T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/903

KARAR NO  : 2020/64      

KARAR TR  : 27/01/2020

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı     : M.A.Ş.

          Vekilleri : Av. B.K. Av. D.G.

          Davalı   : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

          Vekili    : Av. O.D.

 

          O L A Y:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin vazife malulü olduğunun tespiti ve kendisine maluliyet aylığı bağlanması talebiyle Ankara 7. İdare Mahkemesine açtıkları davanın 2016/3028 esas numarasıyla derdest olduğunu, müvekkilinin farklı zamanlarda almış olduğu raporlar arasında maluliyet oranının farklı seyrettiğini, müvekkilinde oluşan sürekli iş göremezlik oranının 5510 sayılı Yasadaki düzenlemeye uygun olarak hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin yeniden aldırılacak Adli Tıp Kurumu raporuyla saptanarak müvekkilinin maluliyetinin tespitine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

          ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ: 09/10/2018 gün, E:2017/378, K:2018/429 sayılı dosyada "...Uyuşmazlık Mahkemesinin 4.9.2012 tarihli 2012/64-83 Esas ve Karar sayılı kararında 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği, 5510 sayılı bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği sonucuna varılmıştır.

          Somut olayda, davacıya ait tahsis dosyasında, davacının Ankara Zırhlı Birlikler Komutanlığı emrinde askerlik görevini yaparken 14.04.1983 tarihinde tren kazası sonucu malul hale geldiği iddiasına ilişkin olarak ilgili hakkında 5434 sayılı yasanın vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına ve aylık bağlanmasına ilişkin olup, dolayısıyla uyuşmazlığın 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre çözülmesi gerektiği anlaşılmakla, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği" gerekçesiyle "yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine" karar vermiş, istinaf edilmeyen karar 08/12/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili benzer taleple 08/02/2019 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

          ANKARA 8. İDARE MAHKEMESİ: 17/07/2019 gün, E:2019/279, K:2019/1578 sayılı dosyada "İdari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli işlemler, öğreti ve içtihatta idari makam ve mercilerin kamu gücüne dayanarak idare işlevine (idare hukuku alanına) ilişkin olarak yaptıkları ve ilgililer hakkında çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğurmak suretiyle hukuk düzeninde değişiklik yapan, başka bir anlatımla ilgililerin hukukunu etkileyen irade açıklamaları olarak tanımlanmaktadır.

          Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacı tarafından, vazife malulü olduğunun tespiti ve maluliyet aylığı bağlanması talebiyle Ankara 7. İdare Mahkemesi'nde görülmekte olan davayı doğrudan etkilediğinden dolayı sürekli iş göremezlik oranının 5510 sayılı Yasadaki düzenlemeye uygun olarak İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan alınacak raporla tespiti istemiyle bakılan dava açılmışsa da, mevzuat uyarınca idari yargı yerlerinde idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabileceği, idarenin işlem ve eylemlerinden dolayı zarara uğrayanların tam yargı davası açabileceği, idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğu denetimi ile sınırlı olduğu, idari mahkemelerin; yerindelik denetimi yapamayacağı, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği ve idari yargıda tespit davasının olmadığı da dikkate alındığında, davacının iş göremezlik oranın tespiti istemiyle açılan davanın incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, davanın incelenmeksizin reddine" kararı vermiş, kararın istinaf edilmeyerek 10/10/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili 03.10.2019 tarihli dilekçesiyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuş, dava dosyaları Ankara 8. İdare Mahkemesinin 12/12/2019 gün, E:2019/279 sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 23/12/2019 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 27.01.2020 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasanın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar.

Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır." hükmüne yer verilmiş;

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”,

14. maddesinde; “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir” denilmiş;

Aynı Yasanın "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesinde;

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" kuralına yer verilmiştir.

Anılan düzenlemelere göre, davanın taraflarınca 14. madde kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için, adli ve idari yargı yerlerince (yargı yolu bakımından) verilmiş görevsizlik kararlarının kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

Dosyaların incelenmesinde; uyuşmazlığa ilişkin olarak adli yargı yerince yargı yolu itibarıyla verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakla birlikte Ankara 8. İdare Mahkemesinin 17/07/2019 gün, E:2019/279, K:2019/1578 sayılı dosyasında "davanın esastan reddine" karar verildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla adli ve idari yargı yerlerince karşılıklı olarak verilmiş görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen "adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri" koşulu gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi  gerekmiştir.

             

              S O N U Ç :   2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan davacı vekilince yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 27.01.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN