Hukuk Bölümü         2011/105 E.  ,  2011/174 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : Z.Y.

            Vekili              : Av. S.K.

            Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekili              : Av. M.U.

            O L A Y          : Davacının, sandık iştirakçisi iken vefat eden babasından dolayı 5434 sayılı Yasa uyarınca yetim aylığı aldığı ancak anlaşmalı boşanma yaptığının tespit edildiğinden bahisle 5510 sayılı Yasanın 56/son maddesi uyarınca yetim aylığının kesilerek yersiz tahsil ettiği belirtilen 11.10.2009–31.3.2010 tarihlerini kapsayan aylık tutarlarının adına borç çıkarılması üzerine yetim aylığının kesilmesine ilişkin 22.6.2010 gün ve 9934292 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle adli yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA 19. İŞ MAHKEMESİ; 9.11.2010 gün ve E:2010/902, K:2010/950 sayı ile,  dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgelerden davacının müteveffa babasının 5510 Sayılı Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1.10.2008 tarihi öncesinde 5434 sayılı Kanun gereği iştirakçi olduğu anlaşılmakla, davacı adına müteveffa babasının ölümü nedeniyle bağlanan aylığın kesilmesine ilişkin uyuşmazlığın çözüm yerinin 5510 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesi gereğince idari yargı olması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 15. İDARE MAHKEMESİ; 31.12.2010 gün ve E:2010/2406 sayı ile, 5510 sayılı Yasanın 56/son ve 101. maddesi hükümlerinden sözedilerek, davacının 5510 sayılı Yasa kapsamında almakta olduğu aylığının, boşanmış olduğu halde boşanmış olduğu eşiyle birlikte yaşadığı gerekçesiyle anılan Kanun'un 56. maddesi uyarınca kesilmesine ilişkin işlemin tesis edildiği, işlemin sözü edilen Kanun hükümlerinin uygulanmasına yönelik olduğu görülmekle, davanın Adli Yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 4.7.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, sandık iştirakçisi iken vefat eden babasından dolayı yetim aylığı alan davacının anlaşmalı boşanma yaptığının tespit edildiğinden bahisle 5510 sayılı Yasanın 56/son maddesi uyarınca yetim aylığının yersiz tahsil ettiği belirtilen 11.10.2009 – 31.10.2010 tarihlerini kapsayan aylık tutarlarının adına borç çıkarılması üzerine,  yetim aylığının kesilmesine ilişkin 22.6.2010 gün ve 9934292 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56/son maddesinde, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır” denilmiş, davacı hakkında tesis edilen işlemde bu madde hükmü uygulanmıştır.

Aynı Yasanın 101. maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür”; 104. maddesinde “Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllüğü ve sosyal sigorta haklarına, yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır.

. . .  ” denilmiştir.

5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun “Dul ve Yetim Aylığı Bağlanacak Haller” başlıklı bölümünde yer alan 66 ve devamı maddelerinde, ölüm tarihinde anılan Kanuna göre aylığa müstehak dul ve yetimlerine bağlanacak dul ve yetim aylıklarının koşulları, dul ve yetim aylıklarının bağlanmasında aylıklar, dul ve yetim aylıklarının bağlanamayacağı haller, toptan ödemelerin hangi hallerde yapılabileceği emekli keseneklerinin geri verilebileceği düzenlenmiş olup, bu bölümde yer alan 66 ila 71. maddeleri, 72. maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları, 82 ila 88. maddeleri 5510 sayılı Yasanın 106. maddesinin 8. fıkrası ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Yasının Geçici 1. maddesinde,

“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.

. . .  ”   denilmiştir.

Anılan maddenin atıfta bulunduğu Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde

Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

“Kamu idarelerinde;

1) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,

2) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili Kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar, sigortalı sayılırlar” hükmü getirilmiş; maddede “Birinci fıkranın (c) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler;

a) Kuruluş ve personel kanunları veya diğer kanunlar gereğince seçimle veya atama yoluyla kamu idarelerinde göreve gelenlerden; bu görevleri sebebiyle kendilerine ilgili kanunlarında Devlet memurları gibi emeklilik hakkı tanınmış olanlardan hizmet akdi ile çalışmayanlar,

b) Başbakan, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, belediye başkanları, il encümeninin seçimle gelen üyeleri,

c) Birinci fıkranın (c) bendi kapsamında iken, bu kapsamdaki kişilerin kurduğu sendikalar ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kurullarına seçilenlerden aylıksız izne ayrılanlar,

d) Harp okulları ile fakülte ve yüksek okullarda, Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken askeri öğrenci olanlar ile astsubay meslek yüksek okulları ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tabi tutulan adaylar,

e) Polis Akademisi ile fakülte ve yüksek okullarda, Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrenciler,

hakkında uygulanır” denilmiştir.

Öte yandan Geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir”; dördüncü fıkrasında “Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır”; beşinci fıkrasında “Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır. (Ek cümle: 16/6/2010-5997/10 md.) Ancak, Polis Akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir.” denilmiştir.

Olayda, davacının 18.9.2009 tarihinde eşinden boşandığı ve yetim aylığı almaya başladığı 1.10.2008 tarihi itibariyle 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği, ancak davacının eşinden muvazaalı boşanma yaptığının tespit edilmesi üzerine 22.6.2010 günlü davalı idare işlemi ile almış olduğu yetim aylığının kesilerek, 11.10.2009-31.3.2010 dönem aylıklarıyla ilgili olarak davacıya ödenmemesi gerektiği tespit edilen 11.552,34 TL nin geri istenildiği anlaşılmıştır.

Dava konusu uyuşmazlığın, boşanmanın gerçekleştiği, (yetim aylığının bağlandığı) tarihin 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra olduğu ve Kanunun 101. maddesinde, anılan Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde bu Kanun Hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiş ise de, 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi uyarınca bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanuna göre iştirakçi olup bunların dul ve yetimleriyle ilgili uyuşmazlıkların çözümünde 5434 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı kuralı gözetildiğinde, 5434 sayılı Kanunun iştirakçisi olan babadan dolayı davacı sigortalıya bağlanan yetim aylığının kesilmesi ve yersiz ödenen aylık miktarının borç çıkarılması kamu gücüne dayanan, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilen idari işlemler niteliğini taşıdığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “ İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin değişik (1/a). bendine göre, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının idari davalardan olduğu ve görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerekmiştir.

 S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin 31.12.2010 gün ve E:2010/2406 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 4.7.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.