Hukuk Bölümü         2011/108 E.  ,  2011/136 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                      Davacı            : Ö.B.

                      Vekili              : Av. H.Ö.

                      Davalı             : İçişleri Bakanlığı

                      O L A Y          : Davacı vekili,  müvekkilli P.Er Ö.B.’ın 3. İç Güv.P.Tb. 2. Bl. K.lığı Yüksekova/ Hakkari emrinde askerlik görevini ifa etmekteyken 24.08.1998 tarihinde Dağlıca bölgesinin Şehit İlhan Tepesi'ndeki uzak emniyet unsurlarına sızma girişiminde bulunan PKK mensuplarıyla silahlı çatışmaya girdiğini, kendisinin yaralandığını, iki arkadaşının şehit olduğunu, çatışma bitiminde tedavi altına alındığını, 25.07.2005 tarihinde GATA tarafından verilen "Kronik Travma Sonrası Stres Bozukluğu" teşhisi "Askerliğe Elverişli Değildir" kararlı raporla askerliğinin sona erdirildiğini, bu olay sonucunda müvekkiline 5434 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca vazife malullüğü aylığı bağlandığını; müvekkilinin davalı Bakanlığa müracaat ederek, hakkında 3713 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanarak iş hakkından yararlandırılmasını talep ettiğini ancak davalı idarece, 20.11.2009 tarih ve  B.050.PGM.0.07.0000/19173 sayılı işlem ile talebinin reddedildiğini ifade ederek, sonuç itibariyle; davalı idarenin söz konusu işleminin iptali ile terör nedeni ve etkisiyle yaralanan ve malul, askerliğe elverişli olmayan müvekkilinin 3713 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilerek iş hakkından yararlandırılması istemiyle  23.12.2009 tarihinde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdarece, 05.02.2010 tarihli birinci savunma dilekçesi ile davanın çözümünde  idare mahkemelerinin değil, askeri idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 2. İDARE MAHKEMESİ: 12.01.2011 gün ve E:2009/1843 sayı ile, Anayasanın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Kanunun 2568 sayılı Kanun ile değişik 20. maddesinde de aynı hükmün yer almış olduğu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği;  1602 Sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker kişi sayılmakta olduğu;  idari işlemin, görevli yargı yerinin belirlenmesi yönünden "askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılmasının gerektiği, eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğunun kabul edilmesinin gerektiği, daha açık bir anlatımla, askeri hizmete ilişkin idari işlemlerin; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemler olduğu, işlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durumun değişmediği, menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesinin gerektiği; olayda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 1998 yılında piyade er olarak görev yapmakta iken terör örgütü üyeleriyle silahlı çatışmaya giren ve askerliğe elverişli olmadığı yolundaki rapor uyarınca, terhis edilen ve kendisine 5434 sayılı Kanun uyarınca vazife malulü aylığı bağlanan davacının 3713 sayılı Yasa uyarınca iş hakkından yararlandırılması talebiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, bu talebinin, askeri hizmetin irdelenmesine ilişkin olmadığı gibi, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda öngörülen askeri usul ve yöntemler dikkate alınmayacağından, dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin yanının bulunmadığının açık olduğu; belirtilen duruma göre olayda; Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Kanunun değişik 20. maddelerinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için öngörülen "asker kişiyi ilgilendirme" ve "askeri hizmete ilişkin bulunma" koşullarının birlikte gerçekleşmemiş olması karşısında, davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli bulunduğu gerekçesiyle; davalı idarenin görevsizlik itirazının reddine, Mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

            Görevlilik kararı  davalı İdareye 22.02.2011 tarihinde tebliğ edilmiş; davalı İdarece, 10.03.2011 havale tarihli dilekçe ile askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması isteminde bulunulmuştur.

            ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20'inci maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevlerinin hükme bağlandığı, anılan hükme göre Askeri Yüksek İdare Mahkemesince "Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimi yapar" denildiği,  asker kişinin tanımının yapıldığı aynı hükmün 2 'inci fıkrasında ise, "Bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan Subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır" hükmünün yer aldığı; 1602 sayılı Kanunun 21'inci maddesinin ilk fıkrasında; "20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdari Mahkemesinde çözümlenir ve karar bağlanır'' denildiği;  Anayasanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başlıklı 157'nci maddesinde yer alan göreve ilişkin hükümlerini yukarıda açıklandığı gibi benzer bir biçimde tekrarlayan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20'nci ve 21'inci maddelerine göre uyuşmazlık konusunun Askeri İdari Yargı yerinde görülebilmesi için iki koşulun bir arada gerçekleşmesinin gerektiği; "Asker kişiyi ilgilendirme" koşulundan davacının hizmette ya da görevden ayrılmış ve 1602 sayılı Kanunun 20'nci maddesinde sayılan asker kişilerden olması anlaşılabileceği gibi, işlemin "bir asker kişi gözetilerek" tesis edilmesi halinde de davacının bu asker kişiden hareketle menfaat ihlali iddiasında bulunan kişilerden (Örneğin; eşi, ana­babası, çocukları vs.) olması halinde de söz konusu koşulun gerçekleştiğinin kabul edildiği, bu açıklamalara nazaran; davacının "asker kişi" olduğu konusunda tereddüt bulunmadığı; diğer koşulun ise davaya konu işlemin "askeri hizmete ilişkin" olması koşulu olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere idari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden "askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılmasının gerektiği;  eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği,  daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlem olduğu; dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının, er olarak askerlik hizmetini ifa etmekte iken, Dağlıca bölgesinin Şehit İlhan tepesindeki uzak emniyet unsurlarına bölücü terör örgütü mensuplarınca yapılan sızma girişimi sırasında girdiği silahlı çatışmada yaralanması sonrasında malul hale geldiği ve davalı idare ile davacı arasında bu konuda ihtilaf bulunduğunun görüldüğü,  bu ihtilafın çözümü için açılan davada, davalı idare tarafından tesis edilen işlemin hukuka uygunluğunun denetimini yapacak yargılama makamının, "idari işlem veya eylemin yöneldiği asker kişinin, 3713 sayılı yasa kapsamında bir görev ifa edip etmediğini; yaralanması ve sakat kalmasının bu görev sırasında meydana gelen olaylardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı" sorunlarını değerlendirilmesi ve çözmesi gerektiğinin anlaşılmakta olduğu; dava konusu ihtilaf çerçevesinde, 3713 sayılı Kanun kapsamında aylık bağlanması talebinin reddi işleminin hukuka uygunluğu denetlenirken; maluliyetin 3713 sayılı kanun kapsamında bir görevin ifası sırasında ya da bu görev nedeniyle meydana gelip gelmediğinin incelenmesinin gerektiği,  bu kapsamda olmak üzere, asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, icra ettiği askeri görevler kapsamındaki tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin; askeri hizmetten kaynaklanan durumların, askeri görevlerin icra ediliş biçimlerinin, askeri kural ve gereklerin göz önünde tutularak bir değerlendirme yapılacak olması nedeniyle, somut olayda "idari işlemin askeri hizmete ilişkin bulunması" koşulunun da gerçekleştiğinin anlaşıldığı, (Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 11.12.2006 gün ve 2006/246 E. 2006/236 K. sayılı, 06.07.2009 tarih ve 2008/160 Esas, 2009/166 karar sayılı karalarında, benzer davalarda aynı karara varıldığı görülmektedir.);  açıklanan nedenlerle, dava konusu olayda Anayasanın 157 nci ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20'nci maddesinde öngörülen idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli bulunduğunun değerlendirildiği; açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Yasanın 10, 12 ve 13'üncü maddeleri gereği görev uyuşmazlığının halli için dava dosyasının UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, Ankara 2'nci İdare Mahkemesinin davada görevli olduğuna dair 12.01.2011 tarih ve 2009/1843 Esas sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, karar verilmesinin gerektiği  yolunda karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 06.06.2010 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü ve  A.Y.İ.M. Savcısı Metin YILMAZ’ın davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli bulunduğu yolundaki yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 12. maddesinin birinci fıkrasında, görev itirazında bulunan kişi veya makamın, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine vereceği hükme bağlanmış; anılan Yasa’nın “Uyuşmazlık Çıkarma İsteminde Bulunmaya Yetkili Makamca Yapılacak İşlemler” başlıklı 13. maddesinde; “(Değişik cümle: 23/07/2008-5791 S.K./5.mad) Uyuşmazlık çıkarma konusundaki dilekçe ile ekleri kendisine ulaşan yetkili makam, gerekirse dilekçedeki veya eklerindeki eksiklikleri tamamlattıktan sonra, uyuşmazlık çıkarmaya yer olmadığı sonucuna varırsa veya yapılan başvuruda 12 nci maddenin birinci fıkrasında öngörülen sürenin geçirilmiş olduğunu tespit ederse, istemin reddine karar verir. Bu karar, ilgili kişilere veya makama ve ilgili yargı merciine, hemen tebliğ olunur. Bu karara karşı hiç bir yargı merciine başvurulamaz.

      Uyuşmazlık çıkarılmasını gerekli gördüğü durumlarda yetkili makam, dilekçe ve eklerinin kendisine ulaştığı tarihten, şayet eksiklikleri tamamlatmak yoluna gitmiş ve bu erekle gönderdiği yazıları on gün geçmeden postaya vermiş ise eksikliklerin tamamlandığı tarihten başlayarak en geç on gün içinde düzenleyeceği gerekçeli düşünce yazısını, kendisine gönderilen dilekçe ve ekleri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine yollar ve ayrıca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurduğunu ilgili yargı merciine hemen bildirir.(Ek cümle: 23/07/2008-5791 S.K./5.mad) Bu takdirde ilgili yargı mercii, 18 inci maddede öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, düşünce yazısıyla eklerini, görevsizlik itirazını reddeden yargı merciine göre ilgili bulunan Başsavcı veya Başkanun sözcüsüne tebliğ edebilir. Tebliği alan makam karşılık vermek isterse, yedi gün içinde yazılı karşılığını vermekle görevlidir.”; Yasa’nın 27. maddesinde  ise “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder.” denilmiştir.

            Anılan 12. maddeye göre, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere düzenlenen dilekçenin, görevlilik kararının tebliğ edildiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itirazı reddeden yargı merciine verilmesi gerekmektedir.

            Dosyanın incelenmesinden, görevlilik kararının, görev itirazında bulunan davalı idareye 22.02.2011 gününde tebliğ edildiği; idarece, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle verilen dilekçenin, itirazı reddeden Mahkemenin kaydına 10.03.2011 gününde girdiği görülmüştür.

Bu duruma göre başvurunun, kararın tebliğ edildiği 22.02.2011 günü başlayan onbeş günlük süre 08.03.2011 gününde sona erdiği halde, yasal süre geçirildikten sonra yapıldığı ve  sürenin geçirilmesi karşısında uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makamca istemin reddedilmediği anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, süresinde ileri sürülmeyen istemin ve bu istem nedeniyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığınca yapılan başvurunun, aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen 15 günlük süre geçirildikten sonra istemde bulunulduğu anlaşıldığından, süresinde ileri sürülmeyen istemin ve bu istem nedeniyle A.Y.İ.M. Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 06.06.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.