T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO     : 2019 / 488

          KARAR NO : 2019 / 547

          KARAR TR  : 30.9.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı           : A. A. T.S. A.Ş.

Vekilleri        : Av.H.L. P., Av.D.P.

Davalı          : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekilleri        : Av.Ö. İ., Av.F. Ö.

 

O L A Y       : Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından sigorta edilen 34 ... 38 plakalı aracın, 02/12/2013 tarihinde İstanbul ili, Sancaktepe ilçesi, Ulubatlı Hasan caddesi üzerinde seyir halinde iken yol üzerine bırakılmış olan beton bariyerlere çarpması sonucu trafik kazası meydana geldiğini; hadise mahallinde tutulan Trafik Zaptına ve tespit tutanağına göre, sigortalıya ait aracın, davalının sorumlu olduğu yol üzerine herhangi bir uyarıcı levha olmaksızın bırakılmış olan beton bariyer nedeniyle hasarlandığını, yolun yapım, onarımı ve bakım gözetim sorumluluğunun davalı idare olduğundan asli kusurlu bulunduğunu ifade ederek; söz konusu hasar nedeniyle yaptırılan ekspertiz sonucunda sigortalıya ödenen 11.967,00 TL hasar bedelinin başvuru tarihi olan 12/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 13.5.2015 gün ve E:2014/1810, K:2015/1234 sayı ile,“(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirkete sigortalı 34 ... 38 plaka sayılı aracın yolda bırakılan beton bariyerlere çarpması neticesinde araçta hasar meydana geldiği ve söz konusu hasarın tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde yer alan hüküm nedeniyle öncelikle görevli yargı yerinin belirlenmesi gerekmektedir. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1. maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkeme olan Uyuşmazlık Mahkemesi'nin bu konudaki kararlarının irdelenmesi de yararlı olacaktır.

18.06.2012 gün ve 28327 sayılı Mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına bakıldığında, köprüde trafik kazası yaparak yaşamını yitiren şahsın yakınları tarafından, yolun ve köprünün yol bakım, onarım ve yapımının uygun olmadığı, hiçbir işaretlemenin bulunmadığı, bu eksiklerin oluşan kazaya büyük ölçüde sebebiyet verdiği, kazanın hizmet kusuru nedeniyle meydana geldiği ileri sürülerek açılan tazminat davasında çıkan görev uyuşmazlığı sonucu Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 04.06.2012 gün ve E:2012/107, K:2012/134 sayılı kararı ile "2918 sayılı Yasanın 110. maddesinin 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği gözetildiğinde, göreve ilişkin hükmün bu tarihten önce İdari yargı yerinde açılmış olan davalara uygulanmayacağı açıktır. Bu durumda, görev maddesinin yürürlük tarihi olan 19.1.2011 tarihinden önce (14.5.2010 tarihinde) idari yargı yerinde açılmış olan iş bu davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiş, yine resmi bir aracın yolda bulunan rögar kapağına çarpması nedeniyle hasara uğraması sonucu açılan dava sonucunda çıkarılan görev uyuşmazlığı sonucu Mahkemenin, 04.06.2012 gün ve E:2012/101, K:2012/133 sayılı kararı ile "2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Bu durumda, yukarıda aktarılan ve kesin olan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ve 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan iş bu davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulu, 25.11.2015 gün ve E:2015/1211, K:2015/683 sayı ile,  itirazların reddine ve kararın onanmasına karar vermiş, karar düzeltme yoluna gidilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulu, 13.4.2016 gün ve E:2016/1853, K:2016/1632 sayı ile karar düzeltme isteminin reddine karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.  

İstanbul Anadolu 3.Asliye Hukuk Mahkemesi 30.5.2018 gün ve E:2016/190, K:2018/152 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davacı yanın davasının kısmen kabulü ile fazlaya dair istemin reddine karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi: 8.11.2018 gün ve E:2018/2657, K:2018/1204 sayı ile, "(...) Yapılan değerlendirmede; İstanbul Büyükşehir Belediyesi sorumluluğunda bulunan yolda bakım ve onarım yapıldığı sırada davacının yol üzerinde bulunan beton bariyer veya kanalizasyon betonuna çarptığı belirtilen kazada hizmet kusuruna dayanıldığı, hizmet kusuru nedeniyle oluşan eylemde ise yargı yolunun idari yargı olduğu anlaşıldığından yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi yerinde görülmemiştir. (Benzer mahiyette olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/04/2017 tarih ve 2016/15802 E., 2017/3926 K. sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/13720 E., 2017/6918 K. sayılı kararlarında görevli mahkemenin idari yargı olduğunun belirtilmiştir.) Açıklanan nedenlerle kararın kaldırılması ve mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenle KABULÜ ile; istinaf istemine konu olan ve başlıkta yazılı bulunan ilk derece mahkemesi kararının HMK.m.353/1-a/4 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,

2-Dosyanın görev yerinin belirlenmesi yönünden Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere, ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE..." kesin olarak karar vermiştir.

İSTANBUL ANADOLU 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19.3.2019 gün ve E:2018/485, K:2019/62 sayı ile, "(...) Dava 02/12/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle dayanak yapılan kasko sigorta poliçesi kapsamında kazaya karışan araç malikine ödenen hasar bedelinin davalı Belediye'nin kusuru gözetilerek rücuen tahsili isteminden ibarettir.

Bilirkişinin 13/03/2018 tarihli raporunda ve trafik kazası tespit tutanağında belirlendiği gibi kaza anında yol üzerinde beton bariyer veya kanalizasyon betonunun bulunduğu, sürücünün beton bariyer veya kanalizasyon betonuna çarpması sonucu kazanın meydana geldiği, ayrıca sürücüleri uyaran levhaların bulunmadığı, bu durumda yol bakımından sorumlu davalının % 75 oranında araç sürücüsünün %25 oranın kusurlu olduğu anlaşılmış, kusur durumlarına göre yapılan hesaplama sonucu davalı yanın sorumlu tutulacağı miktarın 8.975,25 TL olduğu anlaşılmakla belirlenen bu değer esas alınarak davacının davasının kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin istinaf iradesi doğrultusunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nin 8. Hukuk Dairesi'nin 25/10/2018 tarih ve 2018/2657 Esas, 2018/1204 Karar sayılı ilamı ile "... İstanbul Büyükşehir Belediyesi sorumluluğunda bulunan yolda bakım ve onarım yapıldığı sırada davacının yol üzerinde bulunan beton bariyer veya kanalizasyon betonuna çarptığı belirtilen kazada hizmet kusuruna dayanıldığı, hizmet kusuru nedeniyle oluşan eylemde ise yargı yolunun idari yargı olduğu anlaşıldığından yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek karar verilmesi yerinde görülmediği gerekçesiyle kaldırılmış, kaldırma kararı doğrultusunda davacı yanın talebi yeniden değerlendirilerek dava her ne kadar mahkememize açılmış ise de, davaya bakmakla görevli mahkeme idare mahkemesi olduğundan dava dilekçesinin usulden reddine karar vermek gerekmiş ve hüküm aşağıdaki şekilde oluşturulmuştur.

HÜKÜM:Yukarı gerekçesi açıklandığı üzere;

1-Dava her ne kadar mahkememize açılmış ise de, İst. BAM'sinin 8. Hukuk Dairesinin kaldırma kararı doğrultusunda davaya bakmakla görevli İdare Mahkemesi olduğundan dava dilekçesinin usulden REDDİNE,

2-Davaya bakmakla görevli mahkemenin yargı yolu uyuşmazlığı nedeniyle İdare Mahkemesi olduğunun BELİRLENMESİNE,

 3-İdare Mahkemesinin görevsizlik kararı doğrultusunda yargı yolu uyuşmazlığı çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine..." karar vermiş; bu kararın kesinleşmesinden sonra, davacı vekilinin de dilekçesi dikkate alınarak dosya Mahkemece Uyuşmazlık  Mahkemesine gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30.9.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idari yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

 (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. .” hükmüne göre ise, idari yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, davada idari yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmekle  birlikte, bununla yetinilmemiş ve  kararın kesinleşmesinden sonra, davacı vekilinin de  talebi doğrultusunda,  re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

Bu haliyle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 14 ve 19. maddelerinde  öngörülen durumun aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; dava konusuna ilişkin bilgi ve belgelerin  bir örneğinin dosyada bulunduğu,  bu nedenle idari yargı dosyasının istenilmediği, idari yargı kararının kesinleşme durumunun da mahkemesinden sorulduğu ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirkete sigortalı 34 ... 38 plaka sayılı aracın, trafikte seyir halindeyken yolda bırakılan beton bariyerlere çarpması neticesinde araçta hasar meydana geldiğinden bahisle,  sigortalıya ödenen hasar bedelinin  rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 19.3.2019 gün ve E:2018/485, K:2019/62 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 19.3.2019 gün ve E:2018/485, K:2019/62 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.9.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                            TUNÇ                             TOPUZ                         ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                 KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.30.9.2019

                                                      ÜYE

                                            Ahmet ARSLAN