Hukuk Bölümü         2012/183 E.  ,  2013/9 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : Ş.E.

Vekili      : Av.N.T.E.

Davalı     : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av.A.A.

O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde, Ankara İli, Altındağ İlçesi Alemdağ Mahallesi, 1015. Sokak No: 17 adresinde kain 21830 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ilk imar çalışması neticesinde kadastro tapulu olarak müvekkili adına tapuya kaydedilmiş olduğunu; (Solfasol Mah. Karapınar Mevki 3455 ada 17 parsel iken 21830 ada 1 parsel olduğunu) müvekkilinin366 m²olan arsası üzerine ev ve kömürlük inşa ettiğini;  Altındağ Belediyesi İmar Müdürlüğü'nün 1992 tarihindeki imar çalışmaları neticesinde yeşil alanda kaldığından, kamulaştırma kararı alınmaksızın taşınmaza el konulduğunu, müvekkilinin arsasının 209 m²’ye düşürüldüğünü ve 21830 ada 1 parselden, toplam onüç ortaklı 21830 ada 2 parsele şuyulandırıldığını; 

-Davalı Belediyenin,  14.06.2011tarih ve 01146 sayılı yapı tatil zaptı ile,  davaya konu yerin dini tesis alanında kaldığı için kaçak ve ruhsatsız olarak yapıldığını, imar mevzuatına aykırı bu durumun 1 ay içinde düzeltilmesi gerektiğini, aksi takdirde yıkımın Belediyece gerçekleştirileceği hususunu; akabinde, 29.06.2011 tarih ve 605 sayılı, yıkıma ilişkin Encümen Kararını 04.07.2011 tarihinde müvekkiline tebliğ ettiğini; 

-Davaya konu yerin yapı maliyet bedelinin tespiti için Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açmış oldukları davada,   yapı maliyet bedelinin 50.392,29 TL olduğunun tespit edildiğini;

-Yıkıma ilişkin tebligat üzerine, Altındağ Belediye Başkanlığı İmar Ve Şehircilik Müdürlüğü'ne 01.07.2011 tarih ve 8857 Evrak sayılı dilekçe ile,  davaya konu yerin kaçak ve ruhsatsız olmadığını, bu nedenle tespitini yaptırdıkları yapı maliyet bedelinin tutarının ödenmesi kaydıyla yıkımın yapılabileceğini aksi durumun hukuka aykırı olacağını ve bu durumda yasal yollara gideceklerini bildirdiklerini, ancak bu güne kadar bir cevap verilmediğini ve yapı maliyet bedelinin taraflarına ödenmediğini; yapı maliyet bedeli ödenmeden yıkımın gerçekleştirilmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade ederek; Ankara ili, Altındağ ilçesi, Alemdağ Mahallesi, 1015. Sokak No:17 adresinde kain 21830 ada 1 parsel sayılı taşınmaz için encümen kararının alındığı 29.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 50.392,29TL yapı maliyet bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekili, süresinde verdiği birinci cevap dilekçesinde, dava konusu gecekondunun kaçak ve ruhsatsız olduğu gerekçesiyle müvekkili Belediye Encümeninin 29.06.2011 tarih ve 605 sayılı kararı ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca yıkım kararı alındığını, davacı tarafından dava açılmayarak kararın kesinleştiğini, kaçak ve ruhsatsız olduğu nedeniyle yapının herhangi bir bedel ödenmeksizin yıkılmasının mevzuata uygun olduğunu, dava konusu yapı ile ilgili olarak Belediye Encümeni tarafından alınmış bir karar, dolayısıyla idari bir işlem olduğundan işbu davanın idare mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiğini; Encümen kararı alınmış olmasaydı bile davanın idare mahkemelerinde görülmesi gerektiğini çünkü, kamu kullanımına ayrılan alanda kaldığı için yıkılan gecekondunun bedelinin tahsili talebiyle idareleri aleyhine açılan davalarda Uyuşmazlık Mahkemesinin değişik tarihlerde, bu tür davaların idari yargı yerince çözümleneceği yönünde kararlar verdiğini; ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun,  04.04.2007 tarih ve 2007/4-141 E. 20071188 K. Sayılı kararı ile bu tür davalara bakmaya idari yargının görevli olduğu gerekçesini benimsediğini belirterek görev itirazında bulunmuş, işin esasına ilişkin olarak da; yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca kamulaştırmasız el atma kapsamında tazminata hükmedilebilmesi için dava konusu taşınmaza fiili ve kalıcı nitelikte el atılmasının gerektiğini, halbuki dava konusu gecekonduya fiili el atma bulunmadığını, dava konusu edilen gecekondunun halen yıkılmadığını,  iskan halinde bulunduğunu,  davacı tarafından da gecekonduya el atıldığına dair hiçbir iddiada bulunulmadığını; sözkonusu binanın ruhsatsız, kaçak olduğunu, zira davacının,  imar planında Dini Tesis Alanı olarak ayrılan yerde tek katlı gecekondu yaptığını, binanın halen iskan halinde olduğunun tespit edildiğini, 14.06.2011 tarih ve E 01146 sayılı yapı tatil zaptı düzenlenerek tutanak altına alındığını, Davacı yasal süre içinde yapıyı mevzuata uygun hale getirmediğinden 29.06.2011 tarih ve 605 sayılı Encümen kararı ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca kaçak binanın yıkılmasına karar verildiğini,  kararın davacıya 04.07.2011 tarihinde tebliğ edildiğini,  davacı tarafından dava açılmayarak kesinleştiğini; davacının 21830 ada 1 parsel üzerinde kalan gecekondusu kaçak ve ruhsatsız olduğunu,  davacıya ait209 m²hissesinin ise Orhan Kemal caddesine cepheli aynı ada 2 parselden verildiğini, dolayısıyla davacının hissesi yan parselden yer verilmek suretiyle karşılandığından kamulaştırmaya konu olmadığını; 775 sayılı Gecekondu Yasanının yeniden gecekondu yapımının önlenmesi başlıklı 18. maddesinin amir hükmü gereğince kaçak ve ruhsatsız yapıların hiçbir işleme gerek kalmaksızın belediyeler tarafından yıkıldığını;  benzer şekilde 3194 sayılı İmar Kanununun 32. maddesi ile de ruhsat ve eklerine aykırı kaçak ve ruhsatsız yapılan yapıların yıkılarak tasfiye edileceğinin açıkça düzenlendiğini; hem 3194 sayılı Kanun hem de 775 sayılı Kanun hükümleri gereği Belediyelerin kaçak yapıları herhangi bir bedel ödemeksizin kaldırma yetkisi ve sorumluluğunun bulunduğunu; dava konusu gecekondunun yasal olmadığını, bina için 3194 sayılı yasa uyarınca ruhsat alındığına dair bir belge bulunmadığı gibi,  2981 sayılı İmar Affı kanunundan faydalanmaya ilişkin bir başvuru da bulunmadığını; gecekondunun yasal ve korunması gerekli yapı kapsamında kabul edilmesi imkanı bulunmadığından, binanın yıkılması halinde bina bedeli ödenmesine dair taleplerin de mevzuata aykırı olduğunu savunmuştur.

ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 24.01.2012 gün ve E:2011/366 sayı ile,  davanın davacıya ait bulunan bina ve müştemilatının olduğu arsa hissesinin imar planı ile başka parsele kaydırılmasından dolayı bina ve müştemilatının olduğu parselin dini alan haline getirilmesi ile bina ve müştemilatının bedeline ilişkin tazminata dair bulunduğunun anlaşıldığı, davanın nevi itibariyle adli yargıda görüldüğü gerekçesiyle yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolundaki süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125'inci maddesinin birinci fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; son fıkrasında da, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun hükme bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde; "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları"nın idari dava türleri arasında sayıldığı; idari işlemlerin, idari makam ve mercilerin idari faaliyet alanında idare hukuku çerçevesinde, tek taraflı irade açıklamasıyla hukuk aleminde sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tasarruflar olduğu;  imar uygulaması sonucu 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32'nci maddesi uyarınca tesis edilen yıkım işlemi yukarıda tanımı yapılan idari işlemlerden olduğundan; bu işlemlerden doğan zararların tazmini istemiyle açılan; bir başka deyişle, tapulu alan üzerinde ruhsatsız olarak yapılan yapılar için yapı maliyet bedeli ödenip ödenmeyeceğinden kaynaklanan davaların, 2577 sayılı Yasa'nın 2'nci maddesinde yer alan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesinin icap ettiği gerekçesiyle 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; dava konusu uyuşmazlıkta, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı; uyuşmazlık konusu davanın, 3194 sayılı imar mevzuatının 32. Maddesi uyarınca ruhsatsız ve kaçak yapının yıkım kararının alınması sonucu, kaçak yapının bedelinin ödenip ödenmeyeceğinden ibaret olduğu; uyuşmazlığın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği;  bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/179 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 14.1.2013 günlü toplantısında::

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Ankara ili, Altındağ ilçesi, Solfasol Mahallesi, 453 pafta, 3455 ada, 17 sayılı kadastral parselin, imar uygulaması sonucu Alemdağ Mahallesi, 21830 ada, 1 sayılı parsele dönüştürülmesi ve bu taşınmaz yerine 21830 ada, 2 sayılı parselin davacı adına tapuya tescil edilmesi nedeniyle; 1 sayılı parsel üzerinde bulunan davacıya ait ruhsatsız binanın yıkımı kararı verildiği halde yapı maliyet bedelinin ödenmediği ileri sürülerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.392,29 TL'nın,  davalı Belediye Encümen kararının verildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyanın incelenmesinden; Altındağ ilçesi, Alemdağ Mahallesi, 1015 Sokak, No:17 adresinde; 2880/296880 hisse ile 3455 ada, 17 kadastro parsel sayılı olarak davacı adına tapuda tescilli olan taşınmaz üzerine ev ve kömürlük inşaa edildiği; taşınmazın imar uygulaması sonucu 21830 ada, 1 sayılı parsele dönüştüğü, bu alanın imar planında yeşil alan olarak belirlenmesinden dolayı davacıya 209/1383 m2 alanlı, 21830 ada, 2 sayılı parselin verildiği ve 08.12.1994 tarihinde adına tescil edildiği; 24.04.2008 tarihinde ise davalı Belediye Encümen kararı ile 1/1000 ölçekli imar planı değişikliği yapılarak, bu yerin dini tesis alanı olarak ayrıldığı; 14.06.2011 tarihinde düzenlenen yapı tatil tutanağı ile 21830 ada, 1 sayılı parsel üzerinde bulunan davacıya ait yapının ruhsatsız olduğunun tespit edildiği, 29.06.2011 tarihinde yapı için yıkım kararı verilmesi nedeniyle yapının maliyet bedeli saptanmaksızın yıkım kararı verildiğinden bahisle davacı tarafından Ankara Dokuzuncu Sulh Hukuk Mahkemesinde bina maliyet bedeline yönelik olarak yaptırılan tespitte belirlenen toplam 50.392,29 TL nın, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, yıkım kararının verildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bu davanın açıldığı, dosyada, sözkonusu yapıların yıkıldığına ilişkin bilgi ve iddia bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, her ne kadar davacı tarafından Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılan tespit dosyasında ev ve kömürlük için bedel tespiti yaptırılmış ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bu bedel dava konusu edilmiş ise de, ortada idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, davanın anılan Yasanın 14. maddesinde işaret edilen bedel arttırma davası niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Olayda, imar uygulaması sonucu 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca yıkım işlemi tesis edildiği, davacıya ait tapulu hissenin başka imar parselinden karşılandığı anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, tapulu alan üzerinde ruhsatsız olarak yapılan yapılar için yapı maliyet bedeli ödenip ödenmeyeceğine, dolayısıyla imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Altındağ Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, davalı Altındağ Belediye Başkanlığı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.01.2012 gün ve E:2011/366 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 14.1.2013  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.