Hukuk Bölümü         2012/206 E.  ,  2013/173 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı  : G. SİGORTA AŞ.

Vekili    : Av. S.A.

Davalı   : Sivas Belediye Başkanlığı

Vekili    : Av.C.E.B. 

O L A Y : Davacı vekili özetle; 22/09/2008 tarihinde, İstasyon Caddesi üzerinde, Dört İşletme istikametinden meydan istikametine seyreden sürücü Yusuf Çerikçioğlu yönetimindeki 58 NE 958 plakalı aracın, Fabrika Sokak girişi karşısında, sol şeritte orta refüje yakın olarak bulunan yağmur suyu kapağının bulunduğu çukura düşmesi sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza tespit tutanağına göre, kazanın oluşumunda, karayolunun yapım ve bakımından sorumlu kuruluşun, 2918 Sayılı K.T.K.' nun 13.maddesinde belirtilen, karayolu yapısını trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak yükümlülüğünü ihlal ettiğinden, asli kusurlu olduğunun belirlendiğini ifade ederek, davalı belediyenin kanuni yükümlülüğünün gereğini yerine getirmediğini, söz konusu aracın davacı şirket nezdinde kasko poliçesiyle sigortalı olduğunu, kaza sonucunda davacı şirket tarafından sigortalısına 975,00 TL tazminat ödendiğini, ödenen bedelin rücuen tahsili amacıyla davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı aleyhine Sivas 2. İcra Müdürlüğünün 2009/2640 Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, bu takibe davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine iş bu itirazın iptali davasını açma gereğinin doğduğunu belirterek neticeten davalarının kabulü ile, Sivas 2. İcra Müdürlüğünün 2009/2640 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Sivas Belediye Başkanlığı vekili süresi içerisinde verdiği cevap dilekçede özetle; davada idari yargının görevli olduğunu belirterek görev itirazında bulunmuştur.

Sivas 2.Sulh Hukuk Mahkemesi; 13.03.2012 gün ve E:2011/1057 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Sivas Belediye Başkanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı; ‘’2004 sayılı ıcra ve Iflas Kanununun 67'nci maddesinde,’’Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.’’ yolunda yer alan hükümde geçen "genel hüküm dairesinde" ibaresinde kasıt, icraya konulan alacağın tabi olduğu hukuk dalından kaynaklanan uyuşmazlıkları konu edinen davalara ait yargılama kurallarıdır.Olayda, davacı şirketin sigorta bedeli ödemesini gerektiren hasarın, davalı Belediyenin yapım, bakım ve güvenliğinden sorumlu olduğu yol ve kanalizasyonun bakımındaki noksanlıktan, yani, kapalı olması gereken rögar kapağının açık olmasından kaynaklandığı, yol ve kanalizasyon yapım, bakım ve güvenliğinin sağlanması, bir kamu hizmetidir.Bu hizmetin gereği gibi işlememesi ya da noksan işlemesi ise, kamu idaresinin Kamu Hukuku alanına giren sorumluluğunu doğuran hizmet kusurudur. Davacı şirketin, davalı Belediyeden istediği alacağına ait rücu hakkının dayanağı da bu hizmet kusurudur.Bu bakımdan; davada, itirazın haklılığına karar verilebilmesi, her şeyden önce, anılan kusurun varlığının tespitine bağlıdır. Bu tespit ise, Anayasamızın, "Yargı Ayrılığı Ilkesi" ve 2577 sayılı Idari Yargılama Usulü Kanununun2'inci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendine ile 2576 sayılı Bölge Idare Mahkemeleri, Idare ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 5'inci maddesinin 1 'inci fıkrasına göre, genel görevli idare mahkemelerince yapılabilecek niteliktedir. Başka anlatımla; davada, genel hükümler, 2576 ve 2577 sayılı Kanunların hükümleri; genel görevli mahkeme de, idare mahkemesidir. Dolayısıyla, Sivas Ikinci Sulh Hukuk Mahkemesinin kendisini görevli gören kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.’’ demek suretiyle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı;’’Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14/04/2010 gün ve 2010/7-184 E, 20110/214 K sayılı emsal kararında "...2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre, idari davalar;İdari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan ibarettir. Ayrıca yine aynı yasanın 15/1-a maddesinde ise adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Yani yasanın açıkça adli yargıyı görevli saydığı haller idari yargının kapsamı dışında kalmakta olup bu gibi durumlarda, dava konusu işlemin niteliğine bakılmaksızın dava adli yargıda görülür.Somut olayda alacaklı davacı, borçlu belediye hakkında ilamsız icra takibi yapmış olup itiraz üzerine takip durmuş ve davacı görülmekte olan itirazın iptali davasını açmıştır.2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” hükmüne yer verildiğine göre itirazın iptali davaları açıkça adli yargının görev alanı içine girmektedir. şeklindeki kararından da anlaşılacağı gibi, 2577 sayılı İYUK 2 ve 15. maddeleri ile 2004 sayılı İİK 67. Maddesine göre adli yargı düzeni içinde yer alan İcra Müdürlüklerinde 2004 sayılı İİK hükümlerine göre yapılan ilamsız icra takiplerine yönelen itirazlara karşı itirazın iptali davasının da genel hukuk kuralları içinde adli yargı düzeninde yer alan genel mahkemelerden olan Sulh ya da Asliye Hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Kaldı ki, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda 11/01/2011 tarihinde 6099 S.K./14.mad. ile yapılan değişiklik sonucu 110. madde 1. fıkrasına göre "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca da karayolu üzerinde meydana gelen 2918 sayılı yasa kapsamında bulunan her türlü olaydan kaynaklanan sorumluluk davalarının da adli yargı düzeni içinde görülmesi gerekmektedir.’’ demek suretiyle Danıştay Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiğini belirtmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 04.02.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, davalı idare bakımından 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle açılmıştır.

                2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

                İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 04.02.2013  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.