Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         1980/13 E.  ,  1981/12 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

          Davacı          : C.Ö.

          Davalılar       : 1- Ticaret Bakanlığı

                                 2- Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü   

           O L A Y    : Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, Nevşehir Üzüm ve Mamulleri Tarım Satış Kooperatifi Genel Müdürü iken,1968 yılında Ticaret Bakanlığı'nca görevine son verilen davacı; 1970 yılında isteği üzerine Sosyal Sigortalar Kurumu'nca emekliye sevk edilmiştir.

Davacı İş Kanunu'na tabi sigortalı kişi olduğunu, keyfi sebeplerle ve ihbar koşuluna uyulmadan ve yasal hakları ödenmeden işine son verildiğini ileri sürerek ihbar tazminatı kıdem tazminatı beş yıllık ücretli izin alacağı tutarı 20.250 lira tazminatın davalıdan tahsili istemiyle iş mahkemesinde dava açmıştır.

Ankara 2. İş Mahkemesi; 25.12.1973 gününde, 1972/988-1973/1132 sayı ile; davayı kısmen kabul etmiş, vaki temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 10.10.1979 gününde, 1974/1491-20730 sayı ile; davacının 2835 sayılı Yasa'nın 19. maddesine göre, Ekonomi Bakanlığı'nca tayin edildiği, bu itibarla işçi olmadığı, İş Kanunu'nun getirdiği ihbar, kıdem tazminatı ve ücretli izin alamayacağı, aksi görüşle verilen kararın yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmü bozmuş, bozma ilâmıma uyan mahkeme 3.2.1977 gününde, 1975/1636 - 1977/18 sayı ile; işçi olmayan ve işçi statüsünde bulunmayan davacının işçilik haklarından yararlanmasına olanak bulunmadığından, sabit olmayan davanın reddine karar vermiştir.

Bu karar üzerine davacı, 13.5.1977 günlü, dilekçe ile Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'ne başvurup, 5434 sayılı Yasa uyarınca emekli aylığı bağlanmasını ve emekli ikramiyesi verilmesini istemiş, Emekli Sandığı'nın vaki istemi reddetmesi üzerine de bu konudaki işlemi iptali, emeklilik işleminin sandıkça yapılması için Danıştay'da İdarî dava açmıştır.

Danıştay 10. Dairesi, 22.2.1979 gününde, 1978/4468-1979/600 sayı ile; Emekli Sandığı'na tâbi bir işte çalışırken görevinden ayrılıp, Sosyal Sigortalar Kurumu'na tâbi işyerinde 1970 tarihi itibarıyla emekliye ayrıldığından 228 sayılı Yasa uyarınca, birleştirilen hizmetleri üzerinden son ayrıldığı kurumca emeklilik tahsisi yapılan davacıya Emekli Sandığı'nca aylık bağlanmadığından, anılan yasaya göre sandıkça emekli ikramiyesi verilmesine imkân bulunmadığı, iş mahkemesinde açılan dava sonunda işçi sayılmadığı yolunda karar verilmesinin emekli ikramiyesi ödenmesi isteminin kabulüne yeterli olmadığı gerekçesiyle, dayanağı olmayan davanın reddine karar vermiştir.

Davacı; işçi sayılmadığı için ihbar ve kıdem tazminatından, memur sayılmadığı için de emeklilik ikramiyesinden yoksun kaldığını, işçi olmadığının mahkeme kararlarıyla sabit olduğunu, buna göre, emekli aylığı bağlanması ve ikramiye verilmesi gerektiğini, bu yoldaki davanın Danıştay'ca reddedildiğini, kesinleşen kararlar arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğunu, bu yüzden hakkının yerine getirilmesine olanak kalmadığını ileri sürerek, oluşan hüküm uyuşmazlığının giderilmesini, memur olduğuna ve 5434 sayılı Yasa'ya göre işlem yapılmasına karar verilmesini Mahkememizden istemektedir.

Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, davacının en san Sosyal Sigortalar Kurumu'na tâbi olarak çalıştığını, 1214 sayılı Yasa'ya göre bu kurumca tahsis işlemi yapıldığını, Emekli Sandığı’nca yapılacak işlem bulunmayıp, Danıştay Kararının usul ve yasaya uygun olduğunu bildirmiş,

Ticaret Bakanlığı, Tarım Satış Kooperatifleri Birlik Genel Müdürleri ve mensuplarının memur sayılıp, sayılmadığının Başbakanlık Devlet Personel Dairesinden sorulduğunda bu kişilerin işçi olduğuna karar verildiğinin bildirildiğini, davacı iddialarının yerinde olmadığını belirtmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE: Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Başkan Ahmet H. Boyacıoğlu’nun Başkanlığında, Zekai Özdil, Şerafettin Seyhun, Sıtkı Gökalp, Şerafettin Kaya, Mehmet Karaarslan ve Şahap Erenel’in  katılmalarıyla yaptığı 13.7.1981 günlü toplantıda, geçici raportör Danıştay Tetkik Hakimi M.İlhan Dinç’in raporu ile dosyadaki belgeler, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Danıştay Başsavcılığı’nın hüküm uyuşmazlığının oluşmadığı yolundaki düşünce yazıları okunduktan; toplantıya Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Yardımcı Durmuş Ganioğlu’nun yazılı düşünce doğrultusundaki sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp, düşünüldü;

2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesi; hüküm uyuşmazlığının varlığının kabulü için Adli, İdarî ve Askeri Yargı mercilerinin en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın verdiği kesinleşmiş kararların, aynı konuya ve sebebe ilişkin ve en az davacıların aynı olması, kararlar arasındaki uyuşmama yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının varlığını gerekli görmektedir.

Oysa yukarıda açıklandığı üzere davacı, iş mahkemesine; İş Kanunu'na tâbi sigortalı işçi olduğunu, keyfi sebeplerle ve ihbar koşullarına uyulmadan ve yasal hakları ödenmeden işine son verildiğini ileri sürerek ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ve ücretli izin alacağı tutarı 20.250 lira tazminatın tahsili istemiyle, Danıştay'a ise emekli aylığı bağlanması, emekli ikramiyesi verilmesini isteğinin reddi yolundaki Emekli Sandığı işlemini iptali ve emeklilik işleminin sandıkça yapılması isteğiyle dava açmıştır.

Bu davaların sebebi ve konusu aynı olmadığı gibi, kararlar arasında uyuşmama da yoktur. İş Mahkemesi davacının işçi olmadığını ve işçiye tanınan haklardan davacının yararlanamayacağını belirlemiş, Danıştay ise davacının işçi olup olmadığını tartışmayıp, “Sosyal Sigortalar Kurumu’na tâbi işyerinde 1970 tarihi itibarıyla emekliye ayrıldığında 228 sayılı Yasa uyarınca birleştirilen hizmetleri üzerinden son ayrıldığı kurumca emeklilik tahsisi yapılan davacıya, Emekli Sandığı'nca aylık bağlanmadığından, anılan yasaya göre sandıkça emekli ikramiyesi verilmesine imkân bulunmadığı”  belirlenerek, davacının 5434 ve 228 sayılı Yasalar da yer alan koşulları taşımadığını belirtmiştir. Bu durumda davacının işçi veya memur sayılmaması nedeniyle bunlara tanınan haklardan yararlanamadığı ve bu yönden kararlar arasında uyuşmama olduğu söylenemez.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde, hüküm uyuşmazlığı içir aranan koşullar gerçekleşmediğinden, ortada hüküm uyuşmazlığı bulunmamakta ve başvurunun reddine karar verilmelidir.

Bu görüşe Ahmet E. Boyacıoğlu ve Zekâi Özdil katılmamışlardır.

SONUÇ   : Ankara 2. İş Mahkemesi ile Danıştay 10. Dairesi kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından başvurmanın reddine, Ahmet H. Boyacıoğlu ve Zekâi Özdil'in karşı oylarıyla ve oyçokluğuyla 13.7.1981 gününde kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY YAZISI 

12.6.1979 günlü, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinin "birinci fıkrasında "1. maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, birbirine uymayan kararlar arasında hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edilebilmesi için; bu kanarların aynı konuya ve sebebe ilişkin ve en az davacılarının aynı olması ve kararlar arasındaki uyuşmama yüzünden hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması gerekir.” denilmektedir.

Davacı, çeşitli tarım satış kooperatifleri birliklerinin genel müdürlüğü görevini yaptığını ve davalı bakanlığın keyfî ve haksız olarak hizmet akdine son verdiğini öne sürerek İş Mahkemesi'ne başvurarak ihbar ve kıdem tazminatı istemiş, Ankara 2. İş Mahkemesi, 3.2.1977 günlü, E:1975/1636, K:1977/18 sayılı kararla işçi  olmayan ve işçi statüsü de bulunmayana davacının işçilik haklarından yararlanmasına imkân bulunmadığından şahit olmayan davanın reddine karar vermiştir.

Bu karardan sonra davacı, Emekli Sandığı'na başvurmuş ve kendisine emekli ikramiyesi verilmesini istemiştir. Sözü edilen sandıkça isteğinin reddedilmesinden sonra da Da­nıştay'a başvurarak tesis edilen işlemin iptalini dava etmiştir. Danıştay 10. Dairesi, davacının Enekli Sandığı'na tâbi Ziraî Donatım Kurumu Iğdır Ajansı Memuru olarak çalışmakta iken, 30.9.1953 gününden ayrılıp, bilâhare görev aldığı Sosyal Sigortalar Kurumu'na tâbi işyerinde emekliye ayrıldığı ve 228 sayılı Yasa uyarınca birleştirilen hizmetleri üzerinden son ayrıldığı kurum olan sigortaca emeklilik tahsisi yapıldığı, bu nedenle davacıya Emekli Sandığı'na aylık bağlanmadığından anılan kanun hükümlerinden faydalanılarak kendisine emeklilik ikramiyesi verilmesine imkân bulunmadığı gibi, davacının ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi istemiyle Ankara 2. İş Mahkemesi'ne açtığı 1975/1636 Esas, 1977/18 Karar sayılı davanın sonu­cunda işçi sayılmadığı yolunda karar verilmiş olması yukarıda açıklanan yasa hükümleri kar­şıcında emeklilik ikramiyesi ödenmesi isteminin yeterli değildir görüşüyle davayı ve bunu takiben yapılan karar düzeltme istemini reddetmiştir.

Emekli Sandığı'na bağlı hizmetlerde çalışanlara ödenen “emekli ikramiyesi” ile İş Yasası'nı göre çalışanlara ödenen “kıdem tazminatı” nın, çalışanların Anayasa'nın 48.  maddesiyle sahip oldukları “sosyal güvenlik hakkı”nın öğelerini oluşturduğunda kuşku edilemez. Bu nedenle ödenen ödentinin önemli olan yönü taşıdığı ad değil, onun hangi amaçla ödendiğidir. Çalışanların sosyal güvenliklerini sağlama ereğini güden ödemelerin taşıdığı isimlere bakılarak her iki davanın konusunun ve sebebinin aynı   olmadığı yolunda varılan sonuca katılmaya olanak yoktur. Davacı her iki davada da geniş anlamı ile sosyal güvenliğinin sağlanmasını ve bu konunun karara bağlanmasını istemiş, açtığı davalar reddedildi­ğinden haiz olduğu sosyal güvenlik hakla, askıda kalmış, yasa deyimiyle bu kararlar neden ile hakkın yerine getirilmesi olanaksız bir duruma gelmiştir.

Açıklanan nedenlerle, hüküm uyuşmazlığının varlığını kabul için yasada öngörül koşulların olayda gerçekleştiği kanaati ile başvurmayı reddeden çokluk görüşüne karşıyız. 

Başkan                                                                Üye

Ahmet H. Boyacıoğlu                                              Zekai Özdil