T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/113

KARAR NO  : 2020/164      

KARAR TR  : 24/02/2020

 

ÖZET: Yolcu treninin raydan çıkarak devrilmesi ile neticelenen kazada annesi vefat eden davacının destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı   : B.Ö.

          Vekili      : Av. A. B.

          Davalı : Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı

          Vekilleri : Av. O.S. Av. G.A.

 

          O L A Y: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı TCDD' nin Uzunköprü - Halkalı seferini yapan 12703 sefer sayılı yolcu treninin 08.07.2018 tarihinde Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Sarılar Mahallesi'nde raydan çıkarak devrilmesi ile neticelenen kazada davacının annesi A.Ö.'ün (B.) vefat ettiği, davacı küçüğün anne ve babasının boşandığı ve velayetinin annesine verildiği, annesinin vefat etmesi nedeniyle destekten yoksun kaldığı, trende müteveffanın yolcu olduğu, kazanın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığından bahisle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.600.00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 75.000.00 TL manevi tazminattan oluşan toplam 79.600.00 TL nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          TEKİRDAĞ 2. İDARE MAHKEMESİ: 20.09.2019 gün ve E:2019/118, K:2019/23 sayılı dosyada “04.06.2016 tarih ve 29732 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü {TCDD) Ana Statüsünün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Ana Statünün amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan iktisadi devlet teşekkülünün hukuki statüsünü, faaliyet alanını ve görevlerini, organlarını ve teşkilat yapısını, müessese, bağlı ortaklık, işletme ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri, tasfiye, denetim, mali ve personele ilişkin hükümler ile malvarlığı ve ilgili diğer hususları düzenlemektir." hükmüne yer verilmek sureti ile, TCDD’nin kamu iktisadi teşebbüsü olarak faaliyet göstereceği alanlar ve bu alanlara ilişkin oluşturulacak organlar ve teşkilat yapısının söz konusu ana statü ile belirleneceğinin düzenleme altında alındığı; Aynı Statünün ‘Hukuki statü’ başlıklı 4. maddesinde, “(1) Bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD; tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülüdür.

          (2) TCDD; Kanun, KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir.

          (3) TCDD, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet ¡hale Kanunu Hükümlerine tabi değildir. 2/4/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile 3/12/2010 tarihli 6085 sayılı Sayıştay Kanunu çerçevesinde Sayıştay denetimine tabidir.

          (4) TCDD’nin merkezi Ankara'dadır. TCDD’nin merkezi YPK Kararı ile değiştirilebilir.

          (5) TCDD’nin sermayesi 49.600.000.000,00-TL. olup, tamamı Devlete aittir. TCDD’nin sermayesi Bakanlığın teklifi üzerine YPK Kararı ile değiştirilebilir.

          (6) TCDD’nin ilgili olduğu Bakanlık, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığıdır.” denilmek sureti ile TCDD’nin özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, 6461 sayılı Kanun, 8.6.1984 gün ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü dışında kalan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabi olacağı açıkça belirtilmiştir.

          Aynı Ana Statünün "Hüküm bulunmayan haller" başlıklı 22. Maddesinde de, "Bu Ana Statüde hüküm bulunmayan hususlarda Kanun, KHK ve 6102 sayılı Kanun hükümleri uygulanır." düzenlemesine yer verilmiştir.

          Buna göre, TCDD İşletmesi, tekel kapsamında demiryolu taşımacılığı hizmetini yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu ise de; 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır.

          6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Taşıma İşleri’ başlıklı 4. kitabının, ’Yolcu Taşıma’ başlıklı 5. kısmında yer alan ‘Taşıyıcının Sorumluluğu’ başlıklı 914. maddesinde,     “(l)Taşıyıcı, yolcuları rahat bir yolculukla ve sağlıklı olarak gidecekleri yere ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür.

          (2) Taşıyıcı, yolcuların kazaya uğramalarından doğacak zararı tazmin eder. Yolcunun kaza sonucunda ölmesi hâlinde, onun yardımından yoksun kalanlar uğradıkları zararın tazminini taşıyıcıdan isteyebilirler. Ancak, taşıyıcı, kazanın kendisinin veya yardımcılarının en yüksek özeni göstermelerine rağmen, kaçınamayacakları ve sonuçlarını önleyemeyecekleri bir sebepten ileri geldiğini ispat ederse tazminattan kurtulur.

          (3) Taşıyıcı, bilette belirtilen yerin başka bir kişiye verilmesi, bilette gösterilen araç yerine onunla aynı düzeyde olmayan başka bir aracın sefere konulması, aracın belli saatten önce hareketi nedeniyle yolcunun yetişememesi, taşıma aracında durumun gerektirdiği ilk yardım malzemelerinin ve ilaçlarının bulundurulmaması veya bunlardan derhâl yararlanma imkânının sağlanmamış olması sebebiyle de, ikinci fıkraya göre sorumludur; herhangi bir zarar ispat edilmese bile taşıyıcı bilet parasının üç katını tazminat olarak öder.

          (4) Üçüncü fıkrada gösterilen hareketleri yapan araç şoförleri, araçları emri altında bulunduran kişiler ile araçları taşıma işinde kullanılanlar, şikâyet üzerine, kolluk görevlileri tarafından yüz Türk Lirasından bin beş yüz Türk Lirasına kadar idari para cezasıyla cezalandırılır.” denilmek sureti ile yolcunun, taşıma sözleşmesinin tamamlanmasının ardından, taşıma sırasında meydana gelen olaylardan doğan zararını, taşıyıcıdan isteyebileceği düzenlenmiştir.

          Yine Aynı Kanun'un ‘Ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri’ başlıklı 4. maddesinde, “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;

          a) Bu Kanunda.

          b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,

          c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,

          d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,

          e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,

          f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,

          öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.

 

          (2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” denilmek sureti ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenip, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar dışındaki tüm davaların ticari dava niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.

          Aynı Kanun'un ‘Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler’ başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da, ‘"Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla, görevlidir.” denilmek sureti ile de ticari davalara Asliye Ticaret Mahkemelerinde bakılacağı açıkça düzenlenmiştir.

          Dava dosyasının incelenmesinden, 06/10/2002 doğumlu davacının anne ve babasının 09/09/2014 tarihinde boşandıkları, davacının velâyetinin annesi müteveffa A.Ö.'e verildiği, müteveffanın Uzunköprü - Halkalı seferini yapan 12703 sefer sayılı yolcu treni içerisinde yolcu olarak bulunduğu esnada 08.07.2018 tarihinde Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Balabanlı Köyü, Sanlar Mevkiinde trenin raydan çıkarak devrilmesi sonucu meydana gelen kazada hayatını kaybettiğinden bahisle, davacı adına vekaleten babası H.Ö. tarafından davacının 4.600.00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile yaşadığı elem ve üzüntünün tazmini için 75.000.00 TL manevi tazminattan oluşan toplam 79.600.00 TL nin olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tazmini amacıyla bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Uyuşmazlıkta; davacı tazminini talep ettiği zararların Uzunköprü - Halkalı seferini yapan 12703 sefer sayılı yolcu treni içerisinde yolcu olarak bulunan annesi A.Ö.'ün vefatı nedeniyle meydana geldiğini iddia etmekte olup; davada, olayın özel hukuk kişileri arasında imzalanan bir taşıma sözleşmesinin gereği gibi ifa edilip edilmediği noktasından hareketle incelenmesi gerektiğinden, yolcunun uğradığı zarardan dolayı taşıyıcının tazmin sorumluluğunun saptanmasına ilişkin olan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

          Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 27.03.2000 tarihli, E:2000/6, K:2000/5; 12.06.2000 tarihli, E:2000/25, K:2000/27 ve 11.04.2016 tarihli, E:2016/97, K:2016/192 sayılı kararları da bu yöndedir.

          Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Kanun'un 14/3-a ve 15/1-a maddeleri uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği kararın istinaf edilmeksizin 08/11/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

          Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

          TEKİRDAĞ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 12.11.2019 gün ve E:2019/303, K:2019/337 sayılı dosyada “ Tüm dosya kapsamına göre; Tekirdağ 2. İdare Mahkemesi'nin 2019/118 Esas 2019/23 Karar sayılı kararında her ne kadar dava konusu uyuşmazlıkta özel hukuk tüzel kişileri arasında imzalanan taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı ve yolcunun uğramış olduğu zararlardan dolayı taşıyıcının tazmin sorumluluğunun saptanmasında özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinin görevli olduğundan davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ise de dava konusu uyuşmazlıkta taşıma sözleşmesine dayanılmadığı ayrıca davalı tarafın idare mahkemesinde de TCDD Taşımacılık A.Ş. olmayıp, T.C Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı kamu tüzel kişisi olduğu, bu bakımdan Yüksek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Yüksek Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik içtihatları gereğince dava konusu uyuşmazlıkta davalı T.C Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı'nın meydana gelen tren kazasında gerek denetim yönünden gerek idare hukuku hükümlerine göre hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun idari yargı yerlerince belirlenmesi gerektiğinden ve yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetinin sunulması sırasında yeterli denetimin yapılmaması, gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle oluşacak zararlardan dolayı tazminle sorumlu olan idareye karşı, açılacak davaların; Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendindeki, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerlerinde bakılacağı yolundaki düzenleme uyarınca, kamu kurum ve kuruluşlarına karşı hizmet kusurundan kaynaklanan tazminat davalarında idari yargı yolunun görevli olduğu" gerekçesiyle "Davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1 -b. ve 115. maddeleri gereğince yargı yolu dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine" dair verdiği karar istinaf edilmeksizin 02/01/2020 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 02/01/2020 havale tarihli dilekçesiyle görev uyuşmazlığının giderilmesi için Mahkememize başvurulmasını talep etmiş, dava dosyaları Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.01.2020 tarih ve 2019/303 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 27.01.2020 tarihinde Mahkememizde kayıt altına alınmıştır.

              İNCELEME VE GEREKÇE:

              Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 24.02.2020 günlü toplantısında:

              I-İLK İNCELEME:

              Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, idari yargı dosya bilgileri ile beraber 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

              II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

              Dava, Uzunköprü - Halkalı seferini yapan 12703 sefer sayılı yolcu treninin 08.07.2018 tarihinde Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Sarılar Mahallesi'nde raydan çıkarak devrilmesi ile neticelenen kazada annesi vefat eden davacının destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemiyle açılmıştır.

          04.06.2016 tarih ve 29732 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü'nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Ana Statünün amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan iktisadi devlet teşekkülünün hukuki statüsünü, faaliyet alanını ve görevlerini, organlarını ve teşkilat yapısını, müessese, bağlı ortaklık, işletme ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri, tasfiye, denetim, mali ve personele ilişkin hükümler ile malvarlığı ve ilgili diğer hususları düzenlemektir" hükmüne yer verilmek sureti ile, TCDD’nin kamu iktisadi teşebbüsü olarak faaliyet göstereceği alanlar ve bu alanlara ilişkin oluşturulacak organlar ve teşkilat yapısının söz konusu ana statü ile belirleneceğinin düzenleme altında alındığı;

          Aynı Statünün ‘Hukuki Statü’ başlıklı 4. Maddesinde;

          “(1) Bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD; tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülüdür.

          (2) TCDD; Kanun, KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir.

          (3) TCDD, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu Hükümlerine tabi değildir. 2/4/1987 tarihli ve 3346 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile 3/12/2010 tarihli 6085 sayılı Sayıştay Kanunu çerçevesinde Sayıştay denetimine tabidir.

          (4) TCDD’nin merkezi Ankara'dadır. TCDD’nin merkezi YPK Kararı ile değiştirilebilir.

          (5) TCDD’nin sermayesi 49.600.000.000,00-TL. olup, tamamı Devlete aittir. TCDD’nin sermayesi Bakanlığın teklifi üzerine YPK Kararı ile değiştirilebilir.

          (6) TCDD’nin ilgili olduğu Bakanlık, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığıdır.”

          "Hüküm bulunmayan haller" başlıklı 22. Maddesinde de, "Bu Ana Statüde hüküm bulunmayan hususlarda Kanun, KHK ve 6102 sayılı Kanun hükümleri uygulanır." düzenlemesine yer verilmiştir. denilmek sureti ile TCDD’nin özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, Kanun, KHK ve Ana Statü dışında kalan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabi olacağı açıkça belirtilmiştir.

