T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2018 / 235

            KARAR NO  : 2018 / 222

            KARAR TR     : 20.4.2018

ÖZET : Borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE  görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : L. Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. G.D.

Davalı          : Antalya Büyükşehir Belediyesi/ ASAT Genel Müdürlüğü

Vekili           : Av. A.M.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili Şirkete sigortalı 07 EPL... plakalı aracın 15/04/2013 tarihinde sürücüsünün idaresinde "Eski Sanayi Sitesi Polis Karakolu" mevkiinde hareket halindeyken karayolunda biriken yağmur suları nedeni ile su içinde kalarak stop ettiğini, sel hasarlarında Trafik Ekiplerinin olay mahalline gelip rapor tutması mümkün olmadığından; sigortalı aracı servise çektirme zorunda kaldığını, sigortalının müvekkil şirkete hasar ihbarında bulunmasının ardından açılan 856220 nolu hasar dosyası için eksper görevlendirildiğini, sigortalı araçta meydana gelen zararın sebebinin yağmur suları olduğunu, zarar sorumlusunun davalı ASAT olduğunu, 2560 sayılı Kanunun İSKİ'nin görev ve yetkileri başlıklı 2/b maddesinde " kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak" görev ve yetkisinin İSKİ'ye dolayısıyla Antalya'da ASAT'a verildiğini, müvekkili şirketin ödediği meblağ kadar sigortalısına halef olduğunu bu sebeple halefiyet ilkesi ve temlik alan sıfatıyla uğradığı zararı ödeme tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte Antalya 1. İcra Müdürlüğünün 2015/2485 sayılı dosyası ile davalıdan talep ettiğini belirterek;  Antalya 1. İcra Müdürlüğünün 215/2485 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 36.522,09 TL asıl alacağın, müvekkiline ödeme tarihinden itibaren işleyen yasal faizi olan 5.633,53 TL ile birlikte toplam 42.155,62 TL üzerinden devamına karar verilmesi istemiyle 30.3.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 3.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ; 13.4.2017 gün ve E:2016/904, K:2017/296 sayı ile “(…) Dava, sokakta biriken yağmur suları nedeni ile davacıya sigortalı araçta meydana gelen zararın rücuen tazmini istemine ilişkindir.

Dava dilekçesi içeriği ve ekli belgelere göre; davanın davacının sigortalısı araç sürücüsünün 07 BBN 47 plakalı araçla Kepez Sütçüler Caddesinde hareket halindeyken biriken yağmur suları nedeniyle su içerisinde kalarak stop etmesi ve araca dolan sudan dolayı oluşan davacının sigortalısına kasko sigorta poliçesi gereğince ödediği zararın davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Davacı sigorta şirketi ve davalı ASAT tacir statüsündedir. Davacı sigorta şirketi kasko sigorta poliçesi gereğince ödediği sigortalısının aracında meydana gelen zararı sigortalısının halefi sıfatıyla haksız fiile dayalı ve zararın sorumlusu olarak davalı kurumdan talep emektedir.

Uyuşmazlık Mahkemesi' nin 2013/167 E.- 2013/275 K. Sayılı kararı ile aşın yağışa bağlı olarak evi su basması nedeni ile uğranılan zararın tazmini davasında, Samsun Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nün 2560 Sayılı Kanunun 3009 Sayılı kanunla Değişik 1 madesinin 4.fıkrası gereğince kamu tüzel kişisi olduğu, davanın hizmet kusuruna dayandığı belirtilerek davanın çözüm yeri idari yargı olarak belirlenmiştir.

İİK 67.maddesi gereğince açılan itirazın iptali davalarının özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözüm merci adli yargı ise de itirazın iptali davalarında, geçerli bir icra takibinin bulunması, takibe konu alacağın genel haciz yolu ile takibe konu edilebilecek alacaklardan olması dava önşartı olarak değerlendirilmelidir. (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi'nin 2013/2426 E -2013/3442 K. Sayılı kararında muhalefet şerhi)

Davalı ASAT kamu tüzel kişisi olup, kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması yerleşim yerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması kurumun görevleri arasındadır. Hizmet kusuruna dayanan davada, kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının idare hukuku kurallarına göre çözümü gerektiği, tam yargı davasına konu olabilecek bir alacağın icra takibine konu edilebileceğinin kabulü halinde tam yargı davasına konu olabilecek her türlü alacağın itirazın iptali yolu ile adli yargı önüne taşınacağı, bu nedenle adli yargıda dava edilmesi mümkün olmayan bir alacağın icra takibine de konu edilemeyeceği açıktır.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 10/03/2016 tarih 2015/3894 Esas ve 2016/3126 sayılı kararında da belirtildiği üzere istemin idare hukuku kuralları çerçevesinde ve idari yargı yerinde değerlendirilmesi gerekmektedir. İtirazın iptali davası sırasında, icra takibinin temelini oluşturan ve aslı da idari eylem olan alacağın varlığının ve kapsamının hukuk mahkemesi tarafından çözümlenmesi sonuç ve kanaatine varılmakla dava dilekçesinin yargı yolu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle usulden REDDİNE…” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2.İDARE MAHKEMESİ; 14.9.2017 gün ve E:2017/882, K:2017/1036 sayı ile “(…) Dava; Antalya 1. İcra Müdürlüğü'nün 2015/2485 Esas sayılı dosyasından başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ve takibin 42.155,62 TL üzerinden devamı istemiyle açılmıştır.

2576 sayılı Kanun'un 3410 sayılı Kanun'la değişik 5. maddesinin, 1. fıkrasında; İdare Mahkemeleri, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki, a) İptal davalarını, b) Tam Yargı Davalarını, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları, d) Diğer kanunlarla verilen işleri, çözümler." hükmü yer almaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; ”1. (Değişik: 10/6/1994 -4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E: 1995/27, K: 1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 -4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2.İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.

3.Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya yaptığı işlemler idari yargı denetimi dışındadır."

hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 14/3-a maddesinde dava dilekçelerinin "görev" yönünden ilk incelemelerinin yapılacağı,

15/1-a maddesinde de adlî ve askerî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği belirtilmiştir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” İlamsız takip başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, İkincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre icra hakiminden itirazın kaldırılmasını istemektir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının Antalya 1.İcra Müdürlüğü'nün 2015/2485 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığı, takibe yapılan itirazın iptali için Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açıldığı mahkemenin 13/04/2017 tarih ve 2016/904 Esas ve 2017/296 sayılı kararı ile "yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddine" karar verildiği, bunun üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Bu durumda davaya bakmak görevi adli yargı mercilerinin görev alanına girmektedir.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 02/03/2015 tarih ve 2015/100 Esas ve 2015/117 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi, 4.İdari Dava Dairesince; 14.2.2018 gün ve E:2018/159, K:2018/277 sayı ile istinaf istemi kesin olarak reddedilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Tarafların talebi üzerine İdare Mahkemesince 16.3.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası 27.3.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; taraf vekillerinin istemleri üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; davaya ilişkin bilgi ve belgelerin dosyada yer aldığı anlaşıldığından, adli yargı kararının bir örneğinin ve kesinleşme durumuna ilişkin bilginin Mahkemesinden temin edilmesiyle yetinildiği ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık da bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline ve takibin 36.522,09 TL asıl alacağın, davacının ödeme tarihinden itibaren işleyen yasal faizi olan 5.633,53 TL ile birlikte 42.155.62 TL üzerinden devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan, Antalya 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.4.2017 gün ve E:2016/904, K:2017/296 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.4.2017 gün ve E:2016/904, K:2017/296 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.4.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı