T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2017 / 659

            KARAR NO  : 2017 / 788

            KARAR TR   : 25.12.2017

ÖZET : Yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan ve tazminatın tamamını ödemiş bulunan davacı tarafından,  ödenen tazminattan kusur ve sorumluluğu oranındaki tutarın, olayda sorumlu olduğu ileri sürülen davalı idareden rücuen tahsili istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : H. Sigorta A.Ş.

Vekilleri       : Av.A. T. A., Av.B.B. I.,

  Av. B.Ş.,  Av.H.T.

Davalı           : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili           : Av. G. K.

 

O  L  A  Y    : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili Şirketçe dava dışı S.Ç.’ya ait 35 DA … plaka sayılı araç için Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi tanzim edildiğini; 09.11.2012 tarihinde, sigortalı 35 DA … plaka sayılı aracın karıştığı kazada yaralanan Nedim Kara’nın, iş göremezlik tazminatı talebiyle Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesinde,  E:2012/160  sayılı dosyadan dava açtığını; Mahkeme dosyasından alınan kusur bilirkişi raporunda; kazanın vuku bulmasında Müvekkil Şirkete sigortalı 34 DA … plaka sayılı araç sürücüsü Kemal Fırat’ın % 50, yolun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşun % 25 ve tazminat talep eden Nedim Kara’nın % 25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini; hesaplanan zarardan Nedim Kara’nın kusur oranı olan % 25 indirim yapıldıktan sonra % 75 kusura göre hesaplanan 46.808,00 TL tazminat bedelinin tamamının müvekkili Şirketçe 07.01.2014 tarihinde Nedim Kara’ya ödendiğini; müvekkil Şirkete sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %50 oranında kusurlu olması sebebiyle, müvekkilinin, zararın %50'si olan 31.205,00 TL’den sorumlu olsa da, K.T.K. 88. maddesinde düzenlenen müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zararın tamamını ödediğini; müvekkili Şirketçe % 75 kusura göre ödenen toplam tazminat bedelinin 46.808,00 TL olduğunu; davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün, % 25 oranında kusura tekabül eden 15.603,00 TL’sinden sorumlu bulunduğunu; Karayolları Trafik Kanununun 88.maddesi hükmü uyarınca, Nedim Kara tarafından açılan dava sonucu icra tehdidi altında 46.808,00 TL.yi müteselsil sorumluluk ilkesi gereği ödemek zorunda kalan müvekkili Şirketin, sorumluluğu üzerinde ödemek zorunda kaldığı tazminat bedeli için diğer zarar sorumlusu davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’ne karşı huzurdaki davayı ikame etme hakkına sahip  olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 15.603.00 TL’nin ödeme tarihi olan 07.01.2014’den itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemiyle, 30.6.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 15.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 3.3.2016 gün ve E:2015/315, k:2016/97 sayı ile, “(…) Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/160 Esas sayılı dosyası incelenmiş; bu dosyada Nedim Kara'nın açtığı davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Yol bakım ve onarımından sorumlu davalının, gerekli işaretlemeleri yapmamasının kusur olarak belirlenerek dava açıldığı, idarenin hizmet kusuruna dayalı davada Karayolları Trafik Kanunundan çok, idarenin görevlerini düzenleyen mevzuattan kaynaklı sorumluluk olacağı, görevli yargı kolunun İdari Yargı olduğu tüm dosya kapsamıyla aşağıdaki şekilde karar vermek yönünde vicdani kanaat hasıl olmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanan davada İdari Yargı'nın görevli olduğu anlaşıldığından YARGI YOLU SEBEBİYLE DAVANIN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 10.İdare Mahkemesi; 10.5.2016 gün ve E:2016/1975, K:2016/1381 sayı ile, 2577 sayılı Yasanın 15/1-a maddesi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Van İdare Mahkemesine; Van 3.İdare Mahkemesi de, 23.9.2016 gün ve E:2016/765, K:2016/1220 sayı ile dosyasının yetkili Erzurum İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

ERZURUM 1.İDARE MAHKEMESİ: 7.9.2017 gün ve E:2016/2191 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam"’ başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının ve Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/315 sayılı dosyasının birlikte incelenmesinden; 09.11.2012 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında 35 DA 4334 plakalı araçta meydana gelen ve davacı şirket tarafından karşılanan 15.603,00 TL zararın tazminine karar verilmesi istemiyle Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada 03.03.2016 ve E:2015/315, K:2016/97 sayılı karar ile uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının görevinde olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, anılan kararın 22.04.2016 tarihinde kesinleştiği, bu karar üzerine davacı şirket tarafından Ankara 10. İdare Mahkemesi'nin E:2016/1975 sayılı dosyasına kayden dava açıldığı, anılan Mahkemece 10.05.2016 tarih ve K:2016/1381 sayılı karar ile 2577 sayılı Yasa'nın 36/b maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde Van İdare Mahkemesi'nin yetkili olduğu gerekçesiyle davanın yetki yönünden reddine karar verildiği, yetkisizlik kararı sonucu dosyanın gönderildiği Van 3. İdare Mahkemesi'nce 23.09.2016 tarih ve E:2016/765 K:2016/1220 sayılı karar ile kazanın Ağrı İl sınırlarında gerçekleştiğinden bahisle davanın görüm ve çözümünde Mahkememizin yetkili olduğuna karar verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın Mahkememizde açıldığı anlaşılmaktadır.

Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hizmet kusuruna dayalı olarak açılan tazminat davasında; 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Yozgat İdare Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle başvuruyu reddetmiştir: "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir, itiraz yoluna başvuran Mahkemedeki bakılmakta olan dava ise itiraz konusu kural nedeniyle adli yargıda görülebilecek bir davadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin görev alanına girmemektedir. Buna göre, itiraz yoluna başvuran Mahkemede, yöntemine göre açılmış bir dava bulunmadığı gibi kuralın uygulanması sonucu görevsizlik kararı verilecek olması da bu durumu değiştirmemektedir.

Açıklanan nedenlerle başvurunun, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.”(Anayasa Mahkemesinin 08.11.2012 tarih ve E:2012/l 18, K:2012/170 sayılı kararı)

Yine, 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Anayasa Mahkemesinin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s. 136-147.)

Anayasa’nın 158'inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçelerine yer verilen 08.11.2012 tarih ve E:2012/118, K:2012/170 sayılı ile 26.12.2013 tarih ve E.-2013/68, K.-2013/165 sayılı kararı birlikte değerlendirildiğinde, anılan kararların esas itibariyle görev konusunda verilmiş kararlar olduğu ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu kararlar mesabesinde olduğu açıktır.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 26.09.2016 tarih ve E:2016/407, K:2016/439 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/315 sayılı dosyası temin edilerek görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, dava dosyasının ve Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/315 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.12.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen durumun aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin adli yargı dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; davaya ilişkin bilgi ve belgeler ile adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin idari yargı dosyası içerisinde bulunduğu ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan ve tazminatın tamamını ödemiş bulunan davacı tarafından,  ödenen tazminattan kusur ve sorumluluğu oranındaki tutarın, olayda sorumlu olduğu ileri sürülen Karayolları Genel Müdürlüğünden rücuen tahsili isteminden ibarettir.

Olayda, meydana gelen trafik kazasında dava dışı araç sürücüsünü olan sigortalı araç sürücüsünün kusuru nedeniyle kaza geçirdiğini iddia eden Nedim Kara tarafından HDİ Sigorta A.Ş.ne karşı tazminat davası açıldığı; Mahkemece, davalı HDİ Sigorta A.Ş. tarafından davacı tarafa 46.808,00 TL ödeme yapıldığından, davanın konusuz kaldığını bildiren dilekçe gönderdiğinden bahisle, taraflarca takip edilmeyen dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davacı sigorta şirketi tarafından; Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen,  E:2012/160 sayılı dosyada alınan kusur bilirkişi raporunda; kazanın vuku bulmasında Müvekkil Şirkete sigortalı 34 DA 4334 plaka sayılı araç sürücüsü Kemal Fırat’ın % 50, yolun bakım ve onarımından sorumlu kuruluşun % 25 ve tazminat talep eden Nedim Kara’nın % 25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği; hesaplanan zarardan Nedim Kara’nın kusur oranı olan % 25 indirim yapıldıktan sonra % 75 kusura göre hesaplanan 46.808,00 TL tazminat bedelinin tamamının müvekkili Şirketçe 07.01.2014 tarihinde Nedim Kara’ya ödendiği; müvekkil Şirkete sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde %50 oranında kusurlu olması sebebiyle, müvekkilinin, zararın %50'si olan 31.205,00 TL’den sorumlu olsa da, Karayolları Trafik Kanununun 88. maddesinde düzenlenen müteselsil sorumluluk ilkesi gereği zararın tamamını ödediği; müvekkili Şirketçe % 75 kusura göre ödenen toplam tazminat bedelinin 46.808,00 TL olduğu; davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün, % 25 oranında kusura tekabül eden 15.603,00 TL’sinden sorumlu bulunduğu belirtilerek, anılan miktarın tahsili istemiyle dava açıldığı görülmektedir.

Tazminat davasına bakan Gürpınar Asliye Hukuk Mahkemesince, anılan dava kapsamında,  saptanan kusur ve sorumluluk oranları esas alınarak davanın konusu bakımından ayrım yapılmayıp zararın idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerinde saptanmasının gerekeceği yolunda bir görevsizlik kararı verilmediğine ve dosyaya sunulan bilirkişi raporunda gösterilen kusur oranı da dikkate alınarak, tazminatın tamamının ödendiği belirtildiğine göre; olayda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde belirtilen "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında, zarar gören tarafından açılmış bir dava yoktur.

Öte yandan, ortada, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmamaktadır.

Belirtilen tüm bu hususlara göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Erzurum 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 3.3.2016 gün ve E:2015/315, K:2016/97 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Erzurum 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 3.3.2016 gün ve E:2015/315, K:2016/97 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.12.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT