itirazın kabulüne, SPK nın 20.10.2006 tarih ve 46/1299 sayılı toplantısında alınan idari para cezası verilmesine ilişkin karara istinaden 02.11.2006 tarih ve B.02.1.SPK.0.13- 2050-20566, 2049-20555, 2047-20553, 2046-20552, 2044-20550, 2045-20551, 2043-20549, 2048-20554 sayılı idari para cezalarının iptaline karar verilmiştir.

Bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine Ankara 3.Ağır Ceza Mahkemesi: 10.08.2009 gün, Değişik İş No: 2009/320 sayı ile, itirazın reddine karar vermiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK:

Davacı vekili; Davacı şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının, 3, 6 ve 9 aylık dönemlerine ilişkin finansal tabloların hazırlanmasında esas alınan Kurulun Seri XI, No 25 sayılı Tebliği’ne uygun olarak yeniden düzenlenmesi,yeniden düzenlenen 31.12.2005 tarihli finansal tabloların yayınlanmak üzere IMKB’ye ve Kurula gönderilmesi ve Şirketin genel kurulunun onayına sunulması hakkındaki SPK’nun 05.05.2006 tarih ve 7484 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Ankara 11.İdare Mahkemesi’nin 29.03.2007 gün, E:2006/1396, K:2007/494 sayılı kararı ile davacı şirkete ait 2005 yılı mali tablolarının, belli bir standarda ve karşılaştırılabilir şekilde hazırlanarak bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardı uygulanmasının kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılabilmesi bakımından kamu yararına uygun olması yönüyle SPKan.nun 15 ve 22.md.’lerinin verdiği görev ve yetkiye dayanılarak ilgili şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablosunun da 2005 yılının 3.,6.ve 9. dönemlerinde esas alınan sisteme göre yeniden düzenlenip yayınlanmasına, İMKB ve SPK 'a bildirilmesine ve ivedilikle şirket genel kurulunun onayına sunulmasına ilişkin dava konu işlemde mevzuata ve kamu yararı yönünden hukuka aykırılık görülmediğinden bahisle davanın reddine karar verildiğini, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay 13.Daire’nin 12.05.2010 gün, E:2007/13762, K:2010/3984 sayılı kararı ile temyiz başvurusunun reddine karar verilerek hükmün onandığını, bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu üzerine Danıştay 13.Daire’nin 06.06.2012 gün, E:2010/4196, K:2012/1499 sayılı kararı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek kararın kesinleştiğini, bu arada, SPK’nun 02.11.2006 tarihinde aldığı karar ile, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş’nin tüm yöneticilerine, 31.12.2005 tarihli mali tabloların UFRS’ye göre hazırlanmasının hukuka aykırı olduğu, bu tabloların SPK’nun 25 sayılı Tebliği’ne göre yeniden tanzim edilmesi gerektiği, oysa buna ilişkin Kurul kararlarına riayet edilmediği gerekçeleriyle idari para cezası uygulanması üzerine, bu para cezasının hukuka aykırı olduğundan bahisle iptali istemiyle Ankara 1.Sulh Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz edildiğini, bu itiraz üzerine Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 07.07.2009 gün, Müteferrik No:2006/1480 sayılı kararı ile itirazın kabul edilerek idari para cezalarının iptaline karar verildiğini, bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 10.08.2009 gün, Değişik İş No:2009/320 sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilerek kararın kesinleştiğini, sonuç itibariyle Ankara 11.İdare Mahkemesi’nce ve Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce aynı konuya ilişkin olarak verilen ve kesinleşen farklı kararların bulunduğunu, bu kararların özü itibariyle davacı şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablolarının davacı şirket tarafından SPK mevzuatına uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği hususunda olduğunu, bu iki ayrı kararın birbiriyle çeliştiğini, bu çelişkinin varlığı sebebiyle davacı şirketin mali tablolarının kesinleşemediğini ve bu tablolarla ortaya çıkan hakların kullanılmasının, bunlardan istifade edilmesinin olanaksız olduğunu belirterek, Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 29.03.2007 gün, E:2006/1396, K:2007/494 sayılı kararının kaldırılarak  Ankara 1.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 07.07.2009 gün, Müt.no: 2006/1480 sayılı kararının benimsenmesi suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI:

 ‘’ … Adli ve idari yargı kararları arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümü için öncelikle, hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanun’un 2592 sayılı Kanun ile değişik 24'üncü maddesinin birinci fıkrasında, “1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az  ikisi tarafından verilmesi,

Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması,

Koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden, ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar oldukları her iki kararda da davanın esasının hükme bağlandığı; Sermaye Piyasası Kurulu yönünden, taraflarından en az birinin de aynı olduğu anlaşılmıştır.

Davalar sebep ve konu yönünden incelendiğinde;

İdari Yargı Yerinde. Ankara 11. İdare Mahkemesi'nin 29.03.2007 gün ve E:2006/1396, K.2007/494 sayılı kararıyla, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. nin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının, Sermaye Piyasası Kurulu’nun seri XI,No:25 sayılı tebliğe uygun olarak yeniden düzenlenmesi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve Sermaye Piyasası Kurulu’na gönderilmesi şirket genel kurulu onayına sunulmasına ve piyasa mevzuatına uyum konusunda şirketin uyarılmasına ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.05.2006 tarih ve 7484 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine,

Adli Yargı Yerinde ise Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 07.07.2009 gün ve Müt.no:2006/1480 sayılı kararıyla; Şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının Seri XI, No:25 sayılı Tebliğ uyarınca yeniden hazırlanarak ilan edilmek üzere İMKB'ye gönderilmemesi üzerine, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesi uyarınca; Kurul düzenlemelerine, genel ve özel nitelikli kararlarına uyma yükümlülüğüne aykırı hareket ettikleri nedeniyle (yönetim kurulu üyesi Metin Kilci hariç) Şirket yönetim kurulu başkanı ve üyelerine, davaya konu idari para cezası verilmesine ilişkin işlemlerin iptaline karar verildiği;

İdare Mahkemesinde bakılan davanın konusunu, Şirketin, 31.12.2005 tarihli malî tablolarının, Seri:XI,No: 25 sayılı Tebliğe uygun olarak re'sen düzenlenmesine ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu işlemi oluştururken, adli yargıdaki davanın konusunun, idari para cezası olduğu, iki uyuşmazlık arasında, Şirketin mali tablolar yönüyle bir ilgi bulunmakla beraber, aynı konu ve sebebe dayanmayan söz konusu adli ve idari yargı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Şirket vekili tarafından; anılan kararlarda 31.12.2005 tarihli mali tablolarının mevzuata uygunluğu konusunda çelişki olduğu, bu çelişkinin varlığı sebebiyle Şirket mali tablolarının kesinleşmediği, bu mali tablolardan çıkan hakların kullanılamadığı ileri sürülmüş ise de; 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin işlemlerin iptali yolundaki Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 07.07.2009 gün ve Müt.no:2006/1480 sayılı kararının gerekçesi yada iptal hükmünün, Şirketin mali tablolarının kesinleşmesi, bu mali tablolardan çıkan hakların kullanılamamasıyla ilişkilendirilmesi söz konusu olamayacağı gibi, bu kararlardan birinin diğerinin uygulanmasına engel teşkil etmediğinden, kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşulunun da geçekleşmediği açıktır.’’ demek suretiyle Ankara 11. İdare Mahkemesi'nin 29.03.2007 gün ve E:2006/1396, K:2007/494 sayılı kararı ile Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 07.07.2009 gün ve Müt.no:2006/1480 sayılı kararı arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından, başvurunun reddine karar verilmesi gerekeceğine yönelik düşünce vermiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI:

‘’ … 2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde belirtilen hüküm uyuşmazlığının oluşabilmesi için, yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan    ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması gerekmektedir.

Olayda, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararlardan Ankara 11. İdare Mahkemesinin 29/03/2007 tarih ve 2006/1396 E, 2007/494 K sayılı kararı ile SPK'nun mali tabloların hazırlanması konusunda yayımlanan tebliğlere uyulması ve yeniden IMKB ve SPKya bildirimlerin buna uygun yapılmasına ilişkin işleminin hukuka uygun olduğuna karar verilerek, iptal davasının reddedildiği; Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07/07/2009 gün ve 2006/1480 Müt. sayılı kararı ile ise, SPK mevzuatına uygun işlem yapılmaması nedeniyle Şirket Yönetim Kurulunun bir kısım üyelerine verilen idari para cezasının SPK mevzuatında Şirketlerin mali tablo hazırlama sistemlerini seçimde SPK'dan görüş alma zorunlulukları bulunmadı gerekçesi ile iptaline karar verişmiştir.

Her iki yargı yerinde açılan ve kesinleşen davalarda, taraflardan en az birisinin aynı olma koşulu uygun isede, idari yargı yerinde açılan iptal davasında, sermaye şirketleri üzerinde denetin ve düzenleyici işlem yapma yetkisine sahip olan SPK işleminin hukuka uygunluğunun denetlenerek, hukuka uygun olduğuna karar verildiği; adli yargı yerinde verilen kararda ise, idari para cezasına itirazın değerlendirilerek, idari para cezası vermek için gereken koşulların bulunmadığı değerlendirilip, idari para cezalarının iptal edildiği, bu yönleri ile her iki yargı yerindeki davaların konu ve sebeplerinin aynı olmadığı gibi, bu davalar nedeniyle verilen kararlar sonucu bir hakkın yerine getirilmesinin imkansız hale gelme koşulunun da bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira idari yargı yerinde verilen karar sonucu, SPK'nun işleminin hukuka uygunluğu kesinleşmiş yargı kararı ile ortaya konulmuş, davacı Şirketin bu karara uyma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. İdari para cezasının iptal edilmiş olmasının benzer mevzuat ve hukuki gerekçelerden kaynaklanması, davaların konu ve sebeplerinin farklı olması karşısında, idari yargı kararının yerine getirilmesi konusunda çelişki yarattığı söylenemeyecektir.’’ demek suretiyle Ankara 11. İdare Mahkemesinin 29.03.2007 gün, E:2006/1396, K:2007/494 sayılı kararı ile Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07.07.2009 gün, 2006/1480 Müt. sayılı kararı arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından, başvurunun reddine karar verilmesi gerekeceğine yönelik düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir” denilmiş; 24. Maddesinde (Değişik birinci fıkra: 21/1/1982 - 2592/7 md.) ise, 1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği belirtilmiştir.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden; ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; davaların taraflarından en az birinin (T.C.Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu) aynı olduğu anlaşılmaktadır.

Kararlarda işin esasının hükme bağlanmasının incelenmesi:

Davacı Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T. A.Ş.’nin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının, Sermaye Piyasası Kurulu’nun Seri:XI, No: 25 sayılı Tebliğine uygun olarak yeniden düzenlenmesi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve Sermaye Piyasası Kurulu’na gönderilmesi, şirket genel kurul onayına sunulması ve piyasa mevzuatına uyum konusunda gerekli özenin gösterilmesi hususunda uyarılmasına ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.05.2006 tarih, 7484 sayılı kararının iptali istemiyle idari yargı yerinde açılan davada Ankara 11. İdare Mahkemesi 29.03.2007 gün, E:2006/1396, K:2007/494 sayı ile davacı şirkete ait 2005 yılı mali tablolarının belli bir standarda ve karşılaştırılabilir şekilde hazırlanarak bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardı uygulanmasının kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılabilmesi bakımından kamu yararına uygun olması yönüyle Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15.ve 22. maddelerinin verdiği görev ve yetkiye dayanılarak ilgili şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablosunun da 2005 yılının 3, 6 ve 9.dönemlerinde esas alınan sisteme göre yeniden düzenlenip yayınlanmasına, İMKB ve SPK’a bildirilmesine ve ivedilikle şirket genel Kurulunun onayına sunulmasına ilişkin dava konu işlemde mevzuata ve kamu yararı yönünden hukuka aykırılık görülmediğinden bahisle davanın reddine karar vermiş olup, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay 13.Daire 12.05.2010 gün, E:2007/13762, K:2010/3984 sayı ile hükmün onanmasına karar vermiş, bu karara karşı yapılan karar düzeltme talebi üzerine Danıştay 13.Daire 06.06.2012 gün, E:2010/4196, K:2012/1499 sayı ile karar düzeltme talebinin reddine karar vermiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir.

Sermaye Piyasası Kurulu’nun 20.10.2006 gün, 46/1299 sayılı toplantısında alınan idari para cezası verilmesine ilişkin karara istinaden Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş.nin yönetim kurulu başkan ve üyeleri olan davacılar Şerife Coşkun Ulusoy, Mehmet Aydın Müderrisoğlu, Ali Caner Öner, Celalettin Çağlar, Dinç Kızıldemir, Ergün Oktay Okur, Halil Cem Karakaş, Oğuz Nuri Özgen’e idari para cezası verilmesine ilişkin 02.11.2006 gün ve B.02.1.SPK.0.13- 2050-20566, 2049-20555, 2047-20553, 2046-20552, 2044-20550, 2045-20551, 2043-20549, 2048-20554 sayılı kararların iptali istemiyle yapılan yapılan başvuruda Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi 07.07.2009 gün, Müt.No:2006/1480 sayı ile itirazın kabulü ile idari para cezalarının iptaline karar vermiş, bu karara kaşı yapılan itiraz başvurusu üzerine Ankara 3.Ağır Ceza Mahkemesi 10.08.20009 gün, Değişik İş No:2009/320 sayı ile itirazın reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığının incelenmesi:

İdari Yargı Yerinde, Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 29.03.2007 gün ve E:2006/1396, K:2007/494 sayılı kararıyla, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. ‘nin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının, Sermaye Piyasası Kurulu’nun Seri XI, No:25 sayılı Tebliğine uygun olarak yeniden düzenlenmesi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve Sermaye Piyasası Kuruluna gönderilmesi, şirket genel kurulu onayına sunulmasına ve piyasa mevzuatına uyum konusunda şirketin uyarılmasına ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.05.2006 gün, 7484 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin aynı tarihli ilke kararına istinaden alınmadığı, söz konusu ilke kararının aynı dönem içinde muhasebe standardı değişikliğine ilişkin esasları belirlediğinden, bu ilke kararı alınmadan önceki döneme ilişkin olarak davalı idarenin kamunun doğru, yeterli ve sürekli aydınlatılması için karar alma görevi ve yetkisi kapsamında, işlemin SPK nun anılan hükmüne istinaden tesis edilmiş olmasına karşın bu işlemde hukuka aykırılık görülmediği, ayrıca davacı şirkete ait 2005 yılı mali tablolarının belli bir standarda ve karşılaştırılabilir şekilde hazırlanarak bir hesap dönemi süresince tek bir muhasebe standardı uygulanmasının kamunun sürekli, yeterli ve doğru aydınlatılabilmesi bakımından kamu yararına uygun olması yönüyle Sermaye Piyasası Kanunu’nun 15. ve 22.maddelerinin verdiği görev ve yetkiye dayanılarak ilgili şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablosunun da 2005 yılının 3,6 ve 9. Dönemlerinde esas alınan sisteme göre yeniden düzenlenip yayınlanmasına, İMKB ve SPK a bildirilmesine ve ivedilikle şirket genel kurulunun onayına sunulmasına ilişkin olan dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediğinden bahisle, davanın reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.

Adli Yargı Yerinde, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 07.07.2009 gün ve Müt. No:2006/1480 sayılı kararıyla, şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının Seri XI, No:25 sayılı Tebliğ uyarınca yeniden hazırlanarak ilan edilmek üzere İMKB ‘ye gönderilmemesi üzerine, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47/A maddesi uyarınca; Kurul düzenlemelerine, genel ve özel nitelikli kararlarına uyma yükümlülüğüne aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle davacılara idari para cezası verilmesine ilişkin kararların, Sermaye Piyasası Kurulu’nun seri XI, no:29 sayılı Tebliğinin 5.maddesinde ‘’İşletmeler Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Muhasebe Standartlarını uygularlar ve finansal tabloların Avrupa Birliği tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlandığı hususuna dipnotlarda yer verirler’’ şeklindeki düzenleme nedeniyle Ereğli Demirçelik AŞ.nin 31.12.2005 tarihli 12 aylık mali tablolarının UFRS ye göre

düzenlenmesine ilişkin olarak SPK dan görüş almasına gerek olmadığından bahisle, hukuka aykırı olduklarını belirterek itirazın kabulü ile idari para cezalarına ilişkin kararların iptaline karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Öte yandan Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 7.7.2009 tarihli kararına esas alınan Sermaye Piyasası Kurulu’nun Seri: XI, No:29 Sayılı Tebliği’nin 9 Nisan 2008 tarih ve 26842 Sayılı Resmi Gazetede yayımlandığı, davalı SPK’ca tesis edilen 2.11.2006 tarihli idari para cezalarının dayanağının ise 15.1.2003 tarih ve 25280 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Seri: XI, No:25 Sayılı Tebliğe aykırılık iddiası olduğu, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin idari para cezalarının tesis edildiği tarihteki değil, karar verdiği tarihte yürürlükte olan Tebliği esas aldığı anlaşılmaktadır.     

İdare Mahkemesi’nde bakılan davanın konusu, şirketin 31.12.2005 tarihli finansal tablolarının, seri XI, No:25 sayılı Tebliğ uyarınca yeniden hazırlanarak ilan edilmek üzere gönderilmemesine ilişkin işlem iken, adli yargıdaki davanın konusu, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47/A maddesi uyarınca, kurul düzenlemelerine, genel ve özel nitelikli kararlarına uyma yükümlülüğüne aykırı hareket etmekten ötürü uygulanan idari para cezası olduğu, dolayısıyla bahse konu adli ve idari yargı kararlarının sebep ve konusu aynı olmadığından kararlar arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan; şirket vekili tarafından, anılan kararlarda şirketin 31.12.2005 tarihli mali tablolarının mevzuata uygunluğu konusunda çelişki olduğu, bu çelişkinin varlığı sebebiyle şirket mali tablolarının kesinleşmediği, bu mali tablolardan çıkan hakların kullanılamadığı ileri sürülmüş ise de, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/A maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin işlemlerin iptali yolundaki Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 07.07.2009 gün ve Müt.No: 2006/1480 sayılı kararının, şirketin mali tablolarının kesinleşmesi, bu mali tablolardan çıkan hakların kullanılamamasıyla ilişkilendirilmesi sözkonusu olmayacağı gibi, bu kararlardan birinin diğerinin uygulanmasına engel teşkil etmediğinden, kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşulunun da gerçekleşmediği anlaşılmış olup, dolayısıyla bu açıdan da hüküm uyuşmazlığından söz edilemeyeceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Yasanın 24. maddesinde öngörülen “konu ve dava sebebinin aynı olması”, “hakkın yerine getirilmesinin imkansız bulunması” koşullarını taşımayan başvurunun reddi gerekmiştir.

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen “konu ve dava sebebinin aynı olması”, “hakkın yerine getirilmesinin imkansız bulunması” koşullarını taşımayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.