Davacı : C.M.A. Vekili : Av. N.T. Davalı : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı O L A Y : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Adana Bölge Müdürlüğü’nün 11.5.2007 gün ve 9431 sayılı işlemi ile, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un 21. maddesine muhalefet ettiğinden bahisle davacıya aynı madde uyarınca idari para cezası verilmiştir. Davacı, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur. ADANA 4. SULH CEZA MAHKEMESİ; 15.6.2007 gün ve Müt:2007/930 sayı ile, başvuruda bulunanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğünce verilen idari para cezasının iptaline karar verilmesini talep ettiği, dilekçeye ekli olarak ibraz edilen idari para cezasına ilişkin evraklar incelendiğinde, kurum müfettişi tarafından düzenlenen 30.4.2007 tarih ve MÖ/055 sayılı rapor ile itiraz edene çalışma izni olmaksızın bağımsız çalışması nedeniyle 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un 21. maddesi uyarınca 1.689,00YTL idari para cezası tahakkuk ettirildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Adana Bölge Müdürlüğü’nün itiraz edene göndermiş olduğu idari para cezası tebligatında verilen para cezasına karşı 5326 sayılı Kanun çerçevesinde sulh ceza mahkemesi nezdinde itiraz edilebileceği belirtilmiş ise de, 4857 sayılı Yasa’nın halen yürürlükte bulunan 108. maddesinin “Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir" hükmü karşısında bu idari para cezasına itirazın Mahkemeleri nezdinde çözümlenmesinin mümkün olmadığı, bu nedenlerle, Mahkemelerine yapılan itiraza konu idari para cezasının 4857 sayılı Yasa’nın halen yürürlükte bulunan 108. maddesinin "Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir” hükmü gereğince idare mahkemelerince görülmesinin icap ettiği gerekçesiyle CMK'nın 3.,4. ve 5. maddeleri, 4857 sayılı Yasa’nın 108. maddesi ve 5326 sayılı Kanun’a göre görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir. Davacı vekili, bu kez, söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. ADANA 1. İDARE MAHKEMESİ; 10.3.2008 gün ve E:2007/1295, K:2008/286 sayı ile, davanın, davacı şirkete 4817 sayılı Yasa’nın 21. maddesi uyarınca verilen 1.689,00YTL idari para cezası verilmesine ilişkin 11.5.2007 gün ve 9431 sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı, 4817 sayılı Yasa’nın “Ceza Hükümleri” başlıklı 21/6. maddesinden ve 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın muhtelif maddelerinden söz ederek, 8.2.2008 gün ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa ile temel ceza yasalarına uyum amacıyla çeşitli yasalarda değişiklikler yapıldığı, buna göre özel yasalarda daha önce dava yolu idari yargı olarak gösterilen kimi düzenlemelerin çıkarılmış bulunduğu, 4857 sayılı Yasa kapsamında uyuşmazlık incelendiğinde, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen Yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 8.2.2008 günü itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 4857 sayılı Yasa uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde gerek 5728 sayılı Yasa gerekse Kabahatler Yasası’nın değişik 3. maddesi hükmü karşısında adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığı, ayrıca 4817 sayılı Yasa’nın 21. maddesi hükmü açık bir şekilde sulh ceza mahkemesini uyuşmazlığı çözmekle görevli kılmakla yorum yoluyla idare mahkemesinin uyuşmazlığı çözmekle görevli olduğunun iddia edilemeyeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 17.11.2008 günlü toplantısında; l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosya örneğinin 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, Başkanlıkça adli yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi. II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, 4817 sayılı Kanun’un 21. maddesine göre verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır. 27.2.2003 tarih ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un 21. maddesinde, idari para cezasının hangi hallerde verileceği ve verilecek idari para cezası miktarları belirtildikten sonra, bu Kanunda öngörülen idari para cezalarının gerekçesi belirtilmek suretiyle Bakanlık bölge müdürlüğünce ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği, idari para cezalarının tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde vergi daireleri veya mal müdürlüklerine ödeneceği, ilgililerin cezaya bu süre içinde yetkili sulh ceza mahkemesi nezdinde itiraz edebilecekleri, başvurunun, cezanın takip ve tahsilini durdurmayacağı öngörülmüşken, bu madde, 23.1.2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun’un 499. maddesiyle, “18 inci maddeye göre bildirim yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyen bağımsız çalışan yabancı ile yabancı çalıştıran işverene her bir yabancı için ikiyüzelli Türk Lirası idarî para cezası verilir. Çalışma izni olmaksızın bağımlı çalışan yabancıya beşyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Çalışma izni bulunmayan yabancıyı çalıştıran işveren veya işveren vekillerine her bir yabancı için beşbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu durumda, işveren veya işveren vekili yabancının ve varsa eş ve çocuklarının konaklama giderlerini, ülkelerine dönmeleri için gerekli masrafları ve gerektiğinde sağlık harcamalarını karşılamak zorundadır. Birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarda sayılan fiillerin tekrarı hâlinde idarî para cezaları bir kat artırılarak uygulanır. Bu Kanuna göre verilmiş çalışma izni olmaksızın bağımsız çalışan yabancıya ikibin Türk Lirası idarî para cezası verilir ve varsa işyeri veya işyerlerinin Bakanlık bölge müdürlerince kapatılması kararı alınarak, bu kararın uygulanması için durum ilgili valiliğe bildirilir. Tekrarı hâlinde, varsa işyeri veya işyerlerinin kapatılmasının yanı sıra idarî para cezası bir kat artırılarak uygulanır. Bu Kanuna göre idarî para cezası ile cezalandırılan bağımlı veya bağımsız çalışan yabancılar ile yabancı çalıştıran işverenler İçişleri Bakanlığına bildirilir” şeklinde değiştirilmiştir. 5728 sayılı Kanun hükümleri 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Olayda, para cezasının kaldırılması istemiyle dava açılmış olup; 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun; a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır." denilmiştir. 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu’nun; İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir. Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır. Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir. İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’da da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 15.6.2007 gün ve Müt:2007/930 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.