T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2017 / 122

            KARAR NO  : 2017 / 175

            KARAR TR   : 13.3.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

                                                              

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : İ.A., A.Ş., S.Ş.

            Vekili              : Av. İ.E.Ü.

            Davalı             : Sağlık Bakanlığı

Vekili               : Av. D.C.

       

O L A Y         : Davacılar vekili dava dilekçesinde, 11/05/2013 tarihinde davalı Sağlık Bakanlığı’na bağlı ambulans şoförü M.S.Ş.’in sevk ve idaresinde bulunan ve içinde davacıların murisi H.Ş.'in görevli ve yolcu olduğu 74 BD 472 plakalı aracın Bakan konvoyu ile beraber Karabük yolunu takiben Abdipaşa Beldesinden Bartın istikametine seyir halinde olduğu sırada, aracın yolun sağ tarafında bulunan konutun bahçe duvarına çarparak takla atması şeklinde gerçekleşen trafik kazasında H.Ş.’in vefat ettiğini, vefat eden H.Ş.’in anne, baba ve kardeşinin bu ölüm nedeniyle ağır üzüntü yaşadıklarını belirterek; davacılardan anne İ.A. ve baba A.Ş. için 75.000,00'er TL, vefat edenin kardeşi diğer davacı S.Ş. için de 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 10/12/2015 gün ve 2015/331 Esas, 2015/465 Karar sayı ile, ‘‘…Dava, trafik kazası nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin bulunmaktadır. Davalı vekili cevap dilekçesinde görev itirazında bulunmuş olup, davalı vekili cevap dilekçesine ekli teslim tesellüm belgesi, iş kazası tutanağı, sigortalı işe giriş belgesi ve tüm tekmil dosya münderecatı nazara alındığında, davacılar murisi H.Ş.’nın 03/01/2013 tarihinde sigortalı olarak Bartın İl Sağlık Müdürlüğü’nde 657 sayılı Kanunun 4/B maddesine göre sözleşmeli sağlık memuru olarak işe başladığı anlaşılmış olup, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı, bu gibi hizmet sözleşmesinden doğan uyuşmazlığa ilişkin davaların İş Mahkemelerinde görülmesi 5521 ve 4857 sayılı Kanun hükümleri gereği olup, kaydıyla bakmakla Mahkememizin görevli bulunmadığı, görev hususunun bir dava şartı olarak düzenlenmesi ve kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle re’sen gözetilmesi gerektiğinden, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.’’ şeklindeki gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine ve kararın kesinleşmesinin ardından nöbetçi iş mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar taraflarca temyiz edilmeksizin 22/01/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacılar vekili dilekçesiyle müracaatta bulunarak dosyanın nöbetçi iş mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

Ankara 42. İş Mahkemesi: 1/05/2016 gün ve 2016/1003 Esas, 2016/213 Karar sayı ile ‘‘…Dosyanın incelenmesinde; davacılar murisi H.Ş.’nın Bartın İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde Acil Tıp Teknisyeni olarak çalıştığı sırada içinde bulunduğu ambulansın takla atması neticesinde vefat ettiği, H.Ş.’nın sağlık memuru kadrosunda olduğu, davacıların murisinin ölümüne neden olan olayın idarenin eyleminden kaynaklandığı, idarenin her türlü eyleminden kaynaklanan ölüm ve vücut bütünlüğünün yitirilmesi olaylarında maddi manevi tazminat taleplerine ilişkin davaların Asliye Hukuk Mahkemesinde görüleceğine dair hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, H.Ş.’nın memur olması nedeniyle taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunmadığı, ayrıca Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesinin de bu olayda uygulama yerinin bulunmadığı, bu sebeple davaya bakma görevinin Adli Yargı içerisinde yer alan Asliye Hukuk veya İş Mahkemelerine ait olmadığı, görevli yargı yerinin İdari Yargı olduğu anlaşıldığından…’’ şeklindeki gerekçesiyle davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar vermiş, karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi: 13/10/2016 gün ve 2016/18080 Esas, 2016/12563 Karar sayı ile kararın onanmasına hükmetmiş, karar düzeltme yoluna başvurulmayan karar, bu şekilde kesinleşmiştir.

Davacılar vekili, aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 2. İDARE MAHKEMESİ: 06/12/2016 gün ve 2016/4734 Esas sayı ile ‘‘…2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Dosyanın incelenmesinden, Bartın İl Sağlık Müdürlüğü’ne ait 74 BD 472 plakalı ambulansın, Karabük yolunu takiben Abdipaşa beldesinden Bartın istikametine seyir halinde iken sürücünün aracın direksiyon hakimiyetini yitirmesi sonucunda, yolun sağ tarafında bulunan konutun bahçe duvarına çarparak takla atması sonucu, tek taraflı ölümlü trafik kazası meydana gelmesi nedeniyle, davacılar manevi zararların tazmini istemiyle ilk olarak Bartın Valiliği aleyhine Bartın Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2014/241 esas sayısında açılan davada 24/06/2015 tarihinde 2015/195 karar sayısıyla verilen, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi kararı üzerine Sağlık Bakanlığı aleyhine Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2015/331 esas sayısında açılan dava üzerine iş bu davada 10/12/2015 tarihinde 2015/465 karar sayısıyla İş Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görev ret kararı verilmesi üzerine süresi içinde dosyanın İş Mahkemesine gönderilmesi için başvuruda bulunulmuş ve Ankara 42. İş Mahkemesinin E:2016/1003 esas sayısına kaydolan davada 11/05/2016 tarihinde 2016/213 karar sayısıyla davaya bakma görevinin Adli Yargı içerisinde yer alan Asliye Hukuk veya İş Mahkemelere ait olmadığı, Görevli yargı kolunun idari yargı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine yönelik (Yargıtay’ın E:2016/18080 ve K:2016/12563 sayılı kararıyla da kesinleşmiş olan) karar üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Belediye aleyhine idare mahkemesinde açılan başka bir tazminat talepli tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Yasanın 110.maddesinin 1.fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayı ve 8.11.2012 gün ve E:2012/118, K:2012/170 sayılı aynı içerikli iki kararı ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.” Kararına varmıştır.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Kaldı ki; benzer bir konuda açılmış olan bir davayla ilgili olarak Uyuşmazlık Mahkemesi'nce verilen 11/11/2013 tarih ve E: 2013/1314, K: 2013/1571 sayılı kararda uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu yönündedir.

Açıklanan nedenlerle, adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için iş bu dosyayla birlikte Ankara 42. İş Mahkemesinin E:2016/1003 esas sayısında açılan davada 11/05/2016 tarihinde 2016/213 karar sayılı dava dosyanın temin edilerek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda uyuşmazlık mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…’’ karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Kanunun 19. maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacılardan İ.A. ve A.Ş.’nın müşterek kızları, diğer davacı S.Ş.’nın ablası olan murisi H.Ş.'nın acil tıp teknisyeni olarak içinde bulunduğu ambulansın Karabük yolunu takiben Abdipaşa beldesinden Bartın istikametine seyir halinde iken sürücünün aracın direksiyon hakimiyetini yitirmesi sonucunda, yolun sağ tarafında bulunan konutun bahçe duvarına çarpması sonucu 11/05/2013 tarihinde takla atması neticesinde vefat etmesi nedeniyle davacıların uğradıkları manevi zararın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı idareden tazmini istemiyle 27/07/2015 tarihinde açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Kanunun 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle,  davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan; Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/12/2015 gün ve 2015/331 Esas, 2015/465 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10/12/2015 gün ve 2015/331 Esas, 2015/465 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.3.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN