T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS    NO  : 2019 / 229

          KARAR NO : 2019 / 268

          KARAR TR  : 29.4.2019

ÖZET : Borçlunun itirazının iptali ile icranın devamına ve %20'den az olmamak kaydıyla inkar tazminatına hükmolunması istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : Mehtap Yemlik

Vekili           : Av. B. P.

Davalı          : Kavakyolu Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. L. O.

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde; Erzincan İcra Müdürlüğü'nün 2018/841 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibine borçlu tarafından itiraz edildiğini, borçlu tarafından borca ve tespit edilen hasar/kusur oranına itiraz edildiği gibi görev yönünden de itiraz edildiğini ve idari yargıya gidilmesi hususunun belirtildiğini, borçluya önce ihbar edildiğini ve alacak tutarı ödenmediği için icra takibine geçildiğini, dolayısıyla dava şartı olarak aranan idareye başvuru safhasının da yerine getirildiğini ve ödeme yapılmadığı için takip başlatıldığını, sadece idare kavramı kullanıldığı cihetle borçlu vekilince idari yargının işaret edildiği kanaatinde olduklarını ifade ederek;  borçlunun itirazının iptali ile icranın devamına ve %20'den az olmamak kaydıyla inkar tazminatına hükmolunması istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ERZİNCAN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.11.2018 gün ve E:2018/100, K:2018/680 sayı ile,   “(…)  Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir.

Erzincan îcra Müdürlüğünün 2018/841 Esas sayılı dosyası celp edilmiş olup, dosyanın incelenmesinde; dosya alacaklısının Mehmet Yemlik, borçlusunun Kavakyolu Belediye Başkanlığı olduğu, 23.483,25 TL asıl alacak, 270,06 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 23.753,31 TL yönünden takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya 07/02/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekili tarafından 08/02/2018 tarihinde borca itiraz edildiği ve 09/02/2018 tarihli karar tensip tutanağı ile takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.

Erzincan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/50 D.iş sayılı dosyası celp edilerek incelenmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04/11/2015 tarih, 2015/17-86 Esas 2015/2364 Karar sayılı ilamı, "Karayolları Genel Müdürlüğü 6001 sayılı kendi kuruluş yasası yanında KTK’nın 7. maddesinde de genel olarak karayollarını emniyetle kullanılmasını sağlamakla görevli ve yetkili kılınmıştır. KTK’da yalnızca Karayolları Genel Müdürlüğü değil, Kanun 'un 2. Kısmının 4 ila 12. maddelerinde karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzen ve güvenliğini sağlamak, trafik güvenliğini ilgilendiren gerekli önlemleri belirlemek ve motorlu araçlar ile ilgili idari işlemleri düzenlemek amacı ile Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Belediyelerin de görev ve yetkileri sayılmıştır.

Bununla birlikte 2918 sayılı KTK’da diğer kamu idareleri ve Karayolları Genel Müdürlüğünün trafik düzeni ve trafik güvenliği ile ilgili üstlendikleri kamu hizmetlerinden dolayı hukuki sorumluluğu düzenlenmiş değildir. Yani Karayolları Genel Müdürlüğünün karayolu yapım, bakım ve işletilmesi şeklindeki kamu hizmetleri gibi diğer kamu kuruluşlarının kendi görev alanlarındaki kamu hizmetlerinin, idare hukuku ilke ve kurallarına göre yürütüleceği, anılan kuruluşların idari işlem ve eylemlerinden doğan uyuşmazlıkların da Anayasa ’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı İYUK’nun 2. maddesine göre idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği noktasında duraksama bulunmamaktadır.

Yukarıdan beri yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde, KTK’dan doğan sorumluluk davaları 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen “motorlu aracın işletilmesinin” sonucu doğan zararlar nedeni ile “motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin” sorumlu olduğu davalardır. Yani KTK 106 gereğince Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların işletilmesi nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla (KTK 85 gereğince) kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davalar adli yargı kolunun görev alanına girmektedir. Buna karşın kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş kanunları gerekse 2918 sayılı KTK’ya göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşıması ve yukarıda sözü edilen KTK’da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin her hangi bir düzenlemenin ayrıca KTK’da yer almaması dikkate alındığında, trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir.

Benzer bir uyuşmazlıkta aynı ilkeler Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26.02.2015 tarih, 2015/493 Esas, 2015/557 Karar sayılı ilamında da benimsenmiş ve idari yargı kolunun görevli olduğu değerlendirilmiştir.

Yapılan bu açıklamalar sonucu somut olay değerlendirildiğinde, davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı aracın davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün trafik güvenliği bakımından bozuk olan yolun bakımını yapmaması nedeni ile hasara uğradığının iddia edilmiş olması bakımından KTK’nın 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen işletenin hukuki sorumluluğuna değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği yani yürütülen kamu hizmetinin kusurlu işletildiği, meydana gelen kazada hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu anlaşılmaktadır. ...O halde, hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davada idari yargı kolunun görevli olduğu yönündeki Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." şeklindedir.

Dava, 30/11/2017 tarihinde Kavakyolu Beldesi Necip Fazıl Caddesi üzerinde seyir halindeyken belediyeye ait kanalizasyon kapağının açılmış olması sebebiyle araç lastiğinin kanalizasyon rögarına çarpıp lastik ve jantın parçalanması sonucu sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklı olup, idarenin hizmet kusuru olduğu anlaşılmakla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı da gözetilerek davanın idari yargıda görülmesi gerektiği, yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacının, Kavakyolu Belediyesi Başkanlığı'na açtığı davasının yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK'nun 114/1-b ve 115/2 maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE…” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, müvekkiline ait 24 EP 158 plakalı aracın seyir halindeyken 30.11.2017 tarihinde Kavakyolu Beldesi Necip Fazıl Caddesi üzerinde belediyeye ait rögar kapağının açılması sebebiyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinden bahisle, oluşan 21.483,25-TL zararın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ERZİNCAN İDARE MAHKEMESİ: 27.2.2019 gün ve E:2018/1386 sayı ile, “(…)19/01/2011 gün ve 27820 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 110. maddesi, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Yasadan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Yasa hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." olarak değiştirilmiş olup, anılan hükümle getirilen yeni düzenleme uyarınca, Karayolları Trafik Yasası'na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli oldukları açıktır.

(…) Dava dosyasının incelenmesinden; davacıya ait 24 EP 158 plakalı araç ile 30.11.2017 tarihinde Kavakyolu Beldesi Necip Fazıl Caddesi üzerinde belediyeye ait rögar kapağının açılması sebebiyle meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan 21.483,25-TL zararın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle ilk olarak Erzincan 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldığı, anılan mahkeme tarafından 27.11.2018 tarih ve E:2018/100 K:2018/680 sayılı kararı ile uyuşmazlığın idari yargının görev alanı içerisinde bulunduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın kesinleşmesi üzerine davacı tarafından görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanı içerisinde bulunmadığı ve davanın önceki görevsizlik kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görev alanı içerisinde kaldığı sonucuna varıldığından, yukarıda hükmüne yer verilen 2247 sayılı Kanun uyarınca, görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurmak gerekmiştir.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 05.11.2012 gün ve E:2012/144, K:2012/224 sayılı ile 01/04/2014 gün ve E:2014/280, K:2014/325 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dava dosyası ve ara kararı ile temin edilen Erzincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2018/100 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda bir karar vermesine kadar geri bırakılmasına…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 29.4.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında;  adli yargı yerinde aynı somut olay nedeniyle borçlunun itirazının iptali ile icranın devamına ve %20'den az olmamak kaydıyla inkar tazminatına hükmolunması; idari yargı yerinde tam yargı davası açılmış ise de; ikinci davanın, ilk davada verilen karar doğrultusunda oluşturulduğu ve  “itirazın iptali ile icranın devamına ve %20'den az olmamak kaydıyla inkar tazminatına hükmolunması” istemi yönünden görev uyuşmazlığının doğduğu kanaatine varıldığından ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, borçlunun itirazının iptali ile icranın devamına ve %20'den az olmamak kaydıyla inkar tazminatına hükmolunması istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan; Erzincan İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Erzincan 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2018 gün ve E:2018/100, K:2018/680 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Erzincan İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Erzincan 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2018 gün ve E:2018/100, K:2018/680 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.4.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                           Üye                                    Üye                                 Üye                    

       Hicabi                          Şükrü                               Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                             AKSU                             SONER            

 

 

 

                                              Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                     Aydemir                          Nurdane           

                             AYDIN                             TUNÇ                            TOPUZ