T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO      : 2021/360

KARAR NO : 2021/606

KARAR TR : 29/11/2021

 

 

 

ÖZET: 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacı                   : H.E.

Vekilleri                 : Av. A. B., Av.E. D.

Davalılar

(Adli Yargıda)       : 1-Y. Özel Eğit.Tes. İşl. ve Tic.A.Ş.

Feri Müdahil        : 2- Sosyal Güvenlik Kurumu

Vekili                     : Av. Y.B.

Davalılar

(İdari Yargıda)      : 1-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili                     : Av. Y.B.

                                 2-Bursa Valiliği

                                 3-Hazîne Ve Maliye Bakanlığı

Vekili                     : Av. B.S.S.

 

 

I. DAVA KONUSU OLAY            

1. Davacı vekili, müvekkilinin ........sigorta numarası ile Ekim 1997-Mart 2015tarihleri arasında kesintisiz olarak davalı işyerinde çalıştığını; davalı ile iş ilişkisinin kesilmesini takiben, emeklilik başvurusu için hizmet döküm belgelerini edindiğinde; kuruma yapılan bildirimlerin çalışma süresinin tamamını kapsamadığını fark ettiğini,hizmet dökümü incelendiğinde başlangıç tarihi olan Ekim 1997'den, 19/01/2004 tarihine kadar bildirimlerin gerçeğe uygun olarak yapılmadığının, 19/01/2004 tarihinden itibaren ise bildirimlerin gerçeğe uygun şekilde yapıldığının anlaşıldığını; müvekkilinin yasal haklarını kullanması adına, kuruma eksik bildirilen çalışma süresinin tespiti amacıyla işbu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu ifade ederek;müvekkilinin davalı işyerinde 31/10/1997- 19/01/2004 tarihleri arasında sürdürdüğü ancak kuruma eksik olarak bildirilen çalışmasının tespitine karar verilmesi istemiyle 07/05/2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. Adli Yargıda

2. Bursa 6. İş Mahkemesi, 06/02/2018 tarihli ve E.2015/241, K.2018/69 sayılı kararı ile,uyuşmazlığın esasını inceleyerek,davanın kabulüne; davacının iş yerinde 31/10/1997- 19/01/2004 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar vermiştir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

3. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 06/02/2018 tarihli ve E.2018/1683, K.2018/1753 sayılı kararı ile, 03/10/2016 tarihli 675 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, Dava ve Takip Usulü başlıklı 16. maddesi hükmüne yer verdikten sonra, SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkemenin anılan kararının kaldırılmasına, davanın           yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Davacının çalıştığı davalı işyerinin 667 Sayılı KHK. nin 2. maddesi uyarınca kapatılmasına karar verilen kurumlara ilişkin listede yer alıp almadığı konusunda tereddüt oluşmuştur.

Listenin 3160-3166 arasında bulunan Özel Bursa Fem Dershanelerinin kapatılan kurumlar arasında olduğu görülmüştür.

BTO’sından gelen 04.06.2015 tarihli 10595 sy yazı cevaplarında ise davalı şirket bünyesinde de faaliyet gösteren şirketler arasında Özel Bursa Fem Dershanelerinin Bursa’da birkaç şubesinin bulunduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının hizmet tespitini istediği işyerinin ve şirketin KHK kapsamında kapatılan kurumlar arasında olup olmadığının araştırılması kapatıldığı anlaşıldığında dava hakkında 675 Sayılı KHK.nin 16. Maddesi kapsamında   değerlendirme yapılabilmesi için kararın KALDIRILMASI gerekmiştir."

 

4. Bursa 6. İş Mahkemesi 01/11/2018 tarihli ve E.2018/404, K.2018/672 sayılı kararı ile, davacının davasının; 675 sayılı KHK'nın 16. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle reddine; 670 sayılı KHK'nın 5.maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceğinin ihtarına karar vermiştir. İstinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşen kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"Mahkememizce Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi İnternet sitesinden alınan ilanlar üzerinden yapılan inceleme sonucunda; davalı Y. ÖZEL EĞİTİM TESİSLERİ İŞLETME VE TİCARET ANONİM ŞIRKETİ’nin 04 Ocak 2016 tarihli 8991 sayılı sayfa 1267 de yapılan ilanda şirketin unvanın L.. EĞİTİM İŞLETMELERİ ANONİM ŞİRKETİ olduğu, her iki şirketin ticaret sicil numarasının 38000 olduğu, bu şekilde iki şirketin aynı olduğu ve unvan değişikliğine gittiği, yine gazetenin 20 Ekim 2016 tarihli 9180 sayılı 486 sayfada yapılan ilanda ise şirketin 667 ve 668 sayılı KHK ile kapatıldığının ilan edildiği anlaşılmıştır.

Dava dilekçesi içeriği, davacı ve davalı vekilinin beyanları, celp ve ibraz olunan belgeler, Bursa Bölge Adliye Mahkemesinin ortadan kaldırma ilamı ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Talebin kuruma eksik bildirilen çalışma süresinin tespitine (ilişkin) olması ve ancak talebin 675 sayılı yasanın 16. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılmakla talep konusunda yasanın emredici hükmü uyarınca davacının davasının dava şartı yokluğundan reddine yine aynı yasa nedeniyle tarafların yaptığı giderler üzerlerine bırakılmasına ve yargılama gideri olan vekalet ücretine taktir edilmemesine, aynı KHK'nin 16/4 maddesi uyarınca 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği ihtarına da bulunulmasına..."

 

5. Davacı vekili bu kez, mahkeme kararı üzerine670 sayılı KHK'nın 5. maddesine göre Maliye Bakanlığı'na idari başvuru yapılarak müvekkilin 31/10/1997-19/01/2004 tarihleri arasında KHK ile kapatılan L.. Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş.'de (ünvan değişikliğinden önce Y. Özel Eğitim Tes, İşl. ve Tic. A.Ş.)çalıştığının tespitinin istenildiğini;Bursa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü KHK İşlemleri İl Bürosu'nun iptal davasına konu cevabında, müvekkilinin belirtilen tarihler arasında iş yerinde çalıştığının tespit edilemediğinin bildirildiğini; Bursa 6. İş Mahkemesi'nin E.2015/241sayılı yargılamasında, maddi gerçeğe ulaşılması yolunda nitelik ve nicelik olarak yeterli derecede tanık dinlenildiğini ve mahkemece kabul kararı verildiğini;müvekkilinin 2015 yılında emekli olmak niyetiyle iş yerinden ayrıldığını fakat 6 yıldan fazla çalışma süresi SGK’ya bildirilmediği için emekli olamadığını,dava sürecinde meydana gelen darbe girişiminin ardından yürürlüğe konan OHAL KHK’ları gibi tamamen kendinden bağımsız sebeplerle davanın reddedildiğini ve hizmet tespiti davası sürecinin uzadığını ifade ederek; müvekkilinin hizmet tespiti talebinin reddine ilişkin Bursa Valiliği KHK İşlemleri İl Bürosu'nun 18/06/2019 tarihli ve 45371734-000-E.31218 sayılı işleminin iptaline;müvekkilin 31/10/1997-19/01/2004 tarihleri arasında L.. Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş.'de çalıştığının tespitine karar verilmesi istemiyle 07/10/2019 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. İdari Yargıda

6. Bursa 4. İdare Mahkemesi 21/10/2020 tarihli ve E.2019/341, K.2020/827 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Bursa 6. İş Mahkemesinin 06.02.2018 tarih ve E:2015/241, K:2018/69 sayılı Mahkeme kararında yer verildiği üzere, hizmet tespiti davaları mahiyeti gereği kamu düzeninden olup mahkemelerce resen araştırma ilkesi kapsamında incelenmektedir, anılan dava dosyasında dinlenen davacı ve bordro tanık beyanlarından; davacının davalıya ait işyerinde 31/10/1997- 19/01/2004 dönemlerinde kesintisiz çalıştığı, bu dönemlerde hizmet bildiriminin yapılmadığı anlaşılmakla 1601200403070 sicil numaralı davacının davasının kabulü ile 16 Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş (eski adı Y. Özel Eğitim Tesisleri İşletme ve Ticaret Anonim Şirketi) bünyesinde (2 8121 01 01 1092884 016 13-37 iş yeri sicil numaralı iş yerinde) 31/10/1997- 19/01/2004 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verildiği, anılan kararın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşmediği açık olmakla birlikte söz konusu ilamın kanaat getirici belge niteliği ile davacıya ilişkin olarak kapatılan şirket tarafından hizmet bildiriminin yapılmadığını tespit ettiğinin kabulü gerekmektedir.

Bu durumda; davacının kapatılan kuruluşta yaptığı hizmet süresinin tespiti talebi yönüyle İl KHK İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca, hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, asıl borçlu ve diğer kefiller hakkında kesin aciz vesikası bulunan haller hariç olmak üzere kefaletten doğmaması, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne veya diğer terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması koşulları yönüyle değerlendirme yapılmak suretiyle belirlenecek miktara göre talep hakkında İl KHK İşlemleri Bürosu veya Maliye Bakanlığınca bir karar verilmesi gerektiğinden davacının hizmet tespiti talebinin değerlendirilmemesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Öte yandan bu karar üzerine davacının hizmet tespiti talebi hakkında bir değerlendirme yapılarak idarece nihai bir karar verileceği, verilecek kararın ilgili aleyhine olması durumunda bu işleme karşı da dava yoluna başvurulabileceği açıktır."

 

7. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdare Dava Dairesi, 17/02/2021 tarihli ve E.2021/21, K.2021/422 sayılı kararı ile,iş mahkemesinin görevli olduğu davada İdare Mahkemesince 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle, davalıların istinaf başvurusunun kabulüne, İdare Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar vermiştir.Bu kararın ilgili kısımları şöyledir:

"...getirilen düzenlemeler, darbe teşebbüsünde bulunan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)'nün mal varlığına, diğer bir ifadeyle suç eşyasına el konulması, bunların olağanüstü hal kapsamında ve kamu gücüyle tasfiye edilip, mülkiyetin suçtan zarar gören kamuya geçirilmesine ilişkindir. Tasfiye için maliye idaresi görevli ve yetkili kılınmış ve tasfiye sonunda kalan mal varlığı değerinin genel bütçeye gelir olarak kaydedilmesi öngörülmüştür. Bu haliyle idarenin KHK ile tanınan görev ve yetkiler çerçevesinde tasfiyeye ait işlemlerinin idari nitelikte olduğunun ve bu işlemlerin hukuka uygunluğunun denetiminde idari yargı yerinin görevli ve yetkili olduğunun kabulü gerekir. Nitekim bu nedenle, el konulup tasfiye edilen özel hukuk tüzel kişisine karşı açılmış / açılacak davalarda ve icra takiplerinde bu davaların reddi / icra takiplerinin düşürülmesi ile bu davaya / icra takibine konu hakkın ilgili idareye başvurularak yerine getirilmesinin istenilmesi yöntemi benimsenmiş; bu başvuru üzerine idare tarafından verilen kararlara karşı idari yargı yerinde dava açılması yolunda özel bir görev kuralı getirilmiş ve bu uyuşmazlıkların adli yargıda hiç bir şekilde dava konusu edilemeyeceği için idari yargı yerinin verdiği kararın kesin olduğu belirtilmiştir.

Ancak davacının başvurusu 667 sayılı KHK ile kapatılan L. Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş. (önce unvanı Y. Özel Eğitim Tes. İşl. ve Tic. A.Ş.)'de31.10.1997-19.1.2004 tarihleri arasında çalıştığının tespitine ait olup, davalı idarenin devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespit ve bunları uygun bir takvim dahilinde ödemek, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almak, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmek, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iade etmek, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamım belirlemek yetki ve görevi içinde değildir.

Nitekim dosyasının incelenmesinden, davacının ilk önce idari başvurusuna konu olan, L.. Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş. (önce unvanı Y. Özel Eğitim Tes. İşl. ve Tic. A.Ş.)'de 31.10.1997-19.1.2004 tarihleri arasında çalıştığının tespiti için görevli ve yetkili adli yargı yerine başvurduğu,Bursa 6. İş Mahkemesinin 6.2.2018 tarih ve E:2015/241, K:2018/69 sayılı kararı ile davanın kabulü ile davacının söz konusu işyerinde çalıştığının tespitine karar verildiği, ancak bu kararın istinaf başvurusu üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 25.6.2018 tarih ve E;2018/1683, K:2018/1753 sayılı kararıyla, 675 sayılı KHK'nın 16. maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle kaldırıldığı, bunun üzerine Bursa 6. İş Mahkemesinin 1.11.2018 tarih ve E:2018/404, K:2018/672 sayılı kararıyla, 675 sayılı KHK’nın 16. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verildiği, bu kararın davacıya 11.1.2019 tarihinde tebliğ edildiği, 28.1.2019 tarihinde kesinleştiği, davacının bu defa 670 sayılı KHK'nın 5. ve 675 sayılı KHK'nın 16. maddeleri uyarınca 11.1.2019 tarihinde hizmetinin tespiti için davalı idareye başvurduğu, bu başvurunun reddi üzerine görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 86. maddesinin dokuzuncu fıkrasında aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi, işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılara, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilmeleri durumunda, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınmasına olanak tanınmaktadır.

Bu haliyle, davacının hizmet akdiyle geçen çalışma süresinin "tespiti" başvurusunun reddinden kaynaklanan, dolayısıyla davacının KHK ile kapatılan işverene ait iş yerinde çalışıp, çalışmadığının ve çalıştığı süre ile aylık kazancın tespitine ait davanın görülmesinde de iş mahkemesi görevlidir.

Öte yandan 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde, "Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmüne yer verilmiş olup, kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı inceleyen adli ve idari yargı yeri, görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmak ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine kadar ertelemek zorundadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin özel hastanede iş akdine dayalı olarak çalışmakta iken iş akdi sonlandırılan ilgilinin, iş yerinin 667 sayılı KHK ile davalı idareye devredilmesi sonrasında işçi alacaklarının ödenmesi için açtığı davanın adli yargı yerinde görülmesine ait 25/03/2019 tarihli, 2019/193 sayılı kararında, adli yargı yerinin 675 sayılı KHK'nin 15. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi kararı sonrasında idari yargı yerinde açılan dava sonunda verilen görevsizlik kararı üzerine "olumsuz görev uyuşmazlığı" oluştuğu kabul edilmiştir. Bu durumda iş mahkemesinin görevli olduğu bu davada İdare Mahkemesince 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır."

 

8. Bursa 4. İdare Mahkemesi 07/04/2021 tarihli ve E.2021/286 sayılı kararı ile, eldeki davada adli yargı birimi ya da Mahkemeleri tarafından verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmamakla birlikte, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’un 45. maddesinin 5. fıkrası uyarınca bölge idare mahkemelerinin kaldırma kararlarının kesin olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenmesi için Bursa 6. İş Mahkemesinin 2015/241 ve 2018/404 sayılı dava dosyaları da temin edilerek eklenmek suretiyle dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Uyuşmazlık Mahkemesinin atıf yapılan 25.3.2019 tarih ve E:2019/107, K:2019/193 sayılı kararında; "675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca, 17.8.2016 tarihinden önce kapatılan kurum ve kuruluşlar hakkında açılmış olan davalarda verilen dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı üzerine, davacının belirli bir süre içerisinde idareye başvuracağı ve bu başvuru sonucu tesis edilen işlemin iptali için idari yargı yerinde dava açacağı açıkça belirtilmiş olmasına karşın, aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 16. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 17.8.2016 tarihinden sonra açılmış olan davalarda ise dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verileceği ve bu davanın özellikle idari yargı yerinde açılacağının belirtilmemiş olduğu açıktır." tespitine yer verilerek, adli yargı yerinde 17.8.2016 tarihinden sonra 22.12.2016 tarihinde açılan davada verilen görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerinde de görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle yapılan incelemede uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yönünde karar verildiği görülmektedir."

III. İLGİLİ HUKUK

9. 17/08/2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin "Devir işlemlerine ilişkin tedbirler" başlıklı 5. maddesi şöyledir:

"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının her türlü taşınır, taşınmaz, malvarlığı, alacak ve hakları ile belge ve evraklarının (devralınan varlık);her türlü tespit işlemini yapmaya, kapsamını belirlemeye, idare etmeye, avans dahil her türlü alacak, senet, çek ve diğer kıymetli evraka ilişkin olarak dava ve icra takibi ile diğer her türlü işlemi yapmaya, devralınan varlıklarla ilgili olup kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle tevsik edilen borç ve yükümlülükleri tespite ve hiçbir şekilde devralınan varlıkların değerini geçmemesi, ek mali külfet getirmemesi, kefaletten doğmaması ve Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY)’ne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla bu varlıkların değerlendirilmesi suretiyle bunları uygun bir takvim dahilinde ödemeye, kapatılan kurum ve kuruluşların taahhüt ve garanti ettiği ancak vermediği mal ve hizmet bedellerinin ödemesini durdurmaya veya ödemeye, tahsili mümkün olmadığı anlaşılan veya tahsilinde ve takibinde yarar bulunmayan hak ve alacaklar ile taahhüt ve garantilerin tahsilinden vazgeçmeye, her türlü sulh işlemini yapmaya, devralınan varlıklarla ilişkili kredi veya gerçek bir mal veya hizmet ilişkisine dayanan borçlar nedeniyle konulmuş ve daha önce kaldırılmış takyidatları kredinin veya borcun ödenebilmesini sağlamak amacıyla kaldırıldığı andaki koşullarla tekrar koydurmaya ve ihyaya, menkul rehinleri dikkate almaya, devralınan varlıklara konulan takyidatların sınırlarını belirlemeye ve kaldırmaya, finansal kiralama dahil sözleşmelerin feshine veya devamına karar vermeye, devralınan varlıkların idaresi, değerlendirilmesi, elden çıkarılması için gerekli her türlü tedbiri almaya, gerektiğinde devralınan varlıkların tasfiyesi veya satışı amacıyla uygun görülen kamu kurum ve kuruluşlarına devretmeye, devir kapsamında olmadığı belirlenen varlıkları iadeye, kapatılanların gerçek kişiye ait olması halinde devralınacak varlıkların kapsamını belirlemeye, tereddütleri gidermeye, uygulamaları yönlendirmeye, bütün bu işlemleri yapmak amacıyla usul ve esasları belirlemeye, vakıflar yönünden Vakıflar Genel Müdürlüğü, diğerleri yönünden Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(2) Bu madde kapsamında devralınan varlıklardan nakit ve diğer hazır değerler emanet, diğer varlıklar ise nazım hesaplarda izlenir. Nazım hesaplarda izlenen varlıklardan elden çıkarılanların tutarı emanet hesaplarına alınır. Ödenmesine karar verilen borçlar bu emanetlerden ödenerek kalan tutar bütçeye gelir kaydedilir.

(3) Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının bağlı oldukları şirketlerin faaliyetleri sonlandırılarak ticari sicil kayıtları resen terkin edilir. Bunların devralınan varlıkları dışındaki varlıkları da Hazineye bedelsiz devredilmiş sayılır. Bu durumda şirketlere daha önce atanmış kayyımlar tasfiye memuru olarak görevlendirilebilir veya bu şirketlere tasfiye memuru atanabilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve birinci fıkrada yer alan hususları bu şekilde devralınan varlıklar için de uygulamaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(4) Birinci fıkra kapsamında tespite konu edilebilecek borç ve yükümlülüklere ilişkin olarak hak iddiasında bulunanlarca bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış günlük hak düşürücü süre içerisinde ilgili idaresine kanaat getirici defter, kayıt ve belgelerle müracaat edilir. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak kapatma işlemlerinde ise altmış günlük süre kapatma tarihinden itibaren başlar.

(5) Borçların ödenmesinde; malvarlığının aynından doğan vergi borçları, rehinli alacaklar, çalışanların sigorta primleri, kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, fon kesintisi, pay gibi borçlar, enerji, iletişim ve su kullanım borçları, çeşidine bakılmaksızın beşyüz Türk Lirasını geçmeyen borçlar ve diğerleri şeklinde sıralama esas alınır.

(6) 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümleri gereğince kapatılan vakıflara ait olup mülkiyetleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikal eden taşınmazlar üzerinde bulunan eğitim tesisleri kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz, özel hukuk tüzel kişilerine ise bedeli karşılığında tahsis edilebilir.

(7) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlar bu madde kapsamında istenilecek bilgi ve belgeleri onbeş gün içerisinde vermek zorundadır. Bu çerçevede talepte bulunulanlar özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamazlar."

 

10. 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin "Dava ve takip usulü" başlıklı 16. maddesi şöyledir:

"(1) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

(2) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

(3) 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.

(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz."

 

11. Anayasa'nın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesi şöyledir:

 

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, üyelerinin nitelikleri ve seçimleri ile işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin Başkanlığını Anayasa Mahkemesince, kendi üyeleri arasından görevlendirilen üye yapar.

Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır."

 

12. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

 

“ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”

 

13. Kanun'un "Olumsuz görev uyuşmazlığı" başlıklı 14. maddesi şöyledir:

 

“Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.”

 

14. Kanun'un "Yargı merciilerinin uyuşmazlık mahkemesine başvurmaları" başlıklı 19. maddesi şöyledir:

 

"Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

             (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir."

 

15. Aynı Kanun'un "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesi şöyledir:

 

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder."

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

16. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Birol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 29/11/2021 tarihli toplantısında; Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın, 2247 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

17. İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuştur. Başvurunun incelenebilmesi için de Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulların bulunması gerektiği tartışmasızdır.

 

18.Mevzuat kısmında belirtilen düzenlemelere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 14. maddesi kapsamında bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli ve idari yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli ve idari yargı yerleri tarafından konusu, tarafı ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.

 

19. Dava dosyalarının incelenmesinden, davacının ilk önce L.. Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş. (önce unvanı Y. Özel Eğitim Tes. İşl. ve Tic. A.Ş.)'de 31/10/1997-19/01/2004 tarihleri arasında çalıştığının tespiti için 07/05/2015 tarihinde adli yargı yerine başvurduğu; İş Mahkemesinin, davanın kabulü ile davacının söz konusu işyerinde çalıştığının tespitine karar verdiği, ancak bu kararın istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili Hukuk Dairesince, 675 sayılı KHK'nın 16. maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle İş Mahkemesi kararının kaldırıldığı; bunun üzerine İş Mahkemesinin, davacının davasının 675 sayılı KHK'nın 16. maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle reddine; 670 sayılı KHK'nın 5. maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceğinin ihtarına karar verdiği; davacının bu defa 670 sayılı KHK'nın 5. ve 675 sayılı KHK'nın 16. maddeleri uyarınca hizmetinin tespiti için idareye başvurduğu, bu başvurunun reddi üzerine İdare Mahkemesinde işlemin iptali istemiyle dava açıldığı;İdare Mahkemesinin de,Bölge İdare Mahkemesinin, kesin olan kaldırma kararına uyarak, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verdiği anlaşılmaktadır.

20. Görüldüğü üzere, Bursa 6. İş Mahkemesi'nin kararı, idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından, başvurulması gereken idari mercii gösteren bir karar olduğundan, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla olayda, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

 

21. Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan Bursa 4. İdare Mahkemesinin 07/04/2021 tarihli ve E.2021/286 sayılı başvurusunun, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

 

2247 sayılı Kanun'un19. Maddesinde öngörülen koşulu taşımayan ve Bursa 4. İdare Mahkemesinin 07/04/2021 tarihli ve E.2021/286 sayılı BAŞVURUSUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİNE,

 

29/11/2021 tarihinde, Üyeler Birol SONER, Nurdane TOPUZ'un KARŞI OYLARI VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

     Başkan Vekili                  Üye                               Üye                              Üye

        Muammer                    Birol                             Nilgün                          Doğan     

         TOPAL                     SONER                           TAŞ                          AĞIRMAN       

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                            Aydemir                         Nurdane                         Ahmet

                                              TUNÇ                           TOPUZ                       ARSLAN

 

KARŞI OY

 

Dava, davacının667 sayılı OHAL KHK'sı ile kapatılan L.. Eğitim İşletmeleri Tic. A.Ş. (ünvan değişikliğinden önceki ismiyle; Y. Özel Eğitim Tes. İşl. ve Tic. A.Ş.)'nde 31/10/1997- 19/01/2004 tarihleri arasında sürdürdüğü ancak kuruma eksik olarak bildirilen çalışmasının tespiti; idari yargı yerinde ise, hizmet tespiti talebinin reddine ilişkin Bursa Valiliği KHK İşlemleri İl Bürosu'nun 18/06/2019 tarihli ve 45371734-000-E.31218 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Ülkemizde Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı 15.07.2016 tarihinde yapılan ve bastırılan darbe teşebbüsü sonrasında 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kararı doğrultusunda, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zaruri olan tedbirler kapsamında çıkarılan 03.10.2016 tarihli 675 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Dava ve Takip Usulü başlıklı 16. maddesinde aynen;

“MADDE 16 - (1) 20.7.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17.8.2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15.8.2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

20.7.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17.8.2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/8/2016 tarihi dâhil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.

Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz” hükmü getirilmiştir.

Dava dosyası 675 Sayılı KHK. nin 16/1. maddesi kapsamında değerlendirildiğinde;

Somut olayda, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'ndeki ilanlara göre, davacının çalıştığı Y. Özel Eğitim Tesisleri İşletme Ve Ticaret Anonim Şırketi’nin unvanının L.. Eğitim İşletmeleri Anonim Şirketi olduğu, her iki şirketin ticaret sicil numarasının aynı olduğu ve unvan değişikliğine gittiği, yine Gazetenin 20 Ekim 2016 tarihli 9180 sayılı 486 sayfada yapılan ilanda ise şirketin 667 ve 668 sayılı KHK ile kapatıldığının ilan edildiği anlaşıldığından dava hakkında 675 Sayılı KHK. nin 16/ 4 maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Bu maddeye göre; "davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz".

Açıklanan tüm bu nedenlerle, somut olayda davaya bakmakla görevli yargı yerinin İdari Yargı olduğu anlaşılmakla, Yüksek Mahkemenin aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmamaktayız.

 

                               Üye                                                                    Üye

                        Birol SONER                                                Nurdane TOPUZ