T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO         : 2018 / 44

            KARAR NO   : 2018 / 137

            KARAR TR    : 26.3.2018

ÖZET : Davacı tarafından, İstanbul İli, Pendik İlçesi, Kurna Köyünde bulunan taşınmazın hak sahibi olduğundan bahisle,  6292 sayılı Kanunun Geçici 2’inci maddesinden yararlanmak amacıyla  yapılan başvurunun zımnen reddedilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın  İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                                                           

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : R.Ç.

Vekili           : Av .R.E.

Davalı           : İstanbul Defterdarlığı/Maliye Hazinesi

Vekilleri       : Av.A.A.D., Av.E.A.

 

OLAY          : Davacı vekili dilekçesinde; İstanbul ili, Pendik ilçesi, Kurna Köyü, 157 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın 2/B niteliği ile Hazine adına kayıtlı olduğunu, kullanıcısı olarak davacı R.Ç.’un belirlenmiş bulunduğunu; 6292 sayılı Kanunun 6. maddesi gereğince satın alma isteminde bulunulduğunu,  taşınmaz bedelinin ödenmesi hususunda 03.03.2014 tarihinde kendisine tebligat yapılmışsa da, belirlenen bedeli ödeyemediğini;  daha sonra 6527 sayılı Kanunla 6292 sayılı Kanuna eklenen geçici 2. madde hükümlerinden yararlanmak için, 28.11.2014 tarihli dilekçe ile İstanbul Defterdarlığı Anadolu Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı Kartal Emlak Müdürlüğüne başvurmuş ise de, 60 günlük süre içerisinde herhangi bir olumlu ya da olumsuz cevap verilmediğini;  6292            sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 1/b bendi hükmüne göre, “Kanunun 6. maddesinin 8. fıkrası gereğince yapılan tebligatta belirtilen bedeli 3 aylık sürede ödemeyenlere 6 ay ödeme süresi verilir” hükmü yanında aynı maddenin diğer fıkralarında, ödemenin usulü ve hesaplanma yönteminin belirtildiğini; Geçici 2. maddeden yararlanmak için başvuru yapıldığı ve idarenin sessiz kalarak olumsuz karar oluşturduğu dikkate alındığında, söz konusu işlemin iptali için dava açıldığını ifade ederek; müvekkilinin, 6292 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinden yararlanma isteğinin kabul edilmemesi şeklinde oluşan idari işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ; 6.10.2015 gün ve E:2015/649, K:2015/1988 sayı ile “(…)yasa hükmünden de anlaşılacağı üzere, idari yargının görev alanı; idare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır.

6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun 1. maddesinde; "Bu Kanunun amacı; 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hâzineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir. Bu Kanun, 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hâzineye ait tarım arazileri hakkında uygulanır." hükmüne, "2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" başlıklı 7. maddesinde ise "(1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve idarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;

a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir." denilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı vekili tarafından, İstanbul İli, Pendik İlçesi, Kurna Köyü Mevkii, 157 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın, 6292 sayılı Kanun uyarınca bedeli mukabilinde iadesi konulu 28/11/2014 tarih ve 107138 sayılı başvurunun zımnen reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Alıntısı yapılan mevzuatın ve somut olayın birlikte değerlendirilmesinden; tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan taşınmazlara ilişkin olarak açılan davalar sonucunda mahkemelerce kişiler adına olan tapuları iptal edilerek; orman vasfıyla tapuda Hazine adına tescil edilen ve daha sonra Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan veya doğrudan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle Hazine adına tapuya tescil edilenlerin yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde başvurulması şartıyla ilgililerine iade ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmelerinin terkin edileceği anlaşılmakta olup, yasa maddesinin "2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini" şeklindeki başlığından anlaşılacağı üzere gerek anılan terkinlerin, gerekse yasa kapsamındaki taşınmazların ilgililere iadesinin sonuç itibariyle tapu kayıtlarında değişiklik gerektirdiği ve verilecek bir iptal kararının uygulanmasının bu sonucu doğuracağı, dolayısıyla dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının değil, tapu kayıtlarında değişiklik meydana getirebilecek bir şekilde karar vermeye yetkili olan adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim 6292 sayılı kanuna dayanılarak hazırlanan ve 04.07.2012 tarih ve 28343 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 345 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliğinin "İadeden Yararlanacaklardan İstenilecek Belgeler" başlıklı 12/c maddesinde, ilgililerden tapu ferağ işlemleri için T.C. kimlik numarasını içeren nüfus cüzdanının onaylı örneği, üç adet vesikalık fotoğraf, tüzel kişiler için ayrıca, taşınmaz tasarrufuna izinli olduğunu ve temsilcisini gösterir yetki belgesi ile imza sirküleri isteneceği belirtilmek suretiyle bahsi geçen madde kapsamında yapılacak başvuruların tapu kayıtlarında değişiklik meydana getirme kuvvetine haiz olduğu kabul edilmiştir.

Bu durumda; açılan davanın görüm ve çözümünde Adli Yargı yerinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Nitekim Danıştay Sekizinci Daire'nin 25/02/2014 gün ve E.2013/1435, K.2014/1257 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 17.Asliye Hukuk Mahkemesi; 26.4.2016 gün ve E:2016/25, K:2016/178 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek; davacıya tanınan ödeme süresinin 3/6/2014 tarihi olduğu, bu arada yürürlüğe giren geçici 2. madde gereğince bu sürenin 3 ay yerine 6 aya çıkarıldığından sürenin 1/9/2014 tarihine kadar uzadığı, davacının bu süre içinde Pendik, Kurnaköy, 157 ada, 5 parselin 6292 sayılı yasanın 2. maddesi gereğince kurumca belirlenen bedeli ödeme hususunda başvuru yapmadığı, 28/11/2014 tarihindeki başvurusunun da sürenin geçirilmesinden sonra gerçekleştiğinden satın alma talebinin ayakta tutmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16.Hukuk Dairesi; 30.3.2017 gün ve E:2016/12197, K:2017/2034 sayı ile “(…)  Kullanım kadastrosu sırasında Kurna Köyü çalışma alanında bulunan 157 ada 5 parsel sayılı 5.691,78 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve 1994 tarihinden itibaren R.Ç.'un fiili kullanımında bulunduğu şerhi yazılarak Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı R.Ç., 6292 sayılı Yasa'nın Geçiçi 2. maddesinden yararlanmak amacı ile 28.11.2014 tarihinde idareye yaptığı başvuru üzerine idarece verilen olumsuz cevabın iptali ve çekişmeli taşınmazın satışına karar verilmesi istemi ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının başvuru süresini geçirdikten sonra idareye başvurduğu anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece işin esasına girilerek davanın reddine karar verilmiş ise de verilen bu karar usul ve yasaya aykırıdır. Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir. Davacının talebi idari-işlemin zımmen reddi nedeni ile iptaline yönelik olmakla, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, davanın HMK 114/1-b. maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir

İSTANBUL ANADOLU 17.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 3.10.2017  gün  ve  E:2017/351, K:2017/304 sayı ile davanın; 6292 sayılı yasanın 2. maddesi gereğince yaratılan muarazanın meni niteliğinde olduğu; Mahkemece davanın reddine karar verildiği, davacının temyizi üzerine Yargıtay 16 Hukuk Dairesinin 2016/12197E- 2017/2034K sayılı ve 30/3/2017 tarihli bozma ilamı ile bozulduğundan bahisle; uyulan bozma ilamı gereğince HMK'nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine Mahkemece 12.12.2017 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası 2.1.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 26.3.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının UYAP sistemi üzerinden temin edilen bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava davacı tarafından, İstanbul İli, Pendik İlçesi, Kurna Köyünde bulunan 157 ada 5 parsel sayılı taşınmazın hak sahibi olduğundan bahisle,  6292 sayılı Kanunun Geçici 2’inci maddesinden yararlanmak amacıyla yapılan 28.11.2014 tarih ve 107138 sayılı başvurunun zımnen reddedilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesinde; " (1) Bu Kanunun amacı; 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir.

(2) Bu Kanun, 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanır.” hükmüne,

“Tanımlar” başlıklı 2.maddesinde; “(1) Bu Kanunun uygulanmasında;(…)

b) 2/B alanları: 6831 sayılı Kanunun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve çıkarılacak yerleri,

(…)

ifade eder.” hükmüne;

"2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" başlıklı 7. maddesinde " (1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve idarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;

a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir.

b) Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir. Ancak, bu kişilerden taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere veya bedeli ödenenlere iade işlemi yapılmaz.

c) Bu fıkra kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.

(2) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.

(3) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin hakları bu süre sonunda sona erer, bu kişiler idareden başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar. Bu taşınmazlardan Hazine adına tescilli olanlar idarece satış dâhil genel hükümlere göre değerlendirilir.

(4) Bu maddeye göre ilgililerine iade edilmesi gereken taşınmazlardan orman olduğu iddiasıyla Orman Genel Müdürlüğünce açılan davalar sonucunda orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilen, fiilen orman niteliğinde olan veya bu nedenle dava açılması gereken, ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan, özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken veya Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ilgililerine iade edilmez. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu edilmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.” hükmüne;

“Başvuru ve ödeme sürelerinin uzatımı” başlıklı Geçici 2.maddesinde ise; “(Ek: 26/2/2014-6527/22 md.)

(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, Kanunun 6 ncı maddesinin;

a) Üçüncü fıkrasında belirtilen süreler içinde başvurmayanlara altı ay başvuru süresi,

b) Sekizinci fıkrası gereğince yapılan tebligatta belirtilen bedeli üç aylık sürede ödemeyenlere altı ay ödeme süresi,

verilir.

(2) Birinci fıkranın (a) bendi kapsamında kalanlar için satış bedeli; Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sürenin son gününü izleyen üç aylık sürenin bittiği günden, 6 ncı madde kapsamında ödeme yapmak amacıyla idareye başvurulduğu güne kadar geçecek süre için Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyatları endeksi aylık değişim oranları (TÜFE) toplamında artırılarak hesaplanır.

(3) Birinci fıkranın (b) bendi kapsamında kalanlar için satış bedeli; Kanunun 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen ödeme süresinin son gününü izleyen günden, bu madde kapsamında ödeme yapmak amacıyla idareye başvurulduğu güne kadar geçecek süre için Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyatları endeksi aylık değişim oranları (TÜFE) toplamında artırılarak hesaplanır.

(4) İkinci ve üçüncü fıkra uyarınca yapılacak hesaplamalarda ay kesirleri dikkate alınmaz.

(5) Kanunun 12 nci maddesi gereğince Hazineye ait tarım arazilerini satın almak isteyenlere, aynı maddenin birinci fıkrasında belirtilen sürenin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl başvuru süresi verilir.

(6) Kanunun 8 inci maddesine göre revize edilerek onaylanan proje alanlarında kalan taşınmazlardan idarece satılanlar, proje kapsamında değerlendirilmek üzere proje sahibi idareye devredilir. Devirden önce söz konusu taşınmazları satın alan hak sahiplerinin ödedikleri bedel dâhil her türlü bilgi ve belgeler proje sahibi idareye Kanunun 8 inci maddesi kapsamında işlem tesis etmesi amacıyla devredilir.

(7) Kanunun 8 inci maddesine göre proje alanında kalan ve Maliye Bakanlığınca proje sahibi idareye devredilecek taşınmazların bedeli, anılan Bakanlıkça devrin uygun görüldüğü yıla ait emlak vergi değeri üzerinden tahsil edilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Pendik ilçesi, Kurna Köyünde bulunan 157 ada 5 parsel sayılı 5.691,78 m2 yüzölçümlü taşınmazın tamamının Hazine adına kayıtlı olduğu, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesine tabi olması nedeniyle 3402/5831 sayılı Kanunun EK 4 maddesine göre yapılan hak sahipliği tespiti sırasında, davacı R.Ç.’un hak sahibi olarak belirlendiği;  davacının, 22.10.2012 tarihinde, form dilekçe ile 6292 sayılı Kanun gereğince doğrudan satış başvurusu yaptığı, idarece davacı adına satışın yapılması için satış işlemlerine başlandığı,  25.2.2014 tarih ve 16558 sayılı yazı ile, belirlenen satış bedelini veya peşinat bedelini ödemesi için davacıya tebligat yapıldığı; bu yazıda, ödeme seçeneklerine göre üç ay içerisinde peşinat bedelinin ödenmesi gerektiği, aksi halde hak sahipliğinin sona ereceğinin de belirtildiği,  davalı idarenin cevap dilekçesine göre; davacının satış bedeli ya da peşinat bedelini ödemek üzere verilen yasal süre içerisinde İdareye müracaatta bulunmadığının ifade edildiği;  yine, İdarenin cevap dilekçesine göre; 6292 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi üzerinden değerlendirme yapıldığında; süre uzatımından yararlanılabilmesi için maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle (01.03.2014 tarihinden önce) ödeme süresinin geçirilmiş olmasının gerektiği, ancak, Davacıya satış bedelini veya peşinat bedelini ödemesi için 03.03.2014 tarihinde tebliğ yapıldığı, son ödeme tarihinin 03.06.2014 tarihi olduğu; kanun maddesi yürürlüğe girdiğinde davacı R.Ç.’un ödeme süresinin henüz geçmediği, dolayısıyla, süre uzatımına ilişkin bu madde kapsamında kalmadığından bu Kanundan yararlanma imkanının bulunmadığı ve davanın reddinin gerektiği savunulmuştur.

Bilindiği üzere,  bir iptal davasının idari yargı merciince görülüp-görülemeyeceğinin belirlenmesinde iptale konu işlemin hangi mercii tarafından tesis edildiği değil, uyuşmazlığın idari yargı ilkelerine göre çözülüp çözülemeyeceğine bakılması gerekir. Başka bir ifadeyle, bir işlemin iptal davasına konu edilebilmesi için bu işlemin idari bir mercii tarafından tek yanlı olarak tesis edilmiş olması yeterli olmayıp, işin esasına da idare hukuku ilkelerine göre incelemeye uygun olması gerekir.

Bakılan davada iptali istenilen işlemin idari ve icrai bir işlem olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu olayda davacının talebine yazılı olarak bir cevap verilmediği için hangi nedenle reddedildiği başlangıçta anlaşılamamış ise de; dava açıldıktan sonra idarece Mahkemelere verilen cevap/savunma dilekçelerinde, talebin karşılanmamasının nedeni anlaşılmaktadır.

Olayda, dava konusu edilen 5.691,78 m2 yüzölçümlü taşınmazın tamamının Hazine adına kayıtlı olduğu, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesine tabi olması nedeniyle 3402/5831 sayılı Kanunun EK 4 maddesine göre yapılan hak sahipliği tespiti sırasında, davacının hak sahibi olarak belirlendiği hususunda taraflar arasında çekişme bulunmadığı; uyuşmazlığın, taşınmazın satışı işlemlerine ilişkin bulunduğu, idarece belirlenen satış veya peşinat bedelini süresi içerisinde yatırmadığı iddia edilen davacının, daha sonra 6292 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi kapsamında süre uzatımından yararlanıp yararlanmayacağından kaynaklandığı; davanın kökeninde, çözüme kavuşturulmamış mülkiyet, kadastro vs. gibi hukuki ilişkinin bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, açılan davanın, 2577 sayılı Kanunun 2. birinci fıkrasının (a) bendinde belirtildiği üzere;  “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” kapsamında, idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 8.İdare Mahkemesince verilen 6.10.2015 gün ve E:2015/649, K:2015/1988 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 8.İdare Mahkemesince verilen 6.10.2015 gün ve E:2015/649, K:2015/1988 sayılı GÖREVSİZLİK  KARARININ KALDIRILMASINA, 26.3.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT