T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2018 / 53

          KARAR NO : 2018 / 87

          KARAR TR   : 26.2.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı      : N.G.

Vekilleri    : Av. B.Y.-Av. Y.K.

Davalı       : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri    : Av.  E.E.A., Av.İ.K.A.

 

O L A Y        : 1-Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, 23/05/2011 tarihinde saat 00:45 sıralarında Banaz ilçesi, Güllüçam Köyü 64-01 nolu Hocalar il yolunda, kendisinin kullandığı araç ile Afyon yönüne doğru seyir halinde iken davalı idare tarafından sürdürülen yol yapım çalışmaları nedeniyle trafik kazası geçirdiğini;  başında kırıklar, göğüs ve sırt bölgesinde çeşitli yaralanmalar oluştuğunu; yapılan tedavilere rağmen iyileşemediğini, şu anda ayaklarını kullanamadığını,  belden aşağısını hissetmediğini; kazanın, yol yapım çalışmaları sırasında alınması ve denetlenmesi davalının sorumluluğunda bulunan güvenlik tedbirlerinin yokluğundan kaynaklandığını; Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,  Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolu Trafik Güvenliğinin Sağlanması Yönünden, Yolun Yapısında Yapılacak Her Türlü Çalışmalarda Alınacak Tedbirler ile Karayolu Dışında, Kenarında Veya Üzerindeki Diğer Levhalar, Işıklar ve İşaretlemeler Hakkında Yönetmelik ile çalışmalar esnasında, karayolunun sürekli olarak trafiğe açık tutulması, çalışma mahallinin Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından belirlenmiş olan yapım, bakım ve onarmalarda gerekli standart trafik işaretlemelerine uygun olarak işaretleneceği zorunluluğunun getirildiğini; müvekkilinin, uzun süreden beri bakımı tamamlanamayan stabilize yolda, seyir esnasında hiçbir uyarı, ikaz ya da işaret levhasına rastlamadığını, kaza gece 00:45'te meydana geldiğinden, çalışma mahallinin ışıklı işaret levhaları ile donatılması, bundan başka yol çalışması bulunduğunu gösteren uyarı ve işaret levhalarının da bulunması gerektiğini; kaza sonrası jandarma tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağında, her ne kadar bazı uyarı işaret ve levhalarının varlığı yazılı ise de, bu levhalardan hiçbirinin standartlara uygun düzende, sürücüler tarafından görülecek açıda ve mesafede yerleştirilmediğini; davalının, sorumluluğunda bulunan bakım ve onarım çalışması yapılan karayolunda, kanun ve yönetmelikler ile kendisine yüklenen görevler kapsamında alınması gerekli güvenlik tedbirlerinin hiç birisini yerine getirmediğini, trafiğin güvenle seyrini temin edemediğini, böylece müvekkilinin yaralanmasına neden olan kazanın meydan gelmesinde kusurlu durumda bulunduğunu ifade ederek;  ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar karşılığı,  şimdilik, 500,00-TL.; çalışma gücünün kaybı nedeniyle uğranan zararlar karşılığı olmak üzere, şimdilik, 750,00-TL.;  tedavi ve tedaviye bağlı masraflar ve yol giderleri ile elektrikli sandalye alım ve bakım giderleri için şimdilik 500,00-TL. maddi tazminatın; uğranan manevi zararlar karşılığı 100.000,-TL. manevi tazminatın, davalıdan tahsiline karar verilerek hükmedilen alacaklara kaza tarihi olan 23/05/2011 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesi istemiyle 28.2.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BANAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 7.6.2013 gün ve E:2012/62, K:2013/161 sayı ile “(…) 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2/1-b maddesine göre; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türlerinden olup idari yargının yetki ve görev alanına girmektedir.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11.12.2012 tarih 2012/13992 Esas 2012/13887 Karar sayılı ilamında özetle; kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütüp yürütmediğinin, idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde ‘'idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında, idari yargı yerlerine ait olduğu vurgulanmıştır.

6100 sayılı HMK’nın 3. maddesi “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.’' düzenlemesini getirmiş ise de ilgili hüküm Anayasa Mahkemesi’nin 16.02.2012 tarih, 2011/35 Esas 2012/23 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir; 2. maddesine göreyse; dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. İdari eylem ve işlemlerden doğan zararların tazmini talepleri ile ilgili açılan davaları Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevi içerisinde düzenleyen Kanun’un 3. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir, ilgili yasal düzenleme ile 2577 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince eldeki davanın idari yargı yerinde açılması gerektiği anlaşıldığından mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliğine karar vermek gerekmiş, açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Gerekçe ve Nedenlerle;

1-Yargı yolu yönünden mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE…” karar vermiş,  görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

{Öte yandan, kesinleşen bu görevsizlik kararından sonra, davacı vekilinin UYAP üzerinden ibraz etmiş olduğu 23/08/2013 tarihli talep dilekçesi üzerine, dava açılırken ödenen peşin harcın bildirmiş olduğu hesap numarasına havalesini talep etmesi üzerine dosya Banaz Asliye Hukuk Mahkemesince re'sen ele alınmış;  Mahkemece dosya üzerinden verilen 29/08/2013 tarihli ek karar ile davacı vekilinin talebinin kabulüne karar verilmiş;  davacı vekilinin ek kararın temyizi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince; 12/03/2015, E:2013/17915, K:2015/4232 sayı ile, "Davalı vekilince vekalet ücreti konusunda bir talepte bulunulsa dahi ek kararla hüküm değiştirilemeyeceğinden hükmün ek karar yolu ile değiştirilmesi usul ve yasaya aykırı" bulunarak ek karar bozulmuş; Banaz Asliye Hukuk Mahkemesince, dava E:2015/245 sırasına kaydedilmiş; 18.09.2015 tarihli celsede, K:2015/521 sayı ile,  Yargıtay bozma ilamına uyularak, Mahkemenin 23/07/2013 kesinleşme tarihli asıl kararı, 29/08/2013 tarihli ek kararı ve Yargıtay bozma ilamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davacı vekilinin 23/08/2013 tarihli talebinin kabulüne, alınması gereken 24,30-TL harçtan peşin alınan 302,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 277,90-TL harcın davacı tarafa iadesine karar verilmiştir.}

Davacı vekili bu kez; şimdilik toplam 2.000,00TL maddi, 100.000,00TL manevi tazminat istemiyle 27.8.2013 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Manisa 1.İdare Mahkemesi;  19.12.2016 gün ve E:2013/656, K:2016/1433 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş,  istinaf yoluna başvurulması üzerine, İzmir Bölge İdare Mahkemesi Altıncı İdare Dava Dairesi; 08/06/2017 gün ve E:2017/646, K:2017/895 sayı ile kararı görev yönünden bozmuştur.

MANİSA 1.İDARE MAHKEMESİ; 28.12.2017 gün ve E:2017/1026 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 11.01.2011 tarihli, 6099 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Bilindiği üzere, söz konusu kanun hükmünün uygulanması kapsamında gerek ilk derece yargı yerleri (adli yargı- idari yargı) gerekse aynı yargı kolundaki ilk derece ve temyiz/itiraz mercileri arasında görevli yargı yerinin belirlenmesi konusunda uyuşmazlıklar ortaya çıkmış ve konu Uyuşmazlık Mahkemesi'ne intikal ettirilmiştir.

Bu kapsamda Yüksek Mahkeme'ce yapılan değerlendirmede, 2918 sayılı Kanun'un 110. Maddesinde yapılan değişiklikten sonra … maddi hasarlı trafik kazalarından kaynaklanan davaların adli yargı yerinde görülmesi gerektiğine hükmedilmiştir.(Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 04.06.2012 tarihli, E:2012/107, K:2012/134 sayılı ve 05.11.2012 tarihli, E:2012/144, K:2012/224 sayılı kararları)

Dava konusu olayda; 23/05/2011 günü Uşak-Banaz Güllüçam Köyü 64-01 nolu yolunda davacının sevk ve idaresindeki 03VE973 plakalı araç ile yolda ilerken trafik kazasının meydana geldiği, kazanın meydana geldiği noktada yol yapım çalışmaları olduğu, çalışmalar sebebiyle alınması gereken güvenlik önlemlerinin alınmaması sebebiyle meydana kazada davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu, kaza sonucu oluşan maddi manevi zarar tutarı 102.000,00 TL nin tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı görülmektedir.

Yukarıda yer alan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları kapsamında yapılan değerlendirmede; bakılmakta olan davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2012/62, K:2013/161 sayılı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine…” karar vererek 4.1.2018 tarih ve 2017/1026 esas sayılı üst yazısı ile görev uyuşmazlığı yönünden Mahkememize başvurmuş, dava dosyası 11.1.2018 tarihinde Mahkememizde kayda girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 26.2.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının karayolunda meydana gelen trafik kazası sonucu uğradığı maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi isteminden ibarettir.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, davacının 23/05/2011 günü Uşak-Banaz Güllüçam Köyü 64-01 no.lu il yolu üzerinde,  sevk ve idaresindeki 03 VE 973 plakalı araç ile ilerken tek taraflı, yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği; davalının, sorumluluğunda bulunan bakım ve onarım çalışması yapılan karayolunda, kanun ve yönetmelikler ile kendisine yüklenen görevler kapsamında alınması gerekli güvenlik tedbirlerinin hiç birisini yerine getirmediği, trafiğin güvenle seyrini temin edemediği, böylece davacının yaralanmasına neden olan kazanın meydan gelmesinde kusurlu durumda bulunduğu iddia edilerek; uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Manisa 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.6.2013 gün ve E:2012/62, K:2013/161 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Manisa 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.6.2013 gün ve E:2012/62, K:2013/161 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 26.2.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 26.2.2018 

 

                                                              ÜYE

                                                 Turgay Tuncay VARLI