Hukuk Bölümü         2000/65 E.  ,  2000/69 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : S.S.

Vekili              : Av. T.Ü.

Davalı            : Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 

            O L A Y          : Davacı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarlığı görevinden alınması üzerine açtığı iptal ve tam yargı davalarında Danıştay Beşinci Dairesi’nce verilen 17.12.1997 günlü, E:1997/227, K:1997/3077 sayılı ve 25.5.1999 günlü, E:1997/1675, K:1999/1748 sayılı kararları gereğince işlemin tesis edildiği 13.12.1996 tarihinden itibaren ve iptal kararının verildiği 17.12.1997 tarihine kadar olan süreye ilişkin parasal haklarının yasal faiziyle birilkte idareden tahsili amacıyla, maaş farkları karşılığı 1.080.000.000.- TL. ve büyük proje bedeli (ek özel hizmet tazminatı) 36.129.000.- TL ile yasal faizleri tutarı 913.000.000.- TL olarak hesapladığı toplam 2.029.129.000.- TL. alacağının işleyecek faiz ve masrafları ile birlikte tahsili için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı aleyhine, Ankara 6. İcra Müdürlüğünün E:1999/5834 sayılı dosyasında icra takibi başlatmış; ancak, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca, yapılan hesaplama sonucunda ilgilinin maaş farkları olarak 428.322.000.-TL. tespit edildiğinden bahisle, bu miktar dışında kalan meblağa itiraz edilmesi üzerine, alacağın itiraz edilen kısmı yönünden takip durmuştur.

            Davacı vekilince, anılan icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemiyle, 11.2.2000 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA ASLİYE 32. HUKUK MAHKEMESİ; 28.3.2000 gün ve E:2000/85, K:2000/115 sayı ile, davada davacı ile ilgili Danıştay daire kararının uygulanmasına rağmen ödenmesi gereken maaş farklarının ödenmediği iddiası ile başlatılan icra takibine itiraz edilmiş olup, uyuşmazlığın çözümü idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı vekilince, aynı istekle, 26.6.2000 gününde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ; 27.6.2000 gün ve E:2000/747, K:2000/556 sayı ile İcra-İflas Hukukundan doğan uyuşmazlıkların, özel hukuk alanını ilgilendirdiğinden görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar da temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU,  Sabriye  KÖPRÜLÜ, Ayla ALKIVILCIM,  Dr. Serdar ÖZGÜLDÜR  ve  Hıfzı  ÇUBUKLU’ nun  katılımlarıyla   yapılan   18 / 12 / 2000 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’ nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ  ile Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK’ ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: 

            USULE İLİŞKİN İNCELEME:

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve adli yargı dosyasının da Başkanlıkça getirtilerek incelemeye alındığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir. 

            ESASA İLİŞKİN İNCELEME  :

 Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

            2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kararların Sonuçları” başlıklı 28. maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişik 2. bendinde, “Tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.” hükmüne yer verilmiş olup; buna göre, idari yargı mercilerince tam yargı davası sonucunda verilmiş olan ve belli bir miktarı hüküm altına alan kararların, İcra ve İflas Kanunu’nun ilamların icrası hükümlerine göre infaz ve icra olunabileceği açıktır.

            Nevar ki olayımızda, takibe konu edilen maddi haklara ilişkin Danıştay kararlarında belli bir miktarın hüküm altına alınmadığı; davacının takip talebi üzerine adı geçen İcra Dairesince, dosyaya ibraz olunan yargı kararları ilamsız takipte olduğu gibi borcun sebebi olan belge niteliğinde kabul edilmek suretiyle düzenlenmiş bulunan ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği, icra dosyasının incelenmesinden anlaşılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile  veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin, değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

            İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasa’da iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67.maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68., ek 68/a. ve ek 68/b. maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

            İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

            Sözkonusu değişik 67. madde, “Takip talebine itiraz edilen ve itirazın kaldırılması için mercie müracaat etmek istemeyen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, umumi hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir. 

            İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

            Alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması talebinde bulunmazsa bir daha ilâmsız takip talebinde bulunamaz.

            Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.” hükümlerini taşımaktadır.

            Anılan Yasa’nın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “ Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur.” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözüedilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “ İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri : a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

            Bu duruma göre ve olayda, idari yargı yerinde İYUK. ‘da sayılan idari davalardan birinin açılmamış olması karşısında, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

            Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının  kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara  Asliye  32.  Hukuk  Mahkemesi’nin 28.3.2000 günlü, E:2000/85, K:2000/115 sayılı  GÖREVSİZLİK  KARARININ KALDIRILMASINA, 18.12.2000 gününde  Üyelerden Dr. Mustafa KILIÇOĞLU ‘ nun karşı oyu ve OYÇOKLUĞU  ile  KESİN OLARAK   karar verildi.

KARŞI   OY   GEREKÇESİ 

                        Uyuşmazlık, davalı idarenin yargı kararları gereği tazmin yükümlülüğünden doğan bir alacak için, İcra ve İflas Yasasının 67. maddesine göre genel mahkemede aleyhine açılmış bulunan itirazın iptali davasının görüm ve çözüm yerinin yargı yolu açısından belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

                        İlke olarak, görevli yargı yerinin belirlenmesinde yasada açıklık olup olmamasına bakılır. Yasada açıklık var ise buna uymak zorunludur. Yok ise, yargısal içtihatlara ve genellikle Uyuşmazlık Mahkemesi’nin emsal kararlarına bakılır.

                        Yargı yolunun belirlenmesinde davacının davayı nitelendirmesi önem taşımaz, yargıç kendiliğinden değerlendirmede bulunur.

                        Somut olayda; Danıştay tarafından verilen iptal ve tam yargıya ilişkin kararların uygulanmasına ilişkin olup, davalı idarenin iptal edilen işlemi nedeniyle davacı yoksun kaldığı parasal haklarının tahsilini amaçlamaktadır. Danıştay kararlarında belli bir miktar hüküm altına alınmadığından ve taraflar arasında miktar konusunda ihtilaf doğduğundan, açılacak davanın konusu, idarenin hizmet kusurundan doğan tazminatın miktarının belirlenmesidir.

Davacının yaptığı ilâmsız takibe, davalı idare kısmen itiraz etmiştir. Davacı genel mahkemede İcra ve İflas Yasasının 67. maddesine göre dava açarak itirazın iptalini ve kısmen duran  takibin devamını istemiştir.

                        Yasanın açıkça yargı yolu açısından yol gösterimi İcra ve İflas Yasasının 5. maddesinde bulunmaktadır. Buna göre, İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından dolayı Devlet’ in sorumluluğunun yargısal denetiminde adliye mahkemeleri görevli olacaktır.

                        İtirazın iptali davası için anılan Yasa’da sadece yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir (Md. 67/1). İdari Yargılama Usulü Yasasının açıkça yollamada bulunmadığı durumlarda hukuk yargılama yönteminin uygulanmasına engel bulunmamaktadır.

                        Davada alacaktan sözedilmesi, onun tazminat niteliğini ortadan kaldırmaz. Hizmet kusurundan doğan tazminatın miktarı inceleneceğine göre ihtisas mahkemeleri idare mahkemeleridir. İş mahkemesinin görev alanına giren bir konuda itirazın iptalinin iş mahkemesinde görülmesi nasıl doğal ise, hizmet kusurundan doğan bir davanın görüm yerinin idari yargı olması da aynı doğallıktadır.

                        Bu durumda, davacının idari yargıda bir tam yargı davası açması gerekir. Bu şekilde idari dava açılması üzerine de, İdari Yargılama Usulü Yasasının dokuzuncu maddesinde öngörüldüğü gibi, görevsiz yargı merciine başvurma tarihi idare mahkemesine başvurma tarihi olarak kabul edilmelidir.

                        Davaların bu yolla canlandırılması, ancak kötü niyetin varlığı halinde Medeni Yasanın ikinci maddesindeki hakkın kötüye kullanılması yasağı ile karşılaşır.

                        Açıklanan nedenlerle, idarenin hizmet kusurundan doğan tazminatın belirlenmesine yönelik bulunan davanın görüm ve çözümünde idari yargı görevli olduğundan Ankara 5. İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun değerli görüşünden ayrılıyorum.