T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/247

KARAR NO  : 2022/58      

KARAR TR  : 28/02/2022

ÖZET: Yersiz olarak ödenen "özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının" geri istenilmesine ilişkin idari işlemin hukuka uygun olmadığının saptanması karşısında; yersiz ödemenin geri alınması için idarece açılan alacak davası sonunda, davanın kısmen kabulüne ilişkin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararının "davanın kısmen kabulü ile davalı kişiye fazladan ödenen özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü tazminatı 21.939,68 TL’nin temerrüt tarihi olan 22/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kişiden tahsili ile davacı idareye ödenmesine" ilişkin kısmının KALDIRILMASINA,hukuk ve usule uygun bulunan Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı KARARININ KABULÜNE ve bu suretle HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE karar verilmesi hk.

 

K A R A R

 

Hüküm Uyuşmazlığının

Giderilmesini İsteyen

(İdari yargıda Davacı

Adli Yargıda Davalı)  : E... K........

Karşı Taraf                  : Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Vekilleri                       : Huk. Müş. M. T, Av.Z. Ö

 

            I. İDARİ YARGIDA DAVA SÜRECİ

 

            Dava Konusu Olay.1

 

1. Davacı E... K....., 08/03/2017 tarihinde açtığı ve Ankara 14. İdare Mahkemesi'nin 13/03/2017 tarihli ve E.2017/710, K.2017/893 sayılı dilekçe ret kararı üzerine yenilediği dava dilekçesinde; davalı BakanlıktaKurum Hekimi olarak görev yaptığını, 2016 yılında Bakanlık İç Denetim Birimi Başkanlığının Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde; 03/05/2009 tarihinden itibaren A seviyesinden faydalandığı yabancı dil tazminatının 03/05/2014 tarihinde geçerlilik süresinin dolduğu,idarece bir alt seviye olan B düzeyine indirilmediği, dolayısıyla fazla yabancı dil tazminatı ödendiğinin saptandığını; bu rapora istinaden kendisine, 15/05/2014 tarihinden, hatanın düzeltildiği 15 Ekim 2016 tarihini kapsayan döneme ilişkin 1.435,24 TLkişi borcu çıkarıldığını, bu konuda idareye yaptığıitirazının reddedildiğini; Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarihli ve E.1968/68, K.1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu, bu süre geçtikten sonra geri istenilemeyeceğinin belirtildiğini; işlemde yokluk, açık hata, gerçek dışı beyanı veya yaptığı bir hile söz konusu olmamasına rağmen; yaptığı itiraza idarece,maaş bordrosuna gerek elektronik sistemler aracılığıyla, gerekse de ilgili tahakkuk personeli vasıtasıyla ulaşabileceği ve bu durumdan idareyi haberdar edebileceği, bunu yapmadığındandolayı iyiniyetli olamayacağı şeklinde,şahsınıitham eden bir cevap verildiğini;Danıştay içtihatlarında, denetim ya da kontrolle ortaya çıkacak hataların açık hata olarak görülmediğini,bir idari işlemi neredeyse yoklukla sakatlayacak kadar ağır, ilk bakışta fark edilecek ve fark edilmesi gerekecek hataların açık hata olarak değerlendirildiğini; 2009 yılında KPDS A düzeyi sınav belgesini idareye teslim ettiğini ve yabancı dil tazminatından faydalanmaya başladığını, bunun geçerlilik süresinin ne zaman biteceğinin takibi ve tazminatın bir alt düzeye (B) indirilmesi işlemlerini ve kontrollerini maaşlardan sorumlu uzman personelin yapmasının gerektiğini, bunun İç Denetim Birim Başkanlığı denetim raporunda da belirtildiğiniifade ederek; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından, fazla ödenen yabancı dil tazminatına ilişkin olarak çıkarılan 1.435,24 TL kişi borcunun dayanağı 17/01/2017 tarih ve 53496172-020/77 sayılıişlemin iptali istemiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na karşı29/03/2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

2. Ankara 14. İdare Mahkemesi 02/10/2018 tarihli ve E.2017/876, K.2018/1935 sayılı kararı ile, dava konusu işlemin davacıya ilişkin kısmının iptaline kesin olmak üzerekarar vermiştir. Bu karar kesinleşmiştir.Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

“...davacının, davalı idarede 15.05.2009 tarihinde göreve başladığı, bu tarihten önce farklı sağlık ocaklarında tabip olarak çalıştığı, davaya konu olan fazla ödemenin, Bakanlığın İç Denetim Birimi Başkanlığı'nın, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde tespit edilebildiği, davacıya yapılan yersiz ödemenin, basit bir inceleme ile anlaşılabilecek bir hata olmaması nedeniyle açık hata olarak nitelendirilmesi(nin) mümkün olmadığı, davacının gerçek dışı beyanı veya hilesi bulunduğunun da davalı idarece ortaya konulamadığı, davacının 02.04.2017 tarihinde girdiği sınavda 100 puan alarak A düzeyinde dil tazminatı almaya hak kazandığı, dolayısıyla yabancı dil bilgisi seviyesinde bir değişiklik olmadığı hususları karşısında, idare ve idari yargı yerleri yönünden bağlayıcı nitelikte olan ve yukarıda anılan Danıştay ve Yargıtay içtihadı Birleştirme Kurulu kararında benimsenen ilkeler karşısında, söz konusu miktarın davacıdan İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen süre içinde geri alınması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 15.05.2014 -15.09.2016 tarihleri arasında yapılan hatalı ödemeden 17.01.2017 tarihli işlemle davacı sorumlu tutularak 1.435,24 TL nin davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”

 

Dava Konusu Olay.2

 

3. Davacı E..... K....., davalı BakanlıktaKurum Hekimi olarak görev yaptığını, 2016 yılında Bakanlık İç Denetim Birimi Başkanlığının, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde; maaşında özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının fazla ödendiğinin saptandığını; bu rapora istinadenkendisine,15/05/2009 ila, hatanın düzeltildiği 15 Kasım 2016 tarihini kapsayan döneme ilişkin 21.939,68 TLkişi borcu çıkarıldığını, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarih ve E.1968/68, K.1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin geri istenilmesinin hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu, bu süre geçtikten sonra geri istenilemeyeceğinin belirtildiğini; bu hususta Muhasebat Genel Müdürlüğünün, "Kişilerden Alacaklar 16 Sıra Nolu Genel Tebliği"nde, "...istisnai haller dışında kalan ve idarenin kendi ihmali ve bilgi azlığı gibi nedenlerden kaynaklanan idari işlemlere dayanılarak yapılan fazla ve yersiz ödemelerin ise (Örneğin; bir memura, memurun bilgisi dışında idarece fazla ve yersiz maaş, ücret, tazminat ... ödenmesi gibi), ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere 60 günlük dava açma süresi içinde geri istenmesi mümkündür. Bu durumda kamu görevlilerinin herhangi bir tazmin kararıyla karşı karşıya kalmamaları için, fazla ödenen paraların genel hükümlere göre zaman aşımı süresi içinde tahsili gerekmektedir." denildiğini; bu bağlamda kendisine, Bakanlıkta işe başladığı tarihten itibaren, idarenin kendi ihmalinden dolayı fazlaözel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının ödendiğini; bu hatanın ancak denetimle tespit edilebildiğini, dolayısıyla fazla ödemelerin “yokluk, açık hata, gerçek dışı beyanı, yaptığı bir hile veya iyi niyetli olmaması" gibi nedenlerden kaynaklanmadığını ifade ederek; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından, fazla ödenen özel hizmet tazminatı ile yan ödeme aylığına (iş riski ve iş güçlüğü, temini zamları) ilişkin olarak tarafına çıkarılan 21.939,68 TL kişi borcunun dayanağı 17/01/2017 tarih ve 53496172-020/77 sayılı işlemin iptali istemiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na karşı 29.3.2017tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

4. Ankara 18. İdare Mahkemesi 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı kararı ile, dava konusu işlemin iptaline karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine AnkaraBölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi27/09/2018 tarihli ve E.2018/801, K.2018/1091 sayılı kararı ile, istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...davacının, davalı idarede 15.05.2009 tarihinde göreve başladığı, bu tarihten önce farklı sağlık ocaklarında tabip olarak çalıştığı, adı geçene 15.05.2009 tarihinden itibaren maaşında özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının fazla ödeme yapılmaya başlandığı, 2009 yılı itibariyle aynı konumda olan kamu görevlilerine, farklı kurumlarda farklı miktarlarda maaş ödemesinin yapıldı(ğı),davaya konu olan fazla ödemenin, Bakanlığın İç Denetim Birimi Başkanlığının, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde tespit edilebildiği, davacıya yapılan yersiz ödemenin, basit bir inceleme ile anlaşılabilecek bir hata olmaması nedeniyle açık hata olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığı gibi, davacının gerçek dışı beyanı veya hilesi bulunduğunun da davalı idarece ortaya konulamadığı hususlarıkarşısında idare ve idari yargı yerleri yönünden bağlayıcı nitelikte olan ve yukarıda anılan Danıştay ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında benimsenen ilkeler karşısında, söz konusu miktarın davacıdan İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen süre içinde geri alınması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 15.05.2009 -15.10.2016 tarihleri arasında yapılan hatalı ödemeden, 17.03.2017 tarihli işlemle davacı sorumlu tutularak 21.939,68 TL nin davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır."

 

II. ADLİ YARGIDA DAVA SÜRECİ

 

Dava Konusu Olay

 

5. Davacı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı vekilidilekçesinde; Bakanlık İç Denetim Birimi Başkanlığınca, Bakanlığın Destek Hizmetleri Daire Başkanlığının maaş, yolluk ve fazla mesai ödeme işlemleri hakkında yapılan denetim neticesinde hazırlanan 29/12/2016 tarih E.48872 sayılı denetim raporunda,davalıya yapılan dil tazminatı kaynaklı 1.435,24 TL ve özel hizmet tazminatı, iş riski, iş güçlüğü zamları kaynaklı 21.939,68 TL'nin fazla/haksız olarak ödendiğinin tespit edildiğini; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 60. maddesinin (e) bendi ile ilgili mevzuatı çerçevesinde idare gelirlerini tahakkuk ettirmek, gelir ve alacakları takip ve tahsil işlemlerini yürütmekle görevli Strateji Geliştirme Başkanlığınca söz konusu alacağa ilişkin borçlandırma işlemi yapıldığını, Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı'nın Onayı ve maaş dönemleri itibariyle hesapladığı tutarlar esas alınarak "Borç Bildirimi ve Tebliğ Belgesi"nin Strateji Geliştirme Başkanlığınca hazırlandığı ve ilgilisine tebliğ edilmek üzere Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığına iletildiğini, tebliğ sürecinin tamamlandığını; davalının, borç bildirimi ve tebliğ belgelerini imzalamasıyla, haksız olarak edinilen vemal varlığında haksız ve hukuki dayanaktan yoksun şekilde gerçekleşen artışı kabul ettiğini; hataen yapılan fazla ve yersiz ödemenin anlaşılarakidarenin haberdar edilebileceğini, fazla ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili için bu davanın açıldığını ifade ederek; toplam 23.374,92 TL'nin ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle E.... K.....'na karşı27/06/2018tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

6. Davalı E... K...., süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde, davanın idari yargı yerinde çözülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuş; Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 05/03/2019 tarih ve E:2018/426 sayı ile, görev itirazının reddine vemahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiş; davalı tarafından,olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine Danıştay Başsavcısı, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğundan bahisle 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; konuyu inceleyen Uyuşmazlık Mahkemesi 30/09/2019 tarih veE. 2019/472, K. 2019/582 sayı ile,idarenin, alacak istemiyle gerçek kişi aleyhine açtığı davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle, Danıştay Başsavcısı'nca yapılan başvurunun reddine karar vermiştir.

 

7. Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi 03/07/2020 tarihli ve E.2018/426, K.2020/227 sayılı kararı ile, davanın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"Davalı cevap dilekçesinde özetle; davaya konu fazla ödemeye ilişkin kendisine tebliğ üzerine itiraz(ın) ret edilmesi sonucu fazla ödenen yabancı dil tazminatı kişi borcu işlemi için Ankara 14. İdare Mahkemesinin 2017/766 Esas sayılı dosyasıyla ve fazla ödenen özel hizmet tazminatı, iş güçlüğü, iş riski temininde güçlük zamları için Ankara 18. İdare Mahkemesinin 2017/861 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, davanın idari yargının görev alanında olduğunu, fazla ödemenin kendisinden kaynaklanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

...

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalının 15/05/2009 tarihinde davacı kurumda göreve başladığı, bu tarih öncesinde farklı sağlık ocaklarında hekim olarak görev yaptığı, dava konusu edilen fazla ödemelerin davacı kurum tarafından yapılan denetim neticesinde tespit edildiği, yabancı dil tazminatı kaynaklı 1.435,24 TL tutar için 31/01/2017 tarihinde, özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü zamlarından kaynaklı 21.939,68 TL tutar için ise 22/03/2017 tarihinde davalıya bildirim yapılmasına ilişkin 17/01/2017 ve 17/03/2017 tarihli dava konusu idari işlemlerin iptali istemi ile Ankara 14. ve 18. İdare Mahkemeleri'nde açılan davaların kabul edilerek kesinleşmesi nedeniyle davacı kurumun, davalının sebepsiz olarak zenginleştiğine yönelik tespit ve işleminin ortadan kalktığı, bu nedenle, sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat talep edebilmenin ön koşulu olan "sebepsiz zenginleşme” olgusunun somut uyuşmazlıkta mevcut olmadığı İdare Mahkemesince iptal edilen idari işlemler nazara alınarak tanzim olunan bilirkişi raporuna itibar etmenin hukuken olanaklı olmadığı anlaşıldığından sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir."

 

8. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

 

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararı ile, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 03/07/2020 tarihli, E.2018/426, K.2020/227 sayılı kararının kaldırılmasına; bu itibarla HMK.nun 353/l-b-3 maddesi uyarınca yeniden hüküm kurmak gerektiğinden; davanın kısmen kabulü ile davalı kişiye fazladan ödenen özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü tazminatı 21.939,68 TL’nin temerrüt tarihi olan 22/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kişiden tahsili ile davacı idareye ödenmesine; yabancı dil tazminatı ve diğer talepler yönünden fazlaya ilişkin istemin reddinekesin olmak üzere karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 gün, 2017/861 E. ve 2018/466 K. sayılı kararı ile “Danıştay ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında benimsenen ilkeler karşısında, söz konusu miktarın davacıdan içtihadı Birleştirme Kararında belirtilen süre içinde geri alınması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 15.05.2009 -15.10.2016 tarihleri arasında yapılan hatalı ödemeden 17.03.2017 tarihli işlemle davacı sorumlu tutularak 21.939,68 TL’nin davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline” karar verilmiş, bu karara karşı davalı Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin 27/09/2018 gün, 2018/801 E. ve 2018/1091 K. sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.

Ankara 14. İdare Mahkemesinin 02/10/2018 gün ve 2017/876 E. ve 2018/1935 K. sayılı kararı ile “Danıştay ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararında benimsenen ilkeler karşısında, söz konusu miktarın davacıdan İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen süre içinde geri alınması gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra 15.05.2014 -15.09.2016 tarihleri arasında yapılan hatalı ödemeden 17.01.2017 tarihli işlemle davacı sorumlu tutularak 1.435,24 TL’nin davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline" kesin olmak üzere karar verilmiştir.

Mahkemece görüşüne başvurulan emekli Sayıştay Uzman Denetçisi bilirkişi 26/11/2019 havale tarihli raporunda; 23.374,92 TL tutarında fazla ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde davalıdan geri istenebileceğini, 1.435,24 TL tutar için bildirim tarihi olan 31/01/2017 tarihinden dava tarihi olan 27/06/2018 tarihine kadar 181,19 TL; 21.939,68 TL tutar için ise bildirim tarihi olan 22/03/2017 tarihinden dava tarihi olan 27/06/2018 tarihine kadar 2.499,29 TL yasal faiz hesaplandığını belirtmiştir.

Davalı 02/04/2017 tarihinde yeniden dil sınavına girmiş, bu sınavdan 100 alarak A düzeyinde dil tazminatı almaya hak kazandığını ispatlamıştır.

Mahkemece; davalıya fazladan ödenen yabancı dil tazminatı yönünden davanın reddine ilişkin kurulan hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, yabancı dil tazminatı yönünden sadece hükmün gerekçesinin yukardaki şekilde düzeltilmesi suretiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalıya fazladan ödenen özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü zamları yönünden;

Dava konusu fazla ödemenin, idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı, salt hatalı ödemeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

TBK. m.77/l’e göre; zenginleşen başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; TBK. m. 79 ve 80’de "aynen geri verme ilkesi"ne göre düzenlenmiştir.

Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.

Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Yanlışlık eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır.

HGK’nun 05.12.1984 tarih ve 1982/13-387 E.-1984/997 K. sayılı kararı ile herhangi bir salt(şart) tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin idare tarafından BK’nun sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri istenebileceği açıklanmıştır.

Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 gün, 2017/861 E. ve 2018/466 K. sayılı kararı ile idare işlemi ödeme tarihinden itibaren 60 günlük yasal süre geçtikten sonra istenemeyeceği gerekçesiyle iptal edilmiş olup, yukarda yazılı olduğu üzere şart tasarrufa dayanmayan dava konusu ödeme için sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 14.05.2018 tarih, 2016/18579 E. ve 2018/5082 K. sayılı kararı)"

 

III. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK

 

10. İdari yargı yerinde davacı, adli yargı yerinde davalı olan E... K....., 2/04/2021 tarihli dilekçe ile; Ankara 14. İdare ve 18. İdare Mahkemesinin kesinleşen kararlarından sonra, davalı idarenin,tarafları konusu ve sebebi aynı uyuşmazlıklar ile ilgili olarak , Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesindedava açtığını,idare mahkemeleriyle aynı doğrultuda karar veren 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi tarafından yeniden hüküm kurularak kaldırıldığını ve ortayahüküm uyuşmazlığı çıktığını belirterek; hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyleUyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

 

11. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığınca Ankara 14.ve 18. İdare Mahkemeleri ileAnkara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinden, (içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin kararı dahil) ilgili dava dosyasının aslı temin edilmiştir.

 

IV. BAŞSAVCILIK DÜŞÜNCELERİ

 

12. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığınca 2247 sayılı Kanun'un 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

 

A. Danıştay Başsavcılığının Yazılı Düşüncesi

 

13. Danıştay Başsavcısı'nca, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararlar ile dava dosyaları incelenip özetlerine yer verildikten sonra;

 

“Usule İlişkin İnceleme” başlığı altında; 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinin birinci fıkrasında hüküm uyuşmazlığının varlığı için, aranan koşulların birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar oldukları,her iki yargı yerleri kararlarında da davanın esasının hükme bağlandığı; davacıya toplam 23.374,92.-TL'nin fazla ödendiğinden bahisle borç çıkarılmasına ilişkin işlemin, idari yargıda verilen kararlar ile iptal edilmesine karşılık; adli yargıda davanın kısmen kabulü ile davalıya fazladan ödenen özel hizmet tazminatı ve anılan zamlar tutarı 21.939,68.-TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, yabancı dil tazminatı ve diğer talepler yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine kesin olmak üzere karar verildiği anlaşıldığından; kararlar arasındaki çelişki nedeniyle söz konusu parasal hakların ödenmesinin olanaksız hale gelmesi karşısında, anılan adli ve idari yargı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğubelirtmiştir.

 

14. “Hüküm Uyuşmazlığının Esasının İncelenmesi” başlığı altında ise; ilgiliye yapılan yersiz ödemelerin, basit bir inceleme ile anlaşılabilecek bir hata olmaması nedeniyle açık hata olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı gibi ilgilinin gerçek dışı beyanı ve hilesi bulunduğunun da idarece ortaya konulamadığı;bu itibarla; kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alınmasında, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 tarih ve E: 1968/8, K:1973/14 sayılı kararının uygulanması gerektiği; davacıya yapılan ödemelerde, davacının hilesi, gerçek dışı beyanı olmadığından, davacıya yersiz ödendiği tespit edilenparasal hakların,en son ödemenin yapıldığı tarihten itibaren altmış günlük sürenin geçirilmesinden sonra talep edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararların hukuka uygun olduğu kanısına varıldığı; hüküm uyuşmazlığı konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nceverilenemsal kararların da bu yönde olduğu ifade edilmiştir. Yazılı düşüncenin "Sonuç" kısmı şöyledir:

 

"1-Ankara 14. İdare Mahkemesinin 02/10/2018 gün ve E:2017/876, K:2018/1935 sayılı ve Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 gün ve E:2017/861, K:2018/466 sayılı kararı ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/07/2020 gün ve E:2018/426,K;2020/227 sayılı kararı arasında hükümuyuşmazlığı bulunduğuna;

2- Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/07/2020 gün ve E:2018/426, K:2020/227 sayılı kararının kaldırılmasına;

3-Ankara 14. İdare Mahkemesinin 02/10/2018 gün ve E:2017/876, K:2018/1935 sayılı ve Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 gün ve E;2017/861, K;2018/466 sayılı kararının kabulüne;

Bu surette hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verilmesinin uygun olacağı... "

 

B. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Yazılı Düşüncesi

 

15. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nca, hüküm uyuşmazlığına konu edilen kararların özetine yer verdikten sonra; “Mevzuat Yönünden İnceleme” başlığı altında;hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinde; ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve Kanun yollarına başvurularak şeklen kesinleşmiş; taraflarından en az birinin aynı olduğu kararların bulunduğu ve tüm kararlarda da davanın esasının hükme bağlandığı ve Kanun yollarının tüketildiği; hüküm uyuşmazlığına konu Ankara 14. İdare Mahkemesi kararında, davacıya yabancı dil tazminatının fazla ödendiğinden bahisle 1.435,24 borç çıkarılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmesine, Ankara 18. İdare Mahkemesi kararında, davacıya özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zamlarının fazla ödendiğinden bahisle 21.939,68 TL borç çıkarılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmesine karşın; Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın istinaf incelemesi sonucunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi kararında, yabancı dil tazminatının tahsili isteminin reddine, davalı kişiyefazladan ödenen özel hizmet tazminatı ve anılan zamlar tutarı 21.939,68 TL'nin ise davalı idare tarafından davacıya ödenmesine karar verildiği; dolayısıyla, Ankara 14. İdare Mahkemesi tarafından yabancı dil tazminatı ile ilgili olarak verilen kararla Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin aynı konuya ilişkin verdiği karar arasında bir çelişki bulunmadığından bu iki karar arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığı; buna karşılık; Ankara 18. İdare Mahkemesi tarafındanverilen karar ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin aynı konuya ilişkin verdiği karar arasında oluşan çelişki nedeni ile hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiği, bu duruma göre, söz konusu adli ve idari yargı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğuifade edilmiştir.

İşin esasına yönelik ise; kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alınmasında, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun kararının uygulanması gerektiği, bu sebeple mevzuat hükümlerinin davalı idare tarafından yanlış yorumlanması sebebiyle davacıya yapılan ödemelerde, davacının hilesi ve gerçek dışı beyanı olmadığından, yersiz ödendiği tespit edilentutarın en son ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 60 günlük sürenin geçirilmesinden sonra talep edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde verilen kararın hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.Yazılı düşüncenin "Sonuç" kısmı şöyledir:

 

"1)Ankara 14. İdare Mahkemesinin 02/10/2018 tarihli ve E.2017/876, K.2018/1935 sayılı kararı ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/07/2020 tarihli ve E.2018/426, K.2020/227 sayılı kararı ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararı bakımından; adli ve idari yargı mercileri tarafından dava konusu yabancı dil tazminatının geri ödenmesine ilişkin işlemin iptaline ve geri ödenmesi talebinin reddine karar verilmesi ve bu bakımdan her iki yargı kolunda verilen kararların aynı yönde olması nedeniyle esasa ilişkin olarak verilen ve kesinleşen mahkeme kararları arasında çelişki bulunmaması karşısında, hakkın yerine getirilmesini olanaksız kılan bir durum görülmediği için, 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmediği düşüncesiyle, başvurunun bu kısmının reddine,

2)Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı kararı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararı arasında hüküm uyuşmazlığının bulunduğunun kabulüne,

3)Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararının kaldırılmasına;

4)Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı kararının benimsenmesine.

Karar verilmesi suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesinin mümkün olduğu..."

 

V. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

16. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kişisel sorumluluk ve zarar” başlıklı 12. maddesi şöyledir:

 

“(Değişik: 12/5/1982 - 2670/5 md.) Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.

Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.

Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.”

17. Aynı Kanun'un, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 4. maddesi ile "Zam ve Tazminatlar" başlığı altında yeniden düzenlenen, 152. maddesinin (II) "Tazminatlar" başlıklı fıkrasında;görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının bu maddede belirtilen oranları aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca(2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 182 nci maddesiyle “Bakanlar Kurulunca” ibareleri “Cumhurbaşkanınca” şeklinde, “Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiştir.) belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde tazminat olarak ödeneceği öngörülmüş, ödenecek tazminatlar, farklı adlar altında ve farklı kapsamdaki personele ödenebilecek şekilde ayrı ayrı belirtilmiş; bunlar arasında özel hizmet tazminatıile diğer zam ve tazminatlarada yer verilmiştir.

 

18. Anılan Kanun maddesi uyarınca 05/05/2006 tarihli ve 26159 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe konulan Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin 17.4.2006 günlü, 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının "Bazı özel durumlara ilişkin esaslar"başlıklı 4. maddesinde,Karara ekli I, II ve III sayılı cetvellerde yer alan zam ve tazminatların ödenmesinde uyulacak esasların neler olduğugösterilmiş; "Cetvellerin kontrol, onay ve dağıtım usulü" başlıklı 5. maddesinde ise,   belirtilen usule göre hazırlanan zam ve tazminatların,belirtilen   merciler tarafından kontrol edilen cetvellere ve dağılım listelerine göre ödeneceğine ilişkin hususlara yer verilmiştir.

 

19. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Kamu zararı” başlıklı 71. maddesi şöyledir:

 

“(Değişik birinci fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

Kamu zararının belirlenmesinde;

a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,

b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması,

c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,

d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,

e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

f) (Mülga:22/12/2005-5436/10 md.)

g) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması,

Esas alınır.

(Değişik üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md.) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir.

Alınmamış para, mal ve değerleri alınmış; sağlanmamış hizmetleri sağlanmış; yapılmamış inşaat, onarım ve üretimi yapılmış veya bitmiş gibi gösteren gerçek dışı belge düzenlemek suretiyle kamu kaynağında bir artışa engel veya bir eksilmeye neden olanlar ile bu gibi kanıtlayıcı belgeleri bilerek düzenlemiş, imzalamış veya onaylamış bulunanlar hakkında Türk Ceza Kanunu veya diğer kanunların bu fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. Ayrıca, bu fiilleri işleyenlere her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil yapılan bir aylık net ödemelerin iki katı tutarına kadar para cezası verilir.

(Değişik son fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” (2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 213 üncü maddesiyle bu fıkrada yer alan “Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak” ibaresi “Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan” şeklinde değiştirilmiştir.)

 

B. Yargı Kararları

 

20. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/12/1973 tarihli ve E.1968/8 K.1973/14 sayılı kararında özetle; İdarenin, hatalı terfi veya intibak işlemine dayanarak ödediği meblağın istirdadına, bir mahkeme kararına lüzum olmadan karar verilebileceği ve bu karara karşı açılacak davaların çözümünün Danıştay’ın görevi içinde olduğu; İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde, süre aranmaksızın terfi veya intibaka dayanarak ödediği meblağı her zaman geri alabileceği; belirtilen istisnalar dışında kalan ödemelerin istirdadının, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde kabil olduğu ve dava açma süresi geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği kabul edilmiştir. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; idarece memura yapılan haksız ödemelerin dava açma süresi içerisinde istenebileceği, bu süre geçtikten sonra ise ancak yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde ödemenin geri alınabileceği kabul edilmiş ve yerleşik idari yargı kararları da bu doğrultuda istikrar bulmuştur.

 

21. Benzer konudaki bir Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına da değinmekte yarar görülmektedir. 27/01/1973 tarih ve E.1972/6, K.1973/2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının sonuç kısmı şöyledir:

 

“ 1- Yokluk ile mutlak butlan halleri hariç ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile de sebebiyet vermemiş olmak kaydıyla idarenin yanlış şart tasarrufunu (özellikle yanlış intibak işlemini), ancak iptal davası süresi veya kanunlarda özel bir süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar, geriye yürür şekilde geri alabileceğine,

 

2-Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geriye yürür şekilde geri alınamayacağına,

3-Bu süreler geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dahil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiğine,

4-Bu nedenle yanlış işlemin (intibakın) bu süreler geçtikten sonra geri alınması durumunda, geri alma gününe kadar ödenmiş bulunan fazla paraların (aylıkların) hukuken geçerli bir nedenle ödenmiş bulunduğunun kabulü gerekmesi karşısında, artık sebepsiz zenginleşme söz konusu olamayacağından, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceğine ve içtihadların bu yolda birleştirilmesine…”

 

22. Anılan kararın gerekçesinde, şu değerlendirmelerde bulunulmaktadır:

 

“… Yukarıdan beri yapılan açıklama ve incelemelerden anlaşılacağı gibi, yanlış bir şart tasarrufun idare tarafından geri alınmasından dolayı ödenmiş fazla paraların geri istenmesi davalarında, kamu yararı ile kişisel yararı uzlaştıracak, kamu ve hukuk düzenini sarsmayacak, aksine, bunlara güven ve devamlılık sağlayacak nitelikte en adil ve hukuki bir norm olarak iptal davası süresini, genel olarak yanlış şart tasarrufu, geriye yürür şekilde geri almak için bir sınır olarak kabul etmek, bu süre geçtikten sonra tasarrufun ancak ilerisi için hüküm ifade edecek şekilde geri alınabileceği, daha doğrusu ilerisi için değiştirilebileceği, tarzında bir sonuca varmak gerekir. Belirtilen süreler geçtikten sonra idare yanlış tasarrufunu geri alsa bile, geçmişteki durumlar artık kazanılmış durum niteliğinde olacağından, yanlış işleme dayanılarak yapılmış ödemelerin sebepsiz olduğu da ileri sürülemeyecek ve geri istenmesi mümkün olmayacaktır…”

 

VI. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

23. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, ÜyelerBirol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 29/11/2021 tarihli toplantısında, dosyanın usul yönünden incelenmesi sonunda;

 

24. 2247 sayılı Kanun'un24. maddesi hükmüne göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli ve idari yargı mercileri tarafından verilmesi, konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması, her iki kararın da kesinleşmiş olması,kararlarda davanın esasının hükme bağlanması, kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin arandığını;

 

25. Bu madde kapsamında, hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden; ortada, adli ve idari yargı yerlerince davanın esası hakkında verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; E... K.... 1.435,24 TL yabancı dil tazminatı ile 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı, iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zamlarının fazla ödendiğinden bahisle bu işlemlerin iptali istemiyle adı geçen tarafındanidari yargı yerlerinde davaaçılırken;Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca fazla ödeme toplamı 23.374,92 TL'nin tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açıldığı; bu anlamda davalarınkonu ve sebeplerinin yanında, taraflarının da aynı olduğunu;

 

26. Ankara 14. İdare Mahkemesince, davacı E.... K....'na yabancı dil tazminatının fazla ödendiğinden bahisle 1.435,24 borç çıkarılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline; Ankara 18. İdare Mahkemesi'nce özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zamlarının fazla ödendiğinden bahisle 21.939,68 TL borç çıkarılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiğini;

 

27. Öte yandan, Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, E... K.... lehine sonuçlanan kararın istinaf incelemesi sonucunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi'ce yeniden hüküm kurularak verilen kararda; yabancı dil tazminatının geri ödenmesine yönelik istinaf isteminin reddine;davalıya (E... K.....) fazladan ödenen özel hizmet tazminatı,iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zamlarının toplam tutarı olan 21.939,68 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya (Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na) ödenmesine karar verildiğini;

 

28. Buna göre; Ankara 14. İdare Mahkemesi tarafından yabancı dil tazminatı ile ilgili olarak verilen kararla, Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin aynı konuya ilişkin verdiği karar arasında bir çelişki bulunmadığından bu iki karar arasında hüküm uyuşmazlığı oluşmadığını;

 

 

 

29. Buna karşılık, özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zamları ile ilgili Ankara 18. İdare Mahkemesinde  yapılan yargılama sonucu idari işlemin iptaline karar verilirken, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi'nde idari işlemin hukuka uygun olduğuna ve idarece istenilen alacağın tahsili edilebileceğine karar verildiğinden, adli ve idari yargı yerlerindeki çelişkili kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiğini;

 

30. Bu durumda, 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde açıklandığı üzere; fazla ödendiği ileri sürülen toplam 21.939,68 TL özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük zamları ile ilgili olarak tarafları, konusu ve dava sebebi aynı olan ve kesinleşmiş kararlar arasında hüküm uyuşmazlığı doğduğundan, kararlar arasında çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız hale geldiğini belirterek;

 

"1- Ankara 14. İdare Mahkemesinin 02/10/2018 tarihli ve E.2017/876, K.2018/1935 sayılı kararı ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/07/2020 tarihli ve E.2018/426, K.2020/227 sayılı kararı ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi'nin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararı bakımından; adli ve idari yargı yerleri tarafından; dava konusu yabancı dil tazminatının tahsiline ilişkin işlemin İdare Mahkemesince iptaline ve Bakanlığın geri ödenmesi yönündeki talebinin Adli Yargı Yerlerince reddine karar verildiğinden; her iki yargı kolunda kararların aynı yönde olduğu, esasa ilişkinve kesinleşen mahkeme kararları arasında çelişki bulunmadığı, dolayısıylahakkın yerine getirilmesini olanaksız kılan bir durum oluşmadığı için, 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde öngörülen koşullarbirlikte gerçekleşmemiştir. Bu nedenle başvurunun bu kısmının reddine;

2-Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı kararı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi'nin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararının "davanın kısmen kabulü ile davalıya fazladan ödenen özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü tazminatı 21.939,68 TL’nin temerrüt tarihi olan 22/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine" ilişkin kısmıarasında, 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından hüküm uyuşmazlığı bulunduğuna,

3- 2247 sayılı Kanun'un 25. maddesi hükümleri uyarınca:

a) İdari Yargılama Usulü Kanunu gözetilerek Uyuşmazlık Mahkemesine yapılan başvuruya ait dilekçe ve eklerinin 30 gün içinde cevap verilmek üzere Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bildirilmesine, verilen cevabın karşı tarafa tebliği suretiyle dosyanın tekemmülünün sağlanmasına,

b) Usulü işlemler tamamlandıktan ve esas hakkındaki rapor yazıldıktan sonra Başkanlıkça belirlenecek günde işin esasının görüşülmesine" oy birliği ilekarar vermiştir.

 

31. Bunun üzerine Uyuşmazlık Mahkemesine yapılan başvuruya ait dilekçe karşı tarafa tebliğ edilmiş; yasal süresi içerisinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı vekilince verilen cevap dilekçesinde; davalarını sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak açtıkları, davacıya yapılan hatalı ödemenin idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı; idari yargıda açılan davanın ise fazla ödemenin iadesi yönündeki idari işlemin iptaline ilişkin olduğu, bu nedenle 2247 sayılı Kanun'un 24. maddesinde öngörülen şekildehüküm uyuşmazlığının doğmadığı savunularak, başvurunun reddine karar verilmesitalep edilmiştir.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

 

32. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Birol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Nurdane TOPUZ, Ahmet ARSLAN ve Recep KILIÇ'ın katılımlarıyla yapılan 28/02/2022 tarihli toplantısında:

 

33. Başvuru dilekçesi ve ekleri, uyuşmazlığa konu edilen kararlara ilişkin dava dosyaları, ilgili Başsavcıların düşünce yazıları, dayanılan Kanun kuralları, taraflarca verilen dilekçe ve ekleri ile Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in hazırladığı rapor okunup incelendikten ve ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları alındıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

34. Hüküm uyuşmazlığına ilişkin olay, Bilim, Sanayi veTeknoloji Bakanlığında kurum hekimi olarak görev yapan E.... K....'na, 15/05/2009-15/10/2016 tarihleri arasında, özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının fazla ödendiğinden bahisle 21.939,68 TL borç çıkarılmasından kaynaklanmaktadır.

 

35. Davacı E... K...., 21.939,68 TL kişi borcunun dayanağı17/01/2017 tarih ve 53496172-020/77 sayılı işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.Bu işlem17/03/2017 tarih ve... E.12876 sayılı yazı ekindegönderilen Borç Bildirimive Tebliğ Belgesiyle birlikte 22/03/2017 tarihinde adı geçene tebliğ edilmiş; yukarıda ayrıntılı olarakyazıldığı üzere, Ankara 18. İdare Mahkemesi'ndeyapılan yargılama sonucu idari işlemin iptaline karar verilmiştir.

 

36. Öte yandan, davacı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıtarafından,hataen yapılan fazla ve yersiz ödemeninsebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalı E... K....'ndantahsili amacıyla adli yargı yerinde dava açılmış; Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesince, idare mahkemesinde verilen iptal kararı da dikkate alınarakdavanın reddine karar verilmesine karşın; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp yeniden hüküm kurarak, fazla ödenen 21.939,68 TL’nin davalı kişiden tahsili ile davacı idareye ödenmesine karar vermiştir.

 

37. Konuya ilişkin mevzuat kapsamında, Bakanlık İç Denetim Birimi Başkanlığının Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığında yaptığı denetimde,idarede kurum hekimi olarak görev yapan E.... K....'nun maaşını oluşturan kalemlerde, 2009-2016 yılları arasında  özel hizmet tazminatı, iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarına ilişkin tutarlar hesaplanırken, puan ve oranlarda hata yapıldığı, örneğin 2500 yerine 2900 puan; %145 yerine %180 oranıüzerindenhesaplamaya gidilereködeme yapıldığıanlaşılmaktadır. Taraflar arasında, fazla ödemenin kaynağı olarak gösterilen denetim raporlarında ve yapılan hesaplamalarda hata veya yanlışlık olduğu konusunda herhangi bir çekişme bulunmamaktadır.

 

38. Buna karşılık,idari yargıda davacı adli yargıda davalı olan E... K....'na15/05/2009-15/10/2016 tarihleri arasında hataya düşülerek, maaşındaki özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının ödemesinin fazla yapıldığı; adı geçenin söz konusu ödemelerin yapılması konusunda hilesi veya gerçek dışı beyanının bulunmadığı anlaşılmıştır.

 

39. Bu bakımdan,parasal hak ödemesini düzenleyen mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 12. maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesi kapsamında sayılıp sayılamayacağı yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

40. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 12. maddesindeki düzenleme ile, devlet memurlarının görevleri sırasında sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı sorumlulukları ile zararın nasıl tahsil edileceği açıklanmış olmakla birlikte; mali hakları düzenleyen mevzuatın yorumunda hataya düşülerek memurlara fazla ödeme yapılması suretiyle oluşan kamu zararının, münhasıran kamu mallarına verilen zararın tahsilini düzenleyen bu madde ile çözümlenmesi mümkün bulunmamaktadır.

 

41. Devlet memurlarına sehven ya da mevzuatın yorumunda hataya düşülerek yapılan aylık ve ücret farkı ödemelerinin, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında tahsil edilip edilemeyeceği hususuna gelince; 5018 sayılı Kanun'un yukarıda açıklanan 71. maddesinde öncelikle kamu zararının tanımı yapılmış, sonrasında kamu zararının belirlenmesindeki kriterler sayılarak kapsam belirlenmiştir. Somut uyuşmazlığa bakıldığında ise, bu madde kapsamında oluşan bir kamu zararından söz etmek mümkün bulunmamaktadır. Ortada mevzuatta olmayan bir ödemenin yapılması değil mevzuatta öngörülen bir ödemenin yapılması sırasında idarece hataya düşülmesi söz konusu olduğundan, uyuşmazlığın 5018 sayılı Kanun kapsamında çözümlenmesi mümkün değildir.

 

42. Bu durumda kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alımında 5018 sayılı Kanun öncesinde olduğu gibi Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 22/12/1973 tarihli, E.1968/8, K.1973/14 sayılı kararının uygulanması gerektiği açıktır.

 

43. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı hatalı ödemelere ilişkin olmakla beraber getirdiği ilkelerin idari işlemlerin geri alınmasına dair genel ilkeler olduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla idare yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı işlemini her zaman geri alabilecek, ancak bunun dışında kalan hallerde hatalı işlemini sadece dava açma süresi içinde geri alabilecek, bu süre geçtikten sonra idari istikrar ve hukuki güvenlik ilkesi gereği geri alamayacaktır.

 

44. Olayda; İdarece, Daire Tabibi E... K.....'na yersiz ödenen özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamları tutarının mevzuat hükümlerinin yanlış yorumlandığından bahisle geri alınmak istenildiği dikkate alındığında, idarenin açık hataya düştüğünden söz edilemeyeceği gibi, söz konusuödemelerde, davacının hilesi veya gerçek dışı beyanının da olmadığı görülmektedir.

 

45. Bu itibarla; kamu görevlilerine sehven yapılan fazla ödemelerin geri alınmasında, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22/12/1973 gün ve E:1968/8, K:1973/14 sayılı kararının uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmakla, dava açma süresi geçtikten sonra, idarenin ancak yok hükmündeki idari işlemleri ile ilgililerin gerçeğe aykırı beyanı veya hilesi nedeniyle veya açıkça hataya düşerek tesis ettiği idari işlemlerini geri alabileceği, dava konusu işlemde ise sayılan şartların hiçbirisi bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Ankara 18. İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

 

46. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararının "davanın kısmen kabulü ile davalı kişiye fazladan ödenen özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü tazminatı 21.939,68 TL’nin temerrüt tarihi olan 22/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kişiden tahsili ile davacı idareye ödenmesine" ilişkin kısmının kaldırılmasına; Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı kararının benimsenmesi suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verilmiştir.

 

VII. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin16/03/2021 tarihli ve E.2020/1111, K.2021/377 sayılı kararının"davanın kısmen kabulü ile davalı kişiye fazladan ödenen özel hizmet tazminatı, iş riski ve iş güçlüğü tazminatı 21.939,68 TL’nin temerrüt tarihi olan 22/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı kişiden tahsili ile davacı idareye ödenmesine" ilişkin kısmının KALDIRILMASINA,

 

B. Ankara 18. İdare Mahkemesinin 05/04/2018 tarihli ve E.2017/861, K.2018/466 sayılı KARARININ KABULÜNE,

 

C. Bu suretle HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE, 28/02/2022 tarihinde, Üyelerden Birol SONER ve Nilgün TAŞ'ın KARŞI OYLAR ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

          Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

        Muammer                    Birol                             Nilgün                          Doğan      

          TOPAL                    SONER                           TAŞ                         AĞIRMAN        

 

 

 

                                             Üye                                Üye                            Üye

                                            Nurdane                         Ahmet                         Recep

                                            TOPUZ                          ARSLAN                    KILIÇ

 

     

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

 

 

Uyuşmazlık, Bilim, Sanayi veTeknoloji Bakanlığında kurum hekimi olarak görev yapan E.... K....'na, 15/05/2009-15/10/2016 tarihleri arasında, özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının fazla ödendiğinden bahisle,21.939,68 TL'nin  geri istenilmesine ilişkindir.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun benzer konuda verdiği kararında "İdarenin, yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalıödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş olup; anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği; ancak bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin ancak dava süresi içinde geri alınabileceği" vurgulanmıştır (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 22.12.1973 tarih ve E., 1968/8, K. 1973/14).

Daha önce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benzer bir davada vermiş olduğu kararında; "Burada çözüme bağlanan sorun; intibak ve hatalı terfi işlemi gibi bir şart tasarrufun sonradan idare tarafından geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılmış olan fazla ödemelerin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri istenmesinin idare hukuku ilkelerine göre mümkün olup olmadığı konusu ile ilgili olup, sonuçta yokluk ile mutlak butlan durumları ayrık olmak ve kişinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile sebebiyet vermemiş olması kaydıyla, idarenin yanlış şart tasarrufu (özellikle yanlış intibak işlemini) ancak iptal davası süresi içinde geriye yürür şekilde geri alabileceği, bu süre geçtikten sonra yanlış tasarrufun geri alınması halinde geri alma gününe kadar doğmuş durumların, parasal sonuçları da dâhil olmak üzere, hukuken kazanılmış durum olarak tanınması gerektiği, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak geri istenemeyeceği içtihat edilmiştir. Bu içtihadı birleştirme kararının, idare tarafından yapılan bütün ödemelere uygulanması halinde, idarenin haksız iktisap kurallarından hiçbir zaman yararlanamaması ve memurların yapmış oldukları bütün hatalı ödemelerin idare tarafından gerek Ödeme yapılan kişilerden gerekse ödemeyi yapan görevlilerden geri alınamaması gibi bir sonuç doğurur ki, idareyi işlemez ve iş göremez bir duruma sokacak olan böyle bir sonucun hukukça savunulması mümkün değildir. Bu nedenle içtihadı birleştirme kararının kapsamı dışında kalan ve herhangi bir şart tasarrufa ayartmayan salt hatalı ödemelerin idare tarafından Borçlar hukukunun haksız iktisap kurallarına dayanılarak geri istenebileceğinin kabulü gerekir" gerekçesiyle direnme hükmünün bozulmasına karar vermiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 5.12.1984 tarih ve 1982/ 13 - 387 E, 1984/997 Karar sayı ilamı).

Yine benzer konuda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi verdiği emsal kararında; "Dava konusu fazla ödemenin, idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı, salt hatalı ödemeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

 

TBK. m. 77/1' e göre; zenginleşen başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; TBK. m. 79 ve 80' de "aynen geri verme ilkesi" ne göre düzenlenmiştir.

Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.

Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Yanlışlık eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır.

HGK' nun 05.12.1984 tarih ve 1982/13 - 387 E. - 1984/997 K.sayılı kararı ile herhangi bir salt tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin idare tarafından BK' nun sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri istenebileceği açıklanmıştır.

…………. İdare Mahkemesinin ………….. tarihli ve ………. esas, ………….. sayılı kararı ile idare işlemi ödeme tarihinden itibaren 60 günlük yasal süre geçtikten sonra istenemeyeceği gerekçesiyle iptal edilmiş olup, yukarıda yazılı olduğu üzere şart tasarrufa dayanmayan dava konusu ödeme için sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir" gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 18.5.2017 tarih, Esas No: 2016/458, Karar No: 2017/7568).

Sebepsiz zenginleşme hükümleri Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.

Uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 61. maddesine göre;

"Madde 61 - Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisap eden kimse, onu iadeye mecburdur. Hususiyle muteber olmayan veya tahakkuk etmemiş bulunan bir sebebe yahut vücudu nihayet bulmuş olan bir sebebe müsteniden ahzolunan şeyin, iadesi lazımdır."

Bu maddenin karşılığı olarak düzenlenmiş 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 77. maddesine göre;

"Madde 77 - Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.

Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur."

Bu maddelere göre, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmeye "sebepsiz zenginleşme" denir. Sebepsiz zenginleşen kimse, bu zenginleşmeyi, aleyhine zenginleştiği kimseye geri vermek zorundadır. Dolayısıyla sebepsiz zenginleşme bağımsız bir borç kaynağıdır (Fikret Eren - Borçlar Hukuku Genel Hükümler - Ankara 2018 - Sayfa 864 vd., Haluk. N. Nomer - Borçlar hukuku Genel Hükümler - İstanbul 2013 - Sayfa 201 vd.).

Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa baktığımızda, idarece yapılan yersiz ödemenin Borçlar Hukuku çerçevesinde sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca çözümlenmesi gerektiğinde tereddüt bulunmamaktadır

Buna göre 15/05/2009-15/10/2016 tarihleri arasında, yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerinin aksine,özel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının ödemesinin hataen yapıldığı konusunda tereddüt bulunmadığından, ödenen miktarın geri istenilmesinin koşullarının mevcut olduğu görülmektedir.

Açıklanan tüm bu nedenlerle, E.... K....'na, 15/05/2009-15/10/2016 tarihleri arasında, yersiz olarak ödenenözel hizmet tazminatı ile iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük zamlarının geri istenilmesine ilişkin idari işlemin hukuka uygun olduğunun saptanması karşısında; yersiz ödemenin geri alınmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın sonunda işlemin iptaline karar veren Ankara 18. İdare Mahkemesinin kararının kaldırılmasına; hukuk ve usule uygun bulunanAdli Yargıya ait Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi'nin kararının kabulü ve bu surette hüküm uyuşmazlığının giderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle, sayın çoğunluğun idari yargı kararının benimsenmesi suretiyle hüküm uyuşmazlığının giderilmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.28/02/2022

 

 

                      ÜYE                                      ÜYE

                Birol SONER                          Nilgün TAŞ