Hukuk Bölümü         2013/761 E.  ,  2013/936 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : MTA Genel Müdürlüğü

Vekilli     : Av. E.K.              

Davalı      : R.D.

Vekili      : Av. M.D.

O L A Y  : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının da aralarında bulunduğu bir kısım Batı Karadeniz Bölge Müdürlüğü personelinin Sağlık Ocağı’ndan il dışına yaptırdıkları usulsüz sevklerle konuyu düzenleyen mevzuata aykırı olarak görev mahallinde yaptırabilecekleri tedavileri il dışında yaptırmak sureti ile usulsüz tedavi yolluğu almaları ve yine konuya ilişkin mevzuata aykırı olarak bir kısmının da refakatli olarak il dışına gitmiş olduklarının öğrenilmesi üzerine Kurum Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen 09.04.2007 tarih ve 8 sayılı soruşturma raporu ve 29.06.2007 tarih ve 4 sayılı Disiplin Kurulu Kararı gereğince davalının kusurlu olduğunun tespit edildiğini ve aynı raporda davalının kızı İstanbul’da ikamet ettiği halde Marmara Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi KBB servisinde yapılan ameliyat nedeniyle gerek ameliyat için gerekse ameliyat sonrasında tedavi sürecinde Zonguldak’tan İstanbul’a refakatli olarak 7 kez gitmiş gibi göstererek 2349,60 TL kurumdan para aldığını, haksız olarak alınan bu paranın faizi ile birlikte kuruma iadesinin gerektiği, Kamu Zararlarının Tahsili Usulü Hakkında Yönetmelik ve yine Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve CeN.e Giderleri Yönetmeliği, 2004, 2005, 2006 yılları tedavi yardımına ilişkin bütçe uygulama talimatları dikkate alınarak haksız olarak davalının tahsil ettiği 2349,60 TL asıl alacak ile 04.03.2008 tarihinden itibaren işlemiş olan 2785,91 TL faizin davalıdan alınıp müvekkili kuruma verilmesi istemiyle 26.05.2008 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ZONGULDAK 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ: 13.10.2011 gün ve E:2008/445, K:2011/971 sayı ile davaya konu alacağın Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 7/A maddesine göre tahsili gerekeceği, Harcırah Kanununun 60. Maddesi uyarınca 6183 sayılı Kanunun uygulanması gerekeceği, tahsil yolu bakımından öncelikle idarenin amme alacakları hükümlerine göre kesin ve yürütülebilir idari bir tahsilat işlemine başvurması gerekeceği, bu yol uygulamaya konulup borçlu tarafından itiraz olunduğu takdirde idari yargıda gereğinin yapılması gerektiği, idari yargıda çözümlenecek bir olay bakımından davanın idari yargıda çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı vermiştir. Mahkemece verilen görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 27.12.2012 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ZONGULDAK İDARE MAHKEMESİ: 16.01.2013 gün ve E: 2012/1873 K: 2013/27 sayı ile davalıya yersiz ödendiği ileri sürülen uyuşmazlık konusu meblağın davalılardan kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince tahsili için açılan is bu davanın, anılan Yönetmeliğin 21. Maddesinin 5. Fıkrası göz önüne alındığında adli yargıda görülmesi gerektiği gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verilmiş, bu karara itiraz edilmediğinden karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi talebiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Bahri AYDOĞAN, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 04.06.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte olup, bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, kurum personeli olan davalının sağlık ocağından il dışına yaptırdığı usulsüz sevkler nedeniyle kuruma verilen zararın faizi ile birlikte tahsiline ilişkindir.

 2804 sayılı Kanuna göre kurulmuş olan MTA Genel Müdürlüğü, Başbakanlığa bağlı genel müdürlük iken 13/01/1999 tarih ve 23582 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Cumhurbaşkanlığının 12/01/1999 tarih ve 39-08/D-4-99-20 sayılı Onayı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlanmıştır. Davalı ise MTA Genel Müdürlüğü Batı Karadeniz Bölge Müdürlüğü personelidir.

                Davalı Ramis Demirkır, İstanbul ‘da ikamet eden kızı Müge Demirkır İstanbul Kaymakamlığından Kadıköy Sağlık Ocağına yaptırdığı 18.01.2006 tarih ve 296 nolu sevkle aynı gün yapılan muayene sonucu Marmara Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi KBB servisine sevk edilmiş ve 19.01.2006 tarihinde hastane kaydı yaptırılmasına rağmen 26.01.2006 tarihinde yapılan muayenesi sonucunda ameliyat için hastaneye yatışı uygun görülmüştür.

                Davalı, yaklaşık bir hafta sonra Zonguldak Bölge Müdürlüğünden alınan 30.01.2006 tarih 61 sayılı sevkle gidilen 3 nolu Sağlık Ocağına önceki sevk kağıda ibraz edilerek, Zonguldak’taki ikinci ve üçüncü kademe sağlık kuruluşları atlanarak İstanbul Marmara Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesine sevk yapılmıştır.

            Davacı vekili, davalının kızının tedavi süresi içerisinde İstanbul Barosu’na bağlı olarak stajını yapmasına rağmen gerek ameliyat için gerekse ameliyat sonrasındaki tedavi süresince Zonguldak’tan İstanbul’a refakatli olarak yaptırılan sevklerle 7 kez gitmiş gibi 37 günlük tedavi yolluğu alındığını ileri sürmüştür.Davalı vekili, davacının iddialarının yerinde olmadığını Batı Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nde yapılan teftiş sonrasına usulsüz sevklerden dolayı ilgili kurumun Memur Disiplin Kurulu tarafından davalıya verilen “ilerlemenin kısa süreli durdurulması” cezası ile ödenen tedavi yolluğunun tahsiline ilişkin verilen cezanın İdare mahkemesince iptaline karar verildiğini, ortada usulsüz sevk işlemlerinin olmadığını savunmuştur. Olayımızda, davacı kurum tarafından davalının kusuru nedeniyle meydana gelen zararın tahsili için kurum çalışanına karşı açılan bir dava söz konusudur.

Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin Kamu Zararının Tespiti Ve Bildirilmesine ilişkin 7. Maddesinde:

(1) Kamu zararları 6 ncı maddede belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle;

a) Kontrol, denetim veya inceleme,

b) Sayıştay’ca kesin hükme bağlama,

c) Adlî, idarî veya askerî yargılama sonucunda tespit edilir.

(2) Tespit edilen kamu zararına ilişkin yazı, tutanak, rapor, ilâm ve benzeri belgeler ilgili kamu idarelerine gönderilir. Kontrol, denetim ve inceleme sonucunda tespit edilerek kamu idarelerine bildirilen kamu zararlarına ilişkin belgelerde yer alan hususlar, ilgili harcama yetkilisinin de görüşleri alınmak suretiyle merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisi tarafından değerlendirilir. Taşrada idarenin en üst yöneticisi ile harcama yetkilisi görevinin aynı kişide birleşmesi halinde değerlendirme üst yönetici tarafından yapılır. Yapılan değerlendirme sonuçları dosyasına konulur.

(3) Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararına ilişkin belgelerde, sorumlularla birlikte tahsil sürecine dahil edilecek ilgililer de belirtilir. Bu belirlemenin yapılmadığı durumlarda, zararın tahsil sürecine dahil edilecek ilgililer merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisi tarafından yaptırılacak inceleme ile belirlenir.

(4) Yargı kararları ve Sayıştay ilâmlarıyla tespit edilen kamu zararı alacakları ile değerlendirme sonucunda takip ve tahsiline karar verilen alacaklar, merkezde strateji geliştirme birimlerince, taşrada ise takibe yetkili idare birimince takip edilir.

(5) Sayıştay denetçileri tarafından inceleme sırasında mevzuata uygun bulunmayan veya noksan görülen işler hakkında kendilerine gönderilen kamu zararına ilişkin sorguların bir örneği, ilgili kamu görevlisince ilgisine göre üst yönetici veya en üst yöneticiye bildirilir. Bu sorgular, kamu idaresince ihbar kabul edilerek gerekli kontrol, denetim ve inceleme başlatılabilir”

Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin Kamu Yararından Doğan Alacakların Silinmesi başlıklı 21. Maddesinin 5. fıkrasında:

“Alacağın tahsili için açılan davada kamu idaresi aleyhine karar verildiği ve Yargıtay tarafından da onanmak suretiyle hüküm kesinleştiği veya kamu idaresi için bir yarar görülmediğinden temyizden yetkili mercinin onayı alınarak vazgeçildiği hallerde, Yargıtay ilâmı veya temyizden vazgeçme onayı ile buna ilişkin aleyhteki mahkeme kararı, hukuk birimince strateji geliştirme birimi veya ilgili taşra birimine gönderilir. Bu birimlerce de, söz konusu belgelerin onaylı birer örnekleri ilgili muhasebe birimine intikal ettirilerek alacağın kayıtlardan çıkarılması sağlanır” şeklindeki düzenlemeler ile kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul belirlenmiştir. Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesi görevsizlik kararında Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin Kamu Zararının Tespiti ve Bildirilmesine ilişkin 7. Maddesine,  Zonguldak İdare Mahkemesi ise aynı yönetmeliğin 21. Maddesine dayanmış ise de göreve ilişkin usul ve esasların yönetmelik ile belirlenmesinin mümkün olmaması nedeniyle davaya bakmakla görevli mahkemenin Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre değil, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.   2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” denilmiştir.

İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanısıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

                Bu durumda, davanın, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eyleminden dolayı hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış 2577 sayılı Yasa'nın 2. maddesinde belirtilen davalardan biri olmayıp, davacı alacağının tahsili için gerçek kişi aleyhine açılan dava olması karşısında, idari yargının görevine giren bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

                Buna göre, davacı idare alacağının tahsili için gerçek kişi aleyhine açılan davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Zonguldak 2.Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Zonguldak 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 13.10.2011 gün ve E:2008/445, K:2011/971 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 04.06.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.