T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO : 2014 / 296 

          KARAR NO : 2014 / 339

          KARAR TR :  01.04.2014

ÖZET :  2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen görev itirazının en geç birinci oturumda yapılması gerektiği, ve mahkemelerince de görevlilik kararı verilmesi gerektiği yolundaki koşulu taşımayan BAŞVURUNUN,  aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk .

 

           

           

 

 

 

 

 

 

 

 

          K  A  R  A  R

 

 

Davacılar       : 1.M.S.

  2.M.S.

  3.G.S.

  4.H.S.

            Vekili              : Av. S.A.

            Davalı                        : Ankara Valiliği (İl Özel İdare Müdürlüğüne izafeten)

            Vekili              : Av. Z.T.  

 

            

            O  L  A  Y       :Davacılar vekili, dava dilekçesinde, müvekkillerinin Ankara İli, Mamak İlçesi, General Zeki Doğan Mahallesi, 36198 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazın hissedar olarak maliki olduğunu, söz konusu taşınmazın imar planında okul alanı olarak ayrıldığını, taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek,  fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi 20.4.2013 gün ve E:2013/197 sayı ile, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren mahkemeye başvuran davalıya bir defaya mahsus olmak üzere cevap dilekçesini mahkemeye ibraz etmesi için karar tarihinden itibaren 1(bir) aylık ek süre verilmesine karar vermiştir.

            Davalı Ankara İl Özel İdaresi vekili 29.4.2013 günü mahkeme kayıtlarına giren dilekçesi ile, davanın zamanaşımına uğradığından reddi gerekeceği ile, HMK’nın ilgili maddesi gereğince, davaya cevap verme süresine bir ay ek süre verilmesi talebinde bulunmuştur.

            Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesi 29.5.2013 günlü tensip tutanağı ile ön incelemenin duruşmalı yapılmasına bu nedenle ön inceleme duruşmasının 2.7.2013 gününe bırakılmasına tensiben karar vermiştir.

2.7.2013 günü Mahkemece celse açılmış; gelen olmadığı görülmüş; taraflarca takip edilmeyen davanın HMK’nın 150. maddesi gereğince taraflardan biri tarafından yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.

Davacılar vekili 29.7.2013 günü mahkeme kayıtlarına giren dilekçesi ile, davanın yenilenmesi ile taraflara yeniden duruşma gününün bildirilmesini talep etmiştir.

Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesi 29.7.2013 gün ve E:2013/197 sayı ile, yenileme tensip tutanağı düzenlemiş, duruşmanın 23.10.2013 gününe bırakılmasına karar vermiştir.

Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesince 23.10.2013 günü celse açılmış, davacı vekilinin geldiği ancak davalı vekilinin gelmediği, işbölümü itirazının olmadığı zabta geçirilmiş; ön inceleme tamamlandığından tahkikata geçilmesine karar verilmiş, bu karar davalı idare vekiline 31.10.2013 günü tebliğ edilmiştir.

Davalı Ankara İl Özel İdaresi vekilince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle 1.11.2013 tarihinde kayda giren Danıştay Başsavcılığına hitaplı dilekçe ile başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Davanın, mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı, dava dilekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku olmadığı, ancak; bu sonuç ya sonuçların genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planından kaynaklandığı, bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka bir anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı, idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini talepleri ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 12 ve 13. maddeleri uyarınca idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan Yasa hükümlerinin gereği olduğu, bu bakımdan hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi idari yargının görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, hukuki elatma olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı, dolayısıyla 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde yer alan idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiği, nitekim, 11.6.2013 günlü, 28674 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6487 sayılı Kanun’un 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6’ncı maddesinde değişiklik yapan 21’inci maddesinde “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulanmasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir.” Hükmüne yer verilmek suretiyle “hukuki el atma” olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde İdari Yargı yerinin görevli olduğunun öngörüldüğü, bu nedenle 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri Baydar, Ali Çolak, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT‘un katılımlarıyla yapılan 01.04.2014 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ve Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinde, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez” denilmiş; 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Sağlıklı yargılama yapılabilmesi amacıyla Mahkememizce dosya aslı getirtilerek yapılan inceleme sonucunda, Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davada, birinci oturum olan 2.7.2013 tarihine kadar davalı Ankara Valiliğince cevap dilekçesi verilmediği, dolayısıyla görev itirazında bulunulmadığı ve davalı idare vekilinin birinci oturuma dahi katılmadığı anlaşılmıştır.

Olayda, dosyanın işlemden kaldırılması kararı ile davanın açılmamış sayılmayacağı, aksine, derdest kalmakta devam edeceği ve dosyanın işlemden kaldırılması kararının aslında bir ara kararı niteliğinde olduğu, davanın yenilenmesi sonucunda da davaya kalındığı yerden devam edileceği, yani yenilenen davanın yeni bir dava olmayıp, eski davanın devamı niteliğini taşıdığı; dolayısıyla tarafların, dosyanın işlemden kaldırılmasından önceki dönemde yapamadıkları bir istemi davanın yenilenmesinden sonra da yapamayacakları açık olmakla, davacının yenileme dilekçesinden sonra da davalı idare vekilinin görev itirazında bulunmadığı görülmektedir.

Diğer yandan, Mahkemelerinden getirtilen dosya aslının incelenmesinden, 25.11.2013 günü yapılan keşif sonucu hazırlanın bilirkişi raporunda zemin durumu itibariyle dava konusu parsel içerisinde herhangi bir yapı ve düzenlemenin bulunmadığı, fiili bir müdahalenin mevcut olmadığının tespit edildiği ve bu bilirkişi raporu uyarınca Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi 26.2.2014 gün ve E: 2013/187, K: 2014/98 sayılı kararı ile Davanın  Hukuki el atmaya ilişkin kamulaştırmasız el atma davası olduğu, bu tür davalara bakan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin uyuşmazlık mahkemesi kararları doğrultusunda idari yargının görevli olduğunu belirttiği, Anayasa Mahkemesinin 25/09/2013 tarih 2013/93 Esas 2013/101 karar sayılı ilamında da "Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği"nin kabul edildiği, Hukuk Genel Kurulunun 30/12/2013 tarih 2013/5-603 Esas 2013/1503 karar sayılı kararında da, Uyuşmazlık Mahkemesi kararları doğrultusunda, idari yargının görevli olduğunu belirttiğinden, Yargıtay 5 Hukuk Dairesi de Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara göre, 28/10/2013 tarih, 213/17495 Esas, 2013/17714 sayılı kararında idari yargının görevli olduğunu belirttiğinden, görev itirazının reddine dair ara kararından rücu edilerek, idari yargı görevli olduğundan, davanın usulden reddine karar verildiği görülmüş olmakla; verilen işbu kararın da Uyuşmazlık Mahkemesi İçtihatlarına uygun olduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda, davalı idare vekilince, Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan davada, (en geç) 2.7.2013 tarihinde yapılan birinci oturumda görev itirazında bulunulması gerekirken, hiçbir şekilde görev itirazında bulunulmadığı ve Mahkemelerince de görevlilik kararı verilmediği gözetildiğinde Danıştay Başsavcılığınca yapılan başvurunun kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 Sayılı Yasanın 10.maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun aynı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

S O N U Ç    : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurusunun, anılan Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 01.04.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT