T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/315

KARAR NO  : 2020/545      

KARAR TR  : 28/09/2020

 

ÖZET: Hakkında kamu davası açılan ve yapılan yargılama neticesinde beraat kararı verilen davacının tazminat isteminin ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı   : U.Y.

          Vekili      : Av. K.K.L.

          Davalı      : Milli Savunma Bakanlığı (Askeri İdari Yargıda)

          Davalılar : 1 - Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2 - Maliye Hazinesi (Adli Yargıda)

          Vekilleri : Av. Z.K.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı hakkında toplu asker karşısında emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddiasıyla dava açıldığını, davacının beraatine karar verildiğini, davacının bu yargılama nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını, davacının kendisini savunmak için vekil tuttuğunu, 5.000 TL vekalet ücreti ödediğini, hakkında soruşturma açıldığını öğrendiğinde büyük bir psikolojik çöküntüye uğradığını, davacının beraatine karar verilmiş olmasının suçsuz iken aleyhinde suçlama yapıldığının ve haklarının ihlal edildiğinin kanıtı niteliğinde olduğunu belirterek 5.000 TL maddi ve 25.000 TL manevi olmak üzere toplam 30.000 TL tazminatın davacıya verilmesine karar verilmesi istemiyle Milli Savunma Bakanlığı aleyhine askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 3. DAİRE BAŞKANLIĞI: 16.09.2015 gün ve E:2015/1271, K:2015/1195 sayılı dosyada “Anayasanın 125’inci maddesinde idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu, 157’nci maddesinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimi yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 142’nci maddesinde mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkileri ile işleyiş ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda yer verilen Anayasa hükümlerine göre idare kendi işlem ve eylemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü tutulmuş, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin olan idari işlemlerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yeri olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi görevlendirilmiştir. Bu nedenle idari işlem ve eylemlerden doğan ve asker kişileri ilgilendiren tam yargı davalarının Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.

Anayasanın 142’nci maddesi uyarınca kanun koyucu, Anayasanın ve hukukun temel ilkelerine bağlı koşulu ile mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkileri ile yargılama usullerini kanunla belirleme konusunda takdir yetkisine sahiptir. 

6545 Sayılı kanunla değişik 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun tazminat istemli başlıklı 141 ’inci maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kanunda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğun devamına karar verilen, kanuna uygun yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebilecekleri, birinci fıkrada yazılı haller dışında suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dahil olmak üzere hakimler ve Cumhuriyet Savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davalarının ancak devlet aleyhine açılabileceği, 142’nci maddesinde tazminat isteminin zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı, 143’üncü maddesinde iftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde Devletin iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye rücu edeceği düzenlenmiştir.

353 Sayılı Askeri Mahkemelerin kuruluşu ve yargılama usulü kanununda tazminat ile ilgili bir düzenleme yer almamaktadır. Aynı kanunun Ek 1’inci maddesinde; bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanununun askeri yargıda da uygulanacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre tutuklama ve yargısal faaliyetlerden dolayı tazminata ilişkin hükümler Askeri Mahkemede yargılanan kişiler için de uygulanacaktır. Kanun koyucu tarafından tutuklama ve yargısal faaliyetten dolayı tazminat istemine bakacak mahkeme belirlenmiş, bu konuda görevli yargı yeri kanunla gösterilmiştir. Davacının suçsuz yere yargılandığı iddiasıyla tazminat istemi dava konusu yapılmıştır. Yargılamadan dolayı maddi ve manevi tazminat istemine ait davanın adli yargıda çözümlenmesi gerekir" gerekçesiyle "Davanın görev yönünden REDDİNE" karar vermiş, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili benzer istemle Maliye Hazinesi ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı aleyhine adli yargı yerine müracaat etmiştir.

          Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 20/09/2017 gün, E:2015/1016, K:2017/614 sayılı dosyada "davanın Maliye Hazinesi yönünden feragat nedeniyle, Kara Kuvvetleri Komutanlığı yönünden esastan reddine" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.

          ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ: 13/01/2020 gün, E:2019/945 sayılı dosyada “Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı kollarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel koşullarından olup mahkemece re'sen dikkate alınması gereklidir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediye kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur.

          Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının belirlenmesinin idare hukuku kuralları esas alınarak 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında çözülmesinde idari yargı yerleri görevlidir.

          Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde davalı Kara Kuvvetleri Komutanlığı 6. Kolordu da görev yaptığı sırada bölük komutanından izin istediğini, bölük komutanı tarafından izin verilmemesi üzerine tabur komutanından izin almak üzere bölük komutanını yanından ayrıldığını, söz konusu eylem nedeni ile bölük komutanı tarafından tutanak tutulduğunu ve tutanak neticesinde hakkında Adana 6. Mekanize Tümen Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 2013/125 Esas 2013/127 Karar sayılı dosyasında toplu asker karşısında emre itaatsizlikte ısrar suçundan kamu davası açıldığını, yapılan yargılama neticesinde beraat Kararı verildiğini belirterek davalı Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Maliye Hazinesinden maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Yargılama sırasında davacı vekili maliye hazinesine yönelik olarak açmış olduğu davasından feragat etmiştir. Davacının dilekçe içeriğindeki anlatım ve beyanlarına göre davacı devlet memuru olan ve kendisinin amiri konumundu bulunan komutanından yasal izin talebinde bulunmuş, bu talebin olumsuz karşılanması üzerine üst dereceli amiri olan tabur komutanından izin istemek üzere bölük komutanın yanından ayrılması nedeni ile gelişen olaylardan kaynaklı olarak tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacının talebinin idari işlemden kaynaklandığı anlaşılmakla;

          Görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup, açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden araştırılır (HMK 114,115/1).

          Mahkemece, istemin hizmet kusurundan kaynaklandığı kabul edilerek davalı idare yönünden uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu benimsenerek yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru değildir” gerekçesi ile "Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Daire Başkanlığının 2015/1271 - 2015/1195 Esas Karar sayılı dosyasında davacı tarafından açılan hizmet kusuruna dayalı tazminat davasında vermiş olduğu görevsizlik kararının kesinleşmiş olması nedeni ile Dairemizce söz konusu tazminatın tam yargı yolu ile idare mahkemesinde talep edilebileceği düşünüldüğünden 2247 sayılı yasının 19. ve 20. maddeleri gereğince davacı tarafından açılan tazminat davasında görevli yargı yolunun belirlenmesi bakımından dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne Gönderilmesine,

          Dosyanın incelenmesinin 2247 sayılı yasının (20.maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından görevli yargı yolunun belirlenmesine kadar bekletici mesele yapılmasına" karar vererek, 14/01/2020 gün, 2019/945 esas no'lu üst yazı ile Mahkememize başvurmuştur.

          Başkanlığımızca 2247 sayılı Yasanın 21 ve 16 maddeleri uyarınca ilgili Başsavcılıklardan görüş istenmiştir.

          DANIŞTAY BAŞSAVCISI: 11/02/2017 tarihli ve 29976 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair 6771 sayılı Kanunun 17. maddesiyle eklenen Geçici 21. maddenin (E) bendinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve askerî mahkemelerin kaldırıldığı, (b) fıkrasının son paragrafında da, kaldırılan askerî yargı mercilerinde görülmekte olan dosyalardan; kanun yolu incelemesi aşamasında olanların ilgisine göre Yargıtay veya Danıştay’a, diğer dosyaların ise ilgisine göre görevli ve yetkili adli veya idari yargı mercilerine dört ay içinde gönderileceği belirtilmiştir.

          5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinde" (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

          a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

          b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

          c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

          d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

          e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

          f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

          g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

          h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i)        Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

          j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

          k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

          Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

          (2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

          (3) (Ek: 18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

           (4) (Ek: 18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.";

          " Tazminat isteminin koşullan" başlıklı 142. maddesinde ise " (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve herhâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

          (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.

          (3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.

          (4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.

          (5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.

          (6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.

          (7) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/20 md.) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

          (8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

          (9) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/144 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/139 md.) Tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödenir. Ancak, ödenecek miktar Tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz.

          (10) (Ek: 15/8/2017-KHK-694/144 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/139 md.) Tazminata ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur." hükümlerine yer verilmiştir.

          Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, beraatla sonuçlanan yargılama nedeni ile maddi ve manevi olarak zarara uğradığını, vekil tutması nedeniyle 5.000,00 TL maddi zarara uğradığını, ailesine destek olmak üzere izin almak isterken kendisini ceza yargılaması içinde bulduğunu, büyük bir psikolojik çöküntüye uğradığını, mesai arkadaşları karşısında küçük düştüğünü, kendisinin ve ailesinin her duruşmada kötü bir şey olacağı korkusu yaşadığını, beraat etmiş olmasının haklarının ihlal edildiğinin kanıtı olduğunu, 5 yıla yakın bir süre beraat kararını beklediğini ileri sürerek 25.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.

          Bakılan davada, davacının tazminat isteminin dayanağı ceza soruşturma ve kovuşturması olup bu soruşturma ve kovuşturma nedeniyle uğranıldığı öne sürülen zararların tazmini istenildiğinden uyuşmazlığın görüm ve çözümünün Adli Yargı merciine ait olduğu sonucuna varılmıştır.

          YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: ...Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı’’’ ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138. maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler>’’ kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla adliye personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir.

          Buna göre, 5271 sayılı Kanunun 141. ve 142. maddelerindeki düzenlemeler ve yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında dava konusu olay ele alındığında; davacının tazminat isteminin dayanağı ceza soruşturma ve kovuşturması olup, ceza soruşturması ve kovuşturmasının yargılama faaliyetinin bir parçası olduğu, yargısal işlem mahiyetini taşıdığı; yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinden; bu soruşturma ve kovuşturma nedeniyle uğranıldığı öne sürülen zararların tazminine uyuşmazlığın çözümünde, 5271 sayılı Kanunun 141. ve 142. maddeleri uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

          Şeklinde görüş bildirmişlerdir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

              Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Bölge Adliye Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece adli yargı dosyasının ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

              II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

              Dava, hakkında toplu asker karşısında emre itaatsizlikte ısrar suçundan iddianame düzenlenen ve yapılan yargılama neticesinde beraat kararı verilen davacının tazminat istemiyle açılmıştır.

          5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Tazminat İstemi” başlıklı 141 inci maddesi: (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;…

          (3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir…

          “Tazminat isteminin koşulları” başlıklı 142 nci maddesi: (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

           (2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır…

          (7) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/20 md.) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.

          (8) Karara karşı, istemde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilir; inceleme öncelikle ve ivedilikle yapılır.

          Hükümlerini içermektedir.

          Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138.maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125.maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Yukarıda işaret edildiği üzere, Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla adliye personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir.

          Buna göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ve 142 nci maddelerindeki düzenlemeler ve yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında dava konusu olay ele alındığında; beraatle sonuçlanan davanın bir yargı faaliyeti olduğu tartışmasız olmakla birlikte, Askeri Savcının yürüttüğü soruşturmanın ve soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamenin de yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinden;uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, 5271 sayılı Yasanının 141 ve 142 nci maddeleri uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 13/01/2020 gün, E:2019/945 sayılı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 13/01/2020 gün, E:2019/945 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 28.09.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Birol

SONER

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN