T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 533

            KARAR NO  : 2016 / 519

            KARAR TR   : 24.10.2016

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

 

           

K  A  R  A  R

 

Davacı         : L. Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. T. T.

Davalı          : Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından sigortalı 34 … 5082 plaka sayılı aracın; 02/08/2014 tarihinde, Dilovası mevkiinde seyir halinde iken yağan yağış nedeniyle sel hasarına maruz kaldığını, araçta zarar meydana geldiğini; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7-b ve 7-r maddelerindeki belirtildiği üzere sigortalı aracın hasara uğramasında davalının hizmet kusuru bulunduğunu; müvekkili şirketin sigortalı aracın hasarı için eksper raporuna istinaden 24.500,00 TL ödeme yaptığını; Borçlar Kanununun ilgili maddesi ve Türk Ticaret Kanunun 1472. maddesinde, sigortacıya ödediği tazminatı zarara sebebiyet verenlerden ve bu fiilden sorumlu olanlardan kendi sigortalısına halef olarak geri alma hakkı tanındığını; bu nedenle ödenen 24.500,00 TL'den sovtaj bedeli olan 5.460.00 TL düşüldükten sonra kalan miktarın tahsili için başvurulmuşsa da davalı idarenin itiraz ettiğini ve ödeme de yapmadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, 19.040 TL'nin 14/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 9.10.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 2.İDARE MAHKEMESİ; 21.10.2015 gün ve E:2015/1321, K:2015/1101 sayı ile, “(…) Bakılan davada, davacı sigorta şirketinin sigortaladığı 34 … 5082 plakalı aracın 02/08/2014 tarihinde Dilovası İlçesinde seyir halinde iken sel hasarına maruz kaldığı, aracın uğradığı hasarı gideren davacı şirket tarafından ödediği zararı yolun bakım ve yapımından sorumlu idareye rücu etmek üzere bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusuyla aynı nitelikte bir ihtilafın Uyuşmazlık Mahkemesi huzuruna gelmesi üzerine, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 11/11/2013 tarih ve E:2013/l562, K:2013/1725 sayılı kararı ile görevli yargı belirlenirken, konuya ilişkin olarak mevzuatta meydana gelen değişiklikler ve Anayasa Mahkemesi kararına da atıfta bulunmak suretiyle ihtilafı ayrıntılı olarak tahlil edilerek görevli yargı yeri belirlenmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin sözü edilen kararının, Mahkememizde görülmekte olan bu dava ile tamamen aynı konuya ilişkin olması nedeniyle, Yüksek Mahkemenin anılan kararının ilgili kısımları aynen aktarılmak suretiyle hüküm kurma yoluna gidilecektir.” dedikten ve Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 11/11/2013 tarih ve E:2013/1562, K:2013/1725 sayılı kararına yen verdikten sonra; “Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi'nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev ve yetki sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır." değerlendirmesinde bulunularak davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğine karar verilmiştir.

Buna göre, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili bağımsız bir yüksek mahkeme olan Uyuşmazlık Mahkemesinin sözü edilen kararında ayrıntılı olarak ifade edildiği gibi yol kusurundan kaynaklandığı iddiasına dayanan zararın tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde Karayolları Trafik Kanunun 110. maddesi uyarınca Adli Yargı yeri görevli olup, Mahkememiz görevli bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1 -a maddesi hükmü uyarınca davanın GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, aynı istemle 26.1.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:3.2.2016 gün ve E:2016/35, K:2016/33 sayı ile, “(…) Dosya kapsamındaki uyuşmazlığın kamu kurumu niteliğindeki davalı kurumun yol çalışması hizmetinin kusurlu olarak verilmesi nedeni ile oluşan araç hasarının tazmini istemine yönelik olarak açılan davanın idari yargı mı yoksa adli yargı yerinde mi görülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Meselenin hukuki çerçevesi ve Yüksek Yargı Merciileri nezdindeki kararlar ile birlikle gerek Yargıtay Daireleri gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile bu konuda verilmiş emsal mahiyetinde değerlendirilebilecek uyuşmazlık mahkemesinin Kocaeli 2. İdare Mahkemesinin dayandığı Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünün 2013/1562-1725 E-K sayılı 11/11/2013 tarihli kararları değerlendirilip incelenmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2015/17-225 -2370 E-K sayılı 04/11/2015 tarihli güncel ilamı,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/17-1532 -2015/2367 E-K sayılı 04/11/2015 tarihli güncel ilamı,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/17-731 -2015/2366 E-K sayılı 04/11/2015 tarihli güncel ilamı, birlikte değerlendirildiğinde emsal mahiyetteki güncel Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun belirtilen ve mahkememizce de benimsenen değerlendirmeler kapsamında:

Somut olaydaki uyuşmazlığın çözümü bakımından hizmet kusuru kavramı ve uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.” Dedikten sonra, hizmet kusuruna/kusursuz sorumluluğa  ilişkin  bilgilere yer verilmiş; daha sonra 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 110. maddesindeki düzenlemeye değinilmiş; bu bağlamda, 2918 sayılı KTK’da sorumluluğa ilişkin düzenlemelerin hangi hallerde, kime/kimlere yönelik olduğu;  2918 sayılı KTK’da hukuki sorumluluğa ilişkin düzenlemeler “Hukuki Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı 8. kısımda 85 ve devamı maddeleri, “Devlete ve Kamu Kuruluşlarına Ait Araçlar” başlıklı 106. maddesi irdelenmiş;, KTK’nun 110. maddesindeki 6099 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yapılan değişiklik gerekçesine yer verilmiş; kararın devamında ise, “Görüldüğü gibi, anılan değişiklikle “kamu araçlarının” verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğuna ilişkin olarak 2918 sayılı Kanunun amacına uygun biçimde adli yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiş, hizmet kusurundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların da bu kapsamda değerlendirileceğine yönelik her hangi bir ifadeye yer verilmemiştir.

Ayrıca değinilmesi gereken diğer bir husus KTK’da kuruluşlar ve komisyonlara verilen görev ve yetkilere ilişkin sorumluluğun bu Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerekip gerekmediğidir. 5216 ve 5393 sayılı kendi kuruluş yasaları yanında Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyeler KTK’nın 10. maddesinde de genel olarak karayollarını emniyetle kullanılmasını sağlamakla görevli ve yetkili kılınmıştır. KTK’da yalnızca Belediyelerin değil, Kanun’un 2. Kısmının 4 ila 12. maddelerinde karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzen ve güvenliğini sağlamak, trafik güvenliğini ilgilendiren gerekli önlemleri belirlemek ve motorlu araçlar ile ilgili idari işlemleri düzenlemek amacı ile Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de görev ve yetkileri sayılmıştır.

Bununla birlikte 2918 sayılı KTK’da diğer kamu idareleri ve Belediyelerin trafik düzeni ve trafik güvenliği ile ilgili üstlendikleri kamu hizmetlerinden dolayı hukuki sorumluluğu düzenlenmiş değildir. Yani Büyükşehir Belediyeleri ve Belediyelerin karayolu yapım, bakım ve işletilmesi şeklindeki kamu hizmetleri gibi diğer kamu kuruluşlarının kendi görev alanlarındaki kamu hizmetlerinin, idare hukuku ilke ve kurallarına göre yürütüleceği, anılan kuruluşların idari işlem ve eylemlerinden doğan uyuşmazlıkların da Anayasa’nın 125. maddesi ve 2577 sayılı İYUK’nın 2. maddesine göre idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği noktasında duraksama bulunmamaktadır.

Yukarıdan beri yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde, KTK’dan doğan sorumluluk davaları 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen “motorlu aracın işletilmesinin” sonucu doğan zararlar nedeni ile “motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin” sorumlu olduğu davalardır. Yani KTK 106 gereğince Devlet ve diğer kamu kurulularına ait motorlu araçların işletilmesi nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla (KTK 85 gereğince) kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davalar adli yargı kolunun görev alınana girmektedir. Buna karşın kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları gerekse 2918 sayılı KTK’ya göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşıması ve yukarıda sözü edilen KTK’da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin her hangi bir düzenlemenin ayrıca KTK’da yer almaması dikkate alındığında, trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir.

Benzer bir uyuşmazlıkta aynı ilkeler Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26.02.2015 tarih, 2015/493 Esas, 2015/557 Karar sayılı ilamında da benimsenmiş ve idari yargı kolunun görevli olduğu değerlendirilmiştir.

Yapılan bu açıklamalar sonucu somut olay değerlendirildiğinde, davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı aracın davalı Büyükşehir Belediyesinin trafik güvenliği bakımından yolun yapımı ve onarımı sırasında gerekli önlemleri almaması nedeni ile hasara uğradığını iddia etmiş olması bakımından KTK’nın 85 ve devamı maddelerinde düzenlenen işletenin hukuki sorumluluğuna değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği yani yürütülen kamu hizmetinin kusurlu işletildiği, meydana gelen kazada hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

O halde, hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davada idari yargı kolunun görevli olduğu yönündeki Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen görüşe mahkememizce de itibar olunduğundan davanın KTK'nin 85 ve devamı maddelerindeki işletenin hukuki sorumluluğuna göre değil davalı idare tarafından yürütülen kamu hizmetinin tam ve eksiksiz şekilde yürütülmeyip -kusurlu ve ayıplı şekilde yürütülmesi nedeni ile meydana gelen zarardan kusurlu olduğu iddia olunan idareye karşı açılan davada uyuşmazlığın çözüm yerinin Adli Yargı değil İdari Yargı mercii olduğu anlaşılmıştır.

HMK nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır.

Dava şartlarının incelenmesi

HMK MADDE 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ilen sürebilirler.

(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığım tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.

HMK MADDE 138- (1) Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.

Açıklanan nedenlerle; HMK nın 115 ve 138. Maddesi gereğince yapılan incelemede dava şartlarından olan mahkemenin görevli olması şartı gerçekleşmediğinden davada GÖREVSİZLİĞİ SEBEBİ İLE DAVANIN USULDEN REDDİNE dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

TÜRK MİLLETİ ADINA

HÜKÜM: Bu itibarla;

1-Yapılan incelemede UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜM YERİNİN İDARİ YARGI MERCİİ OLDUĞU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVŞİZ OLDUĞU GÖREVLİ MAHKEMENİN İDARİ YARGI MERCİİ OLDUĞU ANLAŞILDIĞINDAN HMK 114 - (1) C, 115/2 MADDELERİ GEREĞİNCE MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ SEBEBİ İLE DAVANIN USULDEN REDDİNE,

2-İdari Yargı mercii ve Adli Yargı mercii arasında önceden verilmiş Kocaeli 2. İdare Mahkemesinin 2015/1321-1101 E-K sayılı kararı nedeni ile YARGI YOLU UYUŞMAZLIĞI BULUNDUĞUNDAN KARARIN KESİNLEŞMESİ HALİNDE, KESİNLEŞME İLE BİRLİKTE YARGI YOLU BAKIMINDAN GÖREVLİ MAHKEMENİN BELİRLENMESİ İÇİN DOSYANIN UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Kararın kesinleşmesinden sonra dava dosyası önce Yargıtay’a gönderilmiş; Yargıtay 20.Hukuk Dairesi; 9.6.2016 gün ve E:2016/5014, K:2016/6749 sayı ile, “(…) Somut olayda, Kocaeli 2. İdare Mahkemesi ile Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince ayrı ayrı yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yolunun belirlenmesi görevi 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 14. maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesine ait bulunduğundan, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir.

SONUÇ: Bu aşamada yargı yeri belirleme koşulları bulunmayan dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere mahalline İADESİNE…” karar vererek dosyayı iade etmiş, daha sonra, Mahkemece; 15.7.2016 gün ve E:2016/35 sayılı üst yazıyla dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 24.10.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.                           

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.         

2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilip karar numarası alınmakla birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının ve idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken, sel nedeniyle sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigorta edilen 34 … 5082 plakalı aracın 02/08/2014 tarihinde Dilovası mevkiinde seyir halinde iken, sel hasarına maruz kaldığı, araçta zarar meydana geldiği,  aracın uğradığı hasar bedelini, sovtaj bedelini düştükten sonra ödeyen davacı şirket tarafından,  ödediği miktarın,  yolun bakım ve yapımından sorumlu idareden rücuen tahsili istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan,  Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan başvurunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 3.2.2016 gün ve E:2016/35, K:2016/33 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 3.2.2016 gün ve E:2016/35, K:2016/33 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.10.2016  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                           KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670 K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 24.10.2016

 

                

                                                                ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN