T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS     NO  : 2017/557

            KARAR NO  : 2017/669

            KARAR TR   : 27.11.2017              

 

ÖZET: İdari yargı yerince görevlilik kararı verilmeden önce adli yargı yerince işin esasına ilişkin olarak verilmiş ve kesinleşmiş bir kararın mevcut olduğunun anlaşılması karşısında, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma prosedürünün işletilebilmesine hukuken imkan bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

 

           Davacı             : G.A.

           Davalı              : İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü

           Vekili               : Av. S. K.

    

O  L  A  Y      : İstanbul Valiliği Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce yapılan denetim sıra-sında, uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı halde araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle, davacı adına 7.1.2014 gün ve HE-415831 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı düzenlenerek, davacıya 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/8. maddesi uyarınca 3.741,00 TL. idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir.

Davacı, idari para cezası ile sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 7. İdare Mahkemesi,  davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiş, davacının kararı temyiz etmesi üzerine, Danıştay 15. Dairesi,  29.5.2015 gün ve E:2014/7009, K:2015/3454 sayılı kararı ile, “…..açılan davanın süresinde kabul edilmesi gerektiğinden uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmediği”  gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vermiş, bozma kararından sonra davalı İstanbul Valiliği vekili süresi içinde,  görev itirazında bulunmuştur.

İSTANBUL 7. İDARE MAHKEMESİ: 23.2.2017 gün ve E:2016/1462 sayı ile; davacı hakkında idari para cezası yanında ehliyetinin geri alınması kararı da verildiği, 2918 sayılı Kanun’un 112. maddesinde yapılan yeni düzenlemenin 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 19. maddesinde yer alan “…..bu Kanun  hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır.” hükmü çerçevesinde yapılan değişiklik olmadığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görev itirazının reddine karar vermiştir.        

Davalı İstanbul Valiliği vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; davaya konu trafik para cezası ve sürücü belgesi geri alma tutanağının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 12.7.2013 tarih ve 6495 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 112. maddesinde yapılan değişiklik ile maddenin yeniden düzenlendiği ve bu karara karşı  kanun yoluna ilişkin  bir düzenlemeye yer verilmediği gibi idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye de yer verilmediğinin anlaşıldığı, bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezası ve sürücü belgesi geri alma tutanağına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı açıklanarak ve Uyuşmazlık Mahkemesinin 6.6.2016 gün ve E:2016/310, K:2016/355, 26.9.2016 gün ve E:2016/400, K:2016/433 sayılı emsal kararları nedeniyle, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 ve 27. maddelerine göre adli yargının görevli olduğunu belirterek, 2247 sayılı Kanun’un 10 ve 13. maddeleri gereğince  olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesi uyarınca Danıştay Başsavcısının yazılı düşüncesi alınmamıştır. 

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 27.11.2017 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.

            Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.

            Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.

            Olayda ise, dosyanın incelenmesinde dosya içinde bulunan İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce aynı konu ile ilgili ve konunun esasına ilişkin olarak verilmiş kararın görülmesi üzerine, Başkanlıkça,  Mahkemesinden karara konu dava dosyası getirtilmiş ve İstanbul 6. Sulh Ceza Hakim-liği’nin 10.7.2015 gün ve  D.İş No:2015/3095 sayılı kararı ile, uyuşmazlığa konu edilen İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nin görevlilik kararından önce, davacı tarafından 16.7.2015 tarihinde idari para cezası ile sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle adli yargı yerine yapılan başvuru üzerine, İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nce tarafları, konusu ve sebebi aynı olan, 7.1.2014 gün ve HE-415831 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı düzenlenerek  verilen idari para cezası ile bu işleme dayalı olarak düzenlenen sürücü belgesi geri alma tutanağının iptali istemiyle açılan davada işin esası incelenerek, davacı adına 7.1.2014 gün ve HE-415831 sayılı işlemle verilen idari para cezası ile sürücü belgesi geri alma tutanağının iptaline karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

            Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen  olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden  birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan adli yargı yerinin esasa ilişkin olarak idari yaptırımların iptallerine yönelik kararı üzerine idari yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı başvurusunun, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca reddi  gerekmiştir.

 

S O N U Ç     :  2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı BAŞVURUSUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 27.11.2017 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI