T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          CEZA BÖLÜMÜ

          ESAS     NO  : 2015 / 11

          KARAR NO  : 2015 / 11

          KARAR TR   : 04.05.2015

 

ÖZET: Asker kişi sanık hakkında “tehdit” suçunu uygun eyleminden dolayı açılan kamu davasının, suçun askeri suç olmaması, askeri suça bağlı bulunmaması ve askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmiş olması nedeniyle ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.                                                                                

 

 

K  A  R  A  R

 

 

            Davacı             : K.H.

            Mağdur           : Ö.O.

            Sanık               : A.E.

 

            O L A Y         : Kilis/Musabeyli İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık  J.Er A.E. ile aynı  Komutanlık emrinde  6.9.2013 günü,  nöbetçi çavuşu  olarak görevli mağdur  J.Er. Ö.O.  arasında, bulaşık yıkama meselesi  yüzünden çıkan tartışma sonucu,  sanığın  mağdura  hitaben “ ….. koyduğum, hepinizin …….. koyacağım, beni çıldırtmayın delirtmeyin, seni bıçaklarım, öldüreceğim seni ” gibi tehditlerde bulunduğu,  daha sonra üzerine yürüdüğü,  orada bulunan  askerlerin  araya  girerek  tarafları ayırdığı sırada,  sanığın bıçak dolabından bıçak alarak  mağdurun  üstüne yürüdüğü  ve  mağdura  tehditlerde bulunduğu,  askerlerin araya girmesi ile sanığın elinden bıçağın alındığı,  böylece sanığın “amiri tehdit” suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu'nun 82/2. maddesi birinci cümlesi uyarınca cezalandırılması istemiyle  5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığının 27.12.2013 gün ve E:2013/887, K:2013/370 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

 

5. ZIRHLI TUGAY KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ : 26.5.2014 gün ve E:2014/48, K:2014/278 sayıyla; Askeri Ceza Kanunu'nun 106. maddesinde amire karşı gerçekleştirildiği varsayılması gereken suçların “hakaret, mukavemet ve fiilen taarruz” şeklinde tahdidi olarak sayılmış olması, tehdit suçu bakımından ise özellikli bir duruma yer verilmemiş olması karşısında, sanığın nöbetçi olan mağdura karşı gerçekleştirdiği iddia olunan eyleminin  Askeri Ceza Kanunu'nun 106. maddesi delaletiyle amiri tehdit suçuna vücut vereceğinden bahsedilemeyeceği, ancak mağdur ile aynı rütbede bulunan  sanığa yüklenen eylemin  Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesi ile düzenlenen tehdit suçunu oluşturabileceği, bu nedenle askeri suç olmayan veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak  işlenmemiş  olan tehdit suçu bakımından, sanığın 4.4.2014  günü   terhis edilmesiyle askeri mahkemede  yargılanmasını gerektiren ilginin de kesildiği açıklanarak,  sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu  gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Kilis 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

 

 

 

 

KİLİS 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ :  7.8.2014 gün  ve  E:2014/310, K:2014/181  sayıyla;

tüm dosya  kapsamı bir bütün olarak  değerlendirildiğinde, sanığın suç tarihinde er olarak görev yaptığı, hakkında  Askeri Ceza Kanunu'nun  82/2-1 cümlesini ihlal ettiği gerekçesiyle dava açıldığı,  sanığa yüklenen  eylemin  askeri bir suç olduğu, 353 sayılı Kanun’un 9, 17, ve 176 maddelerinde askeri suçları  yargılama  görevinin  askeri mahkemelere ait olduğunun,  terhis olmakla görevli  yargı kolunun değişmeyeceğinin  anlaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet  Başsavcılığı'nca, Mahkememize gönderilmiştir.

 

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ahmet KARADAVUT, Şuayip ŞEN, Dilaver KAHVECİ, Haluk ZEYBEL, Yusuf Tamer ÇETİN ve Mehmet AVCIOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 04.05.2015 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME:   Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Hüseyin KORKUSUZ’un davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Anayasanın  “askeri yargı” yı düzenleyen 145 nci maddesinde asker kişilerin “askeri mahallerde” işledikleri suçlara bakmanın askeri mahkemelerin görevinde olduğu belirtilmişken; 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de  yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile yapılan değişiklik ile maddenin birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve  disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu   mahkemeler;  asker   kişiler   tarafından   işlenen  askerî  suçlar  ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.

            Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz” denilmek suretiyle  “askeri mahallerde” unsuru madde metninden çıkarılmıştır.

 

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı  9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmekte iken, maddenin “….askeri mahallerde….” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 26.6.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.3.2012 gün ve E:2011/30, K:2012/36 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

            a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

            b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

            c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

 

 

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması  askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

 

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara  bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması  halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

 

211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 76. maddesinde, “Nöbet; askerlikteki müşterek hizmetlerin yapılmasını ve devamını sağlamak maksadı ile bu hizmetlerin belli bir sıra ve süre ile subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, erbaş ve erler ile Silahlı Kuvvetler Teşkilatı içinde vazifeli olan bilumum sivil şahıslar tarafından yapılmasıdır.

Nöbetçi: nöbet hizmetinin yapılması için görevlendirilen şahıstır” şeklinde tarif edilmiş, 77. maddesinde de, "Kıtalarda, karargahlarda ve askeri kurumlarda nöbet hizmetine tabi tutulacak personelin kimler olacağı, nöbet hizmetlerinin yapılış tarzı ile şekli ve nöbetçilere ait  vazifeler  talimatname  ile  tayin  ve  tesbit olunur."  denilmiştir.

 

1632 sayılı Askeri  Ceza  Kanunu'nun, "Nöbetçi, karakol, devriyenin  tarifi"  başlığı  altında  düzenlenen 15. maddesinde;

"1-Bu kanunun tatbikatında nöbetçi hazarda ve seferde emniyet, muhafaza, disiplin, tarassut maksatlariyle silahlı olarak bir yere konulan ve muayyen bir talimatı bulunan tek veya çift askerdir.

 2- Karakol hazarda ve  seferde aynı maksatlarla konulan ve bir  amir emrinde bulunan

silahlı bir kısım askerdir.

 3-Devriye hazarda ve seferde aynı maksatlarla muayyen bir mıntakada seyyar olarak vazife yapan bir veya daha ziyade silahlı askerdir." denilmekte, benzer düzenleme İç Hizmet Kanunu'nun 78. maddesinde  de yer almaktadır.

 

Askeri Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde "Askeri karakola, nöbetçiye ve devriyeye hakaret eden veya bunları  dinlemiyen veya bunlara mukavemette  bulunan yahut fiilen taarruz eden bu suçları amire karşı yapmış sayılır ve öylece cezalandırılır."  denilmekte olup, yasa maddeleri birlikte değerlendirildiğinde  15. maddede yazılı olan nöbetçilerin  belli suçlar karşısında amir sayılacakları, daha  açık bir anlatımla, 106. maddede yazılı suçları işleyenlerin,  bu suçları amire karşı işlemiş kabul edilerek ast gibi cezalandırılacakları; adı geçen Kanun’un 12. maddesinde de  “Bu kanunun tatbikatında  (Hizmet) tabirinden maksat gerek malûm ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin  madun tarafından yapılması halidir” denilerek  yasanın uygulanmasında hizmetin  gerek malum ve muayyen olan ve gerek bir amir tarafından emredilen bir askeri vazifenin madun tarafından yapılması  hali olduğu belirtilmiştir.

 

Öte yandan,  İç Hizmet  Yönetmeliği'nin "Askerlikte Nöbet Hizmetleri"  başlığı altında düzenlenen 382 ve devamı maddelerinde nöbet hizmetleriyle ilgili hükümler düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 395. maddesinde, "Kıt'alarda her Kuvvetin özelliğine uygun olarak nöbet hizmetleri yürütülür. Bu yönetmeliğin dışında kalan veya ayrıca özellik arzeden nöbet hizmetleri ihtiyaca göre komutanlıklarca; bu yönetmelik esasları gözönünde tutularak hazırlanıp uygulanır " denilmiş;  “Bölük Nöbetçi Çavuşunun Vazifesi ” başlığı altında düzenlenen 399.maddesinde, “Nöbetçi çavuşluğu bölükte mevcut çavuş veya liyakatli onbaşılar arasında sıra ile tutulur.

Nöbetçi çavuşunun vazifeleri genel olarak şunlardır :

(……..) ” hükmü yer almış, “Silâhlı Kuvvetler kıt'alarında tutulacak nöbetler”  üst başlığı altında düzenlenen, “ A) Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığında” başlıklı, 412. maddesinde, “ (Başlığı ile birlikte değişik:RG-29/8/2014-29103)

Bölükte ve bölük seviyesinde olan birliklerde:

…….

