T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS      NO : 2015 / 911

            KARAR  NO  : 2015 / 942

            KARAR  TR   : 28.12.2015

 

ÖZET : Davacının müteveffa babasından dolayı yetim aylığı bağlanması için yaptığı başvurunun yetim aylığı bağlanabilmesi için gerekli beş yıllık hizmetin bulunmadığından bahisle reddine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı'nın 23.06.2009 günlü, 28.519.880 sayılı işleminin iptali ile hakediş tarihinden itibaren birikmiş yetim aylıklarının yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesi istemiyle açılan davanın; davacının müteveffa babasının 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanuna tabi hizmetinin mevcudiyeti karşısında,  İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : F.Ş.K.

Davalı             : 1-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Emekli Sandığı)

Vekili              : Av. E. T.

                         2- İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü                       

Vekili              : Av. İ.Y.

 

 

O L A Y         : Davacı dava dilekçesinde özetle; 4.7.1984 yılında vefat eden babasına ait 29.4.1954-1.3.1956 tarihleri arasında geçen hekimlik hizmetlerinin de mevcut hizmetlere eklenerek sayılmasına, 29 Nisan 1954- 01 Nisan 1959 arasında geçen (fiili hizmet zammı süresi hariç, toplam 5 yıl 2 ay 23 gün olan) hizmetlerin ve bu hizmetlere eklenecek fiili hizmet zamlarının; sosyal güvenlik kuruluşlarında (SSK ve/veya Emekli Sandığı'nda) geçen hizmetler olarak değerlendirilmesine; Emekli Sandığı'nca evvelce sayılmamış olan (29 Nisan 1954-29 Şubat 1956 arası hizmetlerin mahkemece tespiti neticesinde; bu hizmetlere ilişkin ek fiili hizmet zamlarının da hizmetlere eklenerek verilmesine; babasına ait 5 yıllık yurtiçi hizmetlerinden dolayı, yetim aylığına doğrudan hak sahipliğinin tespiti ile; 08 Aralık 2009 tarihinde davalı Emekli Sandığı'na ödemek zorunda bırakıldığı yurtdışı borçlanma bedelinin ve (6597 TL borçlanma bedelinin, ödeme tarihinden itibaren işlemiş faizleri ile birlikte ) davalı kurumdan istirdadını talep ve dava hakkının mahfuz tutulmasına; (babasına ait yurtiçi hizmetlerinden borçlanma yapmak tercihimin ve hakkının mahfuz tutulmasını); ek hizmet tespiti neticesinde, maaş bağlama oranı ve kademe artışı vs. gibi nedenlerden dolayı maaş yükseltilmesini talep ve dava hakkının; her türlü talep ve dava haklarının (en geniş anlamda) saklı tutulmasına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kadıköy 3. İş Mahkemesi : 10.8.2010 gün ve E: 2010/398, K: 2010/589 sayı ile, dava dilekçesinin yetkisizlik sebebiyle reddine, dosyanın istek halinde ve karar kesinleştiğinde yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Kadıköy 3. İş Mahkemesi . 24.11.2010 gün ve E: 2010/398, K: 2010/589 sayı ile davacının tarihli temyiz talebinin HMK’nun 431 ve 434/2 maddeleri gereğince süre yönünden reddine karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 10 Hukuk Dairesi : 9.4.2012 gün ve E: 2011/1407. K: 2012/6966 sayı ile, “İş Mahkemesi kararının temyiz edildiği, dosya içeriğinden anlaşılmakla, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan 24.11.2010 tarihli kararın temyiz isteğinin reddine ilişkin hükmün onanmasına”  karar vermiştir.

Davacı 25.9.2012 tarihinde İstanbul 13. İş Mahkemesi kayıtlarına giren dava dilekçesi ile, “her ne kadar, davalılar babamın bu hizmetleri saymamış olsalar veyahut bu hizmetlerin fahri asistanlık hizmetini olduğunu ileri sürmüş olsa  dahi, bir an için kabul anlamına gelmeksizin, bu hizmetlerin  kötü ihtimalle bir kısım yurtiçi hizmetlerini borçlanarak, yetim aylığı ve  5 yıllık toplu yetim aylığı alma hakkım mahfuz olduğu sarihtir.” demek suretiyle babasının daha önce yurtdışında gerçekleştirdiği hizmetlerini de dahil ederek kendisine yetim aylığı bağlanması gerektiğini öne sürerek dava açmıştır.

İstanbul 13. İş Mahkemesi: 20.3.2013 gün ve E:2012/690, K: 2013/175 sayı ile,  “Davanın; 5434 sayılı kanunun mülga 66. maddesi gereği davacının babası olan müteveffanın 4.8.1984 tarihinde ölümü sebebiyle davacının boşandığı tarihten itibaren yetim aylığı bağlanması amacı ile mütevvafanın İstanbul Tıp Fakültesi Tedavi Kliniği ve Farmakoloji Enstitüsünde geçen 29.4.1954-14.1.1955 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespiti istemi olduğu; 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatı ile çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatı ile 5434 sayılı kanuna göre emekli dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu  görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden SGK’ca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin idari eylem idari işlem niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla 2577 sayılı İdari Yargılama   Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil ,sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalara bakma görevinin idari yargıya ait olduğu, davacının İstanbul Tıp Fakültesi Tedavi Kliniği ve Farmakoloji Enstitüsünde hekim olarak çalışan babasının hizmetlerinin tespitinin idari eylem ve idari işlem niteliğinde olması nedeni ile mahkemelerinin görevsiz olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiş, davacı temyiz dilekçesinde, davada maddi hatanın mevcut olduğunu, 1954-1956 yılları arasındaki hizmet tespitinin istenildiğini, bu konuda ise giriş bildirgesi ve tüm delillerini sunduğunu ve davalının da ikrarının bulunduğunu belirtmiştir.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi: 28.2.2014 gün ve E:2013/11272, K: 2014/4144 sayı ile, hükmün onanmasına karar vermiş bu karar kesinleşmiştir.

Davacı 30.4.2014 günü mahkeme kayıtlarına giren dilekçesi ile dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesini istemiştir.

İstanbul 6. İdare Mahkemesi : 22.10.2014 gün ve E:2014/2018, K: 2014/1764 sayı ile, mahkemeye hitaben yazılmış bir dava dilekçesinin bulunmadığı gibi, iptali istenilen işlemin tarihi, sayısı ve tebliğ tarihinin belirtilmediği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

Davacı bu kez, 20.1.2015 tarihli dilekçesiyle müteveffa babasına ait yurtiçi hizmetlerinin ve fiili hizmet zammı sürelerinin tespiti ile, tarafına (toplam 5 yıl 2 ay 33 gün olan) yurtiçi hizmetlerine göre yetim aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine,yurt içi hizmetlerine göre doğrudan yetim aylığı bağlanması mümkün olmazsa, beş yılı aşkın yurtiçi hizmet süresinin olduğu gözetilerek,yurt içi borçlanma ile yetim aylığı bağlanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

İstanbul 6. İdare Mahkemesi : 31.3.2015 gün ve E:2015/139, K: 2015/925 sayı ile, Uyuşmazılık konusu olay; davacının, 4.8.1984 tarihinde vefat eden babası dolayısıyla yetim aylığı bağlanması ve yurtiçi hizmetlerinin ve fiili hizmet zammı sürelerinin tespiti ile ödenmemiş maaşların yasal faizi ile iadesi isteminden kaynaklanmakta olup dava konusu işlemi tesis eden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının Ankara İlinde bulunması nedeniyle uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili yargı yerinin Ankara İdare Mahkemesi olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, 2577 sayılı Yasanın 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın yetki yönünden reddine karar vermiştir.

 

Ankara 5. İdare Mahkemesi : 10.9.2015 gün ve 2015/1451, K: 2015/1262 sayı ile, davacı tarafından yeniden hazırlanacak dava dilekçesinde, iptali istenilen işlemler belirtildikten sonra, idari işlem niteliğinde karar vermeyi gerektirir yönde terditli istemde  bulunulmaması gerekmekte olup dava dilekçesi bu haliyle 2577 sayılı Kanunun 3’üncü maddesine uygun görülmediğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 3. maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin, aynı Yasa’nın 15. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi gereğince, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde 3. maddeye uygun şekilde düzenlenerek noksanı tamamlandıktan sonra harç alınmaksızın Ankara 5. İdare Mahkemesinde yeniden dava açmakta serbest olmak üzere reddine karar vermiştir.

Davacı bu kez 23.6.2009 tarihli 28.519.880 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Dairesi Başkanlığının “İlgide kayıtlı dilekçeniz ile 04.08.1984 tarihinde vefat eden babanız Cavit KAYA’nın Yurtdışı çalışmalarını borçlanarak tarafınıza tam aylık bağlanmasını talep etmeniz üzerine konu incelenmiştir.  5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 32.maddesine 5754 sayılı Kanunun 20.maddesi ile eklenen (a) fıkrası ile ölüm (dul ve yetim) aylığı bağlanabilmesi için yeterli olan hizmet yılı 5 yıla indirilmiştir. Babanızın emeklilik sicil dosyasının incelenmesinde, Kurumumuza tabi toplam 3 yıl 4 ay 23 gün hizmeti olduğu anlaşılmış olup, tarafınıza tam aylık bağlanabilmesi için babanızın Türkiye’deki hizmetleri ile borçlanacağınız yurt dışı hizmetlerinin toplamının 5 yıl olması gerekmektedir. Hakkınızda yapılacak borçlanma işlemine esas olmak üzere; Babanızın yurtdışında geçen çalışma sürelerinden borçlandırılmasını istediğiniz sürelerini gün, ay ve yıl olarak belirttiğiniz imzalı yeni bir borçlanma talep dilekçenizin, Babanızın yurtdışında geçen çalışma süreleri başlangıç ve bitiş tarihi itibariyle gün, ay ve yıl olarak gösterir şekilde düzenlenmiş bağlı olduğu Alman Doktorlar Kasasınca düzenlenmiş belgenin aslının ve bu belgeye ait Noter onaylı Türkçe tercümesinin gönderilmesi gerekmektedir.” sayılı işleminin iptali istemiyle dava açmıştır.

ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİ: 18.11.2015 gün ve E:2015/2871 sayı ile, İstanbul 13. İş Mahkemesi'nin 20.03.2013 günlü, E:2012/690, K:2013/175 sayılı kararında, uyuşmazlığın 5434 sayılı Mülga Emekli Sandığı Kanunu'nun 66'ncı maddesi uyarınca çözümleneceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, dava konusu işlemin 5434 sayılı Kanuna göre değil, 5510 sayılı Kanuna göre tesis edilmiş olduğu, 5510 sayılı Kanunda yetim aylığı bağlanması için gerekli süre beş yıl iken 5434 sayılı Kanunda bu sürenin 10 yıl olarak düzenlendiği, uyuşmazlığın özünün davacının müteveffa babasının beş yıl hizmetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı dikkate alındığında, uyuşmazlığın 5434 sayılı Kanundan değil, 5510 sayılı Kanundan kaynaklandığı sonucuna varıldığı, bu durumda, dava konusu işlemin 5510 sayılı Kanunun 32'nci maddesi uyarınca tesis edildiği ve bu madde hükümlerine göre çözümleneceği dikkate alındığında, aynı Kanunun 101'inci maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümü görevinin İş Mahkemelerinde olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyiş Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için iş bu dosya ile birlikte İstanbul 13. İş Mahkemesinin E:2012/690 esas sayısına kayıtlı dava dosyasının (Mahkememiz dosyası içerisinde mevcuttur) Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının müteveffa babasından dolayı yetim aylığı bağlanması için yaptığı başvurunun yetim aylığı bağlanabilmesi için gerekli beş yıllık hizmetin bulunmadığından bahisle reddine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı'nın 23.06.2009 günlü, 28.519.880 sayılı işleminin iptali ile hakediş tarihi olan 01.11.2005 tarihinden itibaren birikmiş yetim aylıklarının yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesi istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'na karşı açılmıştır.  

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E:2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce, emekli sandığı iştirakçisi olan müteveffa babasının yurtiçindeki hekimlik hizmetlerinden dolayı kendisine yetim aylığı bağlanması istemiyle başvuruda bulunan davacının istemini, 5434 sayılı yasaya tabi hekim olarak sürdüren babasının yurtiçi çalışmalarının yeterli süreyi kapsamadığı nedeniyle reddeden davalı idare işleminin iptali ile birikmiş olan maaşının ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, görüm ve çözümünün; idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 5.İdare Mahkemesi’nin başvurusunun reddi gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 28.12.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN