Hüküm Uyuşmazlığının Giderilmesini İsteyen (Davacı) : A. Turizm Tesisleri İşletmeciliği Ltd. Şti. Vekili :M.T.S. Davalı :Bolu Valiliği Diğer Davacı : K.H. Müşteki :E.G. Sanık :S.D. O L A Y : Bolu Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünce 6.4.1999 gününde akaryakıt istasyonundan alınan süper benzin numunesinin analizi sonucunda, TS 2885 standardına aykırı olduğunun rapor edilmesi üzerine, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 19. maddesine aykırılık nedeniyle aynı Kanun’un 25/4. ve 26. maddeleri gereğince, 5.7.1999 tarih ve 1838 sayılı Valilik kararı ile, davacı Şirkete 2.700.000.000.- lira para cezası verilmiştir. Davacı Şirket vekilince, sözkonusu para cezasına ilişkin işlemin iptali istemiyle, 15.7.1999 gününde idari yargı yerinde dava açılmıştır. SAKARYA 2. İDARE MAHKEMESİ; 13.6.2000 gün ve E:1999/513, K:2000/701 sayı ile, akaryakıt istasyonundan davalı idare elemanlarınca alınan süper benzin numunesinin Petrol Ürünleri Araştırma Merkezince yapılan analizi sonucu TS 2885 standardına uygun olmadığı anlaşıldığından, davacı Şirketin bu eylemi nedeniyle para cezası ile cezalandırılmasında, 4077 sayılı Yasa’nın 19. ile 25. ve 26. maddeleri hükümlerine aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar davacı Şirket vekilince temyiz edilmiş ise de, DANIŞTAY ONUNCU DAİRE’ nin 26.6.2001 gün ve E: 2001/297, K:2001/2751 sayılı ve “... 4077 sayılı Yasa uyarınca verilen para cezalarına yapılan itiraz üzerine idare mahkemesince verilen kararlar kesin olduğundan, 2577 sayılı Yasa’nın 46. maddesi uyarınca temyiz edilebilecek nitelikte olmayan bu kararların, temyizen incelenmesine hukuki olanak bulunmadığı...” yolundaki kararıyla, temyiz istemi incelenmeksizin reddedilmiştir. DÜZCE CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’ nın 6.8.1999 gün ve E:1999/1216, İddia No: 1999/760 sayılı İddianamesiyle, A. Tesisleri Total Benzin İstasyonunu çalıştıran sanık S.D’nin, 30.3.1999 gününde müştekinin bu istasyondan aldığı benzinden dolayı aracında arıza meydana geldiğini belirterek şikâyetçi olması üzerine alınan numunelerin analizi sonucunda süper benzinin TSE standartlarına uygun olmadığı tespit edildiğinden bahisle, ticarete hile karıştırmak suçu nedeniyle eylemine uyan TCK.’nun 363/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunmuştur. DÜZCE 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ; 13.10.1999 gün ve E:1999/43, K:1999/434 sayı ile, sanık hakkında hernekadar TCK.’nun 363. maddesini ihlâl ettiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davası açılmış isede, yapılan yargılama sırasında ODTÜ’nun vermiş olduğu benzin buhar basıncının TSE standartlarına uygun olmadığı şeklindeki raporun TSE’nin verileri ile açık çelişki arzettiği, bu nedenle verilen rapora itibar edilmediği, sanığın mahkumiyetine yeterli delil elde edilemediğinden beraetine karar verilmesinin gerekeceği gerekçesiyle, hernekadar sanığın ticarete hile karıştırmak suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış isede, sanığın cezalandırılmasına yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, yasal unsurları oluşmadığı anlaşılmakla sanığın BERAETİNE karar vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: A. Turizm Tesisleri İşletmeciliğinin vekili, para cezasının iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararı ile, yine şirket aleyhine ticarete hile karıştırmak suçu nedeniyle açılan kamu davasında Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen beraet kararı arasında 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörüldüğü şekilde hüküm uyuşmazlığı doğduğunu ileri sürerek giderilmesi istemiyle, 25.9.2001 gününde mahkeme kaydına giren dilekçe ile, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur. DANIŞTAY BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİNİN ÖZETİ: 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesine göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için kararların aynı konu ve sebebe ilişkin olması ve bu kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin de olanaksız bulunması gerektiği; olayda, ticarete hile karıştırmak suçundan dolayı şirket sorumlu müdürü S.D. hakkında açılan ve yeterli delil olmadığından beraatle sonuçlanan kamu davasının konusu ile şirket hakkında 4077 sayılı Yasa uyarınca uygulanan idari para cezasına yapılan itirazın reddi yolundaki idari davanın konusunun farklı olması karşısında, uyuşmazlığa konu edilen adli ve idari yargı kararları arasında hakkın yerine getirilmesini olanaksız kılan bir durumun varlığından da sözedilemeyeceği; açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde hüküm uyuşmazlığının varlığı için öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden başvurunun reddi gerekeceği yolundadır. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİNİN ÖZETİ: 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde belirtilen hüküm uyuşmazlığının oluşabilmesi için, iki farklı yargı merci tarafından verilmiş ve kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olmasının gerektiği; dosyaya konu olan kararlarda, taraflar aynı olmakla birlikte hüküm uyuşmazlığının varlığı için aranan diğer koşulların bulunmadığı; Ceza Mahkemesinin kararının şirket sahibinin beraatine ilişkin karar olup, bu kararda sanığın suçlu olup olmadığının incelendiği; İdare Mahkemesi tarafından verilen kararda ise idari para cezasının incelendiği; hüküm uyuşmazlığı doğduğu iddia edilen mahkeme kararlarının konularının birbirinden tamamen farklı oldukları; ayrıca, bu kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiğini söylemenin mümkün olmadığı; bu nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde belirtilen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundadır. İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Samia AKBULUT’ un Başkanlığında, Üyeler: Dr, Mustafa KILIÇOĞLU, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Ertuğrul TAKA ve Dr. Serdar ÖZGÜLDÜR’ ün katılımlarıyla yapılan 24.6.2002 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısı’nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin düşünce yazıları ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN’ ın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: USULE İLİŞKİN İNCELEME: 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinin birinci fıkrasında, “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.”denilmektedir. Aynı Kanun’un 24. maddesinde, “( Değişik birinci fıkra: 21.1.1982- 2592/7 md. ) 1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir. Ceza kararlarında; sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması halinde hüküm uyuşmazlığı var sayılır. İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır.”denilmiş; 25. maddesinde de,”Hukuk alanındaki hüküm uyuşmazlıklarında Uyuşmazlık Mahkemesi, Danıştay Yargılama usulünün bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerini uygulamak suretiyle anlaşmazlığın esasını da karara bağlar. Ceza alanındaki hüküm uyuşmazlıklarında Uyuşmazlık Mahkemesi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerini uygular ve esasa ilişkin bir karar vermeksizin sadece o davayı hangi ceza mahkemesinin görüp karara bağlaması gerektiğini belirtmek suretiyle anlaşmazlığı çözer. Kazanılmış haklar saklı tutulur. Uyuşmazlık Mahkemesi hüküm uyuşmazlıklarını dosya üzerinde inceleyerek karara bağlar. Gerekli gördüğü hallerde veya istek üzerine tarafları dinleyebilir.” hükümlerine yer verilmiştir. 1-Olayımızda olduğu gibi, biri ceza kararı diğeri ise hukuk kararı olması; başka bir ifadeyle, ceza mahkemesi kararı ile idari yargı yerlerinin kararları arasında hüküm uyuşmazlığı doğduğunun ileri sürülmesi halinde,isteme konu olan uyuşmazlığa Uyuşmazlık Mahkemesinin hangi bölümünde bakılacağı hususunun öncelikle incelenmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık Mahkemesi 11.7.1988 gün ve E: 1988/1, K: 1988/1 sayı ile, “ 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılanması sonunda sanığın mahkûmiyetine ya da beraetine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” yolunda ilke kararı almıştır. (13.10.1988 tarih ve 19958 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.) Belirtilen nedenle,başvuru konusu hüküm uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiğinde duraksamaya yer bulunmamaktadır. 2- 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinin değişik birinci fıkrası hükmüne göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için: a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi, b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması, c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması, d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması, e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır. Aralarında hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden: Hükümlerin, adli ve idari yargı yerlerince verildiği ve kesinleşmiş bulunduğu; kararlarda davaların esasının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır. Olayda, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünce akaryakıt istasyonundan alınan süper benzin numunesinin analizi sonucunda TS 2885 standardına aykırı olduğu nedeniyle 4077 sayılı Yasa uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada, İDARE MAHKEMESİ’ nce işlemde yasaya aykırılık görülmeyerek davanın reddi yolunda karar verildiği; öte yandan bir müşterinin şikayeti üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca, adıgeçen Şirket’in sorumlusu hakkında düzenlenen iddianame ile, ticarete hile karıştırmak suçu nedeniyle açılan kamu davasında, ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’ nde yapılan yargılama sonunda, sanığın cezalandırılmasına yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği nedeniyle beraetine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre standartlara aykırı satış yapıldığı nedeniyle verilen idari para cezasının iptali istemine ilişkin idari davanın konusu ile Şirket sorumlusu hakkında ticarete hile karıştırmak suçu nedeniyle açılan kamu davasının konusu aynı olmadığı gibi, adli ve idari yargı yerlerinde açılan davaların sebepleri de farklıdır. Belirtilen duruma göre ve olayda “konu ve dava sebebinin aynı olması” koşullarının gerçekleşmemesi karşısında, uyuşmazlığa konu edilen adli ve idari yargı kararları arasında hakkın yerine getirilmesini imkânsız kılan bir çelişkinin varlığından sözetmek olanaksızdır. Nitekim, adli ve idari yargı kararlarının ayrı ayrı infaz edilmeleri de bu durumun doğal bir sonucudur. Açıklanan nedenlerle, hüküm uyuşmazlığının varlığı için 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen koşullar birlikte gerçekleşmediğinden başvurunun reddi gerekmektedir. SONUÇ : Hüküm uyuşmazlığının varlığı için 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen koşullar birlikte gerçekleşmediğinden BAŞVURUNUN REDDİNE, 24.6.2002 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.