T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          CEZA BÖLÜMÜ

          ESAS    NO  : 2014 / 1

          KARAR NO  : 2014 / 1

          KARAR TR   : 27.1.2014

ÖZET: Asker kişi sanık hakkında “irtikap” suçuna uygun eylemleri nedeniyle açılan kamu davasının, suçun askeri suç olma-ması, askeri suça bağlı bulunmaması ve yargılama aşamasında sanığın Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilme-siyle, askeri mahkemede yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmiş olması nede-niyle ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

 

            Davacı           : K.H.

            Yakınan        : A.Ö.

            Sanık             : Ü.N.

                         

OLAY             : Çakırsöğüt/Şırnak 1. Jandarma Komando Tugay Komutanlığı emrinde 2009 yılından itibaren birlik mal saymanı olarak, JGY: 59- 1(A) Mal Saymanlıkları Yönergesi gereğince, ordu malının alınması, saklanması, mevcut yasa, yönetmelik ve yönerge esaslarına göre dağıtımı ve harcanmasını sağlamak ve sağlatmakla görevli sanık J.Ord.Bçvş. Ü.N.’nin, yakınan A.Ö.’in ortağı olduğu Örgen İnşaat firmasının 2009 yılında açılan ihaleye iştirak ederek, Çakırsöğüt Tugayında konuşlu 2’nci Jandarma Komando Tabur Komutanlığına ait olan hizmet binası ve müştemilatının inşası ile ilgili ihaleyi kazanarak, yapılan sözleşme sonrası,  inşaat faaliyetine başlayarak,  işin devamı sırasında yapılan işe göre  02.11.2009 tarihli hak ediş raporu karşılığında 997.231,99 TL tutarındaki hak ediş dosyasını birlik mal saymanlığına teslim ettiği ve bir kaç gün geçtikten sonra firmanın hesabına para yatmaması üzerine, yakınanın bu konunun akıbetini öğrenmek maksadıyla, beraberinde firma çalışanı Abdurrahman Batıhan da olduğu halde Çakırsöğüt 1’inci Jandarma Komando Tugay Komutanlığı Birlik Mal Saymanlığına gittiği ve makamında konuyu görüştükleri sırada, yakınana “piyasaya 40.000 TL civarında borçlandıklarını, bu konuda yardımcı olup olamayacağını” sorduğu, yakınanın ise, “bu miktar parayı ödemesinin mümkün olmadığı, hesaplarını kontrol ettikten sonra bir miktar yardım edebileceğini” söyleyerek, sanığın talebini geçiştirmeye çalıştığı, sanığın bu sefer “ne kadar verebilirsin” diye sorduğu,  bu ısrar üzerine yakınanın “bilmiyorum” diye cevap vermesi üzerine, sanığın, hak ediş dosyasını 45 gün bekletebileceğini, bu konuda yetkisinin olduğunu  beyan ettiği ve yakınanın cep telefonu numarasını aldığı, bu görüşmeden sonra 3.12.2009 günü, Örgen inşaat firmasının, teslim ettiği 997.231,99 TL tutarındaki hak ediş dosyasının kuruşlu belgesinin (mal ve hizmetin teslim alındığını gösteren belge) düzenlendiği, sanığın  birkaç günde bir, yakınanı cep  telefonundan arayarak “ne  oldu,  ne  zaman geleceksin,  ne  zaman

 

ödeme yapacaksın” şeklinde konuşarak,  rızası dışında ödeme yapmaya zorladığı,  bu ısrarlı tavırlar karşısında yakınanın, birliğin borçları dolayısıyla sıkıntılarının olduğunu değerlendirerek, bu konuda birliğe bir faydasının olması düşüncesi ile hem çalışanı hem de yeğeni olan sivil şahıs Hamit Örgen vasıtasıyla sanığa 4.000 TL para verilmesini temin ettiği, yapılan bu ödemeden sonra 17.12.2009 tarihinde Örgen İnşaat firması tarafından 533.468,31 TL tutarındaki ikinci hak ediş dosyasının birlik mal saymanlığına teslim edildiği, teslim tarihinden sonra birkaç gün geçtiği halde yine kuruşlu belgenin sanık tarafından tanzim olunmaması üzerine, yakınanın çalışanı Abdurrahman Batıhan’ı konuyu araştırmak için  birlik mal saymanlığına gönderdiği, sanığın yakınanın kendisinin gelmesini söylediği ve  sürekli telefonundan  arayarak yanına gelmesini istediği, 533.468,78 TL tutarındaki kuruşlu belgenin 23.12.2009 tarihinde tanzim olunduğu, 19.01.2010 tarihinde Örgen İnşaat firması tarafından 525.837,13 TL  tutarındaki   üçüncü   hak   ediş  dosyasının   birlik  mal  saymanlığına   teslim edilmesine rağmen, teslim tarihinden itibaren 9-10 gün geçtiği halde kuruşlu belge düzenlenmemesi ve sanığın sürekli telefonla  araması üzerine, yakınanın sanığın  makamına giderek görüştüğünde, sanığın “talep ettiği paranın neden ödenmediğini, ne zaman ödeyeceğini” sorduğu, yakınanın “müsait değilim” şeklinde cevap vermesi üzerine, sanığın “her dosya teslim edildiğinde 45 gün bekletirim” dediği, yakınanın da “hak ediş parası yattıktan sonra” diye söylediği ve bu görüşmeden sonra  talep edilen paranın birlik ihtiyacı için olmayıp, sanığın kendisi için para talebinde bulunduğuna kanaat getirerek 01.03.2010 tarihinde 23’üncü Jandarma Sınır Tugay Komutanlığına müracaat ederek  şikayetçi olması üzerine, yapılan soruşturma sonunda, sanığın görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, görevi gereği haklı olarak yerine getirmesi gereken bir işin karşılığında kendisine menfaat temin etmeye yakınanı icbar etmek suretiyle irtikap suçunu işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan Türk Ceza Kanunu’nun 250/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle 2. Hava Kuvveti Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 25.3.2010 gün ve E:2010/877, K:2010/615 sayılı iddianamesi ile kamu davası açılmıştır.

 

2. HAVA KUVVET KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 2.11.2010 gün ve E:2010/1999, K:2010/1895 sayıyla, sanığa yüklenen suçun askeri suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması ve yargılama aşamasında sanığın Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiğinin kesilmesi nedeniyle, sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 2. Dairesi’nce, somut olayda irtikap suçunda aranan icbar unsurunun gerçekleş-mediği, bu nedenle eylemin görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturabileceği bu suçun da Askeri Ceza Kanunu’nun 144. maddesinde düzenlenmesi nedeniyle askeri suç olduğundan, sanığı yargılama görevinin askeri mahkemeye ait olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece, önceki kararda direnilmesine karar verilmesi üzerine, karar sanık tarafından tekrar temyiz edilmiş, bu kez Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, sanığın askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak yüklenen eylemi gerçekleştirdiği ve eylemin irtikap suçunu oluşturduğunu açıklayarak, yargılama aşamasında Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiğinin kesilmiş olması nedeniyle sanığı yargılama görevinin adli yargıya ait olduğu gerekçesiyle hükmün onanmasına karar vermiş, bu şekilde kesinleşen karar ve dava dosyası, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

 

ŞIRNAK AĞIR CEZA MAHKEMESİ: 6.3.2013 gün ve E:2013/82, K:2013/89 sayıyla, sanığa yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nun 257/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturabileceği bu suçun da Askeri Ceza Kanunu’nun 144. maddesinde düzenlendiği ve askeri suç olduğu açıklanarak, sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönde-rilmiştir.

 

 

Mahkememize gönderilen dava dosyasında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 1.7.2013 gün ve E:2013/20, K:2013/23 sayılı karar ile adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleşmeden dava dosyası Mahkememize gönderildiğinden, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, dosyadaki eksiklik giderilip, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleştirilerek dava dosyası, kendisine gelmekle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

 

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler; Ahmet KARADAVUT, Davut TELLİ, Şuayip ŞEN, Haluk ZEYBEL, Yavuz ÇOLAK, Zafer YAĞLIOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 27.1.2014 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın adli yargı, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mehmet YAYLA’nın davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Anayasanın  “askeri yargı” yı düzenleyen 145 nci maddesinde asker kişilerin “askeri mahallerde” işledikleri suçlara bakmanın askeri mahkemelerin görevinde olduğu belirtilmişken; 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile yapılan değişiklik ile maddenin birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür.  Bu   mahkemeler;  asker   kişiler   tarafından   işlenen  askerî  suçlar  ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.

            Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz” denilmek suretiyle  “askeri mahallerde” unsuru madde metninden çıkarılmıştır.

 

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmekte iken, maddenin “….askeri mahallerde….” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 26.6.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.3.2012 gün ve E:2011/30, K:2012/36 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

 

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

            a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

            b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

           

c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

 

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

 

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

 

Dosya içinde bulunan, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 6.10.2010 gün ve PER:9170-1353384-10/Per.D.Em.İşl.Ş. sayılı yazısından, sanığın disiplinsizlik ve ahlaki durum nede-niyle emekliye sevk edilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiğinin bildirildiği ve ekinde ilişik kesme belgesi suretinin gönderildiği anlaşılmıştır.

 

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, sanığa yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nun 257/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturabileceği, bu suçun da Askeri Ceza Kanunu’nun 144. maddesinde düzenlendiği ve askeri suç olduğu açıklanarak, sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de, dosyanın incelenmesinde, askeri yargı yerince verilen görevsizlik kararının gerekçesinde, iddianamede ve dosya içinde bulunan mevcut bilgi ve belgelerden, sanığın, hak ediş dosyalarının kendisine getirilmesini müteakip, birlik komutanlığının piyasaya borcu olduğunu söyleyerek ve ödenmemesi halinde yakınanın ortağı olduğu firmanın hak edişlerini 45 güne kadar bekletebileceğini söyleyerek ve her hak ediş dosyasına yaklaşık 9-10 gün geç işlem yaparak yakınandan para istediği, her hak ediş dosyasının tesliminden sonra yüz yüze iken veya telefonla sürekli arayarak hatta yakınanın yanında çalışan personele de “kendisi gelecekti” şeklinde bu hususta imada bulunarak, yakınan üzerinde hak ediş dosyalarını gerçekten 45 güne kadar bekletebileceği izlenimi vermek için kasıtlı olarak hak edişlere ilişkin ödeme belgelerini tanzimde yavaş davrandığı,  sanığın bu şekilde yaptığı hareketlerin bir bütün olarak değerlendirilmesinde, bu davranışların yakınan üzerinde istenilen parayı vermemesi halinde hak edişin zamanında ödenmeyeceği ve maddi olarak zarara uğrayacağı hissini uyandırmaya elverişli olduğu ve yakınanın hak edişlere ilişkin tek muhatabının sanık olması nedeniyle, yakınanın hak edişinin zamanında ödenmeyeceği ve bu nedenle zarara uğrayacağı yönünde endişeye kapılarak, hak edişinin zamanında ödenmesi için sanığa bir miktar parayı da verdiği, dolayısıyla sanığın eylemlerinin icbar seviyesine ulaştığı, bu nedenle yüklenen eylemin Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinde düzenlenen suçu oluşturabileceğinin değerlendirildiği gözetildiğinde, 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararı hukuka uygun bulun-muştur.

 

Bu durumda, sanığa yüklenen eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “icbar suretiyle irtikap” suçu kapsamında kaldığı, Askeri Ceza Kanunu’nda bu eyleme ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu nedenle “askeri suç” olmadığı açıktır.

 

 

353 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan ve somut olayda sanık hakkında yukarıda anlatıldığı şekilde Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suç kapsamında kalabileceği kabul edilen eylemleri nedeniyle açılan kamu davasının 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca adli yargı yerinde görülmesi ve Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev-sizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nin 6.3.2013 gün ve E:2013/82, K:2013/89 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.1.2014 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

   Başkan

   Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Ahmet KARADAVUT

 

 

 

 

 

 

 

                Üye

       Haluk ZEYBEL  

Üye

Davut TELLİ

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Yavuz ÇOLAK      

Üye

Şuayip ŞEN

 

 

 

 

 

 

 

Üye

 Zafer YAĞLIOĞLU