Hukuk Bölümü         2013/856 E.  ,  2013/1278 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

               Davacı     : İ.B.G.

                Vekili      : Av.N.R.

                Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı(SGK Kadıköy Bölge Müdürlüğü)

                Vekili      : Av. S.A.

                O L A Y  : Davacının babası,  1968 yılında T.C. Emekli Sandığından emekli olmuş, 1994 yılında ise vefat etmiştir.  Davacı ise 3.11.2009 tarihinde boşanmasını takiben, aylık almak için davalı Kuruma başvurmuş; kendisine 1.12.2009 tarihinden itibaren Yetim aylığı bağlanmıştır.

                Davalı idare davacıya gönderdiği 5.7.2010 tarih, .../10481467 sayılı yazıyla,  boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle Yetim aylığının kesilerek adına 1.881,31 TL borç çıkarıldığını bildirmiştir.

                Davacı vekili, boşanmada muvazaa bulunmadığını ifade ederek,  aylık kesme işleminin iptali ile davalı Kuruma 1.881,31 TL. borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesi istemiyle 23.7.2010 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 17.İŞ MAHKEMESİ: 6.12.2012 gün ve E:2011/43, K. 2012/863 sayı ile, belgelere göre, davacıya, emekli sandığı hükümlerine göre emekliye sevk edilip 14.06.1994 tarihinde vefat eden babasından dolayı, boşanmayla birlikte başvurusu üzerine, kurumca 01.12.2009 tarihinden itibaren Yetim aylığı bağlandığı, sonrasında kurum kontrol memurlarınca yapılan denetim ve rapor sonucu boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespiti ile 28.05.2010 tarih ve 104630 sayılı işlemle aylıklarının 01.12.2009 tarihinden itibaren kesilerek yersiz ödenen tutarların borç kaydedildiği, bu duruma göre, davacının babasının 5434 sayılı yasa kapsamında olup ölümü ile aynı yasa hükümleri uyarınca davacıya babasından dolayı Yetim aylığı bağlandığı, sonrasında 5510 sayılı yasanın 56.maddesi son fıkrasındaki: "Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı belirlenen çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96.madde hükümlerine göre geri alınır." düzenlemesi uyarınca Yetim aylığının kurumca kesilip ödenen tutarın borç çıkarıldığı, 5510 sayılı yasanın 101.maddesinde aksine hüküm olmayan hallerde bu kanun hükümlerinin uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözümleneceği öngörülmüş ise de, 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesinde: "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı yasaya göre iştirakçi olup, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalılığı bulunmayanlar ve bunların dul ve Yetimleri hakkında bu kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil, 5434 sayılı yasa hükümlerine göre işlem yapılacağının düzenlendiği, 5510 sayılı yasanın 56.maddesinin, yürürlükten kaldırılan 5434 sayılı yasanın 75.maddesinin genişletilmiş hali olup, yasanın dava konusu olaya ilişkin 56.maddesi son fıkrasının yasayla birlikte 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdiği, oysa davacıya 5434 sayılı yasa hükümlerine göre, iştirakçi babasından dolayı Yetim aylığı bağlandığı, az önce belirtilen 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesi gereği dava konusu edilen uyuşmazlıkla ilgili idare mahkemelerinin görevli olduğunun anlaşıldığı; yargılama ve dosya kapsamına göre; az önce özetlenen yasal düzenleme ve getirtilen kayıt ve belgelere göre, 5510 sayılı yasanın geçici 4.maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, yasanın yürürlüğünden önce 5434 sayılı yasaya göre gelir bağlanan babasından dolayı Yetim aylığı bağlandığı, dolayısıyla dava konusu işlem nedeniyle 5434 sayılı kanun hükümlerine göre işlem yapılmasının gerektiği, bu nedenle mahkemelerinin görevsiz, davada idari yargının görevli olduğu, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın dava şartları başlıklı 114/1-b maddesinde yargı yolunun caiz olmamasının dava şartı olarak öngörüldüğü, mahkemelerince yapılan tespite göre, davada idari yargı görevli olup, mahkememiz görevsiz olduğundan dava şartının noksan olduğu, HMK 115/1 maddesi gereği dava şartı noksanlığı mahkemece ve her aşamada kendiliğinden araştırılıp 115/2 maddesi gereği dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddi gerekeceğinin belirtildiği gerekçesiyle;  dava idari yargının görev alanına girdiğinden mahkemelerinin GÖREVSİZLİĞİNE, 6100 sayılı HMK 114/1-b maddesine göre, yargı yolunun caiz olmaması dava şartı olup, HMK 115/2 maddesi gereği dava şartı noksanlığından DAVANIN USULDEN REDDİNE, karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 14.1.2013 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 3.İDARE MAHKEMESİ: 30.1.2013 gün ve E:2013/81 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Gelir ve Aylık Bağlanmayacak Haller" başlıklı (56.) maddesinin son fıkrasında, 'Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 madde hükümlerine göre geri alınır.' hükmü; "Yersiz Ödemelerin Geri Alınması" başlıklı (96.) maddesinde; 'Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden...itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.' hükmü; (101.) maddesinde ise; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.' hükmünün yer aldığı; dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacının eski eşi Erol Benderli aleyhinde Kadıköy 5. Aile Mahkemesi'nin E:2009/759 sayılı dosyasına kayden boşanma davası açtığı, anılan yargı yerince yapılan yargılama neticesinde verilen 03.11.2009 gün ve K:2009/830 sayılı karar ile tarafların (anlaşmalı) boşanmalarına hükmedildiği, davacının bu tarihten sonra davalı idareye müracaat ederek kendisine aylık bağlanmasını talep ettiği, davacının bu talebi üzerine yürütülen inceleme ve araştırmalar neticesinde davacıya aylık bağlanmasının uygun görüldüğü; davacı kendisine bağlanan aylığı almakta iken, idare denetim elemanlarınca hakkında yapılan tahkikat neticesinde, davacının (eski eşi) Erol Benderli ile boşanmış oldukları dönemde de birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu nedenle boşanmalarının muvazaalı olduğundan bahisle almakta olduğu Yetim aylığının kesildiği ve yersiz ödendiği ileri sürülen 1.881,31-TL'nin davacıya borç çıkartılması üzerine bakılmakta olan işbu davanın açıldığının anlaşıldığı; yukarıda aktarımı yapılan mevzuat ve maddi olayın birlikte değerlendirilmesinden; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (96.) maddesinin (a) bendi kapsamında davacı adına borç çıkarıldığı açık olup, uyuşmazlığın görüm ve çözümü 5510 sayılı Kanunun (101.) maddesi hükmü uyarınca iş mahkemesinin görev alanına girdiğinden, işbu davanın Mahkemelerinin görev alanına girmediği sonucuna ulaşıldığı; Mahkemelerinin bu dava bakımından görevsiz olduğuna ilişkin kanaat ile birlikte, bakılan davaya ait uyuşmazlığın ilk olarak Ankara 17. İş Mahkemesi'nin E:2011/43 sayılı dosyasına kayden işlem görmeye başladığı, davacının 23.07.2010 günlü dilekçesi üzerine açılan davanın 06.12.2012 gün ve K:2012/863 sayılı karar ile yargı yolu bakımından reddedilerek, davada İdarî yargının görevli olduğuna hükmedildiği görüldüğünden, gelinen aşamada ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulmasının gerektiği; bu durumda, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un (19.) maddesinde ifadesini bulan hükümler çerçevesinde; görevli yargı yolunun belirlenmesi için, dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi'nce, bu konuda bir karar verilinceye kadar işbu davanın  incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 30.9.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası  ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı M. Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Sandığı iştirakçisi iken vefat eden babasından dolayı Yetim aylığı alan davacının, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının tesbit edildiği gerekçesiyle aylığının kesilmesine ve kendisine borç çıkarılmasına ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve Yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve  E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliY. gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve Yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve Yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında Yetki , şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli kamu personeli olan babasından dolayı kendisine Yetim aylığı bağlanan ve boşandığı eşiyle beraber yaşadığının tespit edildiğinden bahisle Yetim aylığının kesilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle davacı tarafından açılan davanın görüm ve çözümünün; gerek 5510 sayılı Yasanın 56.maddesinin, yürürlükten kaldırılan 5434 sayılı Yasanın 75.maddesinin genişletilmiş hali olması, Yasanın dava konusu olaya ilişkin 56.maddesinin son fıkrasının 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi; buna karşılık davacıya, bu Yasanın yürürlük tarihinden önce,  5434 sayılı Yasa hükümlerine göre iştirakçi babasından dolayı Yetim aylığı bağlanması hususları da gözetildiğinde,  idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 3.İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Ankara 3.İdare Mahkemesi’nin 30.1.2013 gün ve E:2013/81 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.9.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.