Hukuk Bölümü         2013/1881 E.  ,  2014/25 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı                     : A.T.

Vekili                      : Av. N.K.

Davalı                     : Ankara Valiliği (İl Emniyet Müdürlüğü)

Vekili                      : Av. Dr. G.K.

Dahili Davalılar       : 1.M.Ç.

                                 2.Opal Oto.Paz. San. A.Ş. 

O L A Y   : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;  müvekkili adına kayıtlı görülen 06….. plakalı aracın müvekkiline ait olmadığını, M.Ç.isimli kişi tarafından müvekkilinin kimlik bilgileri kullanılmak sureti ile usulsüz yoldan müvekkili adına tescil edildiğini, M.Ç.hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sahtecilik suçundan açılan davanın 2005/61 Esas sayılı dosyada devam ettiğini, Murat Çakır’ın bu dosyadaki beyanında suçunu itiraf ettiğini, konu ile ilgili olarak davalı kuruma verilen 09.09.2012 günlü dilekçe ile, davacının adına tescilli görülen 06…... plakalı aracın tescilinin sicilden terkini ile aracın görüldüğü yerde yakalanarak parka çekilmesi talebinde bulunulduğunu; ancak, davalı tarafından olumlu bir cevap verilmemesi üzerine Ankara 3. İdare Mahkemesi’nde dava açıldığını, Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin 2012/687 Esas sayılı dosyasında verdiği karar ile, davada adli yargının görevli olduğuna hükmettiğini belirterek; 06…… plakalı aracın davacıya ait olmadığının tespiti ile davacı adına görülen tescilin sicilden terkinine karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Ankara Valiliği vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi; 03.07.2013 gün ve 2012/631 Esas sayılı kararı ile görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Ankara Valiliği vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı; İdari yargı düzeninin, hukuk devletinde, hukuka bağlı olması gereken kamu idaresinin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal yöntemlerle denetlenmesinin sağlanması amacıyla var olan yargı düzeni olduğunu, bu yargı düzenindeki mahkemelerde açılacak iptal davalarının konusu ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler olarak gösterildiğini; gerek uygulama, gerekse öğretide, idari işlemin tanımının; idarenin kamu hizmetinin yürütümü amacıyla ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis etmiş olduğu kesin ve yürütülmesi gerekli işlemler olarak yapıldığını, bu tanıma göre, idari yargı yerlerinde iptal davasına konu edilecek hukuksal işlemlerin; öncelikle, kamu idaresinin işlemi olması, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla tesis edilmiş bulunması, kamu idaresinin tek yanlı irade açıklamasının ürünü olması ve nihayet kesin ve icrai (yürütülmesinin gerekli) olması gerektiğini,

Dosyanın incelenmesinden; davacının kimlik bilgileri kullanılarak 06…… plakalı aracın adına kaydettirildiğinin, davacı tarafından Ankara II Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan 9.3.2012 tarihli başvuru ile söz konusu aracın vergi borçları nedeniyle tarafına borç bildiriminin gönderildiği belirtilerek adına kayıtlı görünen aracın tescilinin sicilden terkininin istenildiğinin, bu başvurunun 27.3.2012 tarih ve 47724 sayılı işlemle reddi üzerine idare Mahkemesinde dava açıldığının, Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin 12.9.2012 tarih ve E:2012/687, K:2012/1317 sayılı kararıyla davanın görev yönünden reddi üzerine adli yargıda bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığını,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20/d maddesine göre, trafiğe kayıtlı araçların satış ve devrine ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, noterce yapılmasının zorunlu olduğunu, yine bu maddeye göre, işlemi yapanın noter, siciline işlenmek üzere en geç 15 gün içerisinde, satış işlemini ilgili tescil kuruluşuna ve vergi dairesine bildirmekle yükümlü olduğunu, noterin ilgili vergi dairesine yapacağı bildirimden sonra, önceki araç malikinin vergi mükellefiyetine son verileceğini ve yeni malik adına vergi mükellefiyetinin tesis edileceğini, anılan Kanunun 20/e maddesinde, trafiğe tescilli araçları satın alanların, gerekli belgeleri sağlamak suretiyle, ilgili tescil kuruluşundan bir ay içerisinde kendi adlarına tescil belgesi almak zorunda olduklarının hükme bağlandığını,

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının ( a ) bendi, araçların plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube veya bürolarının kurulacağının öngörüldüğünü, maddenin "Görev ve yetkiler" başlıklı (b/7) bendinde ise; araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek, (b/9) bendinde ise ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, teknik ve hukuki değişikliklerini işlemek, istatistiki bilgileri toplamak ve değerlendirmek görevlerinin  trafik tescil şube ve bürolarına ait olduğunun belirtildiğini,

Bu itibarla, davacının, kendi adına gözüken aracın tescilinin sicilden terkini istemiyle açtığı davada, husumeti “terkin” veya “tescil” şeklinde idari işlemi tesis edecek Ankara Valiliği’ne yöneltmesi nedeni ile uyuşmazlığın idari işlemden kaynaklandığında kuşku bulunmadığını; davacı adına kaydedilen aracın tescilinin sicilden terkini istemiyle açılan davanın İdari Yargı yerinde görülmesi gerektiği sonucuna varıldığını belirterek; 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 27.1.2014 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.

                Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

                Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.

                Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.

                Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.

                Davacı vekilinin dava dilekçesinde, aynı davalı aleyhine aynı istem ile Ankara 3. İdare Mahkemesi’nde açılan davada adli yargı mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiğini beyan etmesi üzerine, Ankara 3. İdare Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak bahsi geçen dava dosyasının istendiği ve gelen dosyada yapılan inceleme neticesinde; davacı A.T. tarafından, davalı Ankara Valiliği aleyhine, 06…... plakalı aracın davacı adına görülen sicil kaydının silinmesi istemi ile dava açıldığı, Ankara 3. İdare Mahkemesi’nin, 12.09.2012 gün ve 2012/687 Esas, 2012/1317 Karar sayılı kararı ile; davada adli yargı mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği, kararın dava taraflarına tebliğ edildiği ve bu şekilde temyiz edilmeksizin kesinleştiği tespit edilmiştir.

                Olayda, uyuşmazlığa konu edilen Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararından önce, Ankara 3. İdare Mahkemesi’nce tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunması karşısında, adli yargı yerince idari yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.

                Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan idari yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan Danıştay Başsavcılığı başvurusunun, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca reddi gerekmiştir. 

SONUÇ  : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan Danıştay Başsavcılığı BAŞVURUSUNUN, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca REDDİNE, 27.1.2014 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.