…….

c. Bölük nöbetçi çavuşluğu; bölükte mevcut uzman çavuş, çavuş veya liyakatli onbaşılar arasında tutulur. Bölüklerin erbaş ve er mevcuduna bağlı olarak iki bölüğün nöbetçi çavuşluğu görevi birleştirilebilir.(…….)” denilmiştir.

 

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, sanığa yüklenen  eylemin  askeri bir suç olduğu,  bu nedenle sanığı yargılama görevinin askeri mahkemeye ait olduğu, suç tarihinde asker kişi olan sanığın terhis edilmiş olmasının askeri  mahkemenin görevini sona  erdirmeyeceği  gerekçesine yer verilmiş ise de, dosyanın incelenmesinde, olay sırasında  bölük nöbetçi çavuşu  olarak görevlendirilmiş olan  mağdur  J. Er Ö.O.’nun  er statüsünde olduğu,  İç Hizmet Yönetmeliğinin 412. maddesinin açık hükmünden Bölük Nöbetçi Çavuşu olarak görevlendirileceklerin en az “onbaşı” rütbesinde olmaları gerektiği, oysa mağdur er statüsünde olduğundan mevzuata aykırı bu fiili görevlendirmenin Askeri Ceza Kanununun 106. maddesi kapsamında mağdura amirlik sıfatını kazandıramayacağı  anlaşıldığından,  bu şekilde yapılan görevlendirmenin Türk Silahlı Kuvvetleri  İç Hizmet Yönetmeliğinin ilgili maddelerine  uygun olmadığı,  bu nedenle usule aykırı şekilde nöbetçi çavuşu olarak  görevlendirilen  mağdurun  Askeri Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde belirtilen kanuni himayeden  yararlandırılıp  amir statüsünde  kabul edilmesinin  mümkün bulunmadığı açık ise de;

            

             Aksi durumda  dahi,  nöbetçi devriye çavuşu olarak görevli J. Er Ö.O.’na  karşı  sanık  J.Er  A.E.’in işlediği ileri sürülen eylem, Askeri Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde sayılan suçlardan olmadığından J. Er Ö.O.’nun  bu maddede düzenlenen korumadan yararlanamayacağı kuşkusuz olup, eylemin askeri suç kapsamında bulunmadığı, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen silahlı tehdit suçunu oluşturabileceği anlaşıldığından, askeri yargı yerince verilen görevsizlik kararının gerekçesinde,  Askeri Ceza Kanunu'nun 106. maddesinde amire karşı gerçekleştirildiği varsayılan  suçların “hakaret, mukavemet ve fiilen taarruz” şeklinde tahdidi olarak sayılmış olduğu, tehdit suçu bakımından ise özellikli bir duruma yer verilmemiş olması karşısında sanığın  nöbetçi olan  mağdura karşı gerçekleştirdiği  iddia olunan eyleminin  Askeri Ceza Kanunu'nun 106. maddesi delaletiyle amiri tehdit suçuna vücut vereceğinden bahsedilemeyeceği, ancak mağdur ile aynı  rütbede  bulunan  sanığa yüklenen eylemin  Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesi ile düzenlenen tehdit suçunu oluşturabileceği  değerlendirilerek görevsizlik kararı verildiği  gözetildiğinde, 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararı hukuka uygun bulunmuştur.

 

Bu durumda, sanığa yüklenen eylemin  5237 sayılı Türk  Ceza Kanunu’nda  düzenlenen  “tehdit” suçu kapsamında kaldığı, Askeri Ceza Kanunu’nda bu eyleme  ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle “askeri suç” olmadığı  açıktır. Sanığın yargılama aşamasında terhis edildiği dosya içindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

 

353 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş  bulunduğundan ve somut olayda sanık  hakkında yukarıda anlatıldığı şekilde Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suçlar kapsamında kaldığı  kabul edilen eylemi nedeniyle açılan kamu davasının 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca adli yargı yerinde görülmesi ve Kilis 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması  gerekmiştir.

 

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Kilis 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 7.8.2014 gün ve E:2014/310, K:2014/181 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.05.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

           Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Ahmet KARADAVUT

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Haluk ZEYBEL

 

Üye

Şuayip ŞEN

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Yusuf Tamer ÇETİN

 

Üye

Dilaver KAHVECİ

 

 

 

 

 

 

 

              Üye

Mehmet AVCIOĞLU