          Bu çerçevede dava konusu olay incelendiğinde, davacının annesinin davaya konu kaza meydana geldiğinde, tren içerisinde yolcu olarak bulunduğu, dava konusu kazaya ilişkin olarak düzenlenen Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığının 2019/71 no'lu iddianamesi ve yargılaması devam eden Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/60 Esas sayılı dosyası ile sabit olduğu tespit edilmiştir.

          Buna göre, TCDD İşletmesi’nin, tekel kapsamında demiryolu taşımacılığı hizmetini yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu ise de; Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır.Bu kapsamda dava konusu olayın niteliğini belirlemek gerekirse; davanın, davalı idarenin yürüttüğü iktisadi faaliyet çerçevesinde birtaşıma sözleşmesi ile kazaya karışan trende yolcu olarak bulunan davacının uğradığı zararıntazminine ilişkin olduğu, dolayısıyla olayın iki özel hukuk kişi arasında imzalanan bir taşıma sözleşmesinin, gereği gibi ifa edilip edilmediğinoktasından hareketle incelenmesi ve görevli mahkemenin bu kapsamda belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

          Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Taşıma İşleri’ başlıklı 4. Kitabının,’Yolcu Taşıma’ başlıklı 5. Kısmında yer alan ‘Taşıyıcının Sorumluluğu’ başlıklı 914. Maddesinde “(1)Taşıyıcı, yolcuları rahat bir yolculukla ve sağlıklı olarak gidecekleri yere ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür.

          2) Taşıyıcı, yolcuların kazaya uğramalarından doğacak zararı tazmin eder. Yolcunun kaza sonucunda ölmesi hâlinde, onun yardımından yoksun kalanlar uğradıkları zararın tazminini taşıyıcıdan isteyebilirler. Ancak, taşıyıcı, kazanın kendisinin veya yardımcılarının en yüksek özeni göstermelerine rağmen, kaçınamayacakları ve sonuçlarını önleyemeyecekleri bir sebepten ileri geldiğini ispat ederse tazminattan kurtulur.

          3) Taşıyıcı, bilette belirtilen yerin başka bir kişiye verilmesi, bilette gösterilen araç yerine onunla aynı düzeyde olmayan başka bir aracın sefere konulması, aracın belli saatten önce hareketi nedeniyle yolcunun yetişememesi, taşıma aracında durumun gerektirdiği ilk yardım malzemelerinin ve ilaçlarının bulundurulmaması veya bunlardan derhâl yararlanma imkânının sağlanmamış olması sebebiyle de, ikinci fıkraya göre sorumludur; herhangi bir zarar ispat edilmese bile taşıyıcı bilet parasının üç katını tazminat olarak öder.

          4) Üçüncü fıkrada gösterilen hareketleri yapan araç şoförleri, araçları emri altında bulunduran kişiler ile araçları taşıma işinde kullanılanlar, şikâyet üzerine, kolluk görevlileri tarafından yüz Türk Lirasından bin beş yüz Türk Lirasına kadar idari para cezasıyla cezalandırılır.” denilmek sureti ile yolcunun, taşıma sözleşmesinin tamamlanmasının ardından, taşıma sırasında meydana gelen olaylardan doğan zararını, taşıyıcıdan isteyebileceği düzenlenmiştir.

          Yine Aynı Kanunun ‘Ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri’ başlıklı 4. Maddesinde; “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;

          a) Bu Kanunda,

          b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,

          c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,

          d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,

          e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,

          f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.

          (2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.” denilmek sureti ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenip, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar dışındaki tüm davaların ticari dava niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.

          Aynı Kanunun ‘Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler’ başlıklı 5. Maddesinin 1. Fıkrasında da “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmek sureti ile de ticari davalara Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde bakılacağı açıkça düzenlenmiştir.

          Hal böyle iken; iktisadi devlet teşekkülü statüsünde olan ve davacının murisi ile arasında, yürütülen taşıma faaliyeti kapsamında yapılmış taşıma sözleşmesi ilişkisi bulunan davalının, taşıma sırasında gerçekleşen kaza nedeni ile davacının uğradığı zararı giderme borcunun, özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde ele alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin başvurusunun kabulü ile Tekirdağ 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 12.11.2019 gün, E:2019/303, K:2019/337 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, davacı vekilinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Tekirdağ 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 12.11.2019 gün, E:2019/303, K:2019/337 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.02.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

 

                                          Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN